Ali Koç: Keşke herkes Albayrak gibi olsa
Fenerbahçe'nin en önemli 2 yöneticisinden biriyken yeni yönetime girmeyen Ali Koç, CNBC-e'de çarpıcı açıklamalar yaptı. Galatasaray'la ilişkileri hakkındaki bir soruya "Keşke herkes Albayrak gibi olsa" şeklinde iğneleyici bir yanıt veren Koç, UEFA'da
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-25 12:21:34
3 Temmuz'da başlayan süreçte Fenerbahçe'nin en ön plandaki 2 yöneticisinden biri olan ama yeni yönetime girmeyen Ali Koç, CNBC-e'de Finans Cafe'nin canlı yayın konuğu oldu. Artunç Kocabalkan'ın sorularını yanıtlayan Ali Koç, yeni yönetimde yer almamasından voleybolda yaşanan şoka, finansal durumdan Galatasaray ile ilişkilere, kupa töreninde yaşananlardan UEFA'dan ceza gelip gelmeyeceğine kadar pekçok konuda önemli açıklamalar yaptı.
ÇIKAN OLAYLARDA EMNİYET GÜÇLERİNİN PAYI VAR
Galatasaray maçında yaşanan olayların sarı - kırmızılı takımla bir ilgisi olmadığını belirten Ali Koç, çıkan hadiselerde emniyet güçlerinin de payı olduğunu savundu. "Madalyonun iki yüzü var" diyen Koç, aynı zamanda yöneticilerin ve medyanın da dikkatli davranması gerektiğini ifade etti.
Galatasaray'ın sevilen yöneticisi Abdürrahim Albayrak'ı öven Ali Koç, "Keşke herkes onun gibi olsa" diyerek de üstü kapalı şekilde Adnan Öztürk ve diğer Galatasaray yöneticilerine göndermede bulundu.
VOLEYBOL FEDERASYONU ART NİYETLİ
CEV tarafından son şampiyonu oldukları kupaya Wild Card alamamalarını da art niyetli bir tavır olarak değerlendiren Fenerbahçe'nin eski Asbaşkanı Ali Koç, aynı zamanda Türkiye Voleybol Federasyonu'nu da suçladı. Federasyonun böyle bir durumda ortalığı ayağa kaldırması gerektiğini ama hiçbir şey yapmadıklarını belirten Koç, zaten CEV'in TVF'ye danışmadan böyle bir karar da almayacağını öne sürdü.
Ali Koç ayrıca mali durum, transferler, UEFA'dan ceza gelip gelmeyeceği ve yaşanan süreç hakkında da çarpıcı açıklamalar yaptı.
Moralinin iyi ancak biraz buruk olduğunu belirten Koç, kararı alırken zorlandığını ancak böyle bir kararı alması gerektiğini söyledi. Koç, "Sonuçta Fenerbahçe'ye hizmet etmek için resmi bir konumun olması gerekmiyor. Biz Fenerbahçe yönetimine girmeden önce de 1907 derneği üzerinden de desteklerimiz, çok büyük desteklerimiz, katkılarımız olmuştu." şöyle devam etti:
"Hatta Fenerium tribününün yapılmasında bizim derneğimizin 1907 tribününe sattığı 1300 kombine oranın ana kaynağını getirmişti. Dolayısıyla biz zaten kulüple içiçeydik, bundan sonra da öyle olacağını tahmin ediyorum. Tabi biz sıkıntılarımızın geçene kadar mutlu olamayız. Başkanımız sayın Aziz Yıldırım, sayın İlhan Ekşioğlu'nun şu içinde bulunduğu konumdan çıkana kadar bizim için ne şampiyonluk ne de başka bir şey tam anlamıyla mutluluk vermeyecektir. İnşallah o sıkıntıları da en kısa zamanda geride bırakırız." diye konuştu.
KONU FENERBAHÇE İSE AĞZI OLAN KONUŞUYOR
3 Temmuz sürecini değerlendiren Ali Koç, "3 Temmuz'dan bu yana sıkıntılı bir dönemdi. Pek çoğumuz için sadece benim için değil. Ve Nihat beyin liderliğinde hepimiz ayrı ayrı görevler alarak daha evvel hiç olmadığı kadar her şeyi maddi manevi geride bırakıp kulübe odaklandık." diyerek şöyle devam etti:
"O süreçte hem eşime hem aileme teşekkür etmem lazım. Çünkü ben tamamen işten güçten koptum bu süreçte. Sadece zaman olarak değil bir de moral ve motivasyon olarak da pek fazla olumlu enerji etrafıma saçamıyordum. Bu işe odaklanmıştık. Onlar da bu anlayışı gösterirken bunun bir sonu olması gerektiğini söylüyordu.
Biz tabiki Mayıs ayını arada konuştuğumuz zaman sıkıntıların geride kalacağını ümit ederek konuşuyorduk. Bazı sıkıntılarımız geride kaldı, bazı sıkıntılarımız devam etmekteydi. Aslında karar verilmişti ama bir değişme olur mu olamaz mı son bir istişare yapıldı. Bizim ailemizi çok yakın bir aile, önemli kararları hep beraber alırız gerek iş olsun, gerek özel hayat olsun. Dolayısıyla bir daha onlara emrivaki yapamazdım. Bir karar almıştım, bu kararı ne yazık ki hayata geçirmek zorunda kaldık."
Fenerbahçe'nin yeni Yönetim Kurulu hakkındaki tartışmalara da tepki gösteren Ali Koç, "Yeni yönetim kurulumuzla ilgili çok fazla spekülasyon yapılıyor. Çok gereksiz benzetmeler yapılıyor, o onun adamı, bu bunun adamı gibi. Mesela en güzel örneği bunun sayın Hüseyin Topbaş. Sayın Hüseyin Topbaş zaten bizim yönetim kurulumuzdaydı, daha evvel yedekti sonra asil oldu. Bu dönemde de asil olarak girdi. Yani bu döneme geldiğimizde de asil yönetim kurulu üyemizdi. Sanki başbakanın atamasıymış gibi bir hava yaratılıyor. Bence bu son derece yanlış ve gerçekleri yansıtmayan bir durum. Hüseyin Topbaş ve Turan Şahin bütün amatör şubeleri idare ettiler." diyerek, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu dönemde de Fenerbahçe futbol altyapısı hiç olmadığı bir şekilde rekor bir süreç geçirdi şampiyonluklarıyla. Dolayısıyla kurumların devamı esastır, bizler hizmet ettik. Çok büyük bir değişim olduğunu düşünmüyorum gazetelerde yazıldığı gibi. Kuvvetli bir yönetimimiz olduğunu düşünüyorum. Benim gibi, Nihat bey gibi ayrılanların da aynı şekilde bu süreçte kulübe ne kadar hizmet edeceğini, ne kadar destek olacağını, işte federasyonla ilişkiler olsun, Ankara ile ilişkiler olsun bu arada aktif olacağımızı, yeni yönetimimizin bizden talep ettiği kadar, bizim de onların arzuladığı kadar bu işin içinde olacağız.
Dolayısıyla burada bir zaaf yakıştırmalarını doğru bulmuyorum. Biz tabi 3 Temmuz'dan bu yana alıştık. Hani 'Hayvan terli' derler ya, her türlü spekülasyona. Söz konusu Fenerbahçe olduğu zaman her konuda ileri geri ağzı olan konuşuyor, doğru yanlış hiç önemli değil. Ben kendimle de ilgili olan yakıştırmaları biliyorum. Biri mesela radyoda çıkıyor, şu şöyle yapıyor, bu böyle yapıyor, kendi doğru olmadığını bilmesine rağmen 45 dakika onun üzerine program yapıyor, dinleyiciler arıyor, sorular soruluyor, kendi bile inanmaya başlıyor. Bir müddet sonra biz bu spekülasyonlara çok alıştık, olmasa daha iyi olurdu. Fakat bizim yönetimimiz gayet iyi bir yönetimdir. Hayırlı uğurlu olsun diyorum. İnşallah bizim yaşadığımız sıkıntıları onlar çok daha az yaşarlar. Ana işimiz olan spor yöneticiliğine ve spora odaklanırız.
Şimdi Fenerbahçe'nin içinde bulunduğu duruma baktığımız zaman ben her zaman şunu söylüyorum; iddia edilenler yüzde 100 doğru olsa dahi, ki değil Fenerbahçe bu muameleyi hak etmedi. Sayın Aziz Yıldırım, sayın İlhan Ekşioğlu, sayın Şekip Mosturoğlu bu muameleyi hak etmedi. Dolayısıyla zaten bizdeki infial yaratan nokta, Fenerbahçe camiasının böyle birbirine sıkı sıkı kenetlenmesini sağlayan unsur aslında bu. Varsa da bir suç ortada bu yargı yoluyla, Futbol Federasyonu'nun kurullarıyla talimatları çerçevesiyle ele alınacak bir şey. Fakat daha hiçbir şey harekete geçmeden, herhalde yüzlerce saat Fenerbahçe'nin içinde bulunduğu durum, Fenerbahçe'nin aleyhine olmak üzere bilhassa belli başlı kurumlarda infaz edildik. Fenerbahçe suçlu bulundu.
Bizde diyoruz ki; Türkiye spor tarihine bu kadar hizmet etmiş, bu kadar büyük topluluğa hitap eden, olimpiyatlara en çok sporcu yollayan, amatör şubelere en çok yatırım yapan, sayısız başarılar getiren, ülkesini yurtdışında başarıyla temsil eden, binlerce sporcu hizmet ettiği bir kuruma bunun bu kadar kolay bir şekilde yapılmasını, çok az kişinin de buna ses çıkarmasını hala anlayamıyorum. Niye anlayamıyorum? Renkleri bir yere koyalım, hangi kulüpte olursa olsun bunun bir de toplumsal etkisi var. Milyonlarca insan futbolla yatıp kalkıyoruz, milyonlarca insan büyük kulüplere sevdalı, onlara gönül vermiş, takip ediyorlar ve onların bu şekilde rencide edildiğini pek anlayamadılar."
EKONOMİK AÇIDAN RAKİPLERİMİZLE ARAMIZ CİDDİ ANLAMDA AÇILDI
Fenerbahçe'nin mali durumu ve bu sezon transferde neler yapılabileceği konusunda da soruları yanıtlayan sarı - lacivertli kulübün eski Asbaşkanı Ali Koç, finansal Fair Play'e hazır olduklarını belirtti.
"Türkiye'nin büyük kulüpleri sadece futbol kulüpleri değil ama yurtdışında mücadele ettiğiniz zaman Avrupa'da mücadele ettiğiniz takımlar sadece futbolla ilgilenen kulüpler. Bugüne kadar Türkiye'de amatör şubelerin de kaynağı genelde futbol dünyasından gelen kaynakla oluyordu. Onun için de futbol aslında sadece futbol değil sadece yüzde 30'u falan ayrılıyordu. Ondan sonra halka arz oldu. Halka arz olunca futbolun gelirleri futbola kalmak kaydıyla, diğer taraftan amatör şubelere gelir yaratmanız gerekiyordu. Bu başında çok zordu." diye konuşan Ali Koç, şöyle devam etti:
"Bu sıkıntılar orta vardı. Ama ta ki sayın Aziz Yıldırım'ın bir vizyonu var biliyorsunuz. Dünyanın en büyük spor kulübü olma vizyonu var Fenerbahçe'nin. Bu yönde de 7-8 sene önce tohumlar atıldı, yatırımlar yapıldı. Bu ilk başta telaffuz edildiği zaman pek bir anlamı olmayabilirdi ve insanlar tam anlayamamış olabilirdi. Fakat Aziz Yıldırım liderliğinde ve bilhassa da burada İlhan Ekşioğlu'na özel bir sayfa açmak istiyorum. Çünkü İlhan bey benden de önce yönetimdeydi, bir ara ayrıldı tekrar geldi. Asil üye değilken dahi maddi manevi amatör şubelere müthiş yatırımları oldu. Yani hem mesai olarak hem de maddi olarak."
GALATASARAY, BEŞİKTAŞ VE TRABZONSPOR 8-9 KUPA FENERBAHÇE 30 KUPA ALDI
"Bugün Fenerbahçe'nin amatör şubeleri bu noktaya geldiyse Aziz Yıldırım'ın vizyonunu gerçekleşmesinden oldu." diyen Ali Koç, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu vizyonun gelişmesindeki temel taşlarından bir tanesi de İlhan Ekşioğlu'nun buraya harcadığı mesaidir. Ne oldu? Fenerbahçe bu vizyonu yaptı. Son 5 seneye baktığınız zaman voleybol, basketbol, futbol takımları müsabakalarında bir de bireysel müsabakalarda inanılmaz başarılara imza attı. Son 5 yıla baktığımızda bilhassa Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor ile karşılaştırdığımız zaman kendimizi onların toplamda aldığı 8-9 kupaya karşın Fenerbahçe artık 30'a geliyor bu branşlarda.
Futbolun özelinde son 12 yılda Fenerbahçe 5 şampiyonluk almış, 5 ikincilik almış. Bu 5 ikinciliğin 3'ü son haftada kaybedilmiş. Diğer sezonlarda 4., 6. olmuş. Bunlara baktığınız zaman bu çarkı döndürmek için çok ciddi kaynak gerekiyor. Futbolda başkanımız bunu başarıyla sağladı. Önce stat değişti, sonra sponsorlukların boyutları değişti, yayın haklarının boyutları değişti ve Fenerbahçe rakiplerine ve Türkiye'nin ekonomik şartlarına nazaran kendi yarattığı ekonomi ciddi bir boyuta ulaştı. Yani ekonomik açıdan da rakiplerimizle aramız ciddi anlamda açıldı.
Bu dönemde de baktığımız zaman bunun sportif başarıya döndüğünü görüyorsunuz. Fakat içinde bulunduğumuz konjonktür, bazı kural değişikleri bu işi ileriye dönük olarak sıkıntıya sokma ihtimali var. Finansal fair-play diye bir konu geliyor. Buna baktığınızda Fenerbahçe çok hazır. Fenerbahçe kendi yarattığı kaynaklarla kendi çarkını döndürebilecek vaziyette. Yani dışarıdan işadamlarının, Rus milyarderlerinin, Arap şeyhlerinin paralarına ihtiyacı yok.
Zaten 2013'ten sonra bu mümkün de olmayacak. Dolayısıyla böyle baktığınızda Fenerbahçe futbol kulüpleri açısından en hazır kulüp. Fenerbahçe borsadaki performansına baktığınız zaman bu kadar sıkıntıya rağmen, rakiplerine oranla yine çok daha iyi. Üçünün toplamı bir Fenerbahçe ediyor. Dolasıyıla ekonomik açıdan taşların yerine oturduğunu görüyoruz. 3 Temmuz buna sıkıntı yarattı. Hem borsa tarafında, hem kullandığımız krediler tarafında bizi çok çok sıkıştırdı. Yeni kredi kullanamaz olduk. Çünkü burada spor işinde nakit akışı olayı var. Belli zamanlarda nakit akışı fazla, bazı zamanlarda daha düşük oluyor. Köprü finansmanları gerekiyor zaman zaman, nakit akışını doğru yönetmek açısından. Orada ciddi sıkıntılar yaşadık.
Bir de Avrupa'nın yaşadığı sıkıntılar var biliyorsunuz. İşte İtalya'da, İspanya'da bazı sporlarda ciddi yatırımlar kesildi. Gençlere odaklanıldı. Bu taraftan baktığınız zaman benim şöyle bir endişem var Türk sporu için; Türkiye, Avrupa'nın Katar'ı oluyor diyoruz. Eskiden daha az diyorduk bunu ama şimdi daha çok diyoruz. Voleybola baktığımız zaman, futboldaki rakamlara baktığımız zaman, basketbolda vs. biz hatırı sayılır paralar veriyoruz. Türkiye'de sporcuların çoğunun, gelirlerinin vergisi kulüpler tarafından ödeniyor. Dolayısıyla net paralar veriliyor. Artık ayağımızı yorganına göre uzatmamız gerekecek. Bunun finansal fair-play tarafından sağlayabileceğini düşünüyorum futbol tarafında. Amatör şubelerde sponsorluklar çok daha önem arz edecek."
Koç, "Bizde yüzde 15 ile en az halka arz olan kulübüz. İleriye dönük olarak kulübümüzün hem finansal fair-play açısından, hem borçları açısından hem de geleceğe yatırım yapması açısından yüzde 15'lik halka arz kullanım ihtiyacı olabilir. 15'e kadar burada hakkımız var. Bunun dışında bir şeye gerek kalmıyor. Yeni bir tahvil olabilir eski tahvili kapatmak için halka arz için. Burada önemli olan Fenerbahçe'nin değişik alternatiflerinin olduğu yani köşeye sıkışık vaziyette değil, tercihen bazı kararları verebilecek finansal konularda. Mecburen olduğu zaman biliyorsunuz daha sıkıntılı oluyor." diye konuştu.
BİZİM SAYEMİZDE TÜRK VOLEYBOLU ÇOK ÜST SEVİYEYE GELDİ
Ali Koç, CEV'den Wild Card alamamalarını da değerlendirirken Türkife Voleybol Federasyonu'nu ve başkan Erol Ünal karabıyık'ı duyarsız davranmakla suçladı. Koç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye'de bugünlerde bayan voleybol liginin ihalesi yapılacak. Bugün bayan voleybol liginin ihalesi yayın yapabilecek konuma geldiyse, Türkiye'de erkek basketboldan sonra üçüncü en seyredilen spor haline geldiyse buranın en önemli itici güçlerinden birisi Fenerbahçe'dir. 5 sene evvel biz bu alana yatırım yaptık, hem bayan hem erkek. Zaten son 5 senede toplam 7 kupamız var. Sonra Acıbadem geldi, onlar bir boyut daha kattılar sayın Mehmet Ali Aydınlar'ın liderliğinde. Fenerbahçe'de bayan voleyboluna baktığınız zaman şu an Avrupa'nın en yüksek sıralaması olan takım. Son 3 senede 3 kere final four oynamış, 1 birincilik, 1 üçüncülük, 1 ikincilik, 1 dünya şampiyonası var. Türkiye'de bunun ev sahipliğini yapmış. Yani bunu voleybol federasyonumuz yapmadı biz yaptık, onlara rağmen. Hatta salonu bile bize kiralamadılar, kira parası aldılar, çok az katkılarını gördük bu konuda. Ama Türkiye'de bir final four ev sahipliğini yapmanın Türk voleyboluna kattığı olay ortada, yani paha biçilmez.
Eskiden 100-200 kişiye oynanan bir maç şimdi binlerce kişiye oynanıyor. Bunlar bayan voleyboluna Fenerbahçe'nin ciddi yatırım yapması, kısa vadede başarı yakalaması ve bunun diğer kulüplerimize katalist olması ve onların da yatırım yapmasıyla Türk voleybolu çok üst seviyeye geldi. İki Avrupa şampiyonluğumuz var, bayan milli takımımız olimpiyatlara gidiyor. İnşallah ve inşallah başarılı olurlar. Bayan voleybol milli takımımızın iyi olmasında da Fenerbahçe'nin büyük katkıları var. Niye diyeceksiniz? Fenerbahçe, Vakıfbank, Eczacıbaşı dünya yıldızlarını Türkiye'ye transfer ettikçe Türk oyuncuların da bir Gamova'ya karşı, bir Kim'e karşı, bir Fürst'e karşı, bir Şaşkova'ya karşı mücadele ettikçe onların da kalite seviyesi artıyor. Buna böyle baktığınız zaman Fenerbahçe'nin yaptıkları ortada, bu birinci perde.
İkinci nokta; Fenerbahçe ligde şampiyon olamadı. Ligin play-off'larından önceki duruma bakarsanız Fenerbahçe 22 maç yapmış voleybol takımımız hiç kaybetmemiş. Yani bugün Şampiyonlar Ligi'ne giden takımlarımızı 2'şer kez yenmiş. Fakat bugün bizim zamanında da itiraz etmemize rağmen sayın Federasyon başkanı itiraz etmediniz diyor, orada de enteresan bir durum var, bizim bir yazımız var geçen sene yollanmış. Aldık, almadık diyorlar. Bizim teknik uzmanlarımızı getirdik, fakslarımızdan bunun ulaştığını söylediler, hatta mahkeme kararı çıkartıldığı zaman Türk Telekom üzerinden bunun da çıkartılabileceği söylendi. Çünkü deniyor ki; Fenerbahçe elenince play-off'tan yaygarayı kopardı deniyor. Böyle bir şeyin doğru olmadığını söylüyorum size."
ŞAMPİYONA OLANA DEĞİL 4. OLANA WİLD CARD VERİLDİ
Format değişikliğine de değinen Ali Koç, "Bu sene olimpiyat elemeleri olduğu için play-off'lar kısa tutuldu. Eskiden 3 maç üzerinden oynanan maçlar bu sene tek maç üzerinden oynandı. Ve Fenerbahçe 26 maç oynadı, 25'ini kazandı, 1'ini kaybedince elendi." diyerek şöyle devam etti:
"Elenince şampiyon olamadı, şampiyon olamayınca Şampiyonlar Ligi'ne gitmenin bir yöntemi var bu da Wild Card. Wild Card nedir? CEV organizasyonunun tercihen ve tamamen kendi inisiyatiflerinin verdiği bir hak. Davetiye, hak da değil. Genelde her sene 2 veya 3 wild card veriliyor bu sene rekor kırıldı 9 adet verildi. Azerbaycan'a 2 adet verildi, Azerbaycan dünyada 8, Türkiye dünyada 3 numaları ülke, bize 1 adet verildi. Bizim 1 adetimizde de geçen senenin şampiyonu olan Fenerbahçe'ye wild card vermediler. Kime verdiler? 4. takıma verdiler, 4. takım hayatında hiç Şampiyonlar Ligi oynamamış.
Şimdi wild card nasıl veriliyor? Sportif performans olarak veriliyor, ikincisi de voleybol markasına yatırım, seyirci kapasitesi, renk katma gibi voleybolu ilerletebilecek konularda takımlara veriliyor. Yani illaki sportif başarı değil. Ama diğer unsurlara baktığınız zaman Fenerbahçe sadece Türkiye'de değil Avrupa'da da bu konuda en ileri kulüplerinden bir tanesi. O yüzden bize 18 Mayıs'ta mail geldi ki 'Biz sizi kabul etmiyoruz'. Nedenleri de son derece eften püften.
Bana sorarsanız ceza gerektirmiyor, gerekiyorsa disiplinle alakalı para cezası verilebilecek unsurlar ve bu unsurlar bize wild card talebiniz reddedildi dendikten sonra geldi. Yani önceden bir yazı gelir, şikayet olur, kendinizi savunursun hiç öyle bir şey yok. Dolayısıyla ben birazcık bunun art niyet olduğunu, burada bir nebze danışıklı dövüş kararı olduğunu düşünüyorum"
Koç, "Voleybol federasyonu hemen bu kararı biz vermiyoruz, CEV veriyor der. Doğrudur CEV veriyor ama CEV hele raytingi yüksek olmayan, sportif başarısı açısından hemen tercih edemeyeceği ama bu işe renk getirecek takımları tespit ederken voleybol uzmanlarının söylediğine göre muhakkak federasyonların görüşünü alıyor." şeklinde konuştu.
VOLEYBOL FEDERASYONU WILD CARD VERİLMEMESİ KONUSUNDA HİÇ BİR ŞEY YAPMADI
Voleybol Federasyonu'na yönelik eleştirilerini sürdüden Ali Koç, "Ben burada CEV'in 2 sene evvelki Dünya Şampiyonu'nu, bu seneki Avrupa Şampiyonu'nu, 2 sene evvelki final four'a ev sahipliği yapan Fenerbahçe'yi, bu kadar yatırım yapan Fenerbahçe'yi bahsedilen nedenlerden dolayı almazken sadece kendi karar vermediğini düşünmek zorundayız." diyerek, şu ifadeleri kullandı:
"Niye düşünmek zorundayız? Bir mantık açısından, bir de voleybol dünyasında olan insanların bize söyledikleri bilgiler çerçevesinde. Cuma mesaiden sonra geldi mektup, hemen başkanımızla görüştük. Kendisi doğal karşıladı, olabilir dedi, olmaması gerekirdi dedi, bana bir garip geldi. Hatta televizyonlara çıktı, 'bir düğününüz var, kavgalı olduğunuz birini çağırır mısın' diye bence son derece basit ve talihsiz bir karşılaştırma yaptı burada. Niye danışıklı dövüş? Çünkü ben federasyon başkanı olsam ki son dönemin en başarılı voleybol federasyonlarından biri Avrupa'ya baktığınız zaman. Müthiş sportif başarı var, müthiş yatırım var, dünya yıldızları artık buraya geliyor. İtalya gibi ülkeler artık para vermiyor, gençlere döndü, yıldızlar buraya geliyor. Böyle bir ortamda ben Türkiye olarak bu kadar voleybola katkı sağlarken Dünya ve Avrupa Şampiyonu'nu karşı taraf almadığı zaman ortalığın altını üstüne götürür, bunu ulusal bir mesele yapardım.
2 tane wild card o zaman derdim. Azerbaycan'a 2 tane veriyorsa neresinden bakarsanız bakın bu voleybol çıkarları konusundan alınmış bir karar değil. Bu konuda beklemedeyiz. Federasyonumuz da bu konuda inisiyatif kullanıp bu kararı değiştirme imkanını araması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü talimatlara baktığınız zaman CEV son dakikaya kadar istediği şekilde bu kararı değiştirme hakkına sahip. Bu yüzden federasyonumuz bize sahip çıkmadığı için, Fenerbahçe'nin bu kadar voleybola hizmet ettiği ortamda çok daha büyük sahip çıkması gerekirken bunu çok doğal bir karar gibi gördüğümüz zaman bunun altında başka nedenler olması gerektiğini düşünüyoruz.
Fenerbahçe niye Şampiyonlar Ligi'ne alınmadı? Otel değiştirdiğimiz için Bakü'de. Son maçta sarı formayla çıktık, uğur diye bunu hocamız istedi. Bu bir para cezasıdır. Takım menajerinin maç oynanırken sahada dolaşması gösterildi. Bir de şampiyonluk kutlamasında giydiğimiz t-shirt'ler. Bu 4 nedenden böyle bir karar verilebilir mi? Dolayısıyla Fenerbahçe gibi teşvik edeceğine bana sorarsanız bu kadar orantısız bir yaklaşım sergilemesi CEV için bence talihsizliktir ama bence daha büyük talihsizlik Türkiye Voleybol Federasyonu'nun bu konuda hiçbir şey yapmamasıdır."
KEŞKE HERKES ABDÜRRAHİM ALBAYRAK GİBİ OLSA
Süper Final'in son maçında çıkan olaylar, gecikmeli şekilde ve karanlıkta yapılan kupa töreni ve Galatasaray ile ilişkilerini de değerlendiren Koç, "Son Galatasaray maçında rekabetten dolayı olaylar çıkmadı. Ben o maçı hem içeride, hem dışarıda yaşadım. Maçtan önce yarım saat hiçbir olay yoktu. Rakip takım sahaya çıktı, sayın Abdürrahim Albayrak takımın başındaydı, biz yanındaydık. Hatta çok güzel bir resim var, Fenerbahçe tribünlerine 'çak' yapıyor sayın Abdürrahim Albayrak." diye konuştu.
"Keşke herkes Abdürrahim Albayrak gibi olsa, çünkü gerçek dost" diyen Koç, "Maç başladı, bana sorarsanız normal bir derbiye göre atmosferi düşüktü. 90 dakikada hiçbir şey olmadı. Bunun en güzel ispatı; profesyoel disiplin kurulu'nun verdiği cezada küfürle ilgili hiçbir şey yok. Düşünebiliyor musunuz 6 maç ceza yiyor ama küfürle ilgili hiçbir ibare yok. O yüzden maçta da hiçbir şey olmadı.
Maç bitince ben sahaya girdim oyuncularımızı teselli edebilmek için. Orada ilk 4-5 dakika seyircimiz kendi takımını alkışladı, tribünlere çağırdı. Orada Galatasaray orta sahada polis korumasında sevindiler, sonra onlar çıktı, sevindiler. 8 dakika 40 saniye bir şey olmadı. Sonra Telekom tarafından olaylar olmaya başlandı. Sonrasında bana sorarsanız son derece orantısız güç kullanılarak olaylar bu noktaya geldi.
Burada o suçlu, bu suçlu bu haklı bu haksız dememek lazım. Madalyonun iki yüzü olduğunu görmek lazım. Ben şahsen 4 buçuk saat video seyrettim, hem taraftarların çektiği videolar, hem güvenlik kameralarının çektiği videolar, hem yüzlerce orada o olayları yaşayan taraftarların kulübe çektiği mailler, fakslar, telefonla anlattıkları, hatta bir çok taraftar da mahkemeye gitti bu konuda. Bunları dinlediğiniz zaman olayın bir de farklı bir yüzü olduğu görülüyor.
Dolayısıyla kamuoyunda bu işin yansıtılması şekli, Fenerbahçe'nin marjinalleştirilmesi, Fenerbahçe taraftarı hakkında söylenen sözleri hiç hak etmiyoruz. Keşke bu olaylar olmasaydı, kesinlikle tasvip edilecek olaylar değil ama olaylar tam da kamuoyuna yansıdığı gibi değil. Burada önemli olan yöneticisi, devlet erkanları, taraftarları, federasyonlar bir araya gelip bu olaylardan ders alıp bir daha yaşanmamasını sağlamak.
Dolayısıyla bu 6 maçlık cezayı çok ağır buluyorum. Çünkü maç içinde hiçbir şey yok. Hatırlarsanız biz 100. yılımızda şampiyon olduğumuzda bir su savaşları maçı vardı. O maçta 19 polis yaralandı, 1 polis arkadaşımız ne yazık ki kör oldu. Maçtan önce, maç içinde ve maçtan sonra. Ve orada sadece 5 maç gelmişti, burada 6 maçı doğru bulmuyorum. Tahkim'in doğru bir karar vereceğini düşünüyorum. Zaten savcılık raporunda Fenerbahçe'nin mağdur olduğu ifade ediliyor."
RIDVAN'A SÖZÜM VAR, EN SON ONA ÇIKACAĞIM
Ali Koç, "Herhalde son dönemlerde karşı taraflardan en çok küfür yiyen yönetici olarak ben bunu söyleyeyim; ben hiçbir zaman taraftara kızmıyorum, niye? Çünkü taraftar ne görüyorsa, ne işitiyorsa ondan tavrını, düşüncelerini, hareketlerini belirliyor." diyerek, şöyle devam etti:
"3 Temmuz öncesinde de bu işler gerilmişti, 3 Temmuz'dan sonra felaket oldu. Ve bence bu hiç sağlıklı değil. Fenerbahçe'de olacak, Galatasaray'da olacak, Beşiktaş'ta olacak. Bizler yolcuyuz, esas hancı taraftarlar ve kulüp, kongre üyeleri. Burada önemli olan ülkemizde bu kadar halkımızı ayrıştıracak konu varken futbolun bunun başında gelmemesi. Bunun için de herkesin özveri yapması gerekiyor.
Bunun medyasından, yöneticisinden, sporcusundan devletimize kadar herkesin bu iş daha kötüye gitmeden elini taşın altına koyup farklı davranması gerekiyor. Burada ben Abdürrahim Albayrak profilindeki insanlara çok daha fazla ihtiyacımız var. Çünkü tribünlere oynamak, ortamı germek çok çok kolay.
Cesur kararlar alınması gerekiyor. Mesela bu kupa verme olayını da açmak istiyorum. Benim Rıdvan'a sözüm var, spor tarafından en son Rıdvan'a çıkacağım, inşallah bir daha da çıkmam."
HERKESİN ORTAK KARARI DEMEK, ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMAMAK DEMEKTİR
Koç, "Bence kupanın orada verilme kararı yanlıştı. O gün değil ama, kupa verilecek diye bir karar alındıysa kupa verilmeliydi o gün. Ve onu sağlayacak atmosfer de vardı orada. Bu sene olağanüstü bir sene. En güzel örneği derbi maçlara taraftar götüremiyoruz. Bunu da kim aldı? Valilik, federasyon aldı kulüplere danışarak. Ama kritik karar alınırken kulüplere danışayım herkesin kararı olsun demek aslında eline taşın altına koymamak demektir." diyerek, yaşanan süreci şöyle anlattı:
"Biz federasyona gittik, başkana giderken Ufuk beye rastladık, bizi çağırdı. Bizim hiç aklımızda olmayan bir soruyu sordu; 'Bu kupayı Pazartesi günü versek, kazanan kendi stadında bir şenlik havasında kutlasa". Mantıklı geldi ama bunun yönetim kurulu var, bunu götürelim ona görer bir karar verelim. Galatasaray'a da soracağız dediler, tamam dedik.
Biz yönetim kurulunda bunu istişare ettik, bizim için öyle de böyle de hiç farketmezdi. O yüzden karar sizin dediler. Ben Fenerbahçe futbolcusu olsam benim yöneticim böyle bir başvuru yapsa 'Yönetim takıma mı güvenmiyor' derdim. Dolayısıyla Fenerbahçe'nin böyle bir başvurusu olmadı. Galatasaray anladığım kadarıyla önce verilmesin denmiş Ünal bey tarafından, sonra fikir değiştirilmiş verilsin denmiş.
Federasyonu bu sene olağanüstü bir senedir, ben bu kupayı burada vereceğim ya da vermeyeceğim demeliydi. Çok yanlış yola gitti. Hatta buluşacağız cuma günü maçtan önce öyle karar vereceğiz dendi, o konuşmadan önce arandı 'yok kararı biz vereceğiz toplantıya gerek yok' dendi. Cesur kararlar alınması gerekiyor. Yapacak çok işimiz var, ama bu iş doğru istikamette gitmiyor. Hepimizin başta yöneticiler ve medya olmak üzere bu işi çözmek üzere çok farklı davranması gerekiyor."
TRANSFERDE LİSTELER, İSİMLER HAZIR
Koç, "Sezon bitmeden transfer görüşmeler, listeler ve isimler belirlendi. Ali Yıldırım bey bu sene bu süreci götürüyor Aykut hocayla beraber. Bugün de Bucasporlu bir oyuncumuzu açıkladık. Biz Fenerbahçe olarak şuna dikkat ediyoruz; iş bitmeden açıklama yapmıyoruz ama iş bitmek üzere olan çok iyi isimler söz konusu. Fenerbahçe taraftarı rahat olsun, müsterih olsun, hiçbir şey bu transferlerin yapılmasını engellemeyecek." dedi.
SON VİDEO HABER
Haber Ara