Mecburen, mecburiyetten CHP’de U dönüşü sinyali

Bu boşluğu ‘dönüşerek’ CHP mi doldurur bilinmez ama son günlerdeki demeçler ümit verici. ‘Tek parti devrinin cami tutumuyla’ tam yüzleşilmese de, arka çıkılan 28 Şubat ve 27 Nisan’ın bugün aleyhinde konuşabilmeleri dikkate değer. 23 Nisan resepsiyonuna başları örtülü vekil eşlerinin katılmasına müspet bakış da artı puan. Genel Başkan Kemal Kılıçdardoğlu Bosna-Hersek ziyaretinde öyle sözler sarf etti ki, sanki geriye dönüşü yok gibi! Tüzüğün ardından parti programında da revizeye gideceklermiş. 1970’lerdeki çizginin artık savunulamayacağını belirterek, “Siyasal partiler kendilerini yenilemeli. Yoksa statükonun tutsağı olursunuz.” diyor. Şu ifadeleriyle deşifre ediyor ‘hareket planını’: “Yeni CHP nasıl olmalı ona bakmalıyız. Kuzey ülkeleri, İsveç ve Norveç gibi ülkelerdeki sol partiler programlarını yeniledi. Diğer ülkelerin siyasi parti programlarını getirttik. Biz de yeni parti programı için çok geniş bir taştırma açmayı düşünüyoruz. Bu tartışmaya gazetecileri, akademisyenleri ve sivil toplum örgütlerini de katmak istiyoruz. Programın değişmesi ve daha kısa, net bir dille yazılması gerekir. 350 sayfa programı kim okuyacak?” Selefi Deniz Baykal da 1990’ların başında benzer cümleler kurarak İskandinav modelini övüyordu ki Uğur Mumcu’nun öldürülüşüyle, yeniden statükonun rüzgârına bırakıverdi yelkenleri. Dönemin Grup Başkan Vekili Haluk Koç’tan şimdi öğreniyoruz ki, 27 Nisan e-muhtırasının sahiplerine bir çift sözleri varmış fakat genel başkan yardımcıları Onur Öymen ve Mustafa Özyürek limon sıkmış bu niyetlerine: “Karşı çıkmayı düşündük. Ancak Baykal’a ulaşamadık.” Bir de Vatan’dan Sanem Altan’ın şu sorusunu cevaplayabilseler: “Atatürk ‘altı ok’ arasına ‘laiklik’ yerine ‘demokrasiyi’ koysaydı bu ülke nasıl bir ülke olurdu?”

AKSİYON / EMİN AKDAĞ

Mecburen, mecburiyetten CHP’de U dönüşü sinyali

Din, millet, mülkiyet ve tarihi değerleriyle ters düşmeyen sosyal demokrat oluşum elbette bu ülkede de serpilecek.