Askerin siyaset üstündeki vesayeti nasıl bitirilir?
Adaleti Savunanlar Derneği ( ASDER) Askerin siyaset üzerindeki vesayetini sona erdirmek için Anayasa’da olması gerekenleri sıraladı.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-04-26 15:35:03
Asder’e göre, bugün tartışılması gerekenler bu önerilerin nasıl hayata geçirileceğidir. Asder, söz konusu öneri ve görüşlerini şöyle sıralıyor:
“Yeni Anayasa arayışlarının merkezindeki sebep; son 50 yılımıza askeri darbelerin ve başta siyaset olmak üzere devletin kurumları üzerinde asker vesayetinin kurulmuş olması ile, son iki Anayasanın darbeci askerler tarafından yapılmış olmasıdır. Bu nedenle, birinci bölümde üzerinde durduğumuz, darbelerin ve askeri vesayet sisteminin dayanaklarının Anayasamızdan ve yürürlükteki mevzuattan çıkarılması hususu, yeni anayasanın hazırlanmasında önemli bir saik olmalıdır. Yeni Anayasa, darbelere dayanak yapılan yasal mevzuatı, ideolojik kadrolaşmaya imkan veren yasal mevzuatı ve istikrarı bozan yasal mevzuatı ortadan kaldırmalıdır. Millet bu hususta kararlıdır. TBMM de aynı kararlılığı göstermelidir. Müteakip fıkralarda belirtilen prensipler ışığında, Anayasa ve yasalarda gerekli düzenlemeler yapıldığı takdirde, yükselme ve ilerleme yolunda, Devletimizin önündeki engeller azalacağı gibi Silahlı kuvvetlerimizin de daha güçlü olacağı kuşkusuzdur.TBMM tarihi bir görev üslenmiştir. Daha doğrusu son genel seçimlerde Milletimiz bu görevi TBMM 'ne vermiştir. Meclis de Milletimizin her kesiminin katılımına imkan veren bir çalışma başlatmıştır. Yeni Anayasanın hazırlanmasında, tercih edilen bu yöntemi, herkesin eteğindeki taşı dökmesine imkan veren, önemli bir özellik olarak algılıyoruz. Çünkü, yaşanan hukuksuzluklardan bizzat zarar görenlerin söyleyecekleri önemli şeyler vardır.
Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) de son darbe döneminin mağdurları ve siyasi irade üzerinde kurulmuş olan vesayetin mimarı olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli kademelerinde görev yapmış eski mensupları olarak, hem Silahlı Kuvvetlerin görev ve yetkileri, hem de sistemin geneli hakkında söyleyecekleri önemli tespitleri bulunmaktadır.
Bunun için ;
1) MİLLİ GÜVENLİK KURULU KALDIRILMALIDIR
Darbelerin ve dayatmaların merkezinde bulunun askerin, Cumhurbaşkanı Başkanlığında toplanan MGK 'nun içinde Genelkurmay Başkanından başka üç Kuvvet Komutanı ve Jandarma Genel Komutanı ile temsil edilmesi, siyasete müdahale için Silahlı Kuvvetlere ayrı bir siyasî güç vermektedir.
Başbakan başkanlığında, askeri ve güvenlik konularının görüşülmesine imkan veren zaten Yüksek Askeri Şura bulunmaktadır. Amaç, Silahlı Kuvvetlerin harbe hazırlık durumu ve dış tehditlere karşı alınacak tedbirler ise, bu meseleler zaten Yüksek Askerî Şûranın görevleri içindedir. MGK 'nun sivil üyelerinden olan, Başbakan Yardımcıları, İçişleri, dışişleri, Adalet Bakanları da Şûra Üyelerinin arasına katılarak; Yüksek Askerî Şûra, MGK 'nın işlevini yapabilecek hale dönüştürülebilir.
MGK ’u; Cumhurbaşkanı Başkanlığında “DEVLET ŞÛRASINA” dönüştürülmeli, üyeleri TBMM, Yüksek Yargı, Yürütme ve Bağımsız Kurumların temsilcilerinden oluşmalı, bu kurulda TSK’ni sadece Genelkurmay Başkanı temsil etmelidir. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin kadrosu tamamen sivilleştirilmeli, “Devlet Şûrası Genel Sekreterliği” haline dönüştürülmelidir.
2) GENELKURMAY BAŞKANLIĞI MSB'LIĞINA BAĞLANMALI VE TSK YENİDEN YAPILANDIRILMALIDIR
Genelkurmay Başkanlığı siyasi otoritenin kontrolüne sokulmalı, teşkilat bağlantıları yeni anayasada yeniden düzenlenmeli; Silahlı Kuvvetlerin çağdaş gerekler ve Ülkemizin uluslar arası etkinliğini arttıracak şekilde yeniden organize edilmelidir. Burada, barışta da, savaşta da, TSK 'nin sevk ve idaresinin, seçilmiş sivil irade tarafından yapılması sağlanmalıdır.
Ülkemizde, Başkanlık siteminin ihdas edilmesinin, bu meselenin halline de demokratik bir çözüm olacağı değerlendirilmelidir.
Genelkurmay Başkanlığı, danışmanlık ve Kuvvetler arasında koordinasyonu sağlayacak yeterlikte küçültülerek Milli savunma Bakanlığına bağlanmalıdır.
Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları da direkt olarak Milli Savunma Bakanına bağlı olmalıdır.
Subay, Astsubay ve Uzman personel yetiştiren okullar bir komutanlık halinde;Özel Kuvvetler Komutanlığı ile Topyekûn Savaşta görev yapacak Seferberlik Tetkik Kurulları ve Gayri Nizami Kuvvetler de bir Komutanlık vasıtasıyla;elektronik harp ve askeri istihbarat birlikleri de ayrı bir Komutanlık vasıtasıylaMilli Savunma Bakanlığına direkt olarak bağlanmalıdır.
3) TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN VAZİFESİ YENİDEN İFADE EDİLMELİDİR.
Anayasal bir konu olmamakla beraber, TSK 'ne yasalarla verilen ve yorumlanarak çıkarılan görevler, Ülkeyi badirelere sürüklemiştir. Yeni Anayasanın paralelinde Silahlı Kuvvetlerimizin vazifesi de yeniden ifade edilmelidir.
Mevcut hali ile, “Silahlı Kuvvetlerin vazifesi, Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır.” bu madde; Silahlı kuvvetlerimizin dış güvenlikten ziyade iç güvenliğe yönelmesine, siyasete müdahale etmesine, siyasi iktidarları vesayet altına almasına ve rejim muhafızı gibi görev yapmasına neden olmuştur.
Vazife yeniden yazılırken; TSK rejim muhafızı olmaktan çıkarılmalı; İç güvenlik görevi TSK'nın sorumluluğundan alınmalı; TSK, Siyasetin dışına çıkarılmalı;Tamamen dış tehditlere karşı kullanılacak bir konuma ve güce getirilmeli;Barış zamanında, gerginlik döneminde ve savaş halindeki görevleri net olarak ifade edilmeli; Barış zamanında, kıtalararası ve denizaşırı mesafelere, ittifaklar çerçevesinde güç göndermeye imkan vermeli; Savunma konsepti değiştirilerek, yurt savunması sınır ötesinden başlatılmalı; Olağanüstü durumlarda, parlamento onayıyla, özel yetişmiş unsurlarının iç güvenliğe tahsis edilebilmesi için de bir açık kapı bırakılmalıdır.
Silahlı kuvvetlerimizin yeni vazifesi İç Hizmet Kanunun ilgili maddesinde aşağıdaki şekilde ifade edilmelidir;
(a) Milli hedeflere ulaşmak için tespit edilen milli politikaları desteklemek,
(b) Yurdumuza karşı, sınır ötesinden gelebilecek silahlı tecavüzleri caydırmak,
(c)Tecavüzü, vaki olmadan önce sınır ötesinde önlemek,
(d)Vaki olduğu halde de yurdumuzu topyekûn savunma esasına göre savunmak,
(e)Kolluk Kuvvetlerinin yeterli olamayacağı olağanüstü durumlarda, iç güvenlikte kullanılmak üzere, TBMM'nin kararı ile, kolluk kuvvetlerini uygun unsurlarla takviye etmekle görevlendirilmelidir.
4) İÇ GÜVENLİK İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA, DIŞA KARŞI SAVUNMA DA MSB'LIĞINA VERİLMELİDİR.
İç güvenlik ve terörle mücadele görevi TSK 'inden alınıp İçişleri Bakanlığına verilmelidir.
İçişleri Bakanlığına bağlı, güvenlik güçleri, görev ve yetkileri bakımından iç hukuk kurallarına göre; Silahlı kuvvetler personeli ise, savaş hukuku kurallarına göre eğitilip yetiştirilmektedirler. Silahlı Kuvvetlerin iç güvenlikte yaygın olarak kullanılması, her ne suç işlerse işlesin, vatandaşımızı düşman algısıyla algıladığından, yoğun hak ihlallerine sebep olunmaktadır.
5) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞININ GENELKURMAY İLE BAĞI KOPARILMALIDIR.
Genel Komutanlığı bünyesindeki subay ve astsubaylar da özlük hakları bakımından TSK mensubu sayılmaktadırlar. Jandarma subayları Kara Harp Okulunda yetiştirilmektedir. Jandarma Genel Komutanları Kara Kuvvetlerine mensup Orgeneraller arasından görevlendirilmektedir. Bir üst rütbeye terfi edecek Jandarma Generalleri ile general olacak Jandarma Subaylarının durumları İç İşleri Bakanının bulunmadığı YAŞ 'da belirlenmektedir.Jandarma Genel Komutanlığının profesyonel personeli dışındaki yükümlü yedek subay, erbaş ve erlerinin, yoklama ve askere sevkleri de Milli Savunma Bakanlığınca yapılmaktadır.
Ama hizmet bakımından Jandarma Genel Komutanlığı, İçişleri Bakanlığına bağlı kolluk kuvvetidir. Jandarma Genel Komutanlığı personeli, İçişleri bakanlığından fazla, Genelkurmay Başkanlığına bağlı durumdadır. Bu iki başlılık, Genelkurmay Başkanlığının etki alanını genişletmektedir. Milli İradenin TSK dahil Anayasal tüm kurumlara hakim olabilmesi için, en önemli tedbir; dış güvenliğin TSK'ne, iç güvenliğin de İçişleri Bakanlığına verilmesidir. Bu durumda Jandarmanın Genelkurmay ile olan göbek bağının da kesilmesi gerekmektedir.
6) MİLLİ GÜVENLİK SİYASET BELGESİNDEN (MGSB) İÇ TEHDİT DEĞERLENDİRMELERİ KALDIRILMALIDIR
1990' lı yıllardan itibaren hazırlanan MGSB'lerindeki iç tehdit değerlendirmeleri, Devletin tepesinden tabanına kadar, bölünmeye ve cepheleşmelere sebep olmuştur. İMGSB 'de İRTİCA, BÖLÜCÜLÜK VE AŞIRI SOL 'u iç tehdit olarak gösterirken, AŞIRI SAĞ ve IRKÇILIĞI tehdit olarak göstermemiştir. Böylece, içinde irticai ve bölücü (Kürtçü) unsur barındırmayan aşırı sağ ve ırkçılık Devletin RESMİ İDEOLOJİSİ olarak kabul edilmiştir. Yani resmi ideoloji (seküler, kavmiyetçi, devletçi, ılımlı sol yelpaze), TSK başta olmak üzere Devletin bütün gücü ile desteklenirken, tehdit kapsamına giren ideoloji yani, inanç ve etnik kimlik baskı altına alınmıştır.
Bu baskı ve ayrışma önce kamu personelinde başlamış, tehdit görülenler tasfiye edilinceye kadar cepheleşme olmuş; tasfiye tamamlanınca da Devlet Kurumlarında, Resmi İdeoloji kadrolaşmış; sonra da cuntacı organizasyonlar oluşturarak, toplumun tehdit olarak gösterilen ideoloji mensupları ile, hukuk dışı, gayri meşru mücadele yöntemleri uygulama gayreti içine girilmiş, Milletin Cephelere bölünmesine sebep olunmuştur.
Yine aynı dönemde, Resmi ideoloji, TBMM' de de hem kendisine taraftar ,hem de tehdit kapsamında gösterilen siyasi partileri bulmuştur. Özellikle, seçimle iktidara gelme ümidi olmayan partiler ya resmi ideolojiye sahip devlet kurumlarına arka çıkma gayreti içine girmiş, ya da terörün gölgesinde kalmıştır.
MGSB de dindarlık ve etnik kimlik iç tehdit olarak gösterildiği için; temel hak ve özgürlüklerin, hakkaniyetle kullanılması önündeki engellerin kaldırılmasında ; İç barışın sağlanması için, etnik kimliğe ve dini hayata sağlanması gereken serbestî dahi siyasi ayrışmaya sebep olmuş; sonucunda TBMM resmi ideoloji ve karşıtları şeklinde bölünmüştür.
Devlette kadrolaşmanın, Millette kutuplaşmanın ve darbelere dayanak yapılmasının önüne geçmenin en önemli şartı, MGSB' den iç tehdit değerlendirmesinin kaldırılmasıdır.
7) YÜKSEK ASKERİ ŞURANIN YAPISI DEĞİŞTİRİLMELİ VE BÜTÜN KARARLARI YARGIYA AÇIK OLMALIDIR
28 Şubat Sürecinde, ideolojik kadrolaşma mekanizması gibi görev yapan Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) Anayasal bir kuruluş değildir. Yetkisini 1612 sayılı Yüksek Askerî Şûranın Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunla, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunundan; sorumsuzluğunu ise Anayasanın 125. Maddesinden almaktadır.
Referandumu ile, Anayasanın 125. Maddesinde değişiklik yapılarak, “disiplinsizlik ve ahlaki durum nedeniyle ayırma işlemleri” yargı denetime açılmıştır. Ancak general terfi, emeklilik ve atama işlemleri halen yargı denetimine kapalı bulunmaktadır.
Liyâkatı öne çıkarmak için YAŞ Kararları tamamen yargı denetimine açılmalıdır. Silahlı Kuvvetlerinden cezai yargı kararlarının gereği olmayan çıkarma işlemlerinin önü kapanmalıdır.
Genelkurmayın MSB'lığına bağlanması halinde, YAŞ, Savunma Şûrasına dönüştürülmeli; kaldırılması uygun olan MGK 'nun sivil üyeleri olan Başbakan Yardımcıları, İçişleri, Dışişleri ve adalet Bakanları da Milli Savunma Şurasının üyeleri yapılmalı; askerlerden de, Gnkur. Bşk. Kuvvet Komutanları ve görev bakımından MSB 'ına direkt bağlı Orgeneral ve Oramiraller Milli Savunma Şûra üyesi olmalıdırlar.
SON VİDEO HABER
Haber Ara