Türkiye ne yapmak istiyor !
Bölgesinde ateş topunun ortasında kalan Türkiye’nin dış politika stratejisi ve yeni hedefi ne ? İşte o gerçek...
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-04-23 06:21:48
Türkiye bölgede bir Şii-Sünni çatışmasının tarafı olmaya mı itiliyor?
Türkiye’nin en başından beri politikası Şii-Sünni gerilimini minimize etmek ve Şii-Sünni geriliminin halklar arasında, toplumsal tabakalarda oluşmasını engellemek. Böyle bir gerilim olacaksa bile ülkeler arasında kalmalı ve ülkeler arasındamüzakere ile çözülmeli. Bu amaçla Türkiye çok ciddi inisiyatifler aldı, mesela Türkiye’nin Irak’taki çabaları çok nettir. Başbakan’ın Kerbela’da Şii camisini ziyaret etmesi, “Buraya bir Şii ya da Sünni olarak değil, bir Müslüman olarak giriyorum”mesajı vermesi, bu gerilime karşı bölgede alınmış en ciddi siyasi tavırdır. Gallup’un Türkiye’nin bölgedeki algısıyla ilgili bir araştırmasına göre, Irak’ta Türkiye’ye yönelik en pozitif algı Şii toplumunda çıkıyor. Bu bile Türkiye’nin oynadığı yapıcı rolü gösteriyor.
Barzani’nin Türkiye’de yaptığı açıklamalar nasıl değerlendirilmeli?
Türkiye’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilişkileri de Irak’ın tamamına yönelik politikasının bir parçası. Şu anda en üst düzeyde siyasi ve ekonomik ilişkiler, bir anlamda ekonomik entegrasyon söz konusu. Türkiye’nin PKK terörü ile ilgili önceliği ve Irak’ın toprak bütünlüğüyle ilgili kaygısı Barzani yönetimi tarafından paylaşılıyor. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Irak’ta sorumlu bir aktör olarak, siyasal süreçlerde yerini alıyor. Irak’ın bütünlüğü içerisinde yönetimi için elinden geleni yapıyor.
IRAK SIRAT KÖPRÜSÜNDE
PKK sorununda Barzani’ye nasıl bir rol biçiliyor?
Bu coğrafyadaki değişimlerin PKK’nın lehine olacağını söylemek zor. PKK’nın Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilişkileri PKK’nın beklediği, öngördüğü gibi olmadı. Barzani, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki Kürt varlığının siyasi lideri. Kendisi her türlü bağımsız inisiyatifte bulunabilir. Türkiye, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden uluslararası toplumun terör örgütüne karşı aldığı pozisyonun yanında olmasını bekliyor.
Başbakan, “Irak’ta gelişmeler hayra alamet değil” dedi, ne olabilir Irak’ta?
ABD sonrası güvenliğin, siyasal yönetimin nasıl sağlanacağı konusunda belirsizlikler var. Irak bir sırat köprüsünde, çalkantılı bir dönemden geçiyor. Burada mümkün olduğu kadar çok sayıda aktörün sorumlu davranması, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması yönünde etki icra etmesi lazım. Çünkü, Irak’ta bir merkezi yönetimi korumayönünde düşüncesi olan güçler var bir de Irak’ın parçalanması yönünde düşüncesi olan güçler var. Türkiye’nin yapmak istediği, bir arada yaşam için mümkün olduğu kadar fazla aktörün o potada tutulması.
BİR GÜNDE BOZULMAZ
Maliki’nin Türkiye’ye yönelik sert açıklamaları var. İçeride Sünni politikacılara yönelik hamleleri İran etkisiylemi yapıyor?
Bence daha çok Irak içerisindeki siyasi dengeler etkili. Şu anda, çok ciddi güvenlik, istikrar sorunu, ekonomik sorunlar, ülkeyi ve Meclisi bir arada tutma, iktidarını korumasorunları var.Daha çok Irak içindeki dengelerden oluşan bir durumsöz konusu. Türkiye, Irak’ın en sıkıntılı zamanında, herkesin Irak’tan kaçtığı bir dönemde büyük risk alarak kabinesinin yarısını Bağdat’a götürdü. Bu ilişkiler bir günde bozulmaz. Türkiye’nin Irak’la ilişkilerinin kötüleşmesinin bir sınırı var, çok fazla kötüleşmez.
Haşimi, Katar’a da gitse sorun yaşanır
Haşimi Türkiye’deyken, Türkiye, Maliki ile ilişki kurabiliyor mu?
Sorun, Maliki’nin Türkiye ile yaşadığı bir sorun değil, Haşimi ile yaşadığı bir sorun. Haşimi, Türkiye’ye değil, Katar’a veya Suriye’ye gitse o ülkeyle sorun yaşayacak. Haşimi ile ilgili sorun çözülürse Türkiye ile bir sorun yaşamayacak. Maliki yönetiminin iktidarını koruma, pekiştirme mücadelesinin bir sonucu.
Bu yönetimin devam etme ihtimali yok
Türkiye’nin Irak’taki bugünkü pozisyonunu nasıl okuyorsunuz?
Türkiye, bugün Irak’taki politikanın Irak’ı bölünmeye götürebileceğini, mezhep gerilimini artırabileceğini söylüyor. Irak’ta ihtiyaç duyulan, mümkün olan en fazla siyasi aktörün ve grubun içinde olacağı, geniş bir siyasal sürecin oluşması. Hatırlayın, 2005’te Sünniler siyasal sürece girene kadar Irak’ta bir istikrardan, siyasal yönetimden söz etmek mümkün değildi. Türkiye, Sünnileri siyasal sürecin içinde tutmanın Irak’ın geleceği için çok önemli olduğunu düşünüyor.Maliki’ye bu yönde telkinlerde bulunuyor ama anlaşılan Maliki’nin şu andaki iktidarını koruma mücadelesi bunu uygun görmüyor. Ne olacağını göreceğiz, Irak’ın bu şekilde, bu gerilimle, bu yönetimi devam ettirme ihtimali zayıf.
Türkiye’nin değişen otoriter yönetimlerle önce sıkı ilişkiler kurması, sonra bunlara karşı en sert tepkiyi göstermesi bir tutarsızlık mı?
Türkiye’nin Arap Baharı öncesi şöyle bir ikilemi vardı: Bölgede otoriter ülkelerle ilişki kurmak ve bu ilişkiyi sürdürebilir hale getirme zorunluluğu. Otoriter ülkelerle ilişki kurarken 2 ciddi sorunumuz oldu. Bir tanesi düşük düzeyli kurumsallaşma, çünkü lider ve etrafındaki oligarşiye bağlısınız. İlişkiler kurumsallaşmaz. İkinci sorun da devletler arası ilişkileri halklara indiremezsiniz, çünkü müsaade etmezler, bu pozisyonlarına meydan okumadır. Artık, zamanın ruhu ülkeler arası ilişkilerin, devletler arasında olduğu kadar halklar arasında da olması yönünde.
Var olan sınırlar anlamsızlaşacak
Türkiye’nin bölgede sınırlara yönelik vizyonu nedir?
Türkiye’nin Arap Baharı öncesinde üst düzey siyasi diyalog, ekonomik karşılıklı bağımlılık, çok kültürlü bir arada yaşamayı geliştirme, bunun altyapısını oluşturma ve herkes için güvenlik ilkeleri ile şekillendirdiği bölgesel politikası bir anlamda aslında sınırları anlamsızlaştırıyordu. Sınırlar olmaya devam edecek fakat sınırlar anlamsızlaşacak, Avrupa’da olduğu gibi. Bu coğrafyanın kaderi çok ilginç, geçmişte bütünken, bütünden parçalanmış bir coğrafya. Dünyada bütünleşme, birleşme varken, bu coğrafyada ayrışma olmuş. Türkiye’nin bu coğrafyanın kaderini o yönde değiştirme çabası vardı, Arap Baharı sonrasında dengelerin oturmasıyla böyle bir politikanın hayata geçmesi söz konusu. Bu, Türkiye’nin bir anlamda bölge için uzak vizyonu.
Türkiye ile İran’ın Suriye perspektifi örtüşmüyor
Başbakan’ın ziyareti sonrası yaşananlara bakılınca İran ne yapmaya çalışıyor?
Türkiye’nin Suriye perspektifi ile İran’ın Suriye perspektifi örtüşmüyor. Şu anda hem nükleer sorun üzerinden hem de uluslararası izolasyon üzerinden sıkışmışlığı nedeniyle kısa vadede bölgesel dengenin değişimini İran’ın karşısına bir tehdit olarak çıkarıyor. İran kurduğu bölgesel ilişkileri kaybetmeyi ve Suriye’de bir değişim olmasını istemiyor. Suriye’de değişimin kaçınılmaz olduğu noktada İran’ın da politikasının da değişeceğini tahmin ediyorum.
Bu süreçte bölgede haritaların değişebileceği görüşleri var. Sizin öngörünüz nedir?
Genç bir coğrafya var ve bu coğrafyanın önemli ölçekte iç sorunları, her ülkenin komşularıyla ciddi sınır problemleri var. Bu kadar problemli bir coğrafyada her zaman sınır değişimi spekülasyonları yapılabilir. Bölgedeki iç, etnik ve ülkeler arası sorunlar her zaman sınır değişimi spekülasyonlarının yapılmasına yol açar, bugünden yarına böyle bir değişim gözükmüyor, olursa da sürpriz olmamalı. Uluslararası sistemin belki de bölgeye tek etkisi sınırların değişimini engelleyecek olmasıdır. Filistin-İsrail durumu hariç, bir şekilde BM sistemi sınırların değişimini engelliyor.
Masada tampon bölge yok
Türkiye, Suriye’de açıkça muhaliflere destek verdi. Suriye politikasında yalnız mı kaldı?
Sadece Türkiye değil, bütün dünya, birkaç ülke hariçmuhaliflerin yanında yer aldı. Katliam yapan bir rejimin yanında olmak, Türkiye’nin dış politikasını evrensel değerler üzerine oturttuğu bir dönemde söz konusu olamaz. Buna Türk halkı da müsaade etmez.
Türkiye’nin bir tampon bölge oluşturması ihtimali var mı?
Başbakanımız Erdoğan ifade etti. Bütün ihtimaller masada, ancak Türkiye’nin Arap Baharı ile ilgili genel bir politikası var. Türkiye hiçbir şekilde askeri müdahale taraftarı değil. Durum öyle bir hale gelir, çok ciddi bir insanlık krizi ortaya çıkar, o zaman Türkiye ile birlikte bütün dünya oturur, bunu düşünür. Tampon bölge ve diğer askeri çözümler şu anda masada değil. Yani bunun şartları var. Irak’ta olduğu gibi bir ölçeğe evrilirse, yönetilemeyen bir insani kriz ortaya çıkarsa. Şu anda hâlâ diplomasinin imkânları kullanılıyor.
SURİYE ULUSLARARASI SİSTEMİN ZAAFLARINDAN YARARLANIYOR
Uluslararası sistem için Suriye’de yüz bin kişinin ölmesi mi gerekli?
Aslında uluslararası sistemin şöyle bir krizi var: Yavaş yavaşvekontrollübir şekildeherhangi bir lider, otoriter bir lider, ülkesinde küçük çaplı katliamlar yapabilir. Uluslararası sistemin, BM'de dahil bunu engelleyebilecek bir mekanizması yok. Türkiye’nin şu anda asıl altını çizdiği nokta da bu.Uluslararası sistemin zaafları kullanılarak Suriye halkının geleceği ipotek altına alınmasın. Bunu engellemek için Türkiye sesini yükseltiyor. Türkiye bu sorunun çözümünde kıskanç değil. Tamamen Türkiye dışında bir inisiyatifle de sorun çözülebilirse Türkiye bunu alkışlar, destekler.
SON VİDEO HABER
Haber Ara