Radikal Gazetesi oyuna geldi
Dün Radikal Gazetesi'nde 'Türkiye oyuna geldi' başlığıyla hazırlanan haber, habercilikten ziyade 'Psikolojik savaş' argümanı gibiydi. Söz konusu haber hazırlayan muhabirin, tek taraflı görüşlere yer vermesi ve Hatay için kullandığı 'Suriye'nin mezheptaş şehri' tanımı dikkatlerden kaçmadı.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-04-16 14:59:49
Daha önce namaz vakitlerini birinci sayfasından yayımlayarak kafa karışıklığını ortaya koyan Radikal Gazetesi’nde dün “Türkiye oyuna geliyor” başlığında bir haber yayınlandı.
MEZHEPTAŞ ŞEHRİ
Haberde bir vatandaşın ağzından verilen, “Gençler, olası çatışma durumunda Suriye’nin ‘mezheptaş şehri’ Hatay’ı koruyacağını, bunun da Türkiye’nin ağırına gidebileceğini’ savunuyor.” cümlesi oldukça dikkat çekiciydi. Haberi okuyanlar sağduyudan ziyade gerçekten bir mezhep savaşı yaşandığı izlenimine kapıldı.
Türkiye kamuoyunun Suriye’deki olaylarda bölündüğünü ve manipüle edildiğini yapılan haber ve yorumlardan görmek mümkün. Bu noktada hem uzman muhabir azlığı hem de bilinçli yapılan yanlışlar ne yazık ki herkesin kafasını karıştırıyor.
Aynı bölgeye gitmiş üç farklı gazeteciden farklı değerlendirmeler duymak ise haberciliğin “Psikolojik savaş” kısmı olsa gerek.
Yönlendirme sorularla haberler hazırlanırken, başkalarının ağzından aktarılan cümlelerin nereye doğru gittiğini de iyi düşünmek gerekiyor.
Hiç ummadığınız bir zaman diliminde verdiğiniz cevaplar sizin bütün gazetecilik kariyerinizi alır başka bir yere götürür.
Ahmet Hakan’ın yaptığı gibi “Suriye yapılan gösterilere neden silahla karşılık veriyor” sorusuna, Hüsnü Mahalli’nin “Biber gazı yoktu, İngiltere’den istediler vermediler” cümlesiyle de cevap verebilirsiniz, yada susabilir yada bunların sisteme karşı bir ayaklanma olduğunu söyleyebilirsiniz. Bütün bunların hepsi sizin yorumunuzdur.
Habercilik başka bir şeydir. Haberinize yorum kattığınız andan itibaren, sorularla muhataplarınızı yönlendirmeye başlarsanız bunun adı habercilik olmaz. Eğer habercilik yapıp bir tehlike karşısında gerçekten objektif bir iş yapmak istiyorsanız, karşı tarafa da mikrofon uzatır ve son kararı okuyucuya bırakırsınız.
Radikal muhabiri Hatay Samandağı’na gidiyor, haberin girişini şöyle veriyor, “Hataylı Aleviler Türkiye’nin Suriye’ye yönelik sert ifadelerine ve ‘katı’ politikasına tepkili. Vatandaşı oldukları ülkenin, kendileriyle özdeşleştiremedikleri bir dış politika izlediğini belirten Samandağlılara göre Türkiye göz göre göre savaşa itiliyor. Gazete köşelerinde sıkça dile getirilen bu ifadeleri ‘birinci ağızdan’ duymak için yolum Alevi nüfusunun yoğun yaşadığı ve Antakya’ya 24 km uzaklıktaki Samandağ’a düşüyor… Çoğunluğun Suriye lideri Beşşar Esad gibi Alevi olduğu ilçede, sorularım Suriye meselesine gelince başta dili dökülenler ani bir sessizlikle beni terk ediyor.”
Burada hemen bir şeyi düzeltmek gerektiğini muhabirin anlaması gerekiyor; Beşar Esed Nusayri’dir, Nusayrilik ve Alevilik arasındaki farkı ve sosyolojik gerçeği bilmeden ikisine de “Alevi” demek doğru değildir.
Muhabir Samandağı Gazetesi yetkilileri ile görüştüğünde onların, “Gazete, haberlerini yabancı ajanslara başvurmak yerine Suriye’ye gidip gelenlerin anlattıklarına dayandırıyor ve Suriye ile Arap basınını yakından takip ediyor.” Bu bir gazeteci için bir kaynak seçimi olabilir ama eğer durum buysa Timetürk’ün bu haberinde de Suriye vatandaşı işle evli olan emekli polis memuru başka bir şey söylüyor. (http://www.timeturk.com/tr/2012/04/11/bunu-tayyip-erdogan-a-gosterin.html)
Bu paragrafların hepsi Radikal’in haberinden alıntıdır, bakın muhabir haberi nasıl hazırlamış:
“Olaya kesinlikle mezhebi olarak bakmadık. İtiraf edeyim Suriye’de ilk hareketlenme olduğu zaman ben orada da demokratikleşme olsun, tek parti olmasın diye içten içe destekledim. Ancak Alevilerden ‘öç alma’ ve “Aleviler tabuta, Hıristiyanlar Beyrut’a” sloganları atıldı. Bu sloganların atıldığı bir yerde siz nasıl demokrasiden bahsedersiniz? İşin rengi değişmeye, terör örgütleri karanlık odakları caddelere, sokaklara yönlendirmeye başladıktan sonra Sünni kardeşlerimizin çoğunluğu, Aleviler, Hıristiyanlar, Dürziler, Kürtler Esad’ın yanında yer almaya başladı. Demek ki mesele demokrasi meselesi değildir. “Biz bu yönetimi ele alacağız ve görürsünüz ey Aleviler, ey Hıristiyanlar size yapacağımızı” diyorlar. Alevilere toplu intikam duygularının köpürtüldüğü bir ortamda bizim o çevrelere maşa olmamız, çanak tutmamız mümkün müdür? Suriye’de tabii ki demokrasi sorunu var. PekiTürkiye’de yok mu? Kürtlerin, Alevilerin sorunu yok mu?Türkiye’de de bir dizi insan hakları sorunu var. Hâlâ birileri konuştu diye hapse atılıyor. Şimdi bizde de insan hakları sorunu var diye birileri çıkar misal Kürtleri, Ermenileri veya Alevileri silahlandırmaya veya onları desteklemeye çalışsa iyi olur mu? “
“Şu an dünyanın birçok kesimi meseleyi anladı. Fransa, ABD bir nevi çekildi. Bir tek bizim hükümetimiz kaldı. Bizim hükümetimizi ateşin ağzına ittirdiler. Bize gülüyorlar, kardeşi kardeşe kırdırmaya çalışıyorlar. Maalesef meseleye mezhebi gözle bakılıyor, Suudi Arabistan’ın, ABD’nin gözüyle bakılıyor. Niye demokrasi Bahreyn’e lazım olmuyor? Eğer gerçekten demokrasi kelimesinden samimiysek, dünyada en çok Suriye’den önce demokrasiye muhtaç olan ülke Suudi Arabistan, Katar, Umman, Ürdün’dür. Kardeşlerimizle, komşularımızla aramızda savaş tamtamları çalarsa biz zarar ederiz. Medyada bazı kesimler İran’ı, Alevileri, Nusayriliği, Şiiliği kötülemeye başladılar.”
Radikal‘Mezheptaş Esad’ın desteği Türkiye’nin ağırına gidiyor’
“Samandağ gençleri de provokasyon olduğunu düşünüyor. Lise öğrencisi Yusuf Çakmak, “Televizyonda sanki dünya savaşı varmış gibi gösteriyorlar. Halbuki amcam sürekli Suriye’ye gidiyor. Hiç anlatıldığı gibi olmadığını söylüyor” diyor. Yusuf, olayların mezhepsel çatışmaya çekilmeye çalışıldığını savunup, “Aleviler zaten hiçbir yerde sevilmiyor ki” diye kestirip atıyor lafı. Lise arkadaşı Nazlıcan Açıkgöz’e göre de Suriye karşıtı söylemlerin amacı “Demokrasi götürmek değil, savaş çıkarmak.” Nazlıcan, “Çok abartılıyor. Bir gün elektrik kesiliyor, ‘Rejim elektrikleri kesti’ diye haber yapıyorlar. Burada da kesiliyor ki” diyor. Gençler, olası çatışma durumunda Suriye’nin ‘mezheptaş şehri’ Hatay’ı koruyacağını, bunun da Türkiye’nin ağırına gidebileceğini’ savunuyor.”
Radikal’in Suriye konusunda bazı köşe yazarlarının tavır değiştirdiğini yazılardan görmek mümkün, anlaşılan bu tavır değişikliği Radikal’in haberlerine de yansıyor. Radikal bir zahmet edip yanı başındaki Suriyeli mültecilerin kamplarına bir baksaydı da acaba o kamplara gelenler arasında bir ayırım söz konusu mu değil mi, bu görüşler ne kadar sağlıklı görebilirlerdi.
Radikal objektif habercilik adına mikrofonu herkese uzatmalı ki haberin haber değeri öne çıksın.
SON VİDEO HABER
Haber Ara