Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Macar terazisi

Macaristan İsyanı başlama tarihi olan 23 Ekim, hem Macaristan, hem tüm Avrupa'nın en önemli tarihlerinden biri. 23 Ekim 1956 Budapeşte olayları, demokrasi kurulmasıyla sonuçlanmasa bile (herhalde o zaman bu mümkün değildi )Doğu Avrupa halklarının 30 sene sonra ulaştığı demokrasiye yol açmış oldu.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-04-08 11:50:56

Macar terazisi
Macaristan'ın Avrupa Birliğinde'ki değişik tutumu, hem Avrupalı hem de Batılı zihinli Macarlarda endişe yaratıyor. Yarım senedenberi FİDESZ partisi parlamentoda anayasal çoğunluğa sahip, lideri Viktor Orban da Başbakanlık yapıyor. Teorik olarak bu durumda Orban ve partisi Anayasayı istedikleri gibi değiştirebilir. Ülstelik ükenin 23 büyük şehrinden 22'sinde yerel seçimleri kazanan FİDESZ, durumunu daha da pekiştirdi. Avrupa Birliğinin hiç bir ülkesinin bu kadar güçlü milli lideri yok.
Siyasi hayata ta sosyalist çağda muhalif bir öğrenci grubu üyesi olarak başlıyan karizmatik lider Viktor Orban, önce ''Genç Demokratlar Partisi'' adını taşıyan FİDESZ'in kurucularından biri. Yıl 1989. 1956 İsyan zamanında Macaristan lideri olan ve isyan bastırıldıktan sonra idam edilen İmre Nad naaşı yeni mezara gömme töreninde alevli bir demeç veren Orban'ın ismi kulaktan kulağa dolaşmaya başladı
O zamanki Orban bugün çok değişmiş. Eski ''genç demokrat'', Batılı liberilizmi eleştiriyor, Macar milli değerlerine sahip çıkıyor. Otoriter havalı bir muhafazakar olmuş. Yani, 20 yıl içinde demokrasiye doymuş Macarlar, demokrasiyi geliştirmek bir yana, belirli anlamda onu kısıtlamaya bakan bir lideri iktidara getirmiş oluyor. Orban'ın siyasi gücünü ve kişisel özelliklerini dikkate alarak bir Slovak gazetesi, Macaristan, Orbanistan olma yolunda, diye espri yaptı. Zaten Slovaklar, Orban'ı sevecek bir millet değil.
Seöimlerde oyların yüzde 70'ini almış Orban, ''Macar terazisi'' ile iktidara gelmiş oldu. Bunun sebebi, ülkenin ekonomik ve sosyal problemlerini çözememiş eski Sosyalist hükümetinin yarattığı hayal kırıklığı. Batılı liberalizm de artık pek tutulmuyor. Onun yanlısı parlamentoda hiç yok. Öte yandan ''en iyileri'' kısa adıyla bilinen aşırı milliyetçi ''Daha iyi Macaristan için'' partisi, parlamentoda üçüncülüğe çıktı. Roman ve Yahudi karşıtı açıklamalarıyla tanınan partinin Gençlik kanadı, İkinci Dünya Savaşı Macar faşistlerinin armasını ve sembollerini kullanıyor. Orban'ın ılımlı milliyetçiliği ve ''en iyileri''nin aşırı milliyetçiliğinin yükselişi, Macarların globalizasyon'dan ümit kestiklerinden kaynaklanır. Rusya Bilimler Akademisi Avrupa Araştırma Enstitüsü uzmanlarından Lyubov Şişelina, Macaristan durumunu şöyle değerlendirdi: ''Neden hayal kırıklığı? Batıcılık, demokrasi demek değil mi? Avrupa pazarına uyum sağlıyamyan Macarlar, Batı'dan ümitlerini kesmiş. Polonya, Çek Cumhuriyeti veya Slovakya'nın aksine Macaristan, geleneksel ekonomisini koruyamamış. Macar şarapçılıği ve bahçeciliği büyük zarar görünce Macaristan tahıllarda ve mısırda yoğunlaşmak zorunda kaldı. Halbuki o sektörler onun spesyalitesi değil. Avrupa Birliğine katılalı Macaristan tarımında verimlilik yüzde 35 azaldı''.
Zamanında Sosyalist ülkelerinin kurduğu Ekonomik Dayanışma Konseyi dağılınca Macaristan Rusya pazarını kaybetmiş. İlk etapta pek önemsemeyen bu kayıp bugünlerde apaçık. Macarlar da onun farkına varmış.
Macarlara göre Macaristan 20'nci yüzyılda iki büyük problem yaşamış. Birincisi, Trianon dedikleri ülke topraklarının bölünmesi, ikincisi, Rusya pazarının kaybolması. Bu iki ayrı olayın yanyana konması çok düşündürücü.
Macaristan'ın düştüğü durumu anlamak için Trianon'dan bahsetmemiz lazım. Herkes orayı, Paris'e yakın bir saray olarak biliyor. Macarlar hariç. Onlar için Trianon, bir milli trajedi sembol haline gelmiş. Birinci Dünya Savaşı bitiminde adı geçen sarayda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu tarihine nokta koyan anlaşma imzalanmıştı. Macaristan da topraklarının üçte ikisini katbetmişti.
Sonuç olarak milyonlarca Macar Slovakya, Romanya, Sırbistan ve Ukrayna sınırlarında kaldı. Varşova Paktı varken Sosyalist ülkelerde problem görmezlikten geliniyordu. Bugün de çözümü ne olacak kimse bilmez. ''Dış Macarlar''a ''Macar kimlik belgesi'' denilen ve sahiplerine, diğer uyruklu yabancılara nazaran daha geniş hakları veren evrak dağıtmaya kalkan Budapeşte, hem komşu ülkelerden hen de Avrupa Birliği'nden sert tepki aldı.
Lyubov Şişelina'ya göre FİDESZ'in bu problemi dile getirmesi ve çözümü için çaba harcamaya hazır olması, partinin seçmen tabanını iyice genişletmiş: ''Uzun zamandanberi varolan ve gizlenen bir problem bu. Ne yapıp yapıp onu çözmek gerekir. Onu ister konuşabilirsiniz, ister görmezlikten gelebilirsiniz, ortadan kaybolmıyacak bir problem. Ama kesin bir şey var. Problemi ele almakla oy kazanırsınız''.
Moskova Uluslararsı İlişkiler Okulundan Yelena Ponomareva, Macarların İmparatorluk özleminin, seçimleri etkilediğini savunuyor: ''Sanırım, Orta ve Doğu Avrupa'da en çok İmparatorluk tarihini düşünen millet, Macar milletidir. Bunu gençlerle konuşurken, Macarların siyasete bakışlarını değerlendirirken görürsünüz. İmparatorluğun dağılma olayı adeta her bir Macarın iç sorunu olmuş''.
Viktor Orban da o tür bir insan. Partisi iktidara gelmeden önce bir gazeteci ile konuşan Orban, Budapeşte ile Bratislava arasındaki ilişkileri değirlendirirken Slovakya'daki Macar azınlığından bahsetti ve Slovakça'nın kullanım alanını genişleten Slovakya'nın Milli Dil Yasasına ''gülünç'' dedi. Hemen diyelim ki Slovakya'lı Macarlar, yasaya karşı çıkmıştı. Orban, Bratislava'nın tutumunu şöyle değerlendirdi: ''Slovakya gibi genç bir devlette yaiıyan Slovaklar, ''kimlik kompleksi'' ile karşı karlıya geliyor ve milli kimliğini her türlü savunmaya çalışıyor. Özellikle bin yıllık tarihine sahip Macaristan'ın yanında''. Bu açıklama, ülke içinde ve dışındaki siyasi rakiplerine resmiyet göstermekten hoşlanmıyan Orban'ın karakterini apaçık bir şekilde ortaya koydu.
Armanın içinde arma ile üç dağ
Muhalefet liderliği zamanında Slovakyalı Macarlarla görüşen Orban, ''Budapeşt sizin geleceğiniz ile ilgilenecek'' dedi. Bu sözler ve Orban'ın Slovakya'ya ''Felvidek'' demesi, Bratislava'yı çok kızdırdı. Çünkü Slovakya, Macaristan'a bağlı olduğu zaman adı öyle idi. Macaristan ile Slovakya arasındaki ilişkilerin gergin olduğunu anlamak için her iki ülkenin armalarına bakmak yeter. Slovakya armasındaki Tatra, Fatra ve Matra isimli üç tane dağ, Slovakların eskiden yaşadıkları üç ayrı bölge simgeliyor. Onlardan Matra, bugünkü Macaristan sınırları içinde. Öte yandan üç dağlı Slovakya arması, Macaristan armasının bir parçasıdır. Nedeni, ''Felvidek'' olarak adlandırılan Slovakya, zamanında Macaristan Kırallığına ait olması.
İktidara gelen Orban, ''dış Macarlar''ın, Macaristan vatandaşlığa geçmesini sağlıyan bir yasayı Parlamentoya kabul ettirdi. Yasanın iki yönü var. Birincisi, yasa, Macaristan'da yaşıyan ve çalışan yabancı uyruklu Macarların yararına geliyor. İkincisi, her halde abartılmış verilere göre, 10 milyon Macaristan'da ve 5 milyon yurtdışında olmak üzere 15 milyonluk ''siyasi Macar ulusu''nun kurulmasına zemin hazırlıyor. Yasanın resmi amacı ''yurttaşlara destek'' olurken, Frankfurt Üniversitesinde profesörlük yapan eski Macaristan Parlamento üyesi Tamás Bauer, yasanın bam başka gelişmelere yol açabileceğini açıkladı: ''Yasa, yurtdışında yaşıyan Macarlara zarar getirici. Çünkü onlarla o ülkelerde çoğunluk oluşturan milletler arasındaki çatışmaya yol açabilir. En büyük zararı bu işte. Komşu ülkelerin nüfusunun bir kısmına egemenliğini yaymaya çalışan Macaristan, uygar bir devlet olarak hareket etmiyor''.
Beklendiği gibi yasaya karşı sert çıkan Bratislava, vatandaşlarının yüzde 10'unun Macaristan vatandaşlığına geçeceğini düşünmek bile istemiyor.
Demokratik ''opsyonlar''ın kaldırılması
Muhalif Macaristan Sosyalist Partisi Başkan Yardımcısı László Kovács, hükümetin insiyatifiyle kabul edilen Basın va Yayın yasasının, demokrasi, basın özgürlüğü ve Avrupa standartlarına aykırı olduğunu sanıyor. Kendisine göre basının tarafsız olabilmesi, hükümetten, siyasi partilerden ve parlamentodan bağımsız olmasından kaynaklanıyor. Halbuki yeni yasa, devlet kurumlarının basına üstünlüğünü sağlıyor, sivil toplum kuruluşlarını devre dışı bırakıyor ve basın yöneticilerinin rekabet temelinde atanmasına engel koyuyor.
Viktor Orban'ın liderliğindeki FİDESZ partisinin çıkarttığı basına ilişkin yasaya göre devlet televizyon kanalları, radyoları ve haber ajansları bir Kamu Konseyi tarafından denetlenecek. Başkanı, Başbakan tarafından, üyeleri de, FİDESZ'in çoğunluğuna sahip olan parlamento tarafından atanacak.
"Népszabadság" gazetesi muhabiri Gergely Nyilas, yeni standartların Macaristan'ı ifade özgürlüğü konusunda 20 sene öncesine geri götürdüğünü vurguladı: ''Yeni yasa, devlet basın ve yayın organlarının sıkı kontrol altına alınmasını mümkün kılıyor. Kastım, devlet radyosu, devlet televizyonu ve devlet haber ajansı. Baş editörleri, basını denetleyen ''kuratori'' denilen ve çoğu üyesi hükümet adamı olan kurumlar tarafından seçilir. Eskiden eşitlik bazında faaliyet gösteren ve 1990 yılında kurulan o kurumların amacı, basını tek bir partinin tekelinden kurtarmaktı. Yeni yasa, 1990'da kazandığımız zaferi pratik olarak yokediyor''.
Devlet basın ve yayın organları denetleme kurumlarının eskidenberi mevcut olduklarını hatırlatan Prof. Tamás Bauer, yeni yasanın sözkonusu kurumları kurma prensibini tamamen değiştirdiğine dikkat çekiyor: ''Eskiden, hükümet, parlamento, siyasi partilere bağlı olmıyan ve kamu tarafından denetlenen basın ve yayın organları kontrol edecek yeni kurumlar, FİDESZ partisine bağlı. Esas olan odur. Farklı siyasi güçler arasında sağlanan uzlaşmaya dayanmıyan ve tek bir partiye bağlı olan yeni kurumun kontrol imkanları çok daha güçlü olacak. 20 sene önce elde ettiğimiz basın özgürlüğü pratikte ortadan kalkıyor''.
Macar basınının, Başbakan ile partisinin etkisi altında olmıyan hemen hemen tek bir demokratik kurumun olduğunu vurgulıyan Globalizasyon Araştırma Enstitüsü Müdürü Boris Kagarlitskiy, şöyle devam etti: ''İktidara gelen sağcılar, Macar basınının çalışma şartlarını değiştirmekle kazanılan siyasi zaferlerini güçlendirmeye çalışıyor. Bundan sonra basın, özel bir kurum tarafından denetlenecek. Demek ki durumundan pek emin olmıyan hükümet, olası eleştirinin önünü kesmek niyetinde. Basın üzerindeki kontrolünü sıkılaştırmak isteyen hükümetin kaygı edilecek noksanları var''.
''Genç demokrat'' sıfatı ile siyasi hayata başlıyan Viktor Orban, o zamandan bu yana değişmiş koşullarda ''engel'' olarak algılamaya başladığı bazı ''demokratik opsyon''ları kaldırarak, kendi anlayışına göre Macar halkının yararına harekete devam etmek istiyor. Politoloji uzmanı Aleksey Vlasov, Orban bunun uğruna demokrasiyi rafa kaldırmaya hazır, diyor: ''Macaristan yönetiminin, kamu yaşamını daha kapsamlı ve sert bir kontrol altına alma arzusu ortada. Hükümet, Macar toplumunun karşı karşıya geldiği ciddi sorunları, bazıları Batılı usulü demokrasiye aykırı olan daha sıkı ve daha etkili yönetim araçlarına başvurarak çözmeye çalışıyor. Uzun zamandır demokrasinin en ateşli bekçilerinden biri olan bay Orban, bu gelişmelerin baş tasarımcısı. Hükümeti sert bir dille eleştiren muhalefet ve basınla anlaşmaktan vazgeçen güçlü bir siyesetçi olmak isteyen Viktor Orban, kendisine yeni bir imaj edinmek peşinde. Son 15 yıl zarfında meydana çıkan siyasi krizlerin sebebi, basında çıkan makaleler idi. Kamu kuruluşları ile diyalog yanlısı olmıyan bay Orban, bunun tekrarlanmaması için elinden geleni yapıyor. Sonuç olarak, muhalif basın organlarının baş editörleri, hükümetin artan baskısından şikayetçi.
"Népszabadság" gazetesi muhabiri Gergely Nyilas'a göre işin enteresan tarafı, Macaristan hükümetinin demokrasiye aykırı girişimlerinin demokratik prosedür kapsamında yapılması: ''Her şey yasal bir şekilde yapılıyor. Parlamontoda çoğunluk elinde tutan FİDESZ, seçimleri demokratik bir şekilde kazanmış, bundan hiç kimsenin şüphesi yok. Yasallara aykırı bir durum yok ortada. Ne var ki sonuçta basın özgürlüğü, hatta ülke demokrasisi büyük bir tehlike altında''.
Tutumunu net bir şekilde belirleyen Avrupa Gazeteciler Birliği'ne göre FIDESZ'in çıkarttığı Basın Yasası. ''ifade ve konuşma özgürlüğünü kısıtlıyarak Macaristan'da basın özgürlüğünü ciddi bir şekilde ihlal ediyor''. Ayni açıklamada, ''Avrupa standartlarında çoğulculuk kavramına aykırı olan bu yasa, Macaristan'ı, basın ve yayın organlarını kontrol altında tutan Komünizmin egemen olduğu zamanına geri götürüyor'' ifadesine yer verildi.
SON VİDEO HABER

Münbiçli Arap esnaf, PKK/YPG'yi anlattı

Haber Ara