Ortadoğu'daki değişimin adı ne?
Arap Baharı mı, Arap Uyanışı mı, yoksa Arap Savaşı mı? Dünya geri dönülemez bir şekilde değişirken, dünyanın merkezi de devrimleri gerçekleştirenlerin topraklarına kayıyor. Peki bu değişimde İsrail’in rolü ne?
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-18 18:01:52
Haber 7'de Betül Yurtseven'in yer alan haberine göre, Istanbul World Political Forum'un ikincisi İstanbul Kongre Merkezi'nde gerçekleşiyor. Dün başlayan forumda ilk günün izlenimleri, Orta Doğu'da çılgın bir değişime neden olan Arap devrimleri üzerineydi. "Yeni Bir Dünya Kurmak", bu yılın teması. Konuşmacı ve katılımcı profilinden, yeni dünyada kimlerin söz alıp aktif olacağını kestirmek mümkün. Dünyanın her bölgesinden siyasiler, aktivistler, akademisyenler ve gazeteciler, katılımcıları bilgilendirmek için oradaydı. 2 konu dikkat çekti: Kanlı çatışmaların yaşandığı Suriye ve Arap Baharı sürecinde pek de müdahil olma gereği duymayan İsrail.
Açılışta Istanbul World Political Forum'un (IWPF) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eyüp Özgüç, Libya Başbakan Yardımcısı Mustafa Abushagur, Times dergisinin 2011 için seçtiği "yılın insanı" Mısırlı aktivist Ahmet Harara ve İngiliz parlamenter ve stratejist Denis MacShane konuşma yaptı. MacShane konuşmasında, Türkiye'nin ısrarla AB'ye dahil olması gerektiğini vurguladı. AB'nin Türkiye'ye ihtiyaç duyduğunu, bunun Türkiye'nin AB'ye duyduğu ihtiyaçtan daha fazla olduğunu birkaç defa tekrarladı. MacShane'in içtenliği ve coşkusu salondakiler tarafından karşılık bulurken, dünya teröründen bahsederken Hamas'ı ve PKK'yı aynı kategoride değerlendirmesi salonda sessizliğe neden oldu.
Yeni dünyada kim var, kim yok?
"Yeni ve Adil Bir Dünya Düzeni" başlıklı panelde, eski kurumların ve anlayışların nasıl evrileceği ve varlığını sürdürmek isteyen devletlerin gelecekleri üzerine konuşmalar gerçekleşti. Bölgede varlık problemi çeken ülkelerden biri olarak İsrail, Arap Baharı'ndaki silik rolü yüzünden eleştirildi. İsrailli Hareetz gazetesi yazarı Gideon Levy, batının ve İsrail'in şu ana kadar Arap ülkelerinde diktatörleri desteklediğine dikkat çekti. Levy konu hakkında, "Diktatörleri desteklemenin bedeli, Arap halklarının yıllarca yoksulluğa ve etkisizliğe mahkum olmasıdır. İsrail bu yeni sürece henüz bir etkide bulunmuyor. İsrail halkı da Arap Baharı'ndan korkuyor. Çünkü Arap Baharı ile ilgili İsrail'in hiçbir politikası yok. Eğer İsrail bölgedeki varlığını devam ettirmek istiyorsa, diktatörlerle işbirliği yapmayı bırakmalıdır" şeklinde açıklamalarda bulundu.
Peki eski dünyanın kurumlarına ne olacak? Harvard Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Stephen Walt'a göre bu kurumlar yeni dünyada da yer bulacak. NATO ve Güvenlik Konseyi eskisinden daha önemli bir rol üstlenecek. Petrol önemini kaybetmeyecek. Gün geçtikçe pahalanacak ve pahalandıkça daha tehlikeli bir kaynak haline gelecek. Walt, ABD'nin gelecekte askeri işbirliğini Avrupa ile yapmayacağını düşünüyor. ABD, Asya'ya daha çok yönelecek ve doğunun yükselen güçleriyle ittifak kurmaya çalışacak. Ekonominin en büyük güç olduğunu vurgulayan Profesör Walt, yükselen ekonomisi ve dış politikaları ile Türkiye'nin kendisini bölgenin lideri konumuna taşıdığını dile getirdi: "ABD ile Türkiye dünya problemlerinin % 75'inde ortak vizyona sahip. Geçmişiyle yüzleşen bir Türkiye oldukça olumlu. 'Komşularla sıfır problem' politikası son yıllarda sekteye uğrasa da, yönetim modeli olarak Arap Baharı için iyi bir rol modeli."
İslamizm mi, Arap milliyetçiliği mi doğuyor?
"Arap Baharı" aslında doğru bir tanım değil. "Arap Baharı'nın Dünyaya Etkileri" başlıklı oturumda, Uluslararası Güvenlik Uzmanı Hassan Abbas, gerçekleşen olaylar için "bahar" demenin doğru olmadığını düşünüyor. "Bahar dediğin bir dönemdir. Sonra yaz gelir. Bunun kışı var, sonbaharı var. Bu nedenle bahar demeyi uygun bulmuyorum. Doğru tanım 'Arap Uyanışı'dır" diyen Abbas, bu uyanışın bir daha geri dönüşü olmadığını vurguladı. "Demokrasi" denilen sihirli kelime kulağa hoş geliyor, fakat Abbas bu kelimenin her şeyi çözeceğine inanmıyor. Abbas'a göre önemli olan Arap Uyanışı ile gelen dinamik bir hareketle yasaların köklü bir şekilde değişmesi. Yasalar değişmezse, uyanış hiçbir işe yaramaz.
Siyonizm karşıtı bir İsrailli olan Hareetz gazetesi yazarı Zvi Bar'el ise, doğru kelimenin "bahar" değil, "savaş" olabileceğini düşünüyor. Bar'el, özellikle Suriye'ye bakarak, gerçekleşen şeyin romantik bir bahardan ziyade, çetin bir savaş olduğunu söyledi. Demokrasiye önem verdiğini söyleyen İsrail'in, bu sürece destek vermemesini eleştiren Bar'el'e göre, Arapların demokratikleşmesi İsrail'i ilgilendirmiyor. "Demokrasi demek, güvensizlik demek; islamizm demek. İsrail bu düşünceye saplanmış. Demokratik bir ortamda halkı islamizmi seçeceğini düşünen İsrail, bu nedenle hep diktatörleri destekledi. Halbuki Orta Doğu'da yeni doğan şey islamizmden ziyade, Arap milliyetçiliği. Yurttaşlık bilincini tadıyor Araplar. Onları bu ölüm kalım mücadelesine iten şey, kendilerini ülkelerine ait hissetme ihtiyacı."
Ne olursa olsun Esed gidecek
"Suriye... Sırada Ne var?" oturumunda Suriyeli filozof Abdallah Tourkmani, ülkesindeki devrimi anlattı. Şu an yaşanan trajedinin arka planını irdeleyen Tourkmani, barışçıl başlayan bir devrimin böyle kanlı bir boyut kazanmasının sorumlusunun Esed olduğuna dikkat çekti: "Suriye devrimi barışçıl bir devrimdir. Bu durum Temmuz ayına kadar devam etmiştir. Beşşar ne zaman ki orduya halka ateş açılmasını emretti, o zaman çatışma başladı. Asker kendi halkına ateş açmayı reddetti. Esed gerçeğine uyandı ve ordudan ayrıldı. Özgür Suriye Ordusu bu şekilde ortaya çıktı." Tourkmani'ye göre Türkiye, Suriye devriminde kritik bir role sahip. Türkler Suriye halkını desteklemeseydi, kapılarını kardeşlerine açmasaydı, muhalefet diye bir şey kalmayabilirdi. Tourkmani, ne olursa olsun Suriye'nin değişeceği konusunda ısrarlı. Bunun için belki süre gerekecek ama mutlaka Esed gidecek. Suriye bir hukuk devleti olacak. Suriye halkı özgürlüğe kavuşacak.
SON VİDEO HABER
Haber Ara