Dolar

34,9509

Euro

36,7080

Altın

2.999,43

Bist

10.049,63

Kırım'ın acı günü

Tarihe 'Kara Gün' olarak geçen Kırım Soykırımı'nı hafızayı tazeleme adına derledik. İşte tüm gerçekliği ile Soykırım detayları. Bu vesile ile 18 Mayıs Kırım Soykırımında hayatını kaybeden müslüman kardeşlerimizi rahmetle anıyoruz.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-05-18 16:01:39

Kırım'ın acı günü
TİMETÜRK / Haber Merkezi

1441  yılında Hacı Devlet Giray tarafından kurulan Kırım. Mengli Giray Han döneminde Osmanlı İmparatorluğu himayesine girdi. Kırım Hanlığı 1478-1774 yılların da   kuzeyde Osmanlı’nın en büyük müttefiği olup bütün savaşlara Osmanlı ile birlikte katılmıştır. Rus Çarlığı ile Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanan Küçük Kaynarca antlaşmasından sonra  19 Nisan 1783 yılında  Rus Çariçe 2. Katerina’nın emri ile Ruslar tarafından işgal edildi. Bu tarihten itibaren Kırım Tatar Müslümanların zulüm günleri başlamış oldu ve  can, dil, din ve kültürlerini kurtarma adına bölgeyi terk etmeye başladılar. Ve Kırım halkının ölüm göçü başlamış olur...


Tarihe "Kara Gün" olarak geçen Kırım Soykırımı'nı hafızayı tazeleme adına derledik. İşte tüm gerçekliği ile Soykırım detayları ;


1478-1774 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu ile ittifak içerisinde olan ve daima Osmanlı için farklı statüde olan Kırım Hanlığı için 1783 yılından sonra hepten karanlık günler başlamıştır.Müslüman olmayan devletlerin yönetimine girmek istemeyen halkın büyük bir kısmı gelecek konusundaki kaygılarından ötürü Kafkaslar ve Balkanlar üzerinden “AK TOPRAKLAR” olarak nitelendirilen Osmanlı topraklarına göçmeye başlamışlardır. Devam eden yıllarda Kırım Hanlığının toprakları küçülmüş olup Kırım Tatar Müslümanları sayısı epeyce azalmış olup (Nüfus % 98’den % 25’lere indi) İskan kırım yarımadası ile sınırlanmıştı. Ötesinde Çarlık Rusya daha sonra da Sovyetler Birliği tarafından sürekli baskı altında olan Kırım Hanlığının önde gelen lider ve aydınları bilerek idam edilmekteydi.

Vatanlarından göç etmeyen 200 bin kadar Kırım Tatarı 2. Dünya Savaşı’nda bölgedeki Alman işgalinin sona ermesinden itibaren Sovyet lideri Stalin’in emriyle 18 Mayıs 1944 tarihinde bir gecede hayvan taşımak için kullanılan tren vagonlarına doldurularak Sibirya ve Orta Asya’ya sürgüne edildiler.

İkinci Dünya savaşı bitimine doğru Kırım Tatar Türkleri tarihlerinde en acı günlerini yasadılar. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Devlet Başkanı Stalin emri ile Kırım Tatar Türk’leri savaş sırasında Almanlarla iş birlik yaparak Sovyet Kızıl Ordu’ya ihanet ettikleri gerekçesiyle topluca Orta Asya steplerine , Sibirya ve Ural dağlarına bütün Müslüman-Türk halkı Kırım’dan sürgün edildi. Kırım Türk’lerini anavatanından sürdüğü gibi Kafkaslardan Ahıska ve Karacay-Malkar Türk’lerinide sürerek çeşitli bölgelere dağıtmışlardır. Sürgünde amaçlanan bir milletin tek bir ferdini bırakmaksızın, anavatanından koparmak-yani soykırım yapmaktı!

Sabahın erken saatlerinde (04:15’te) yaklaşık bir saatte bulundukları şehirlerin , köylerin meydanlarında kızıl ordu askerleri önderliğinde toplanmalarına emir verilmişti . Toplanmaları için 15 dakika verilen ekseriyet yaşlı ve kadınlar bu sürede ancak çocuklarını uyandırıp giyindirmiştir. Yanlarına evde o anda bulunan patates veya ekmek alabilen insanlar yakınlarında bulunan en yakın tren istasyonlarına götürülmüştü. Direnenleri zorla götürüyorlardı, götüremediklerini oracıkta kurşuna diziyorlardı. Bir milleti hayvan transportunda kullanılan vagonlarda, camı ve kapısı olmayan, bilmedikleri yerlere götürmüşlerdi…Bu zulüm 1944senesi 18 mayıs günü yaşanmıştı.

Bir kaç gün sonra Kırım’ın kuzeyine denk gelen Arabat körfezinde yaşayan balıkçılarını götürmeye unuttuklarına dair haber geliyor ve bu sürgün operasyonun başında duran adamlar Stalin'in cezasından korktukları için o adamları küçük ebatlı gemilere bindirip Azak denizin sularında batırmışlardır.

Sürgün edilecekleri yerlere götürülürken adamlar çok hastalıklar gördüler, vagonlar çok kısa sureli mola verdikleri için insanlar kendi ihtiyaçlarını gideremiyorlardı . Bir olayların şahitlerinin söylediklerine göre insanlar ölen yakınlarını gömmek için zaman bile bulamamışlardır. Yemek yerine ancak tuzlu balık veriliyordu ve çoğu insanlar kaçmaya kalkıştıklarında ormanda kurt gibi yırtıcı hayvanlara yem oluyorlardı. Sürgün olan kişilerin çoğu ihtiyaç , kadın ve çocuklardan oluşuyordu.

Genç erkek nüfusu Kızıl Ordu’da bulunan Kırım Tatar’ların 137 binden 57 bini savaşta olmuş, 80 bini ise Kırım’a döndüklerinde veya öldürülmüştü veya sürgün edilmiştir . Toplam Kırım'dan yaklaşık 500 bin kişi sürgün edildi.

Sürgün zamanın ilk yılları en son Kırım Türk’ler için en zor zamanlar idi. Yerleştikleri yerlerde ambarlarda , ahırlarda ve toprak kazıntılarında yasıyorlardı. İçme suları bile olmayan insanlar Orta Asya’nın kavurucu sıcaklarında bir tas çorba için çalıştıkları pamuk tarlalarında yanı başlarında akan nehirden su içmeyle susuzluklarını gideriyorlardı. Difteri ve dizanteri gibi sağlıksız koşullara bağlı olan hastalıklarda yüzlerce ve binlerce insan sürgünün ilk yıllarında vefat etmiştir.Her insan bir mıntıkaya bağlıydı ve her gün imza atmak gibi bir zorunluluk mevcut idi.

Kırım'ın boşaltılmasından sonra Gözleve şehrinde Mimar Sinan'ın kurduğu “Cuma cami” ve Bahçesaray Han Sarayda bulunan ”Han cami “ hariç Kırım’da bulunan nerdeyse bütün camiler yıktırılmış veya depo, ahır şeklinde kullanılmaya başlanmıştır. 1500 yılında kurulmuş olan ve Avrupa'da ilk yatılı mederese olarak kabul edilen Mengli Giray Han tarafından inşaa ettirilen “Zincirli Mederese” tımarhaneye çevrilmişti. Atalarımızın kutsal abideleri zihinsel engelliler tarafınca uygunsuz bir biçimde kullanılmaya bırakılmıştır

Sürgünde Kırım Türk’leri din, dil ve kültürlerinden uzak tutulmaya çalışılmıştır. Bu gibi, milleti millet yapan, ayaktan tutan unsurları canlandırmaya ve yaşatmaya çalışanları ise ağır şekillerde Sovyet Birlikleri bazen hayat pahasına cezalandırmıştır. Okullarda ana dilinde eğitim verilmedi, din ve dil derslerin anlatılmasına asla izin verilmemiştir. Gazete ve dergi çıkarma yasaklanmakla birlikte ellerinde bulunduranlardan zorla toplattırılıp yakarak imha ediliyordu.

1950 yıllarda Kırımlılar kendi aralarında organize olup gizlice toplantılar düzenledikten sonra binlerce kişiden şikayet içeriği barındıran yazılar ile Sovyet Birliği hükümetine başvurmuştur. Bu yazılar durmadan gönderilmeye rağmen hükümetten bir türlü cevap gelmiyordu. Aynı yıllarda anavatana geri dönme çabaları başlıyor. Kırım’a gelenler maalesef hoş karşılanmıyor ecdatların topraklarında, haklardan mahrum bırakılarak Kırım’ı terk ettirilmeye zorlanıyordu adeta. Özgürlük mücadelesi devam ederken devlet tarafından koyulan kısıtlamalar gittikçe sertleşiyordu.

1980’li yıllarında Kırıma dönme mücadelesi Moskova Kızıl meydanında yapılan mitinglerin sonuç vermesiyle perdelenmişti. Moskova ve Taşkent meydanlarına 20 binden fazla akın eder insana karsı çevik kuvvetler biber gazıyla ancak karşılık verebiliyordu. Sovyet Birliği yıkılmasından 2 yıl önce 1988 senesinde Kırım’a son göç dalgası başlanmıştır.

1996 yılına doğru Kırım’a yaklaşık 240 bin Kırım Tatar Türkü dönebilmişti . Tüm çabalara rağmen Ana Vatanına dönemeyen, hala sürgün topraklarında bulunan yüz binlerce insanlar vardır. Kendini Kırım Tatar isimlendiripte Kırım’a ayak basmayı bekleyen binlerce insan hala var….

1956 yılında vefa eden Stalin’in yerine geçen Krusçev 1944 yılında Kırım Tatarları ile birlikte sürgün edilen diğer milletlerin (Dağıstanlılar, Çeçenler, Bulgarlar) sürgün edilmelerinden önce yaşadıkları yerlere dönmelerini öngören yasalar çıkartmış olup Kırım Tatarlarının ise bu haktan yararlanmaları ise kesinlikle istenmiyordu.Haklarını aramaya çalışanlar özel birlikler tarafından yakalanarak hapse atılıyor ya da tamamen ortadan kaldırılıyordu.

SON VİDEO HABER

Petrol kuyusundaki yangında itfaiye eri helallik istemiş

Haber Ara