Uludere
Uludere ya da Roboski sanırım tıpkı bir 'Yewmul Furkan' gibi haklı ile haksızı ya da zalim ile mazlumu aşikâr kılıyor. Bazen kişi ya da kurumlar asıl niyet ve hedeflerini pek ustaca gizlemeyi başarırlar. Başarırlar, ta ki çuvala sığmayacak kadar büyük kusur ve zorbalıklar yapıncaya kadar.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-09 12:59:29
Islahhaber yazarlarından Alican Karadoğan, Uludere katliamından sonraki sessizliğe dikkat çekerek bir değerlendirmede bulunmuş. İşte Ali Karadoğan'nın Uludere Katliamı Değerlendirmesi ;
Uludere
Uludere ya da Roboski sanırım tıpkı bir "Yewmul Furkan" gibi haklı ile haksızı ya da zalim ile mazlumu aşikâr kılıyor. Bazen kişi ya da kurumlar asıl niyet ve hedeflerini pek ustaca gizlemeyi başarırlar. Başarırlar, ta ki çuvala sığmayacak kadar büyük kusur ve zorbalıklar yapıncaya kadar.
Öyle sanıyorum ki Fırat'ın doğusunda olup Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybolmakla yüz yüze olan yeni bir hadiseyle karşı karşıyayız. Başbakanın ve hükümetin en başta her şeye rağmen sükûnet ve güven bahşeden açıklamaları şimdi ne yazık ki büyük bir hayal kırıklığı yaratmaktadır.
Tabi ki elimizde sivil insanları bombalama emrini verenin kim olduğuna dair net bir açıklama yapılmadan "katilin" kim ya da kimler olduğunu bilemeyeceğiz. Ancak sorumluluk makamında olan ve nihayet askeri kuvvetleri de yönetenin hükümet olması nedeniyle birinci elden gözlerin üzerinde olduğu kurum AK Parti iktidarıdır.
Her halde ülke üzerinden yeni yeni kalkan "askeri vesayetin" nedeninin, göz yumulmuş ya da tolare edilmiş küçük ve nihayet büyük zorbalıkların bir sonucu olduğunu kimse inkâr edemez.
Bence hükümetin "insani ve İslami" hassasiyet ve ilkeler ekseninde hareket ederek bu mini "katliamı" aydınlatması gerekir. Reel politik kaygı ve konjonktürel hesaplarla toplumsal ıslah beklentilerini zehirlememelidir. Bilinsin ki yapılan şey "iş kazası" süsü verilerek hafifletilse de Roboskili anne ve babaların trajedisi gerçektir. AK Parti ve Başbakan Erdoğan 10 ya da 15 yıl sonra lanetlenen bir siyasi lider ve hareket olmak istemiyorlarsa adaletli olmak zorundadırlar. Uludere trajedisi üstü örtülemeyecek kadar büyük bir vicdan meselesidir.
Sanırım Şeyh Said kıyamında, Dersim'de, 60, 71, 80 ve 97 darbelerinde namluyu halkına çevirenler, yanı sıra binlerce köy ve mezrayı yakıp binlerce "faili meçhul" cinayet işleyenlerin de "kutsal devlet" adına önemli nedenleri vardı.
Ancak bu sahte nedenler ne yazık ki yüz yıla yakındır bir ülkenin hep olağan üstü koşullarda yaşamasına sebep oldu. Tüm enerjisini iç kavga ve mücadelelere ayırdı. Dünyanın sayılı borçlu ülkeleri arasına girdi. Bazen Kürt-devlet çatışmasına, bazen sağ-sol kavgasına, bazen laik-dindar gerilimine dönüşen gerilimler ülke insanına değil ama sadece ve sadece batılı sömürgeci ve yerli işbirlikçilerine yaradı
Kur'an-ı Kerim, haksızca katledilen bir insanı sanki bütün bir insanlığın katledilmesi olarak görür. Meseleye bu nazarla bakan insan artık basit kelle hesabını yapmaktan Allah'a sığınır. Rakamsal hesaplar pak vicdan sahibinin işi değildir. Müslüman, bir ile milyon arasında fark görmez. Çünkü birin kalbimizdeki sancısı ile milyonun sancısı aynıdır.
Hükümet meseleyi siyasi ve politik bir rekabetin kurbanı kılmamalıdır. Trajediyi, bölgedeki siyasi rakibinin varsayalım ki "istismarını" bahane gösterip adaletten saparak örtbas etmemelidir.
Ve hükümet kendisinin "küçük Dersimlerini" "fail-i meçhullerini" oluşturmamalıdır. Çünkü kadim tecrübeler mazlumun ahının yerde kalmayacağının işaretleriyle doludur.
Öyle sanıyorum ki işine geldiği için Dersim katliamına ayna tutup Uludere trajedisine sessiz kalmak vicdani değil. Çünkü "boynuzsuz koyunun hakkını boynuzludan alacak" bir ALLAH var.
SON VİDEO HABER
Haber Ara