Avrupa’da 2. Dünya Savaşı’ndan sonra da siyasi arenada varlığını devam ettirmeyi başaran ırkçı partiler, dışlandıkları yılları geride bırakarak artık birçok ülkenin siyasi gündeminde başrol oyuncusu oldu. 90’lara kadar merkez partiler tarafından dışlanan aşırı sağcı ve ırkçı partiler, Fransa’daki cumhurbaşkanlığı 1. tur seçimlerinde aşırı sağcı politikacı Marine Le Pen’in yüzde 18 oy alması ile tekrar Avrupa’nın gündemine oturdu. Avrupa’da sistem tarafından ‘bilinçli bir şekilde görmezden gelindiği’ iddiası ciddi bir şekilde tartışılan aşırı sağ partiler, Oslo katliamı ve Almanya’da ortaya çıkan Neonazi terör örgütüne rağmen Avrupa’da siyasetin önemli bir oyuncusu olmayı başardılar.
Avrupa siyasi arenasında aşırı sağcı seçmen potansiyeli olan ülkelerde 1960’lardan itibaren kurulmaya başlayan aşırı sağ partilerin gelişim süreçleri ilginç. Özellikle merkez sol partiler tarafından sağ partilerin oylarını bölmesi için el altından desteklenen aşırı sağ partiler, zamanla her partinin rakibi konumuna yükseldi.
Irkçılık, sistem tarafından sıkı takip edilen ve sistematik olarak tasfiye edilen Almanya dışında, neredeyse tüm Avrupa’da belli siyasi partilerin politik söylemi hâline dönüştü. Aşırı sağ; Avusturya, Fransa, Belçika’nın Flaman bölgesi ve İtalya gibi ülkelerde tarihsel süreçte gücünü hep devam ettirirken İskandinav coğrafyası ve İsviçre gibi ülkelerde özellikle başarısız iktidarlar ve yüksek göç oranları ile paralel bir yükseliş yakaladı. Önceleri merkez partiler tarafından dışlanan aşırı sağ partiler, zamanla Avusturya, İsviçre, Danimarka ve İtalya örneklerinde olduğu gibi önemli oy oranlarına ulaşarak hükümet ortağı oldular.
Irkçı söylemlerden İslam karşıtlığına geçiş yapan aşırı sağcı partiler, bilinenin aksine oldukça eğitimli ve sosyo-ekonomik statüsü yüksek isimlerden oluşuyor. Yapılan bir araştırmaya göre aşırı sağ partilerin başarılı olduğu Danimarka’da Halk Partisi’nin adaylarının yüzde 50‘si, İsviçre’deki Halkçı Parti adaylarının yüzde 45’i, Fransız Ulusal Cephe adaylarının yüzde 42’si ve Avusturya Özgürlükçüler Partisi adaylarının yüzde 38’i yöneticilerden ve serbest meslek sahiplerinden oluşuyor.
Ekonomik krizin şiddetle etkisini gösterdiği son 4 senede ırkçılık; göç, göçmenlerin kimliği ve göçün ülkelere ekonomik etkileriyle birlikte anılır oldu. Aşırı sağ partilerin, merkezine ‘Türkiye karşıtlığı ve Avrupa’nın İslamlaştığı’ iddialarını oturttukları ‘birlikte hareket etme’ çabaları ise gözden kaçmadı. Avrupa Parlamentosu’nda bir grup kurmayı başaramasalar da başını Avusturya Özgürlükçüler Partisi, Danimarka Halk Partisi, İtalyan Lega Nord’un çektiği grup, Yunan Laos, Belçikalı Vlaams Belang, Bulgar Ataka ve İngiliz Ulusal Partisi’yle birlikte Türkiye ile yürütülen üyelik müzakerelerinin bir an önce durdurulması için bir araya geldiler.
Önceleri İsrail ve Yahudi karşıtı söylemlerde bulunan aşırı sağ partiler, son yıllarda İslamofobik bir söyleme geçiş yaptı. Antisemit söylemleri terk eden aşırı sağcı liderler her fırsatta İsrail’e ziyaretler gerçekleştirerek ilişkileri sıcak tutmaya çalıştı. Aşırı sağcı politikacılara göre yeni düşman figür olan Müslümanlara yönelik artan ırkçı saldırıların temel sebebi, bu dinin mensuplarının ‘görünür‘ hâle gelmiş olmaları.
Avrupa vatandaşları; gittikçe zora giren sosyal sistem, batan bankalar, politikacıların yolsuzlukları ve göçmenlere yapılan maddi yardımlar hakkında medyada çıkan haberleri okudukça, bu konuda sıkı muhalif söylemler üreten aşırı sağ partilere oy vermeye devam ettiler. Ancak seçmenin körü körüne bir destek vermesi söz konusu değil.
Kapitalizmin acımasız kurallarının işlediği kıta Avrupa’sında hükümete gelip sosyo-ekonomik politikalarda vaatlerini yerine getiremeyen partiler, seçmen tarafından cezalandırılıyor. 2007’de Avusturyalı Özgürlükçüler Partisi ya da geçen yıl Danimarka ve İsviçre Halk Partilerinin oy kayıpları bu durumun iyi birer örneği.
Avrupa Parlamentosu’nun üst düzey yetkilileri, aşırı sağın oylarını artırdığı her seçimden sonra benzer açıklamalarda bulunuyorlar: “Aşırı sağcı partilerin yükseliş trendini azaltmanın tek yolu, daha güçlü sosyal ve ekonomik politikalar üretmektir.” Ancak bunun tek başına yeterli olamayacağı oldukça açık. ‘Avrupa’nın İslamlaşması’ gibi özellikle 11 Eylül’den sonra insanların kafasında farklı algılar ortaya çıkaran söylemler, aşırı sağın kemikleşmiş oyunun ekonomik refahla çözülemeyeceğini ortaya koyuyor. Kendini koruma gibi bir güdüyle hareket eden ve her ülkede yüzde 10 ila 25 arasında taban bulan aşırı sağcılar, kendilerini merkez parti yapmanın gayreti içerisinde. Sadece protesto oylarını almadıkları da bir gerçek olan aşırı sağcı partiler merkez sağ partileri bile oy endişesi ile kendi çizgilerine çekebiliyorlar.
Ülkedeki önemli problemlere çözümler üretme iddiasında olan bu partiler, uzun vadede dışlanmaktan kurtulmanın yolunu, ortak problemlere çözümler üreterek herkesin seçebileceği bir parti olmakta görüyorlar. Aşırı sağcı ve ırkçı partiler artık Avrupa siyasetinin bir gerçeği. Bu durumda uzun vadede tarafların aynı masada nasıl kavga etmeden oturulabileceğine kafa yormak, her iki tarafın zihinlerindeki en önemli soru.
Ülke meclislerinde aşırı sağ partilerin durumlarıFRANSA
Ulusal Meclisi: 577 sandalye
Ulusal Cephe: 3 AP milletvekili
Fransa’da aşırı sağcı akımlar Le Pen ismi ile özdeşleşmişse de Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, yasakçı tutumuyla pozisyonunu aşırı sağa yaklaştırdı. Aşırı sağın önemli liderlerinden Jean-Marie Le Pen’in 1972’de başlattığı siyasi hareket, 80’lerde mecliste temsil edilecek güce erişti. Hedefine cumhurbaşkanlığını koyan Le Pen, 2002’de aldığı yüzde 16’lık oyla ikinci tura kaldı. Le Pen’in partisinin yeni lideri kızı Marine Le Pen. Fransa seçimlerinde ilk turda yüzde 18 oy alan Ulusal Cephe Partisi (Front National) lideri Avrupa’nın gündemine oturmayı başardı.
AVUSTURYA
Ulusal Meclis: 183 sandalye
Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ): 37 milletvekili/2 AP milletvekili
Avusturya’nın Geleceği İçin Birlik Partisi (BZÖ): 16 milletvekili/1 AP milletvekili
Avrupa’da aşırı sağın en yüksek oy oranına ulaştığı ülke Avusturya. Bir trafik kazasında hayatını kaybeden aşırı sağcı Jörg Haider liderliğinde 1999’da yaklaşık yüzde 27 oy alarak koalisyon hükümetine giren FPÖ, 2007’ye kadar hükümette kaldı. Bölündükten sonra FPÖ ve BZÖ olarak yola devam eden partiler, son genel seçimlerin yapıldığı 2008’de toplamda yüzde 28 oy oranına ulaştı. Haider’in ölümünden sonra aşırı sağ oylar FPÖ çatısı altında toplanıyor. Son kamuoyu yoklamalarına göre FPÖ yüzde 27, BZÖ yüzde 5 civarında oy oranına ulaşıyor.
BULGARİSTAN
Ulusal Meclis: 240 sandalye
ATAKA: 21 milletvekili/3 AP milletvekili
Son seçimlerde yüzde 9,36 oy alan ırkçı ATAKA partisi, Genel Başkan Volen Siderov’un liderliğinde özellikle Bulgaristan’daki Türklere ve Romanlara karşı ırkçı tutumlarıyla bilinmekte. Bazı üyelerce Mayıs 2011’de Sofya Banya Başı Camii’ne cuma namazı esnasında yapılan saldırının ardından büyük tepkiler alan partide bölünmeler yaşandı.
İSVİÇRE
Ulusal Meclis: 200 sandalye
İsv. Halk Partisi: 54 milletvekili
Avrupa’da aşırı sağın seçimlerde birinci sırada yer aldığı tek ülke.Son seçimdeki yüzde 26 oyla ulusal meclisteki en büyük siyasi grup olan İsviçre Halk Partisi (SVP), halkın yüzde 57,5’inin yeni minare yapımına karşı çıktığı 2009’daki referandumun mimarı. Parti, Ekim 2011’deki seçimlerde ilk kez oy kaybına uğradı.
BELÇİKA
Ulusal Meclis: 150 sandalye
Vlaams Belang: 12 milletvekili
Belçika, peçenin yasaklanması talebiyle gündeme gelen bir ülke. Aşırı sağcı Flaman parti Vlaams Belang (Flaman Menfaati), İslam karşıtı söylemlerini bayraklaştıran bir siyaset izliyor. 2007 seçimlerinde Flaman bölgesinde yüzde 20, Belçika genelinde yüzde 12 oranında oy toplayan Vlaams Belang, son seçimlerde yüzde 7’lere gerileyerek büyük oy kaybına uğradı.
DANİMARKA
Ulusal Meclis: 175 sandalye
Danimarka Halk Partisi: 22 milletvekili
Avrupa’nın en sert yabancılar yasasına sahip Danimarka’da aşırı sağ, siyasetteki ağırlığını uzun süre korudu. Üçüncü büyük siyasi güç olan Danimarka Halk Partisi lideri Pia Kjaersgaard, İslam’ı “Avrupa’nın yeni vebası” ve ‘terör dini’ diye tanımlamaktan çekinmeyen bir isim. 2007 seçimlerinde yüzde 13,9 oy alarak en yüksek oy oranına ulaşan parti, son seçimlerde kan kaybederek yüzde 12,3’e geriledi.
NORVEÇ
Ulusal Meclis: 169 sandalye
Aşırı sağcı İlerici Parti (FrP): 41 milletvekili
Breivik’in ülkesi olarak kayıtlara geçen Norveç’te aşırı sağcı İlerici Parti (FrP), 1997’den bu yana ülkenin ikinci büyük partisi olmaya devam ediyor. Ülke genelinde yüzde 23 oy oranına ulaşan parti, Breivik olayından sonra yerel seçimlerde yüzde 17’den yüzde 11’lere geriledi.
MACARİSTAN
Ulusal Meclis: 346 sandalye
Jobbik: 46 milletvekili/3 AP milletvekili
Avrupa’daki aşırı sağcı partiler arasında Türkiye’yi hedef almayan tek parti olan Jobbik’in hedefinde Romanlar var. “Macaristan Macarlarındır” sloganıyla dikkat çeken parti, geçen yılki seçimlerde yüzde 17 oyla ülkenin 3. büyük partisi oldu. Jobbik, ekonomik krizin bir aşırı sağ partiyi nasıl iktidar adayı yaptığının en iyi örneklerinden birisi.
HOLLANDA
Ulusal Meclis: 150 sandalye
Özgürlük Partisi: 24 milletvekili/5 AP milletvekili
Özgürlüklerin ülkesi olarak bilinen Hollanda, 2004’te Theo Van Gogh’un Fas asıllı bir Hollandalı tarafından katledilmesi sonucunda büyük zarar gördü. Özgürlük Partisi lideri Geert Wilders, İslam’a ağır hakaretler eden bir siyasetçi. Özgürlük Partisi 2010 seçimlerinde yüzde 15’in üzerinde oy alarak 24 milletvekiline sahip oldu. Azınlık hükümetini dışarıdan destekleyen Wilders, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün son Hollanda ziyaretinde provokasyonlarına devam etti. Ziyaret sonrası hükümetten desteğini çeken Wilders, hükümetin istifasına ve yeni seçimlerin yapılmasına sebep oldu. İslam ve Müslümanlara hakaret politikasının ilk sırasına oturtan Wilders, aşırı sağcıların İslamofobik damara kaymasında önemli bir rol oynadı.
İTALYA
Temsilciler Meclisi 630 sandalye
Cumhuriyet Senatosu: 315 sandalye
Lega Nord: 59 milletvekili/25 senatör/ 9 AP milletvekili
İtalya’nın eski başbakanı Silvio Berlusconi’nin son koalisyon hükümetinde önemli yer tutan Lega Nord, İtalya’nın özellikle kuzey bölgelerinde güçlü bir parti. Üç ayrı dönem hükümette yer alan Lega Nord, son genel seçimlerde yüzde 8,3, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 10,2 oy oranına ulaştı. Parti yöneticileri Avrupalı aşırı sağcılarla sıkı bir diyalog içerisinde olmasının yanında ülkede İslam karşıtı protestolarda ön saflarda yer almasıyla tanınıyor.
ALMANYA
Nasyonal Demokrat Parti (NDP) son seçimlerde yüzde 1,5 oy aldı. Nazi geçmişi sebebiyle ırkçı partilere yönelik sert politikalar izlenen Almanya’da birlik partilerinden CSU’nun liderinden gelen “İslam Almanya’ya ait değildir” açıklaması, aşırı sağın merkez partilerde pozisyon aldığını gösteriyor.