Kalkınma varsa, adalet nerede?
Hükümetin memurlara önerdiği zam oranına bir tepki de Özgür Eğitim-Sen Diyarbakır İl Temsilciliğinden geldi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-23 18:07:08
Basın Açıklamasının Tam Metni:
“KALKINMA” VARSA ADALET NEREDE?
Bilindiği gibi “Toplu Sözleşme Görüşmesi” 30 Nisan’da kamu işveren heyeti ve kamu görevlileri sendikaları heyeti arasında başlandı. Bu görüşmeler esnasında “Kamu Sendikaları Heyeti” son derece makul ve gerçekçi tekliflerini görüşme masasında dile getirdiler. 14 Mayıs’a gelindiğinde ise Kamu İşveren Heyeti başkanı 3+3 gibi komik bir zam teklifi ile masaya geldi. Son derece ciddiyetten uzak ve yaşamın gerçeklerinden kopuk bu teklif karşısında şaşkınlığımız hala devam etmektedir. Bu teklifler, özelde yaklaşık 1 milyon eğitim çalışanını genelde ise 2,5 milyon kamu görevlisini ilgilendiren tekliflerdir.
Maalesef Türkiye’de adil ücret politikaları hiçbir zaman oluşturulamamıştır. Memurlarla işçiler arasında ya da memurların kendi içinde ve işçilerin kendi aralarındaki farklı işlerde ya da mesleklerde çalışanlar arasında çoğu zaman adil olmayan maaş farklılıkları yaşandı ve birtakım girişimlere rağmen halen de yaşanmaya devam etmektedir. Bugüne kadar bu ücret politikalarının ve zamların hangi kriterlere göre yapıldığı konusuna bakıldığında çok da sağlıklı, objektif ve adil bir kriterin olmadığı anlaşılmaktadır. Yaptığı iş için harcadığı eğitim yılına ve tecrübesine, işin riskine, işin önemi ve bu alandaki eksik istihdama, yetkinliğe göre değil, politikacılar ve hükümetler üzerine kimler daha fazla kaba kuvvet-baskı kuruyorsa onların tercihlerine ve ileri sürdükleri şartlara göre hareket ettikleri görülmüştür. Özellikle darbe dönemlerinde ya da askeri vesayetin egemen olduğu zamanlarda iktidarda bulunan partilerin askeriyeye “sus payı” olarak verdikleri ücret artışları, bu ülkede neredeyse sıradan bir mesele olarak görülmesine neden oldu. Adı Adalet ve Kalkınma Olan bir parti döneminde de değişen bir şeyin olmadığını görüyoruz.
“Eşit işe eşit ücret” politikası ekseninde daha önce unutulan bazı kesimlerin ücret artışından yararlanmaları yerinde ve önemli bir girişim olmuştur. Fakat halen adil ücret politikası dışında tutulan büyük bir kesim var: Öğretmenler ve öğretim elemanları. Bunlar unutuldu. Adalet, hak ve hukuk adına öne sürdükleri bütün talepleri ertelendi. Diğer çalışanlara hak ettikleri verilirken ve ücret artışı yapılırken, eğitim çalışanlarına sadece sabır dilendi ya da diğer bakanlık çalışanlarına artış yapılırken; aynı artıştan, uzun süreden beri bekletilen kesimler insanca yaşamak için pay isteyince, ‘mali denge’ hatıra geldi.
Maliye Bakanlığı’nın diğer kurumlara zam yaparken dile getirmediği ‘mali denge’ gerekçelerini, eğitim çalışanları söz konusu olduğunda dile getirmesi çelişkili olduğu gibi ahlakla da bağdaşmamaktadır. Hakeza Yunanistan üzerinden örneklendirme yapılarak “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” gibi bir uyanıklıktan ve saçmalıktan vaz geçilmelidir.
Bütün kamu çalışanlarına maaş artışı olmalıdır. Bir kesimin maaşını sabit tutup diğerinin maaşını artırarak, ancak toplum ve meslek grupları arasındaki husumeti artırmaya neden olursunuz. Bu politika böyle devam ederse, sınıflar arasında ve işyerlerinde huzur kalmayacaktır. Şimdiden okullarımızda huzursuzluklar yaşanmaya başlamıştır.
“Eşit işe eşit ücret” politikası nedeniyle en fazla mağdur olan kesimin öğretmenler ve öğretim görevlileri olduğu gerçeğini ve bunun nedenini anlamakta güçlük çekiyoruz.
Bizler emeğimizin, alın terimizin karşılığını istiyoruz. İnsanca yaşanabilir bir ücretin hakkımız olduğunu söylüyoruz. Zira, emeğin ve alın terinin saygın olmadığı yerde adaletin tesisi mümkün değildir.
Hükümet ile kamu çalışanları arasında gerçekleştirilen toplu sözleşme süreci başladığı noktadan farklı olmayan bir pozisyonda biteceğe benziyor. Kamu çalışanlarının sözleşmeye ilişkin beklentileri büyük bir kayıtsızlıkla göz ardı edilmiştir. Toplu sözleşme sürecinin yaklaşık 1 yıl gecikmeli olarak başlamasının ardından Kamu çalışanlarının karşısına çıkan Hükümet aynı vurdumduymazlık, kayıtsızlık halini devam ettirmektedir. Kamu çalışanlarına 2012 ve 2013 yılları için önerilen % 3+3 lük zammın oranları bu Hükümetin tutumunu tasdik etmeye yeterlidir. Ortaya çıkan bu tablo üzerinden bir analiz yapmanın anlamsızlığı ortadadır. Kamu çalışanlarının onurlarını ve gururlarını beş paralık bir pazarlığın ortasında meze yapan bu tutumun çirkefliğini Hükümetin kucağına bırakıyoruz.
Özgür Eğitim-Sen olarak, ek ödeme adaletsizliğine bir an önce son verilemesini talep ediyoruz. Eşit işe eşit ücret düzenlemesinde öğretmenler, profesörler, doçentler, yardımcı doçentler, araştırma görevlileri ve diğer çalışanlar yok sayılmışlar, bu meslek gruplarının ek ödemelerine artış yapılmayarak, mağdur edilmişlerdir.
Eğitim çalışanlarına ek ödeme yapılamamasının gerekçesini sayın bakan “emsallerinin olmaması” gibi saçma bir gerekçeyle ifade etmiştir. Öğretmen maaşları en düşük memur maaşı haline gelmiştir. Bu gerekçenin arkasına sığınmak utanç vericidir.
Doğalgaza, elektriğe, akaryakıta, temel tüketim ürünlerine zamlar yağarken öğretmene, akademisyene bir kuruş zam verilmemiştir.
Bu haksızlığın üzerine yatamazsınız. Eğitim çalışanlarına üvey evlat muamelesi yapamazsınız.
Daha önce kamuoyuna yaptığımız açıklama çerçevesinde hükümetin kamu çalışanlarına yaptığı teklif ve üslubu kınamak, hak ve onuruna yakışan meşru taleplerini dillendirmek üzere 23 Mayısta iş bırakma kararı aldık. Ve bu gün hak ve adalet arayışı çerçevesinde Türkiye’nin dört bir yanında tepkilerimizi ortaya koyuyoruz.
Tepkilerimiz, alın terimizin karşılığını alana kadar artarak devam edecektir!
Mehmet Masum YOKUŞ
Özgür Eğitim–Sen
Diyarbakır İl Temsilcisi
SON VİDEO HABER
Haber Ara