DDK'nın yetkisi olsa Uludere'yi araştırırdım
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ABD dönüşü Uludere faciasıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-28 10:05:19
Gül, "Görev alanına girseydi, Uludere için DDK'yı görevlendirmekte tereddüt etmezdim. Şu anda yargının yanı sıra Genelkurmay da idari soruşturma yapıyor." dedi. Uludere'de yaşananlar için devletin özür dilemesiyle ilgili olarak da "Ben özrün ötesinde bir şey söylüyorum. Özür ne ki. Özürse özür de dilenir ama daha iyi anlaşılsın diye çok derin üzüntüyü söylüyorum." ifadelerini kullandı. Gül'ün, 10 günlük ABD ziyareti dönüşü uçakta aralarında Zaman yazarı Abdülhamit Bilici'nin de bulunduğu gazetecilere yaptığı açıklama şöyle:
Uludere konusunda üzüntümüzü tam yansıtamadık: Ben olayın 2. günü bir cami çıkışında açıkça söyledim. Böyle bir olay karşısında derin üzüntü ve acı duymamak mümkün değil. Sorun bunu tam yansıtamayışımız. Tabii ki bu olayı sadece olayın olduğu ilçe il değil bütün Türkiye konuşacak. İşin hukuki boyutunu mahkemeler yürütüyor. Mahkemeye bu konuyla ilgili tüm kayıtlar ulaşıyor mu, ulaşmıyor mu? Bu noktada sorun varsa o zaman dur demek lazım. Bildiğim, her türlü bilgi ve belge mahkemeye ulaşmış durumda. Karartma olmaması önemli. Tarihimizde çok olay karartılmıştır. Nitekim şimdi yeni yeni bazı dosyalar açılıyor. Hükümetin de Genelkurmay'ın da iradesi bu yönde. Genelkurmay Başkanı olaydan sonra bana geldi ve tüm detayları anlattı. 'Mahkeme ne istiyorsa hepsini veriyoruz.' dedi.
En çok üzülen Silahlı Kuvvetler: TSK en çok üzülenlerin başında geliyor. Çünkü orada görevli olan onlar. Olay kasıtlı değil ve böyle bir sonuç çıkmışsa en çok acı duyan bu mekanizmalarda rolü olanlardır. Kastı düşünmek mümkün değil. Ama prosedürlere uyulup uyulmadığı, yetersizlikler, teknik imkânlar önemli. Bütün bunları objektif olarak yargı aydınlatacak.
Savcı tüm şüpheleri ortadan kaldıracak şekilde olayın üzerine yürümeli: (BBP Genel Başkanı Mustafa Destici) tehdit ediliyorsa açıklasın, bilelim. Genelkurmay'da bu işleri bilen kim varsa onları çağırdık. Bana da ulaşan iddialar tek tek araştırıldı. Bütün bunlar savcıya ulaştı. Hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde olayın soruşturulması lazım. BBP'den bana gelen bazı dosyalar vardı, onları inceledim. Savcı tüm şüpheleri ortadan kaldıracak şekilde olayın üzerine yürümeli.
Türkiye'nin en önemli meselesi Kürt sorunu: Bu sorunu mutlaka Türkiye'nin gündeminden çıkarmalıyız. Vatandaşlarımızın refah seviyesi o zaman yükselecektir. Bazen iyimser oluyorum, bazen iyimserliğimi kaybediyorum. Vaktiyle de bu mesele en hayati mesele görülseydi bugün gündemde olmazdı. Bugün tüm önemli makamlar bunun farkında. Görülür görülmez çalışmalar sürekli yapılıyor. Bazen katkı yapılıyor bazen torpilleniyor. Bu konuda BDP'ye önemli görev düşüyor.
2003'te Ortadoğu'da şimdi yaşananları söylemişim: Tahran'da İslam Konferansı toplantısında içerden biri olarak ve Türkiye'yi de işin içine katarak evimizi düzene koymazsak ya halk ayaklanır ya da dışarıdan müdahale olur demiştim. Hiç kimse kokuşan bir eve seyirci kalmaz. Dışarıdan müdahale ne kadar iyi niyetli olsa da züccaciye dükkanına giren fil gibi durumu daha kötüleştirir. "Ben demiştim" demek istemiyorum ama kendimiz reformları yapmazsak olmaz.
Ermeni açılımı donmadı; bazı çalışmalar yapıyoruz: Erivan'a ziyaretle başlayan Ermenistan açılımını tamamen ölmüş görmüyorum. Türkiye'nin de bölgenin de bu anlaşmazlıktan kurtulması lazım. Konuyla ilgili daha geniş ölçekte çalışma yapıyoruz. Görev verdiğimiz bazı sivil ve resmi örgütler var. Statüko, ne Türkiye'ye ne Ermenistan'a ne de Azerbaycan'a hizmet ediyor. Kaliforniya'da çok sayıda Ermeni olmasına rağmen San Francisco'da en küçük bir olay olmadı. Şehrin üst düzey makamlarında bulunan Ermeniler bizi sıcak şekilde karşılayıp iyi ev sahipliği yaptılar. Ziyaretimizden duydukları memnuniyeti ifade ettiler.
Suriye'de tehlikeli bir sürece gidiliyor: Suriye'deki olaylar Lübnan'ı da etkiledi. Lübnan Cumhurbaşkanı yardımcı olmamız için aradı. Devreye girdik. Suriye konusu, yüksek maliyetli ve tehlikeli bir sürece doğru gidiyor. Çok yazık. Annan Planı tamamen uygulanabilse düzenli geçişin mekanizması olur. Bu Esed için de muhalefet için de Türkiye için de iyi olur. Konu nihayet BM'nin elinde. İlginç olan, sorunu uzlaşmayla çözmeye çalışırken sabırsızlık edip bize baskı yapanların bugün sesinin fazla çıkmaması. Ancak herhalde bu kadar kan akmasının sorumluluğunu kimse kaldıramaz. Bu ziyarette BM Genel Sekreteri ve Fransız lider Hollande ile de bu konuyu konuştuk.
Saddam'a Moğol hatırlatması: (Esed gibi) Saddam'a da mektup yazıp o zamanki bakan Kürşad Tüzmen ile yollamıştım. O Saddam'ı gören son yabancıdır. Bir bakanla Saddam'a mektup göndereceğimi söyleyince o zaman Hüsnü Mübarek, "O bakandan kurtulmak mı istiyorsunuz?" demişti. Çünkü Arap Birliği'nin gönderdiği temsilciye Saddam, "Sana yarım saatliğine hayatını bağışlıyorum." diye mukabele etmişti. Mektupta BM'nin taleplerini bir anda yerine getir yoksa Irak'ın başına Moğol istilasından beter bela gelecek diye yazmıştım.
Mısır seçimlerine katılım düşük: Eski dönemin isminin öne çıkması sürpriz oldu. Eski dönemden daha çok Amr Musa'ya şans tanınıyordu. Ama katılım düşük; yüzde 51. Nedeni eski alışkanlıklar. Bir de son dönemde yaşanan bazı gelişmeler insanların umudunu olumsuz etkiledi. Asker, ülkeyi yönetmenin kendi işi olmadığının bilincinde. Yeni Mısır'ı ilk ziyaret eden devlet başkanı olarak o zaman önce cumhurbaşkanını sonra meclisi seçmelerini önermiştim. Ama aralarında tartışıp öyle yapmadılar, bir kısım sorunlar da bundan kaynaklanıyor.
Haber Ara