Türkiye G20'de dünya güçleri ile aynı masada
Dünyanın en büyük 20 ekonomisine sahip ülkeleri bir araya getiren G-20 Zirvesi dün Meksika'da başladı. Bugün sona erecek olan Zirve'de liderlerin gündeminde Suriye, küresel mali kriz, gıda güvenliği, küresel ısınmayla mücadele gibi önemli konular bulunuyor.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-06-20 10:51:34
Öte yandan son günlerde Orta Doğu'da ve dünya siyasetinde daha aktif bir politika izleyen Türkiye de Zirve’de dünyanın büyük siyasi ve ekonomik güçleriyle aynı masayı paylaşıyor. G-20'nin Türkiye için önemini ve Türkiye'nin son dönemde dünya siyasetinde artan önemini uzmanlarla konuştuk.
DW Türkçe Servisinden Ayhan Şimşek'in haberi:
Dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan Türkiye, 2023 yılında en büyük 10 ekonomi arasına girmeyi ve küresel bir aktör olmayı hedefliyor. G-20 içerisinde daha aktif bir rol üstlenmeyi amaçlayan Türkiye, 2015 yılında G-20 Dönem Başkanlığını üstlenecek ve Liderler Zirvesi'ne ev sahipliği yapacak.
ODTÜ Öğretim Üyesi Profesör Hüseyin Bağcı'ya göre son yıllarda küresel siyasi ve ekonomik sorunlara tek başlarına çözüm getiremeyen en gelişmiş 8 ülke yani G-8'ler, artık ellerindeki gücü G-20 platformuyla paylaşıyor, sorumluluğu dağıtıyor. Bu da Türkiye için yeni fırsatlar sağlıyor:
"Türkiye’nin son yıllarda bölgesel ve küresel anlamda bir küresel oyuncu hâle geldiğini görüyorum. Şimdi bundan sonra Türkiye'nin, G-20'lerle birlikte dünyanın daha iyi yönetilmesi için ulusal ve uluslararası alanda özellikle dünyanın sorunlarını çözebilmek için bir aracı değil ama doğrudan doğruya bir oyuncu olarak gündeme gelmesi, önümüzde yıllarda da devam edecek gibi gözüküyor."
AB tam üyelik süreci donma noktasına gelen Türkiye’nin son yıllarda dış politikada farklı açılımlara yönelmesi dikkat çekiyor. G-20’ler içerisinde daha fazla aktif olmaya çalışan Türkiye, Afrika Birliği, Arap Birliği, İslam İş Birliği Teşkilatı gibi platformlarda da etkisini artırmaya çalışıyor. Son olarak Şanghay İş Birliği Örgütünün bu aybaşında Türkiye’yi “diyalog ortağı” olarak kabul etmesi, Türk dış politikasının çok yönlü arayışlarını ortaya koyuyor.
Prof. Dr. Hüseyin Bağcı’ya göre bu politika ve arayışlar AB'ye üyelik hedefine alternatif değil:
“Türkiye’nin başta Afrika olmak üzere, Asya, Latin Amerika, dünyanın diğer bölgelerine açılmaya başlaması, Türkiye’nin zenginleşmesiyle, siyasal istikrarıyla ve AB ile 2005'ten beri başlatmış olduğu müzakerelerle ilgili. Türkiye, ekonomik ve siyasi anlamda Batı ile birlikte hareket etmektedir. O açıdan bakıldığında Türkiye’nin kendi başına bir düzen kurucu ülke olmadığı görülmektedir. Ama Batı ile birlikte hareket eden dünyanın yeniden yapılanmasıyla, düzenlenmesinde G-20'lerin de etkisiyle daha fazla sorumluluk alan bir ülke konumuna geldi.”
Dünya siyasetinde ve G8'lerin Türkiye'ye yönelik artan ilgisinde, Türkiye'nin Arap ve İslam dünyası için bir demokratikleşme ve kalkınma örneği olarak görülmesinin de payı büyük. Dış politika uzmanı, Gazeteci Yazar Semih İdiz’e göre Türkiye’nin bu özelliğini muhafaza edebilmesi, demokratikleşme alanında adımlar atmasına bağlı.
"Gazetecilerin hapiste olması, hukuki açıdan sorgulanması gereken bir dizi dava, alınan bazı kısıtlayıcı kararlar, basına dönük baskılar deyince tabii o model niteliğini yitiriyor. Birçok ülke ve Orta Doğu aydın kesimlerin gözünde…"
Türkiye'nin son dönemde Suriye’de Esad rejimine karşı takındığı sert tavır, Suriyeli muhaliflere destek vermesi, Irak ve İran ile ilişkilerde yaşanan gelişmeler, dış politikada yeni tartışmaları da beraberinde getiriyor. Semih İdiz’e göre bölge ülkeleriyle yaşanan sorunlar, Türkiye'nin bölgesinde sahip olduğu güvene zarar verse de Türkiye’nin ağırlığı sürecek:
“Eskiden var olan yumuşak güç profilinin artık değiştiği ortaya çıkıyor. Türkiye bugün bölgede ciddi olan bazı kavgalarda taraf tutar bir ülke konumundadır. Ama Türkiye’nin etkisi azalmayacaktır. Bence Türkiye'nin etkisi daha da artabilir. Ama farklı şekillerde.”
SON VİDEO HABER
Haber Ara