Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Aile birleşiminde dil engeli

Aile birleşimi yasasına göre Almanya’da yaşayan eşinin yanına gelmek isteyen yabancıların temel Almanca bilgisine sahip olduklarını kanıtlamaları gerekiyor. Ancak yasanın AB kurallarını ihlal ettiği belirtiliyor.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-06-14 11:11:47

Aile birleşiminde dil engeli
Almanca öğrenmek ya da öğrenmemek… Bu Vladimir Knack için hiçbir zaman bir sorun olmamış. 1990’lı yılların ortasında Kazakistan’dan Almanya’ya geldiğinde 13 yaşında olan Vladimir, ilk altı ay dil bilmeyenlerle aynı sınıfa gitmiş ama ardından normal derslere devam etmek zorunda kalmış.

Vladimir zorluklar yaşasa da asıl zorluğu anne ve babası gibi, Alman kökenli olup da kuşaklar sonra, hem de pek Almanca bilmeden ülkeye geri dönüş yapan insanların çektiğini belirtiyor ve "Gençlerin işi kolaydı tabii. Çocuk yuvası ve okul sayesinde Almanca neredeyse doğal olarak öğreniliyordu. Ama insan 40-50 yaşlarında öğrenmeye başlayınca bu epey zor” şeklinde konuşuyor.

Vladimir liseyi bitirdikten sonra iktisat fakültesine yazılmış. Bir öğrenci mübadelesi sırasında ise Rusya’da Maria ile tanışmış. Diplomasını alır almaz da bir Alman şirketinin temsilcisi olarak Rusya’ya taşınmış. Ancak evlendikten sonra Almanya’ya geri dönmeye karar verince eşi Maria’nın önüne Almanca engeli çıkmış. Maria, okula gidip, önce A1 ardından da B1 seviyesindeki dil sınavlarını verdiğini, A1'in Almanya'ya taşınması için yeterli olduğunu söylüyor.

Vize için sertifika şart

A1, Almanca dil sınavlarının ilk seviyesi. Bu derecede Almanca bilenler, gündelik işlerini halledebiliyor, sayıları, saati ve fiyatları okumasını becerebiliyor, basit formları doldurabiliyor.

2007 yılından bu yana, yabancılar, eşleri Almanya’da yaşıyorsa ve onların yanına taşınmak istiyorsa bu sınavı geçmek zorunda.
Göç Yasası’nda bu yönde yapılan değişiklik bundan tam beş yıl önce, 14 Haziran 2007 tarihinde Federal Meclis’ten geçmişti.

Başvuruların dörtte biri Türkiye'den

Göç Yasası'nda yapılan bu değişikliğin ardından tüm dünyadaki Goethe enstitülerine bir yığılma oldu. Başlangıçta 65 bin olan sınav başvurusu şimdi yaklaşık 40 bin düzeyinde seyrediyor. Bu başvuruların dörtte biri ise İstanbul, Ankara ve İzmir'de yapılıyor.
Goethe Enstitülerinin Münih'teki merkezinden Klaus Thomas Frick, Türkiye'deki şubelerinde sundukları imkânların son beş yılda iki katına çıktığını anlatıyor.

Frick, "Mekân ve personel olarak başlangıçta kapasitemiz tamamıyla dolmuştu. Sınav başvurularına cevap verebilmek için, ek mekânlar kiralandı ve sınav yapma yetkisi olan yeni eğitim elemanları ekibe alındı” diyor.

Kısa bir süre sonra, Almanya'ya, eşlerinin yanına taşınmak isteyenleri normal kurslara sokmanın bir anlamının olmadığı, bu kişilerin bu kadar yoğun dil kurslarına alışık olmadığı anlaşıldı ve sunulan eğitimde yeni ayarlamalar yapıldı.

"Gerekçeler bahane"


Fakat tüm bu çabalar, Almanca bilme zorunluluğunu eleştirenlere yetmiyor. Pro Asyl adlı insan hakları örgütünden Marei Pelzer, beş yıldır geçerli olan uygulamanın aile birleşimini engellediğini ve birçok mülteci ailenin bu uygulama yüzünden sıkıntı çektiğini belirtiyor.

Birçok mültecinin, düzenli bir Almanca kursunun mümkün olmadığı kriz bölgelerinden geldiğine dikkat çeken Pelzer, yetkililerin Almanca bilme zorunluluğu koyarak, zorla evlilikleri engellemeye çalıştıkları yönündeki gerekçelerini bahane olarak nitelendiriyor.
Burada istismarların sadece birkaç vakada söz konusu olduğunu, ancak bir genelleme yapılmaması gerektiğini vurgulayan Pro Asyl örgütünün hukuk uzmanı, uygulamanın Avrupa Hukuku ile çeliştiğini, zira ailenin korunması ilkesi ile bağdaşmadığını söylüyor.

Vize engeli insan hakları ihlali


Almanya gerçekten de Avrupa Birliği'nin öngördüğü yasal çerçeveyi çiğniyor. AB Komisyonu 2010 yılında yaptığı açıklamayla, eşiyle birlikte yaşamak için ülkeye gelecek yabancılardan ülkenin dilini öğrenmesinin istenebileceğini, ancak bunun aile birleşimine engel olamayacağını belirtmişti. Yani, bir ülke dil bilmediği gerekçesiyle bir eşe vize vermezse, insan haklarını ihlal etmiş sayılıyor.

Ortaklık Sözleşmesi'ne aykırı

Almanya'daki sivil toplum örgütleri ve muhalefet yasada değişikliğe gidilmesini talep ederken, Almanya Türk Toplumu Genel Başkanı Kenan Kolat, bu konuda Türkiye'nin özel bir statüsü bulunduğuna dikkat çekiyor.

"Türkiye ile AB arasında bir Ortaklık Sözleşmesi var" diyen Kolat, "Bu sözleşme uyarınca Türk vatandaşları ile AB vatandaşları neredeyse eşit haklara sahip. Bu uygulama AB vatandaşları için geçerli olmadığı için, Türk vatandaşları için de söz konusu olmamalı” şeklinde konuşuyor.

Kolat'tan farklı öneri

Berlin hükümeti, temel Almanca bilgilerinin, baştan itibaren uyum sağlanmasında yardımcı olacağını savunuyor. Kenan Kolat ise farklı bir öneride bulunuyor ve "Ne kadar çabuk Almanca öğrenirsen, o kadar çabuk vatandaşlığa geçebilirsin. Uyum konusunda izlenmesi gereken asıl doğru çizgi bu” diyor.



Haber Ara