Erdoğan'a ''Son On Yılın Dünya Şahsiyeti'' ödülü
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, Uluslararası Ortadoğu ve Balkanlar Araştırma Enstitüsü (IFIMES) tarafından ''Son On Yılın Dünya Şahsiyeti'' ödülü takdim edildi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-08 09:16:26
Başbakan Erdoğan, daha sonra IFIMES direktörleriyle bir araya geldi ve bu görüşmenin ardından ödül törenine geçildi.
-''BU ÖDÜLÜ ALMAK, BENİM İÇİN GERÇEKTEN BÜYÜK BİR GURUR VESİLESİ''-
IFIMES Danışma Kurulu adına yapılan açıklamada, Başbakan Erdoğan'ın liderlik vizyonu, Ortadoğu ve Balkanlar'da izlediği olumlu politikalar, dünya çapında ekonomideki başarı, medeniyetler ittifakına yaptığı katkı, Türkiye'yi dünya genelinde getirdiği olumlu nokta dolayısıyla ödüle layık bulunduğu bildirildi.
Törende, Erdoğan'a, IFIMES tarafından ''Son On Yılın Dünya Şahsiyeti'' ödülü takdim edildi. Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, Uluslararası Ortadoğu ve Balkan Çalışmaları Enstitüsü'ne, ödülü şahsına tevdi ettikleri için teşekkürlerini sundu. Başbakan Erdoğan, ayrıca ödül törenini katılımlarıyla onurlandıran devlet adamlarına ve akademisyenlere de teşekkür etti.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Son On Yılın Dünya Şahsiyeti Ödülü'nü almak, benim için gerçekten büyük bir gurur vesilesi. Ancak bu ödülü, dost bir ülkenin, Slovenya'nın bu seçkin Enstitüsü'nden alıyor olmaktan, dost ülkelerin devlet adamlarının katılımıyla alıyor olmaktan da büyük memnuniyet duyduğumu, büyük heyecan duyduğumu ifade etmek istiyorum. İnanıyor ve umuyorum ki bu anlamlı ödül, Slovenya ile Türkiye arasındaki dostluk köprüsünü daha da güçlendirecek, işbirliğimizin, diyaloğumuzun, ortak hedef ve ideallerimizin bir nişanesi olduğu kadar, halklarımız arasında da dayanışmanın vesilesi olacaktır.''
-BALKAN HALKLARI-
Bu coğrafyanın, tarih boyunca çok büyük acılara ve büyük trajedilere sahne olduğunu belirten Erdoğan, sadece son 20, 50, 100 yılda değil, tarihin bilinen tüm dönemlerinde, bu coğrafyanın, kan, gözyaşı ve çatışmayla birlikte anıldığını söyledi.
Türkiye dahil, bölgedeki her ülkenin, acı tecrübelerden ve trajik hadiselerden geçerek bugünlere ulaştığını herkesin bildiğini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Ben, şu noktayı gerçekten enteresan buluyorum; tarihin hemen her döneminde, çatışmalar, savaşlar sona erip, ülkeler ve halklar birbirleriyle iletişime geçtiğinde, bu bölgenin, aslında ne kadar renkli, coşkulu, keyifli, uyumlu bir bölge olduğu da ortaya çıktı. Politikacıların ve orduların kenara çekildiği, halklar arasındaki duvarların yıkıldığı dönemlerde, Balkan halklarının birbirini tamamlayan, birbirini renklendiren, birbirini anlayan ve çok kolay birbirine uyum sağlayan insanlar olduklarını gördük ve yaşadık.
Bu coğrafya üzerinde, ülkelerimiz, bayraklarımız, dillerimiz farklı olabilir, tarihlerimiz farklı süreçlerden geçmiş olabilir, her birimizin, kendimize has kültürü, kendimize özgü medeniyet tasavvuru olabilir... Ama Balkan ülkelerinin fertleri bir araya geldiğinde, birbirleriyle konuşmaya, iletişim kurmaya başladığında, hiç yabancılık çekmediklerini, aralarındaki binlerce yıllık dostluğun anında kendisini belli ettiğini görüyoruz. Aslında, bir Türk'ün, bir Yunan'ın, Arnavut'un, Makedon'un, Sırp'ın, Karadağlı'nın, Boşnak'ın, Hırvat'ın ve Sloven'in, dil farklılıklarını, şivelerini, inanç farklılıklarını ortadan kaldırdığınızda, birbirinden hiç ama hiç farkları olmadığını rahatlıkla görüyoruz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Hiçbir sorunun kördüğüm olmasına, çözümsüzlüğe mahkum edilmesine müsaade etmedik. Dış politikada çözümsüzlüğe, dış politikada umutsuzluğa asla inanmadık ve inanmıyoruz'' dedi.
Erdoğan, Sloveya'da kendisine tevdi edilen ''Son On Yılın Dünya Şahsiyeti'' ödül töreninde yaptığı konuşmada, Balkan ülkelerinin, sadece tarihinin, ortak reflekslerinin ve ortak tepkilerinin ortak olmadığını ifade etti.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bizler, mutfaklarıyla müzikleriyle ağıtları ve ezgileriyle sevinçleri ve hüzünleriyle aslında iç içe geçmiş, tek yürek olmuş milletleriz. Şunu burada samimiyetle ifade etmek durumundayım; aramızdaki farklılıklar, aramızdaki ortaklıklar karşısında gerçekten önemsenemeyecek kadar azdır. Aramızda, tarihin tüm dönemleri boyunca ortaya çıkan anlaşmazlıklar, inanın dostluklarımız karşısında çok ama çok kısadır. Tarihin acı dönemlerine değil, tatlı dönemlerine baktığımızda, önümüze umut veren bir tablo çıkacağına en ufak bir şüphe yoktur. Ben, tarihi unutalım demiyorum... Tarih, bir ibret vesikası olarak, yanlışlarımızı ortaya koyacak son derece anlamlı bir derstir. Tarihin verdiği dersleri okuyarak, politikacılar, bilim insanları, sanatçıların öncülüğünde tarihin hatalarını telafi ederek, bugün artık geleceğe bakmak zorundayız.
Bugün, Avrupa denildiğinde, Avrupa Birliği denildiğinde, yarım asır önce yaşanmış kanlı savaş ve çatışmalar değil, dünyanın ve tarihin en güçlü birlikteliği akla geliyor. Ortadoğu'da bunu başarmak elbette mümkün. Kafkasya'da bunu başarmak elbette mümkün. Afrika'da bunu başarmak mümkün. Ama en çok da Balkanlar'da bunu başarmak mümkün.
Tarihe değil geleceğe odaklandığımızda, ön yargıları, ön kabulleri ortadan kaldırdığımızda, farklılıkları değil, ortaklıkları öne çıkardığımızda, inanıyorum ki çok farklı bir Balkan coğrafyası ortaya çıkacak, acı ve gözyaşıyla değil refah, barış ve huzurla anılan bir bölge inşa edilecektir.''
-''OKUDUĞUM BİR ŞİİR NEDENİYLE MAHKUM EDİLDİM VE HAPİSTE YATTIM''-
1994 yılında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilmesinin ardından, okuduğu bir şiir nedeniyle mahkum edildiğini ve hapiste yattığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, ardından, 14 Ağustos 2001'de, yol arkadaşlarıyla AK Parti'yi kurarak, Türkiye'nin idaresine talip olduklarını dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Çok kısa süre içinde örgütlendik, kısa süre içerisinde milletimize kendimizi anlattık ve partimizin kuruluşundan sadece 16 ay sonra tek başımıza iktidara geldik. Dış politikada, önümüze son derece sade, basit, anlaşılır ve gerçekleşmesi mümkün bir hedef koyduk, dedik ki; sıfır sorun...
Başta komşularımız olmak üzere tüm ülkelerle aramızdaki sorunları tek tek masaya yatırdık, işbirliğini geliştirmenin yollarını aradık. Gördük ki kimileri on yıllardır, hatta kimileri asırlardır devam eden sorunlar, aslında, bizim Türklerin deyimiyle, incir çekirdeğini doldurmayacak sorunlardı. Birçok sorunun, bir çözüm yöntemi olarak çözümsüzlüğe mahkum edildiğini gördük. Birçok sorunun, iletişimsizlikten, diyalogsuzluktan kaynaklandığını fark ettik. Aynı şekilde, birçok sorunun, kendi ülkemize bir maliyet yüklediği kadar, muhatabımıza da bir maliyet yüklediğini müşahede ettik. Ön yargıları, ön kabulleri, kalıplaşmış bahaneleri, statik gerekçeleri elimizin tersiyle ittik ve cesaretle, kararlılıkla bu sorunların üzerine gittik.
Kıbrıs meselesinde, çözümü zorlayan taraf biz olduk. Ermenistan'la çözümü zorlayan taraf biz olduk. Yunanistan'la sorunları masaya yatırıp, diyalogla sorunları çözüm yoluna koyduk. Romanya ile Bulgaristan ile Rusya, Gürcistan, İran, Irak, Suriye ile yani tüm komşularımızla aramızdaki küçük ya da büyük meseleleri birlikte masaya yatırdık, birlikte çözümler aradık. Hiçbir sorunun kördüğüm olmasına, çözümsüzlüğe mahkum edilmesine müsaade etmedik. Dış politikada çözümsüzlüğe, dış politikada umutsuzluğa asla inanmadık ve inanmıyoruz.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Sorumsuz, öngörüsüz, vizyonsuz liderlik, Avrupa değerlerini maalesef törpüler bir hal almıştır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Slovenya'daki ödül töreninde yaptığı konuşmada, komşu ülkelerle yaşanan gelişmelere değindi.
Erdoğan, ''Komşularımızın, içeride yaşadıkları sorunları nedeniyle zaman zaman diyalog ortamı kesilse de sorunların zamanla ortadan kalkacağına, işbirliği sürecinin kaldığı yerden devam edeceğine her zaman inandık ve inanıyoruz'' diye konuştu.
Çözüme zorlayan ve sıfır sorunu hedefleyen aktif dış politikanın Türkiye'ye neler kazandırdığını verdiği örneklerle anlatarak şunları söyledi:
''Bakın, 2002 sonunda, görevi devraldığımızda, Türkiye'nin ihracatı 36 milyar dolardı. Bugün, 135 milyar dolar ihracat rakamına ulaşmış durumdayız. Milli gelirimiz 230 milyar dolardı, bugün 772 milyar dolar milli gelire ulaşmış durumdayız.
Türkiye'ye gelen toplam turist sayısı 10 yıl önce 13 milyon kişi iken, şu anda 31 milyon kişiyi aşmış durumdayız. Aynı şekilde, turizm gelirimiz 8,5 milyar dolarken, şu anda 23 milyar dolara ulaşmış durumdayız.
10 yıl içinde, Türkiye'nin hemen tüm ekonomik göstergelerinde, en az üç katlık bir artış kaydettik. Kamu borç stoku 10 yılda yüzde 74'ten yüzde 40'a düşmüş vaziyette. Şu anda, küresel finans krizi karşısında çok sağlam duran bir Türkiye ekonomisi var. Kriz sürecinde dahi yüzde 8,5 büyüme kaydederek, dünyada Çin'den sonra en hızlı büyüyen ülke olduk''
-''HALKLARIN İRADESİNİN ÜZERİNDE BİR İRADE YOKTUR''-
Avrupa'ya yapılan ihracatta düşüş yaşanırken, Türkiye'yi Asya'ya, Afrika'ya, Ortadoğu'ya ihracatını artıran, genel ihracat rakamlarını muhafaza eden, hatta yükselten bir ülke haline getirdiklerini bildiren Erdoğan, şöyle konuştu:
''İşte bu gelişme, hiç ama hiç şüphesiz, aktif bir dış politikanın neticesidir. Bu gelişme, dostluğun, dayanışmanın, diyaloğun egemen olduğu bir dış politikanın neticesidir. Biz, sadece kendimiz büyümekle, sadece kendi refah seviyemizi artırmakla kalmadık, bölgemizde işbirliği yaptığımız ülkelerle de birlikte büyüdük, birlikte refah artışı kaydettik. Geçmişine takılıp kalan bir Türkiye olsaydı, inanın bunu başaramazdı. Tarihte yaşanan acıları her gün, ama her gün içinde büyüten bir Türkiye olsaydı, inanın bu gerçekleşmezdi.
Komşu bazı ülkelerde yaşanan hadiseler karşısında takındığımız tavır, Irak'la Suriye'yle İsrail'le yaşanan gerginlikler zaman zaman içeride muhalefet tarafından, zaman zaman uluslararası platformlarda eleştiri konusu yapılıyor. Biz, bölgede barışı savunduğumuz, bölgede istikrarı, refahı, huzuru, hakkı ve hukuku savunduğumuz için, altını çizerek ifade ediyorum, geçici olarak bu sorunları yaşıyoruz. Bu ülkelere istikrar hakim olduğunda, bu ülkeler, bölgenin barış ve istikrarı için adımlar atmaya başladığında, bu ülkeler kendi halklarının çağrılarına karşılık vermeye başladığında, Türkiye hiç çekinmeden gerekeni yapacak, gereken adımları atacaktır. Biz şuna inanıyoruz; halkların iradesinin üzerinde bir irade yoktur.''
-AB LİDERLERİNE ELEŞTİRİ-
Başbakan Erdoğan, konuşmasında Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılım süreci ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerinin AK Parti hükümeti döneminde başlatıldığını kaydeden Erdoğan, gereken kriterleri çok hızlı şekilde sağladıklarını, müzakere için tarih aldıklarını ve o tarihte de müzakereleri başlattıklarını söyledi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Süreç içinde, müzakereleri kararlılıkla yürüten, sorumluluklarını hakkıyla yerine getiren ülke de biz olduk. Ama açık söylüyorum, süreci yavaşlatan, süreci yokuşa süren, zorlaştıran taraf asla ve asla biz olmadık. Ne yazık ki Avrupa Birliği içindeki kimi ülkelerin, açık söylüyorum, ırkçı, ayrımcı ve popülist yaklaşımları neticesinde, süreç yavaşlamakla kalmadı, Avrupa değerleri sorgulanır hale geldi.
Hiç kimse kusura bakmasın; Norveç'te yaşanan hadise, sıradan bir adli vakanın ötesindedir. Almanya'da zaman zaman yaşanan hadiseler aynı şekilde. Fransa'da, seçim öncesi ortaya konan tavırlar hakeza...
Sorumsuz, öngörüsüz, vizyonsuz liderlik, Avrupa değerlerini maalesef törpüler bir hal almıştır. Biz yine de umudumuzu kaybetmiyoruz. Biz yine de kararlı şekilde Avrupa Birliği'ni bir hedef olarak muhafaza ediyor, süreci kararlılıkla devam ettiriyoruz. Balkanlardaki dost ülkelerin, Avrupa Birliği'ne entegrasyon süreçlerini de aynı şekilde gönülden destekliyoruz. Sadece Türkiye'yi değil, Balkan ülkelerini de içine alan bir Avrupa zayıflamayacak, tam tersine güç kazanacak, değer kazanacak, en önemlisi de renk kazanacaktır. Bunu başarmamız lazım.''
-''BALKANLAR'IN MAKUS TALİHİNİ KIRACAĞINA İNANIYORUM''-
''Geçmişte her ne yaşanmış olursa olsun, gelecek hepimiz için umut vadediyor'' diyen Erdoğan, bugün kendisine bu enstitüde son 10 yılın Dünya Şahsiyeti Ödülü verildiğini ama on 10 yılın kendisine verdiği heyecanla, aslında önümüzdeki 10 yılın umudunu taşıdığını dile getirdi. Erdoğan, ''Önümüzdeki 10 yıl içinde, Türkiye'nin de, Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgelerin de değişeceğine, daha huzurlu, daha müreffeh bölgelerin oluşacağına inanıyorum'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, vizyon sahibi liderlerle, Balkanlar'ın makus talihini kıracağına, bir barış ve huzur bölgesi olarak dünyadaki haklı yerini alacağına inandığını ifade etti.
Erdoğan, kendisine verilen ödülün Slovenya ile Türkiye arasında ve Balkanlar ile Türkiye arasında bir dostluk ve dayanışma nişanesi olacağına yürekten inandığını vurgulayarak sözlerini tamamladı.
Erdoğan, konuşmasının ardından enstitü üyeleriyle hatıra fotoğrafı çektirdi.
Haber Ara