Dolar

34,8663

Euro

36,6393

Altın

3.026,36

Bist

10.061,86

Köpek olduğumu ispatlayabilirim

Ertuğrul Özkök, gazeteciliğin bir tür 'bekçi köpekliği' olduğu teorisini hatırlattı: 'Evet ben bir tarassut köpeğiyim.'

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-05-30 09:30:24

Köpek olduğumu ispatlayabilirim
Başbakan Erdoğan'ın 'tasmalı yazarlar' benzetmesinin üzerinden 3 gün geçmesine rağmen, medyadaki yankıları sürüyor. Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, gazeteciliğin bir tür 'bekçi köpekliği' olduğu teorisini hatırlattı: "Evet ben bir tarassut köpeğiyim." dedi.

İşte Özkök'ün "Köpek olduğumu ispatlayabilirim" başlıklı o yazısından bir bölüm:

Köpek olduğumu ispatlayabilirim


DÜN bir arkadaşım aradı.

Direkt söze girdi:

“Başbakan gazetecilere resmen köpek dedi. Maşallah hiçbiriniz üzerinize alınmadınız. Hepiniz havalara bakıyorsunuz.
Bir süre sustu ve ısrar etti:

“Yahu hiç mi alınmadınız?”

Bu defa gerçekten havalara bakarak, “Yooo... Alınmadım” dedim.

Hayret ifadesiyle baktı:

“Size inanamıyorum. Nasıl olur; deriniz bu kadar mı kalın? Veya bu kadar mı korkaksınız” diye devam etti.

Baktım ki ille de kendine uygun bir cevap bekliyor...

Verdim:

“Alınmadım. Çünkü gazeteciler köpektir” dedim.

Yüzündeki hayret ifadesi kızgınlığa dönüştü:

“İnanamıyorum, böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirsin” deyince, şu cevabı verdim:
“Söyleyen sadece ben değilim ki... ”

Sonra masamdaki kitabı aldım, birinci sayfasını açtım ve önüne koydum:

“Allah Allah... Allah Allah” diye hayretle okumaya daldı.

* * *

Kitap şu cümleyle başlıyordu:

“Önsöz niyetine: Köpeğin genleri ve ‘Kripto’”

Şöyle devam ediyordu:

“GEN: Gazeteciler için ‘Gerçeğin bekçi köpekleri’ derler. Bu havalı cümle, ne zaman birileri gerçeklerin üzerini örtmeye kalksa, gazetecilerin toplumu alarma geçirdikleri savına dayanır.”

Kafasını kaldırıp, “Yok canım. Böyle bir ifade mi olur” deyince, “Acele etme, bir alttaki cümleyi de oku” dedim.
Alttaki cümle şöyleydi:

“Aynı metafordan yola çıkıp, medyanın köpek olduğunu ispatlayabilirim.. Sadece bu ülkede değil, dünyanın her yerinde, tasmasını elinde tutanın önünde kuyruk sallarken sahibinin ‘tut’ dediğine fena halde saldıran bir köpek... ”

Yazar, medyanın hem gerçeğin bekçiliği için hem de sahibinin sesini duyurmak için bağırabileceğini anlatıyordu.

Acaba Başbakan köpek lafını buradan mı aldı

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın gazeteciler için “Tasmalarını biz çözdük” cümlesini işitince, kendi kendime “Ben bu ‘tasma’ kelimesini bir yerde okudum” dedim.

Birden aklıma geldi... Masamın üzerinde duran bir kitabın hemen girişinde okumuştum.

Radikal gazetesinin eski yazarlarından Ertuğrul Mavioğlu’nun kitabının önsözünde vardı.

Acaba Başbakan Arena konuşmasını yapmadan bunu okumuş mudur diye düşündüm
Kitap bana pazartesi günü geldi.

Ancak önsözün sonundaki tarihe baktım:

Nisan 2012 yazıyordu.

* * *

Polis geçen yıl, Radikal gazetesini basarak, Ertuğrul Mavioğlu’nun bilgisayarına el koymuştu.

Acaba yine ona benzer bir şey mi oldu diye bir komplo teorisi kuracaktım ki, aklıma Ertuğrul Mavioğlu’nu aramak geldi.
Arkadaşlarıyla bir kafede sohbet ediyorlarmış.

“Şu an ben de arkadaşlarıma, Başbakan bu lafı benden almış diye şaka yapıyordum” dedi.
Ondan öğrendim. Kitap 17 Mayıs’ta piyasaya çıkmış.

O konuşmayı yaparken bir şeyi daha hatırladım.

Gazetecilere “köpek” diyen başka biri daha vardı.

Bizzat ben.

Üstelik bu kelimeyi kendim için kullanmış ve “Ben bir tarassut köpeğiyim” demiştim.

İnsan kendi kendine köpek der mi?

Ben derim arkadaş.

Çünkü benim için “köpek” kelimesi bir hakaret değildir.

Böyle düşünmemin bir başka nedeni daha var.

* * *

Gelişmiş demokrasilerde gazetecilik mesleği ve bazı sivil toplum örgütleri için “watchdog” yani tehlikeyi haber veren “bekçi köpeği” ifadesi kullanılır.

Evet, gazeteciler, gelecek tehlikeyi haber verme duyusuna ve görevine sahiptir.

Tehlikeyi görünce de bağırmaya başlarlar.

Boyunlarında tasma olması da fark etmez. Tasma bir zincirle bağlıysa, ileri atılıp onu koparmaya çalışırlar.

Koparamazlarsa bile en azından bağırmaya devam ederler.

* * *

Bana gelince;

Evet ben bir tarassut köpeğiyim.

Gelen ağır tehlikeyi de görüyorum.

“Öyleyse niye bağırıp haber vermiyorsun kardeşim” diyeceksiniz.

Allah kahretsin... Faranjit... Faranjit...

Bağırıyorum ama bir türlü sesim çıkmıyor...

(*) Ertuğrul Mavioğlu: “Cenderedeki Medya; Tenceredeki Gazeteci”, İthaki Yayınları, 2012.
SON VİDEO HABER

Beşar Esed'ın kardeşi işkenceci Mahir Esed'ın evi

Haber Ara