'Babam minareden atlayarak intihar etti'
12 Eylül davasının dördüncü duruşmasında müdahillik talebinde bulunanların beyanları alındı. Dönemin Fatsa Belediye Başkanı Fikri Sönmez'in oğlu Naci Sönmez, babasına otopsi yapılmadığını, cenazesinin gösterilmediğini ve selasının yarım kesildiğini söyledi. 'Babam, 'ailenin kadınlarına tecavüz edeceğiz' dendiği için intihar etti.'
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-11 19:38:10
Fatsa olaylarının 12 Eylül darbesinin provasının yapıldığı olaylar olduğuna dikkat çeken Sönmez, "Benim bu davaya müdahilliğime karar verilmesi gerektiğini, aksi takdirde davanın göstermelik olacağını düşünüyorum. Olayları bizzat yaşayanlar hayatta, bunlar dinlenebilir. Fatsa'da yaşanan olaylar darbe koşullarının oluşturulması olarak adlandırılmıştır, iddianamede çıkan olaylar. Babam 5 yıl işkence gördü, selası yarıda kesildi, etraf kuşatılmıştır. Bunun bir belgesi yoktur. Devlet cenazeyi kuşatmıştır ve biz cenazeyi öyle gömdük. Babam haksız yere tutuklanarak 5 yıl hapse atılmıştır ve hayatını kaybetmiştir. Benim müdahilliğim kabul edilemeyecekse bu dava gerçek olmayacaktır. Canlı tanıkları o dönemle ilgili ben getirebilirim." dedi.
Hasan Hüseyin Çatalkaya da müdahillik talebinin kabul edilmesini istedi.
"KEMİKLERİ YARGILANSA AZDIR"
Diyarbakır Cezaevi'nde ölen Orhan Keskin'in ablası İpek Gür ise kardeşinin insanlık dışı uygulamaları protesto etmek için ölüm orucuna yattığını ifade etti. "Kenan Evren Diyarbakır cezaevinin 35. koğuşunu mutlaka görmeli." diyen Gür şöyle devam etti: "Onların orada yaptıkları zulüme baktığımızda, onların kemikleri bile yargılansa azdır." şeklinde konuştu.
Eski İstanbul Milletvekili Ufuk Uras da müdahillik talebinde bulundu. 12 Eylül darbesiyle siyasi partilerin kapatıldığını anlatan Uras, "Daha sonra da 12 Eylül'ün gölgesi siyasetin üzerinde devam etmiştir. Biz de parti olarak bu gölgeden etkilendik ve bu bağlamda zarar gördük. Parti olarak müdahilliğimize karar verilmesini talep ediyorum." görüşünü dile getirdi.
Diyarbakır cezaevi mağduru Ali Serdar Can, 20. yüzyılda insanlık tarihinde hiç yaşanmamış şeyler yaşandığını ve 50'ye yakın genç insanın öldürüldüğünü söyledi. Bu insanların katillerinin gardiyanlar, çavuşlar, onbaşılar düzeyinde bizzat yargılanmalarını talep ettiğini anlatan Can, cezaevinde işkencenin dışında bir de ekonomik boyutu bulunduğunu belirterek, "Cezaevinde insanlara ekmek verilmiyordu. Mahkumlara kantinlerde fahiş fiyatlarla mal satılıyordu. Cezaevi uygulamalarıyla ekonomik olarak mağdur edildik. Ben işkence yapan subay, astbubay, gardiyanların yanında bu uygulamaları yapan kişilerin de yargılanmasını istiyorum. Ali Osman Aydın adlı kişinin bu konuda yargılanmasını istiyorum." talebinde bulundu.
Müdahillik talebinde bulunan diğer tanıkların isimleri ve ifadeleri şöyle:
"ANNEM VE BEN İŞKENCE GÖRDÜK, 10 YAŞINDAKİ KARDEŞİME İŞKENCE YAPILDI"
Ramazan Yukarıgöz'ün annesi Aysel Yukarıgöz de şunları söyledi: "Kenan Evren yargılansın, yaptığı işin doğru olduğuna inanıyorsa sahip çıksın. Bizim çocuklarımız işe sahip çıktı, canlarını verdi. Ben İstanbul'dan geldim, o neden gelmiyor. Ölmesin, Allah uzun ömür versin ona. Bizim çektiğimiz ıstırabı o da çeksin."
Müdahillik talebinde bulunan Mustafa Durna: "Sıkı yönetim döneminde ilk defa bir hastane mahkumlara işkence raporu vermiştir. Bu dönemde mahkemeye gitmediğim süre içinde çok ağır işkencelerden geçirildim, işkencede öldü diye bırakılan biriyim. Biz bu ülkeye hayatımıız verdik, bu ülke benim yüzümden bilmeden 1 saniye geri gitseydi kendimi öldürüdüm. Kenan Evren gelsin bu ülkeyi nasıl 30 yıl geriye götürdü, yargıya hesap versin. Hem kendim hem annem işkence gördü, benim 10 yaşındaki kardeşime bile işkence yapıldı. Tahsin Şahinkaya'nın on zengin generaller arasına nasıl girdiği araştırılsın."
"BENİM YERİME BABAMA İŞKENCE YAPTILAR"
İsmail Uyar: "Suçsuz yere 30 yıla yakın mahkum edildim. Ben cezaevinden kaçtım babama 'hacı, oğlunu getireceksin' diye işkence yaptılar. Bunu yapan Kenan Evren ve yandaşlarıdır. Ben şimdi bunları elime geçirsem öldürürüm. Bu adam mazlum. 12 Eylül döneminde gözaltına alındım işkence gördüm. Cezaevinden kaçtım, asıl mağduriyetim de bundan sonra başladı. Bana ulaşamayanlar, babamı çağırdılar, işkence ettiler. Ailenin kadınlarına tecavüz edeceklerini söylediler. Bu baskılara dayanamayan inançlı babam, bir caminin minaresinden kendisini atarak intihar etti. Bize bu olayları, 12 Eylül iktidarı yaşatmıştır. Sanıklardan şikayetçiyim."
ANAYASAYA HAYIR DEDİM İŞKENCE GÖRDÜM
Hasan Coşar: "Bulunduğum köye işkence yaptılar. Ben daha 18 yaşındaydım, hiçbir suçum olmadığı halde gözaltına alındım ve çok ağır işkencelerden geçtim. Anayasa'ya hayır dediğim için tekrar alındım, ve işkenceden geçtim. 12 Eylül'ün ardından köyüme baskınlar yapıldı, insanlar işkencelerden geçirildiler. Haksız yere gözaltına alındım."
Mehmet Veysel Temel: "Diyarbakır cezaevinde işkence gördüm. Bize çöp yedirdiler, bok içine koydular, bizi astılar. Görüşe götürürken bizi dövüyorlardı. Bizi havalandırmaya götürürken çırılçıplak arama yapıyorlardı. Diyarbakır'ın temmuzun sıcağında sıcak beton üzerinde süründürüyorlardı. Berfo ana geliyorsa Kenan Evren neden gelemiyor? Ben ve kardeşim cezaevinde işkence gördük. Annem ve amcam da mağdur edildi. Diyarbakır cezaevinin sembol işkencecisi Esat Oktay Yıldıran başta olmak üzere bu davanın ona ve diğer ilgili kişilere de uzanması gerektiğeni düşünüyorum. Davaya müdahilliğim kabul olsun."
"BİR OĞLUM VAR, NE ZAMAN GELİP ALACAKLAR DİYE BEKLİYORUM"
Sakine Arat: "3 evladımı 12 Eylül dönemine kurban verdim. Benim çocuklarıma bu kadar işkence yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Benim çocuklarımın cezası varsa zaten tutuklanmıştı, cezalarını çekip çıkacaklardı. Yapılan işkencelerden dolayı küçük oğlum evde bile durmaktan korktu. Vücudunu her gece kontrol ediyordu. Sabaha kadar yatamıyordu. Anadan doğma soyup suyun içine koyup bayılıncaya kadar dövüp ona bu pisliği yersen sana yemek veririm demesi üzerine, oğlum o pisliği yememiş ölüm orucunda ölmüştür. Benim çocuklarıma ne hakları vardı bu kadar işkence yapmaya. 12 Eylül işkenceleri hala devam etmekte, hala insanlar dağlara sürükleniyor. Bu devlet Kürt halkına ne zaman bu işkenceyi, zulmü kaldıracak da analar rahat nefes alacak. Benim gözüm kapıda; ne zaman bir oğlum kalmış bunu da gelip alacaklar diye. Ben çocuklarımın hakkını istiyorum."
"ÖLMÜŞ İNSANLARIN RUHLARININ HUZUR BULMASI İÇİN SANIKLAR MAHKEMEYE GETİRİLSİN"
İbrahim Akın: "Polis beni yakaladıktan sonra televizyon ve radyo öldüğümü söyledi. Bir gün sonra ben de anonsları duyarak yaşadım."
Reşat Demirçin: "Mamak cezaevinde yatıp yargılanan birisiyim. Cezaevinde pek çok işkenceye maruz kaldım. Biz içerde, ailelerimiz de aynı acılara dışarıda paylaştı. Bugün Kenan Evren'in yanında olan, o dönemki büyüklerimiz bizleri ziyarete geldiklerinde 20 yaşında olan jandarma erleri tarafından itilip kakıldılar. Biz sanıkların böyle bir hale maruz kalmalarını istemiyoruz ancak ölmüş insanların dahi ruhlarının huzur bulması açısından sanıkların mahkemeye getirilmelerini istiyorum."
"ALTAN TAN'IN BABASININ ÖLDÜRÜLMESİNE TANIKLIK ETTİM"
Recep Şeftalidalı: "Diyarbakır Cezaevinde işkencelerden geçmiş biriyim. Altan Tan'ın babası Bedihi Tan'ın öldürülmesine bire bir tanıklık ettim. Diyarbakır zindanlarında işkence gördüm. İşkencenin yarattığı ruh haliyle 4 arkadaşımın kendilerini ateşe verdiklerini gördüm. Altan Tan'ın babası Bedihi Tan'ın işkence altında öldürüldüğünü biliyorum."
"RÜYALARIN KABUSTAN SİYAH BEYAZA DÖNÜŞTÜ"
İsa Tekin: "Ben 30 yıl sonra mahkemenizde konuştuktan sonra artık kabus değil, siyah beyaz görmeye başladım. Diyarbakır zindanlarında işkence gördüm ayrıca Diyarbakır zindanlarında gerçekleştirilen kitapları da bir araya topladım. Bunları da mahkemenize ayrıca sunuyorum. Sanıklar hakkında bu davanın açılmasıyla rüyalarım siyah beyaza dönüştü. Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın ifadelerinin alınmasıyla rüyalarımın renkli rüyalara dönüşeceğini düşünüyorum. Mahkemeye yargılandığım davanın iddianamesini delil olarak sundum."
Mehmet Uysal: "İzmir'den geldim. Terzi dükkanından alınıp işkence gördüm. Sanıkların ellerinden resmi ne varsa alınmasın istiyorum, Cumhurbaşkanlığı Genelkurmay Başkanlığı gibi. Bizim gibi sade vatandaş olmalarını istiyorum."
"ÖĞRETMENDİM 500 ASKERLE GÖZALTINA ALINDIM"
Yasin Keskin: "Sadece Kenan Evren ve Şahinkaya'nın değil, o dönemde görev yapan tüm bu işkencelere katılan bürokratından en küçük memuruna kadar bu davada yargılanmasını talep ediyorum. Köyden alındığımda öğretmendim, 500 küsür askerle köyümden alındım. Nasıl böyle 500'den fazla askerle köy kuşatılarak alınıyorum. Öğretmenler üzerindeki baskının düşünülmesini talep ediyorum."
Adnan Baran: "İddianamede ismi geçen biriyim. Ben işkence gördüm. Darbeyi yapanların gerekçeleri kardeş kanını durdurmaktı. Çorum olayları incelenirse o dönemki olaylar çok net ortaya çıkar. Ağabeyim Yahya Baran kaçırıldı, işkence yapıldı ve öldürüldü. Çorum olaylarında nasıl seyrettiklerini sağ ve sol gruplara nasıl yardım yaptıklarını canlı tanıklarındanım. Çorum olayları detaylı bir şekilde incelenirse 12 Eylül döneminde oynanan oyunları ve bu ülkenin evlatlarının birbirine nasıl düşürüldüğü Çorum olaylarında gizlidir. Ben Çorum olaylarında yargılandım. Gerekçeli kararı mahkemenize verdim."
"BABAMI VE KARDEŞİMİ GERİ İSTİYORUM"
Sabriye Tuncay: "Kardeşim belediye mezarlığına gömüldü. Kardeşimi bir tek alt çamaşırıyla mezara koymuşlardı. Kardeşimi çıkardığımızda hiç bir şey olmamıştı. Çünkü killi toprak onu mumyalamıştı. 3 ay sonra kız kardeşimizi mezarından çıkarıp memleketine götürdük. Kardeşimi mezara ben koydum. Çünkü babam vurulduğunu duyar duymaz bitkisel yaşama girdi ve öldü. Benik Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya'yla derdim yok. Sistem kendisine hizmet edecek kişileri buluyor ve çıkarıyor. Ben sistemin yargılanmasını istiyorum. O sistem işkence yaptı, kardeşimi ve babamı geri istiyorum. Kardeşim Özgüç Tuncay, Fatsa olayları sonrasında ortadan kayboldu. Biz kendisinin cesedini yaptığımız araştırmalarla belediye mezarlığında bulduk. 4 kız kardeş mezarını açtırdık. 12 Eylül zihniyetinin ve bu zihniyeti yaratan sistemin yargılanmasını istiyorum."
SON VİDEO HABER
Haber Ara