Dolar

34,9528

Euro

36,5978

Altın

3.019,62

Bist

10.058,63

Gıda denetimi sürekli artıyor

Tarım Bakanlığı gıda denetimlerini sıklaştırmak için denetçi sayısını sürekli artırırkenyeni analiz laboratuvarları da devreye giriyor. Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Erol, Aksiyon’un sorularını cevaplandırdı:

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-05-02 21:54:33

Gıda denetimi sürekli artıyor
-Son dönemde çok konuşulan ‘tarladan sofraya üretim zinciri’ noktasında nasıl bir denetim sistemi var?
 
‘Çiftlikten sofraya’ anlayışı ile tamamlayıcı ve etkin bir gıda denetiminin sağlanması yoluyla tüketiciye güvenilir gıda temini ve sektörde haksız rekabetin önlenmesi bakanlığımızın temel yaklaşımı. Bu politika kapsamında, tüm gıda zincirindeki resmî kontrol faaliyetleri merkezde Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde 81 İl Tarım Müdürlüğü ve yetkilendirilmiş İlçe Tarım Müdürlüklerinde görevli 4 bin 635 kontrol görevlisi ile gerçekleştiriliyor. Ayrıca, resmî kontrollerde alınan numuneler analiz ettirilmek üzere bakanlığımıza bağlı 41 İl Gıda Kontrol Laboratuvar Müdürlüğü, Bursa Gıda ve Yem Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü ve Ulusal Gıda Referans Laboratuvar Müdürlüğü olmak üzere 43 kamu ile bakanlığımızca yetkilendirilen 67 özel gıda kontrol laboratuvarına gönderiliyor.
 
Denetim sıklığı açısından büyük ya da küçük firma ayrımı gözetmeksizin işletmenin hijyen durumu, gıda işletmecisinin uyguladığı otokontrol amaçlı gıda güvenilirliği planları, daha önce idari yaptırım uygulanıp uygulanmadığı ve ürünün taşıdığı risk göz önünde bulundurulur. Ayrıca ürün güvenilirliği açısından daha riskli olarak kabul edilen hayvansal gıdaları üreten işletmeler daha yüksek sıklıkta denetlenir.
 
-‘Çiftlikten sofraya’ tabirini kullandınız. Tarımsal üretim aşamasında ne gibi çalışmalar yapılıyor?
 
Bakanlığımızın aldığı önlemler ve yaptığı çalışmalar sonucunda Türkiye toplam 3,2 milyon tonluk taze sebze ve meyve ihracatı ile dünyanın en önemli ihracatçı ülkelerinden biri hâline geldi. Bir taraftan ürün ihracatını artırırken, diğer taraftan bu ürünlerin insan sağlığı için risklerini minimum seviyeye indirecek önlemleri de 2005’ten bu yana uygulamaya koyduk. Bu projelerin temel amacı, üretiminden tüketicinin sofrasına ulaşması da dâhil tüm aşamalarının kontrol altına alınarak denetlenebilir ve izlenebilir bir sistemi oluşturmak. Bu amaçla kimyasal ilaçların havadan uçakla uygulanması 2004 yılından itibaren sonlandırıldı. Çiftçiler için ilk defa; 2008’den itibaren bitkilerin üretiminde kullandıkları kimyasalların kayıt edilmesi ve bunların izlenebilirliğine ilişkin zorunluluk getirildi. Bu sayede ilk defa çiftçiler için izlenilebilir bir sistem oluşturuldu.
 
-Kimyasal madde kullanımı hususunda çiftçilere eğitim veriliyor mu?
 
Öncelikle, bakanlığımızın yaptığı araştırmalar sonucunda, Türkiye’de kullanılan 165 adet bitki koruma ilacı etken maddesinin üretimi ve ithalatı durduruldu. Bu işlem ile ilaç kalıntısına neden olan, insan ve çevre sağlığı için risk oluşturan kimyasallar yasaklandı. Zirai mücadelede hastalık ve zararlıların kontrolünde kullanılan tarım ilaçlarına 2009’dan itibaren reçeteli satış zorunluluğu getirildi. Çiftçilerimiz, tarım danışmanları ya da il müdürlüğümüzdeki teknik elemanlarla daha sık bir araya gelmesiyle, yanlış ya da gereği olmayan ilaçların fazladan kullanımı önlendi. Ülke genelinde ilaç kullanıcıları için uygulamalı ve teorik eğitimler verildi. Sonuçta, 2002 yılında 55 bin ton olan pestisit kullanımı, artan üretime rağmen 2009 yılında 37 bin tona düşürüldü.   
 
Bakanlığımız tarafından tarımsal üretime yönelik denetimler artırıldı ve 2000’li yılların başında bin civarındaki kalıntı analizi sayısı, 2011’de 54 bine yükseldi. Laboratuvarlarımızda en fazla 8 tarım ilacı tespit edilebilirken, laboratuvar altyapısı geliştirilerek tüm pestisitlerin (600) tespitinin yapılabileceği bir kapasiteye ulaştırıldı.
 
-Gıda denetimlerinde üretim alanı kadar piyasa denetimi de yapılıyor mu?
 
Gıda denetimlerinde ciddi artışa dikkatinizi çekmek isterim. 2002 yılında 39 bin adet denetim yapılmışken, 2011 yılında 400 bin civarında denetim yapıldı. Bunların yaklaşık 188 bini satış yerlerine, 125 bini ise toplu tüketim yerlerine aittir. Bunun yanında tüketicilerin de denetim mekanizmasına etkin katılımının sağlanması amacıyla 2009 yılında 174 Alo Gıda Hattı faaliyete geçirildi. Web tabanlı yazılım sayesinde talepler anında işleme alınmakta ve en kısa sürede sonuçlandırılmakta. Alo Gıda 174 hattına, 14 Mayıs 2009 tarihinden 16 Nisan 2012 tarihine kadar vatandaşlarımız tarafından gerçekleştirilen 624 bin arama neticesinde 100 bin adedi gıda ihbar ve şikâyet kapsamında olduğu için kayıt altına alındı ve bu başvuruların 97 bin adedi sonuçlandırıldı.
 
-Bakanlık son dönemde bazı denetim sonuçlarını teşhir etti. Neden böyle bir yöntem uygulanıyor?
 
Bu firmaların kamuoyuna duyurulması, 5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu” ve kanun kapsamında yayımlanan “Gıda ve Yemin Resmi Kontrollerine Dair Yönetmelik”in getirdiği yeniliklerden sadece biri. Bu sayede bakanlığımızın yürüttüğü resmî kontroller ve firmanın kendi otokontrol sistemi dışında tüketici aracılığıyla firma üzerinde bir denetim mekanizması oluşturarak firmaların güvenilir gıda üretimine teşvik edilmesi amaçlanıyor.
 
-Sağlıksız gıda ürettiği tespit edilen firmalarla ilgili yaptırımlar sizce caydırıcı mı?
 
5996 sayılı kanun uyarınca gıdada taklit ve tağşiş yapanlara para cezaları, ilgili ürünü piyasadan toplatma, insan sağlığını tehdit eden üreticilerle ilgili savcılıklara suç duyurusunda bulunma ve firmaların faaliyetini durdurmaya kadar giden cezalar verilebiliyor. Bunların yanında ürün veya firma bilgilerinin kamuoyuna duyurulması yasal yaptırımlardan çok daha etkili ve caydırıcı bir yöntem. Bu yöntem ayrıca hem haksız rekabetin önlenmesi hem de piyasaya güvenilir gıda temin eden firmaların korunmasına yönelik bir düzenlemedir.
 
-Bakanlık ürün içerikleriyle ilgili var-yok analizi yöntemini kullanıyor. Bu uygulama ne kadar sağlıklı sonuçlar veriyor?
 
Bakanlığımızca karışım ürünlere izin verildiği doğru. Ancak, serolojik testler için kastedilen var-yok analizi; yüzde 100 dana eti, yüzde 100 hindi eti gibi ifadeler yer alan ürünlerde ve etiket bilgilerinde ifade edilen hayvandan elde edilmiş et dışında bir et kullanılıp kullanılmadığına yönelik olarak yapılıyor. Bu analizler bulaşmadan değil bilerek farklı türlerin katılıp katılmadığının saptanması amacıyla, duyarlılığı çok yüksek olan PCR tekniği yanında, yüzde 1 ve üzerindeki karışımı saptayabilen ELISA yöntemiyle gerçekleştiriliyor.  Ayrıca et ve et ürünlerine katılmasına izin verilmeyen tüm dokuların (mide, işkembe, akciğer, barsak, meme, tırnak vb.) tespit edilmesi amacıyla hücre yapısına dayalı analizler (histolojik muayene) yapılıyor. Dolayısıyla yüzde 1’in üzerinde olan yöntemlerin kullanılmasına rağmen bulaşma şeklinde savunma argümanları veya işkembe, akciğer vb. dokuların saptandığı dikkate alındığında bazı iç organların bulaşma ihtimalinin olması kabul edilebilir değildir. Et ve et ürünlerinde miktar analizleri ulusal ve uluslararası hiçbir laboratuvar tarafından yapılmamaktadır. Bakanlığımız Kamu Gıda Laboratuvarında analizin DNA/DNA yoğunluğundan gidilerek yapılması çalışmaları da ayrıca devam etmektedir.
 
-Gıda tartışmalarında mevzuata uygun, sağlık açısından problemi olmayan konular da sansasyonel olarak medyada gündeme getiriliyor. Bu konularda bakanlık bilgilendirme çalışmaları yapıyor mu?
 
Gıda konusundaki bilgi kirliliği son dönemlerde arttı. Konu hakkında uzmanlığı olmayan kişilerin ekranlara çıkıp konuşmaları ve ortaya çıkan yanlış bilgiler tüketicilerin kaygılarını artırıyor. İzlenme oranlarını artırmak uğruna yapılan yanlış yayınlar sebebiyle her gün suni bir gıda gündemi oluşturuluyor. Bu bağlamda; tüketicilere gıda güvenilirliği alanında bilgi vermek üzere alanında uzmanlaşmış bilim insanlarına, konu ile ilgili resmî kurum ve kuruluşlara itibar edilmesi yaşanan bilgi kirliliğine çözüm olabilir.
SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara