Başbakan Erdoğan: Terörle mücadele edenlerin de insan olduğu unutulmamalı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında Uludere olayı ile Panırbaşı'ndaki terör saldırısına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Terör örgütü PKK'nın saldırılarında şehit olan askerler ve hayatını kaybeden vatandaşlardan örnekler
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-29 12:42:32
"Hem terörle mücadele hem de Uludere konusunda bazı değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum" diyerek sözlerine başlayan Başbakan Erdoğan, AK Parti için "Biz ne kendi arasında ne de aziz milletimizle aracılar vasıtasıyla konuşan bir kadro asla değiliz. Daha en başından partimizi kurduğumuz andan itibaren milletimizle sadece gönül diliyle konuştuk. Medya aracılığıyla iletişim kuran bir kadro değiliz. Aziz milletle devletin veya bürokrasinin diliyle konuşan, yapmacık hareketlerde bulunan bir grup değiliz." değerlendirmesinde bulundu. Neşet Ertaş'ın şu şiirini okudu: "Dost elinden gel olmazsa varılmaz/Rızasız bahçenin gülü derilmez/Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez/Gönülden gönüle gider yol gizli gizli."
Kendilerinin de milletle 'kalpten kalbe o görünmeyen yol ile' iletişim kurduklarını belirten Erdoğan, daha en başından beri 75 milyonla gönülden iletişim kurdukları için milletin hasbiliklerini bildiğini ifade etti.
DİN ÜZERİNDEN MÜDEBBİRLİK YAPANLARA ZERRE MİSKAL VERMİYORUZ
Bazı köşe yazarlarına göndermede de bulunan Erdoğan, "Din üzerinden bize müdebbirlik yapanlara, dindarlığı bize öğretmeye kalkanlara zerre miskal vermiyoruz. Biz AK Parti olarak suyun akışına kapılan, kendisine ve milletine yabancılaşan bir parti değiliz. AK Parti milletimizin değer ve düşünce dünyasını esas alan, siyasi esaslarla değil insani esaslarla yol yürüyen bir partidir. İktidarda kalmayı amaç olarak görmeyiz, amaç millet için adaleti, hukuku ve refahı sağlamaktır." görüşünü dile getirdi.
Hükümetin terörle karşı yürüttüğü mücadele de değinen Erdoğan, "10 yıldır millete bir şeyler söylüyoruz. Medyanın tavrıyla, siyasi partilerin tavrıyla terör çözülmez diyoruz. İstismar siyasetiyle akan kan ve gözyaşı dinmez diyoruz. Biz gönül diliyle konuştuk doğru, sorular sorduk. İstismarla, oy kaygısıyla değil anaların gözyaşını dindirmek, gençlerin akan kanını durdurmak için samimiyetin diliyle konuştuk. Bugün de hiçbir şeyin üzerini örtmeden gerçekleri milletimize aktarıyoruz." dedi.
'DEVLETİ ŞAMAR OĞLANINA ÇEVİRMEK İSTEYENLERE ÇANAK TUTMAYIZ'
Salondaki milletvekillerini de öven Başbakan Erdoğan, "Şu salondaki kadro cumhuriyet dönemlerinin en karanlık günlerini aydınlığa kavuşturmak için canını ortaya koymuş bir tablodur." benzetmesinde bulundu. Erdoğan, milletvekillerinin "Dersim'in, 27 Mayıs'ın üzerindeki karanlığı kaldırdığını, 12 Eylül'ü yargıya taşıdığını, 28 Şubat'ı yaşayıp hesaplaştığını, 27 Nisan bildirisi karşısında milletin emanetine en güçlü şekilde sahip çıktığını, faili meçhullerin suç örgütlerinin üzerine gittiğini" vurguladı. Erdoğan, "Biz devletin diliyle değil milletin diliyle konuşuruz. Ne milli iradeye gölge düşürmek ne de devleti şamar oğlanına çevirmek isteyenlere çanak tutarız." diye konuştu.
'TARİHİN HER DÖNEMİNDE TRAJİK OLAYLAR YAŞANMIŞTIR'
Erdoğan, dedesinin de şehit olduğunu açıkladığı Sarıkamış harekatından bir örnek vererek devam ettirdiği konuşmasında bu harekat sırasında 23 Aralık 1914'te iki Osmanlı tümeninin farkından olmadan nasıl 4 saat çatışarak birbirlerini öldürdüklerini anlattı. Dünyanın her yerinde bu tür trajik hadiseler olduğunu söyleyen Erdoğan, teknolojiye rağmen bu tür hadiselerin zaman zaman yaşandığına dikkat çekti ve Kıbrıs harekatı sırasında da bir savaş gemimizin kendi uçaklarımız tarafından batırıldığını aktardı.
30 yıldır terörle mücadele ettiklerini belirten Erdoğan şöyle devam etti: "Size çok sıradan gelebilir ama o bölgeyi bilmeyen tanımayanların terör örgütünün nasıl kalleşçe vurup kaçtığını görmek istemeyenlerin terörle mücadeleyi anlamalarına imkan da ihtimal de yoktur. Terörle mücadele esnasında kimi zaman çok vahim hatalar yapıldı. Daha yakın tarihte Bingöl Karlıova'da dur ihtarına uymayan bir vatandaş canlı bomba sanıldığı için vuruldu. 2010'da Hatay Hassa ilçesinde kekik toplamak için dağda bulunan amcalar vuruldu. Aydın, Antalya'da benzer olaylar yaşandı. Şu anda benzer olaylarda müdahalede bulunan onlarca polis kasten adam öldürmek suçundan ömür boyu hapis cezasıyla yargılanıyor. Hataen bu tür üzücü olaylara sebep olan görevliler hakkında işlem yapıldı, yapılıyor. Bir de kasıtlı olarak kast-ı mahsusa ile yapılan yanlışlıklar oldu."
1980'lerde 1990'larda son derece sert, hukuksuz ve özensiz bir şekilde bölgedeki vatandaşlara ağır faturalar ödettirildiğini söyleyen Erdoğan, "Terörle mücadelede yanlış politika ve uygulamalar vahim sonuçlar çıkardı. Demokrasiden taviz vermeden, hukuktan taviz vermeden terörle mücadele ettiğimizi ifade ediyoruz. Valiler komutanlar altlarındakilere 'yüzde yüz emin olmadıktan sonra müdahale etmeyin' diye kesin talimatlar verdiler, veriyorlar. Ama mesele bu kadar basit değil." dedi.
Salonda bulunanlardan ve kendisini televizyondan izleyenlerden bir ricası olduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti: "Kendinizi bir anlığına Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesine doğru ilerleyen aracı takip eden polisin ya da jandarmanın yerine koyun. Önünüzde bir araç gidiyor. Jandarma kontrolünde durmamış hatta orada bir askere çarpmış ve yaralamış. Kayseri'ye Ankara'ya hızla ilerleyen bir aracı takip ediyorsunuz. Orada nasıl bir gerilimin yaşandığını hissedebiliyor musunuz? Güvenlik güçleri o aracı yolda imha edebilir, uçaklar veya helikopterler vurabilirdi. Ama ya içindeki sigara kaçakçısı, uyuşturucu kaçakçısı ya da mazot kaçakçısıysa? Kaçan kişi ehliyet ve ruhsatı yanında olmadığı için kaçıyorsa? Ya o aracın içinde babasından gizlice anahtarları alan 15 yaşında haylaz bir çocuk varsa? Ya içindeki sadece araç hırsızıysa? Aracı takip eden güvenlik gücünü gözünün önüne kendi çocukları, başkalarının çocukları, hata ile öldürülmüş terör kurbanları geliyor. Amirinin komutanının söylediği 'yüzde yüz emin olun' talimatı ve ömür boyu hapis cezaıyla yargılanacağı mahkeme geliyor."
'ÇOBAN SANDIK DİYEN GENERALLE ALAY EDİLDİ'
Güvenlik güçlerinin üzerinde baskı ve gerilim oluşturularak adeta hata yapmaları için ortam hazırlandığını savunan Erdoğan, "Hatırlayın; çoban sandık diye teröristi vurmayan generalle haftalarca alay edildi. Vurgun yiyen karakoldaki gaziler yerden yere vuruldu. Aktütün'de 25 yavrumuz, Taşdelen'de 27 yavrumuz şehit oldu. Kolunu bacağını kaybeden Mehmetçik daha saldırının şokunu, şehit olan arkadaşının üzüntüsünü atlamadan medyanın eleştiri oklarıyla sorgulanıyor ve hesaba çekiliyor. Terörle mücadele edenin de insan olduğunu unutmamak gerekiyor. Teröristin üzerinde hukuk baskısı, yargı baskısı olmayabilir; ama güvenlik mensubu hukuk kurallarıyla hareket eden ve insaniyetini yitirmeyen kişidir."
Bir tarafta öldürmeyi amaç edinen, diğer tarafta yaşatmayı amaç edinen iki taraf olduğunun altını çizen Erdoğan, "İşte insani hassasiyeti yitirmemiş olan aynı askerin gözüne bir başka şey de geliyor. Kumrular sokakta bir telefon bayiinde daha işe başladığı gün yanında patlayan bombayla parçalanan Mustafa Güngör geliyor. Patlayan bombayla can veren 60 yaşındaki Dürdane Beyhan geliyor. Orada bir dükkanda çalışan daha 18 yaşındaki Orhan Güzel aklına geliyor. Terör örgütünü hunharca katlettiği masum canlar geliyor aklına." diyerek güvenlik güçlerinin bomba yüklü araca müdahale etmemesini savundu.
'MUZAFFER SAVAŞ DAMATLIK ALMAYA GELDİĞİ ULUS'TA ÖLDÜRÜLDÜ'
Ardından bir başka tavsiyede bulunan Erdoğan, "Hafta içinde mesai saati bitiminde Ankara'nın Ulus semtinde Anafartalar çarşısının önüne gidin. Akşam saat 6'da, 7'de 8'de orada otobüs duraklarında bekleyen vatandaşlara bakın. Orada yorgun bitkin işçi kızlar göreceksiniz. Oradan ellerinden sık sıkı tutmuş çocuklarıyla gecekondusuna gitmek için otobüs bekleyen anneler göreceksiniz. İşte bu alçaklar o otobüs duraklarında canlı bomba eylemi yaptılar, 9 kişiyi katlettiler. Hanginizin aklında, unuttuk değil mi? 26 yaşındaki Muzaffer Savaş, ertesi gün düğünü vardı, damatlık almaya Ulus'a gelmişti. Ama orada öldürüldü. İsa Anafartalar çarşısında tezgahtardı, iki ay sonra askere gidecekti. Abisi olaydan sonra aynen şunları söyledi: 'Biz onu iki ay sonra askere şehit olması için gönderecektik, bizim gözümüzde kardeşimiz şehittir. Ferhat o olaydan bir ay önce sözlenmişti, sonbaharda düğünü olacaktı ama orada öldürüldü. 22 yaşındaki Tuba aynı şekilde can verdi. 32 yaşında iki çocuk babası Serdar Karayiğit aynı şekilde can verdi. Babası aynen şunları söylüyor: 'Ben de Kürt'üm, terörün dini insanlığı var mı? Bunun hesabını kim verecek?" diye sorduğunu hatırlattı.
SİZ BU YAVRULARIN TÜRK BAYRAĞINA SARILMASINA LAYIK OLDUĞUNU DÜŞÜNSENİZ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN BAYRAĞINI O TABUTA SARDIRMAZDINIZ
Pınarbaşı'nda şüpheli aracı takip eden güvenlik görevlisinin gözüne bu canların geldiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, "Hantepe'de şehit olan üsteğmen Çetin Aylar'ı hatırlıyorum, Gediktepe'de Üzümlü'de şehit olan askerleri hatırlarım, Kastamonu'da bizim konvoyumuzda şehit edilen polis memuru Recep Şahin'i hatırlarım. Aydın Nazilli'de adeta bir barakada yaşayan, askerleri görünce 'kara oğlum nerede' diyen anneyi hatırlarım. Isparta Yalvaçta 'yavrum kuşum öldü mü bana şimdi kanat gerecek' diye ağıt yakan anneyi hatırlarım. Evine asılan Türk bayrağını görünce yere yığılan anneyi, 'eyvah ocağımız battı' diyen babayı, babasının tabuta sarılmış izleyen yavruları hatırlarım. Bakıyorum ki şimdi birileri diyor ki siz Türk bayrağı mı götürdünüz de tabutlara Türk bayrağı sarılmadı. Lafa bak ya. Oranın bir kaymakamlığı var, böyle bir hassasiyet olduğu anda sarılır. Siz bu yavruların Türk bayrağına sarılmasına layık olduğunu düşünseniz terör örgütünün bayrağını o tabuta sardırmazdınız." diyerek BDP'lileri eleştirdi.
SON VİDEO HABER
Haber Ara