Dolar

34,8646

Euro

36,5808

Altın

3.040,02

Bist

10.058,47

Erdoğan'ın doktoru ilk kez konuştu

Aylin Şengün Taşçı, yeni çıkan Türk Sanat Müziği albümü Huzur’un heyecanını yaşıyor. Eşi, Prof. Dr. Hasan Taşçı ise tıp camiasının yakından tanıdığı bir isim; Başbakan Erdoğan’ın ameliyatında bulunan cerrahlardan. Müzik ve ‘huzur’ dolu evlerine konuk olduk

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-04-08 11:02:08

Erdoğan'ın doktoru ilk kez konuştu

Yeni bir Türk Sanat Müziği albümü çıktı. Adı Huzur... Eserleri seslendiren sanatçı ise Aylin Şengün Taşçı. Aslında onu yıllar önce İstiklal Caddesi’nde yankılanan Bir Kızıl Goncaya Benzer şarkısındaki zarif sesinden tanıyoruz. İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu’nun Sanat Yönetmeni; özel bir üniversitede siyaset bilimi dersleri veriyor, aynı üniversitenin Türk Müziği Korosu ile İstanbul Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Türk Müziği Korosu’nun da şefi.

Taşçı’nın müzikle dolu yaşamının yanı sıra albümünün adı gibi ‘huzur’lu bir aile hayatı var. İki çocuk annesi. Eşi Prof. Dr. Hasan Taşçı, Başbakan Erdoğan’ı ameliyat eden ekipteki doktorlardan biri. Daha önce Başbakan Erdoğan’ın annesinin ameliyatını da gerçekleştiren genel cerrahi uzmanı. Yıllarını Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne adayan Prof. Taşçı genel cerrahi ameliyatlarının yanında sayısız böbrek nakli operasyonlarına da imza atmış bir cerrah. Taşçı ailesinin Çekmeköy’deki evlerine konuk olduk.

AYLİN ARTIK TEMPOMA ALIŞTI

Bir sanatçı ve bir doktor... Yolunuz nasıl kesişti?

Aylin Şengün Taşçı: Türk filmi gibi! Anneme 17 yıl önce kanser teşhisi konmuştu. Acil ameliyat gerekiyordu. Hasan Bey’i önerdiler, ‘Ona rahatlıkla teslim olabilirsiniz’ dediler. Hastaneye gidince beyaz önlüklü güzel bakışlı bir beyefendiyle karşılaştım ve annemi teslim ettim.

Hasan Taşçı: Aylin Hanım bana süreçle ilgili çok fazla soru sordu. Kendi kendime ‘Bu hasta yakınlarının elinden yandık!’ dedim. Ertesi sabah gelip ‘Annemi ne zaman ameliyat edeceksiniz?’ diye sordu. Üçüncü ameliyatın annesininki olduğunu söyledim, itiraz etti. ‘Sabah erken yapsanız olmaz mı? Üçüncü ameliyata kadar yorulacaksınız’ dedi.

A.Ş.T: Ameliyat bitti, Hasan Bey böyle hastaların genellikle ortalama beş yıl yaşadığını söyledi! İşte o zaman nefret ettim kendisinden. Ama Allah büyük... Çok şükür annem hala yaşıyor. Bu vesileyle tanışmış olduk. O dönemde radyoculuk yapıyordum. Hasan Bey değişik bahanelerle sık sık radyoya uğramaya başladı. ‘Niye bu kadar çok geliyor?’ diye düşünüyordum ki aramızdaki bağ yavaş yavaş arkadaşlığa dönüştü. 14 yıl önce evlendik, şimdi iki çocuğumuz var.

Bir hekim ve sanatçının evliliği zor mu?

A.Ş.T: İş yoğunluğumuzu eve yansıtmıyoruz. Hasan Bey bazen çok yakın bir dostumuzu ameliyat eder, ben bunu o kişinin yakınlarından duyarım.

H.T: Bazen gece ameliyat çıkıyor, 24 saat gelmediğim oluyor. Aylin başlarda beni çok merak ederdi ama artık alıştı. Ben ilk tanıştığımızda bu kadar ciddi bir ses sanatçısı olduğunu bilmiyordum. İnsanın bir yakınının sahnede olması gurur veriyor.

Eşiniz, çocuklarınız müzikle haşır neşir. Peki ya siz?

H.T: Eşimin neredeyse her konserine gidiyorum. Bazen evde sanatçı arkadaşlarıyla çalışıyor. Mutlaka kulağım onlarda oluyor. En zevk aldığım anlardan biri de bu. Eşimi dinlerken heyecanlanıyorum.

A.Ş.T: Bazen elime yeni aldığım klasik bir eseri evde tekrar tekrar söyleyip çalışmam gerekiyor. Ertesi gün kahvaltıda Hasan Bey’in o eseri mırıldandığını duyuyorum. Bu çok hoşuma gidiyor. Bu arada belirtmeliyim, özellikle Karadeniz’e has halk müziği eserlerini çok güzel söylüyor.

H.T: Arkadaşlık dönemimizde bir yere gitmiştik, açık havada yürüyüş yapıyorduk. Kendimden emin bir şekilde şarkı söylüyorum. Sonunda Aylin Hanım’ın bana ‘Ne kadar güzel söyledin’ demesini bekliyorum. Şarkı bittiğinde bana döndü ve ‘Yarın hangi ameliyatların var? Birini gelip ben yapacağım’ dedi. O anda yıkıldım tabii (gülüyor).

BİR HAFTA KARALAHANA YERİM

Bir Karadenizli olarak yöresel yemeklere düşkün müsünüz?

H.T: Annem köyden getirip kendi yetiştirdiği lahanalarla bana yemek yapar. Hatta bir hafta boyunca sadece onu yerim. Hem besleyici hem de damağımıza uygun. Eskiden kavurma, tereyağı, peynir gelirdi ama şimdi çok getirtmiyoruz. Biz Rize’nin şanslılarındanız. Güneysu’nun Gürgen köyünde bir yerimiz var. Eski Potamya olarak anılır. Başbakan Erdoğan’ın köyünün olduğu yer. Şehre yakın, iklimi yumuşak ve bahçesinde her şey yetişir. Yazın 2 bin 500 metre yükseklikteki Cimil köyüne gideriz. Babam 85 yaşında. Uzun yaşamayı Cimil’e borçlu. Spor olsun diye tırpanla ot biçer.


Prof. Dr. Hasan Taşçı: Babam, çocukları okusun diye imamlıktan istifa etti

Sizin hayatınız Rize’de başlıyor...

Rize Güneysu’da doğdum, 10 yaşıma kadar İkizdere’nin 2 bin 500 metre yükseklikteki bir dağ köyü olan Cimil’de büyüdüm. Dört kardeşiz, babam o köyün kadrolu imamıydı. Köy hayatımız çok güzeldi ama dağda olduğumuz için zor ve çetindi. Kışın okulumuz bazen açılırdı. Babam bu yüzden kendi hayatından vazgeçip sırf biz iyi eğitim alalım diye görevinden istifa edip Samsun’a yerleşme kararı aldı. Samsun’a göç ettiği ilk yıl yanında sadece ben vardım.

Kaç yaşındaydınız?

İlkokul beşinci sınıfa gidiyordum. Babamın tek amacı çocuklarını okutmaktı. Birlikte Samsun’a gittiğimizde bir evimiz yoktu. Babam kenar mahalledeki bir fırının yarı ortağı olmuştu. Ben de ekmek pişirilen yerin üstündeki yarım metrelik bir boşlukta kaldım o sene. Ardından annemler de geldi. Gecekondu gibi bir evde yaşadık. Ortaokul ve liseyi orada bitirdim. Aslında hayatımda etkileyici olan kendi başarım değil, babamın cesareti ve çabalarıydı. Babam sayesinde hayatımız değişti. Samsun’da herkes beni fırıncının oğlu olarak tanımaya başlamıştı. Annem de evde mısır patlatır, poşetlere koyar, satardı. Pazarda incik boncuk sattığım zamanlar oldu. Onlara şükran duyuyorum.

CERRAHPAŞA’NIN ADINI SEVDİM

Diğer kardeşleriniz ne yapıyor?

Büyük ablam ilkokul üçüncü sınıftan terkti. Çünkü 13 yaşında nişanlandı, o zamanın köy şartlarında öyle gerekiyordu. Ama ben ve diğer iki kardeşim okuduk ve doktor olduk. Onlar da benim gibi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Kız kardeşim Huriye Tüzgen radyoloji uzmanı, erkek kardeşim ise Bakırköy Devlet Hastanesi Üroloji Şefi Prof. Dr. Ali İhsan Taşçı.

İstanbul’u biliyor muydunuz Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne girdiğiniz zaman?

Aslında ne Cerrahpaşa semtini biliyordum ne de fakülteyi. Sadece İstanbul’da okumaya karar vermiştim. Cerrahpaşa’nın ise adı çok hoşuma gitmişti!

Aileniz şimdi ne düşünüyor çocukları için?

Babam ‘Allah bana bu hayatta her şeyi verdi. Her yerde yüzümü ak çıkardınız. Şehirde hiçbir dayanağım, evim yoktu. Şimdi evim de var, okumuş çocuklarım da yanımda. Dünyanın en mutlu insanıyım. Artık rahatlıkla ölebilirim’ diyor (gözyaşlarını tutamayıp ağlıyor)... Mesleğimle ilgili bana ‘Herhangi bir bilgisizliğin ya da özensizliğinden dolayı bir tek hastaya bile zarar gelirse sana hakkımı helal etmem’ der. Bu yüzden Allah’a şükrediyorum. Sıfırdan yetişsem yine tıp fakültesine girer, yine Cerrahpaşa’da okurdum. Aynı yollardan geçip cerrah olur, yine Aylin’i bulurdum.


Aylin Şengün Taşçı:Eşimin başbakanın ameliyat ekibinde olması gurur verici

Huzur ikinci albümünüz. Türk Sanat Müziği camiası sizi tanıyor ama... Tanımayanlar için biraz kendinizden söz edebilir misiniz?

Babaannemin kız kardeşi Radife Erten, Türk müziğinde önemli bir isim. Dedem Sabri Şengün keman sanatçısı, Türk müziği hocasıydı. Annem de beni çocuk yaşlarda müziğe yönlendirdi. TRT Çocuk Korosu sınavlarına girdim, kazanınca annem ya da babamla hafta sonları Pendik’ten iki saatlik bir yolculukla Harbiye’ye gidip gelmeye başladım. Ailem çok kahrımı çekti. TRT’de gençlik korosu kurulunca o kadroya geçtim. Soprano olarak Batı müziği eğitimi aldım. Ama ailem öncelikle müzik dışında bir eğitim almamı istiyordu. Bu nedenle İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okudum ve tamamladım.

Türk müziğiyle yolunuz nasıl kesişti?

Üniversitedeki sınıf arkadaşım ve bugünün Devlet Korosu ses sanatçısı Mehmet Güntekin o yıllarda yoğun şekilde Türk müziğiyle ilgileniyordu, beni de üniversite korosuna davet etti. Başta burun kıvırdım çünkü Batı müziğiyle ilgiliydim. Yine de gidip seyrettim onları ve o müzik beni mıknatıs gibi çekti! Ailemden gizli gizli üniversitenin ikinci yılında yarı zamanlı konservatuar sınavlarına girip kazandım. Üniversiteyle birlikte altı yıl müzik eğitimi aldım. Mezun olduktan sonra ise gazetecilik yapmaya başladım. Önce Aktüel dergisinde, ardından Tercüman Gazetesi’nde kültür sanat bölümünde çalıştım. 7-8 yıl boyunca gazetecilik yaptım. Çalışmalarım sırasında hocam Tanburi Necdet Yaşar ile tanıştım. Beni yeni kurmuş olduğu İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu’nun kadrosuna yetişmiş sanatçı olarak aldı, ardından profesyonel müzik yaşamım başladı.

Şarkılarım ‘huzur’la dinlensin

Bir de akademik kariyeriniz var. Özel bir üniversitede siyaset bilimi öğretim görevlisisiniz...

Çocuklarımız dünyaya geldikten sonra akademik kariyer yapmaya başladım. İngilizce işletme yüksek lisansı ve ardından siyaset bilimi üzerine doktora yaptım. Şimdilerde özel bir üniversitede siyaset bilimi dersleri veriyorum. Gençler sayesinde farklı bir dünyayla buluşuyorum. Üniversite korosu kurdum ve içimdeki müzik aşkını onlara da aşılamaya başladım.

Albümünüz altı yıl aradan sonra çıktı...

Bu albümü oya gibi işledim. Şarkıların herbirini huzurla söyledim ve dinledim. Kayıt için okurken de o duyguyu tattım. İnsanlar da bu huzuru hissetsinler istedim.

Fenerbahçe yenilince hastaneden çıkmak istedi

Prof. Dr. Taşçı “Başbakan Erdoğan’ın ameliyatından önce büyük bir stres yaşadık ama operasyon başladı, stres bitti” diyor ve asıl merak edilen yanıtı ekliyor: “Hiçbir sağlık sorunu yok, çok iyi.”

Çocukluğunuzdan beri hayalinizdeki meslek doktorluk muydu? 

Aslında kafamda pek çok meslek vardı. Benim dönemimde her üniversitenin sınavı ayrıydı. Üniversitelerin inşaat, fizik mühendisliği, siyasal bilgiler, tıp bölümlerinin ve Hava Harp Okulu’nun sınavlarına girdim. İçimde vali olma hevesi de vardı. Samsun’da valinin parkın içinde beyaz bir köşkü vardı, ona özenmiştim. Samsun’a babamın yanına gittiğimde bana ‘Oğlum doktorluğun her zaman kredisi vardır. Emekli olsan da kendi başına çalışsan da doktorluk ulvi bir meslektir’ dedi. İstanbul’a gelerek başka hiçbir yere müracaat etmeden Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne girdim. Mutlaka cerrahi bir braş okumalıyım diye düşünmüştüm.Dil puanım anatomi bölümü için yetti. Anatomiyi bitirdikten sonra cerrahi ihtisasını kazandım. Sonunda genel cerrahi profesörü oldum.

Sizin Başbakan Erdoğan ile tanışıklığınız nereden geliyor?

Hemşeriyiz elbette. Biz onu tanıyorduk ama Kasımpaşa’da doğmuş, büyümüştü. O da bizi sanırım aynı köyde bir aileden iki profesör çıktı diye duymuş. O sayede bizden haberdardı... Başbakan olmadan önce Rize günlerinden, birtakım toplantılardan selamımız vardı. Hemşeriliğimiz dolayısıyla neredeyse 30 yıl öncesine dayanan bir merhabamız vardı.

Doktor kadrosuna nasıl dahil oldunuz?

Annesi Tenzile Hanım’ın ameliyatını ben yapmıştım. Kendisine de bir doktor ihtiyacı olunca beni çağırdılar. Başbakan Erdoğan’ın sindirim sistemi rahatsızlığında danışılan doktor ekibindeki hekimlerden biriydim. Ekiple birlikte Başbakan’a nasıl bir tedavi uygulayacağımıza karar verdik.

Aylin Hanım, siz Başbakan Erdoğan ile tanıştınız mı?

A.Ş.T: Aslında yıllar önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken eşiyle birlikte bizim bir konserimize gelmişti. Çok sıcak bir diyalog olmuştu aramızda. Biz ekip olarak kendisinin orada bulunması dolayısıyla espri olsun diye ‘Hani benim Recebim sarı lira vereceğim’ adlı İstanbul türküsünü hazırlamıştık. Sahnede o eseri seslendirdiğimiz sırada Emine Hanım kahkahalarla gülmüştü.

Başbakan Erdoğan size önce annesini ardından kendisini emanet etti. Aranızdaki bağ doktor-hasta ilişkisinden öte mi?

H.T: Başbakan bir rahatsızlık geçirdi, doktor olarak ben de vardım ameliyatında. Hastalığının her aşamasında yardımcı olmak, büyük bir mutluluk ve gurur.

A.Ş.T: Başbakanın doktor olarak Hasan Bey’e sonsuz güveni var. Sanırım çok eskiden beri onu tanımasından kaynaklanıyor. Eşimin ameliyata girmesi benim için büyük bir gurur vesilesi oldu.

Peki aranızdaki diyalog nasıl?

Başbakan Erdoğan’ın beni çok etkileyen bir yanı var. Benim 30’lu yaşlarda zihinsel engelli bir yeğenim var. Hayatım boyunca onunla diyaloğumuz yarım saati geçmemiştir. Ama Başbakan Erdoğan’ın o çocukla bir konuşayım deyip telefonla 15-20 dakika sohbet ettiğine tanık oldum. Yoğun temposu içinde bu kadar ince düşünebilen biri. Ayrıca siyasetteki gücünü hiçbir zaman yakın çevresinde kullandığını görmedim. Yaklaşımları hep insancadır. Çevresine direktifler veren biri değildir. Zaten onunla bir araya gelip de 1-2 dakika ona baktıktan sonra etkilenmeyecek insan olamaz! Gerçekten güçlü bir karakteri var. İnsanlık vasıfları çok güçlü, farklı biridir. Hakiki insan dedikleri kişidir. Aynı zamanda gerçek Karadenizlidir!

Şimdiye kadar yüzlerce ameliyata girdiniz. Başbakan Erdoğan’ın ameliyatına girerken heyecanlandınız mı?

Başta bütün ekip büyük bir heyecan ve stres içindeydik. Ama operasyona başlayınca o heyecan ve gerginlik kayboldu.

Genel sağlık durumu nasıl peki?

Başbakan çok iyi, hiçbir sağlık sorunu yok şu anda.

‘Ben başbakanım’ havası yaratmadı, sıradan bir hasta gibiydi

Ameliyat öncesi ya da sonrasındaki süreçte sizin kendisiyle ilgili nasıl bir izleniminiz oldu?

Bize hiçbir zaman başbakan olduğunu hissettirmedi, ‘Ben başbakanım’ havası yaratmadı. Sıradan bir hasta gibiydi, nazik bir insan imajı bıraktı. Bir sitemine de maruz kalmadık. Kendisini tamamen bize emanet etti. Manevi bir baskı ve strese sokmadı bizi... Ekipteki tüm doktorlar olarak ona hizmet etmekten mutlu olduk.

Tedavi sürecinde neler yaşadınız? Bir anektod anlatmanızı istesem...

Taburcu olacağı gün Fenerbahçe’nin maçı vardı, izlemek istedi. Maç bitiminde aniden hastaneden çıkmaya karar verdi. Aslında o gün de kalacaktı. Onun aniden çıkma kararı alması üzerine ardından ekipteki arkadaşlar ‘Fenerbahçe yenilgisinden dolayı erken çıktı’ diyerek gülüştük.

Ameliyattan sonra söylediklerinize uydu mu?

İyi dinlenmesi dışında herhangi bir tavsiyemiz olmadı. Zaten kendisi de hiçbir zaman zor bir hasta olmadı.

SON VİDEO HABER

Beşar Esed'ın kardeşi işkenceci Mahir Esed'ın evi

Haber Ara