Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Said Nursi enstitüsü kuruluyor

Mardin Artuklu Üniversitesi'nde, yarın başlayacak ve üç gün sürecek olan ‘’Münazarat Ekseninde Kürt Meselesi ve Milliyet Fikri’’ ' Sempozyumda 75 akademisyen Said Nursi'nin 'Kürt Reçetesi'ni masaya yatırılacak. Üniversitede ayrıca, Said Nursi adına enstitü kurmak için proje hazırlandı.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-04-05 11:17:46

Said Nursi enstitüsü kuruluyor
TimeTürk / Haber Merkezi

Çok etnisiteli, çok dilli, çok kültürlü geniş bir coğrafyadan Anadolu sınırlarına çekilmeye zorlandığımız zamanlarda başladı her şey. Coğrafi çekilme, varlığımızda ve kimlik tasavvurumuzda da bir daralmanın başlangıcı oldu.

İmparatorluk bakiyesi topraklarda, tüm enerjimizi fiziksel bekamıza yoğunlaştırmak zorunda kalışımız kendimize ve bizi dört koldan kuşatan Batı medeniyetine bakışımızı kısırlaştırdı. Bediüzzaman Said Nursi, II. Meşrutiyet’ten sonra doğu insanına demokrasinin nimetlerini, kavmiyetçiliğin tehlikelerini anlattı. Mardin Artuklu Üniversitesi,  ‘Münazarat’ derslerini masaya yatırıyor.

Rektör Prof. Serdar Bedii Omay'ın, "Risale-i Nur ve Said Nursi adıyla enstitü kurulması için proje hazırladık. Dosya şu anda senatoda. Prosedür tamamlandıktan sonra resmi başvurumuzu yapacağız. Dosyayı yakında YÖK'e göndereceğiz" sözleri aslında Türkiye’nin değişimin de göstergesi. Rektör Yardımcısı Prof. Kadri Yıldırım da, enstitü hazırlığının gerekçesini, "Toplumun hem maddi hem de manevi kültüründe çok büyük roller oynamış bilim, ilim adamlarının rollerinin toplum tarafından bilinmesini sağlamak. Said Nursi ve eserleri, malesef toplum tarafından arzulanan şekilde bilinmiyor. Bu eksikliğin, üniversitelerin bünyelerinde kurulacak enstitülerle giderilmesinin en sağlıklı yol olduğunu düşünüyoruz" dedi.

Yarın başlayacak olan ve üç gün sürecek olan sempozyumda, 75 akademisyen Said Nursi, eserleri ve Kürt sorununa bakışı konularında sunumlar yapacak. Resmi bir kurumda Said-i Nursi adına düzenlenen geniş kapsamlı ilk toplantıyla ilgili Rektör Yardımcısı Prof. Yıldırım şunları söyledi: "Said Nursi'nin Kürt sorunu çerçevesindeki görüşlerini tartışacağız. Amacımız, Said-i Nursi'nin gerçek kişiliği ve düşüncelerinin ortaya çıkmasına katkıda bulunmaktır. Onun 'Kürt Reçetesi' adlı önemli bir eseri var. Burada çok önemli sosyal ve kültürel projelere yer vermektedir. Onun deyimiyle 'Kürdistan'da kurmayı düşündüğü bir üniversite var; adı da 'Medrese-i Zehra'. Kendisi, burada 3 eğitim dili olmasını istemiş, Arapça, Türkçe ve Kürtçe. Tam da demokratik adımların, Kürt sorununun çözümüne yönelik birtakım görüşlerin yaşama geçtiği bu günlerde, bu eserde ne var ne yok, ortaya çıkarılmalıdır. Herhangi bir provokasyon olmadığı takdirde, üniversiteler bu konuda öncü rol oynamalıdır." Diyor

Gürbüz Aksoy: Diğer üniversitelere de örnek olmalı

Akademik Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Gürbüz Aksoy, sempozyumun diğer üniversitelere de güzel bir örnek oluşturacağına inanıyor. Türkiye’deki 165 üniversitenin her birinin kendi yöresindeki değerleri araştırıp ortaya çıkarması durumunda 165 kitaplık bir kazanım elde edileceğini kaydediyor. Sempozyum başkanlığını da yürüten Aksoy’a göre, Türkiye’yi yitik değerleriyle kucaklaştırma görevini akademik camia üstlenmeli. Bunun sebebini “Akademik zeminler, düşünce zenginliği ve tefekkür derinliği demektir. Gerçeklerin objektif olarak ortaya konulduğu yerlerdir. Bu sebeple akademik çözümlerin her kesimin ortak paydası olma imkânı bulunmaktadır.” sözleriyle açıklıyor. Sempozyumu ortaya çıkaran saiklerden birini, “İçinde bulunduğumuz durum, sadece travmaya maruz kalanların değil, her kesimin görevini yapmasını ve yaşanan acıların ızdırabını duymasını gerektiriyor. Bu sempozyum o ızdırabın bir sonucudur.” cümleleriyle ifade eden Aksoy, Türkiye’nin kendi yerli hafızasına ve buluşlarına evrensel ölçekte bakması ve yerli duruşunu Anadolu’nun vicdanında ve irfanında araması açısından sempozyumun farklı bir başlangıç oluşturacağı kanaatinde.

Doç.Dr. Ahmet Yıldız: Münazarat’ın değeri teslim edilmedi

Sempozyum düzenleme kurulundan siyaset bilimci Doç. Dr. Ahmet Yıldız, Münazarat’ın henüz değeri teslim edilemeyen ve küresel bilgi paylaşım ağına yeterince dâhil olamayan, buna rağmen siyasi düşünce tarihinin klasikleri arasında gösterilmeye değer bir eser olduğunu ifade ediyor. Peki, yüz yıl önce kaleme alınmış bir metnin çözüm adına sunduklarını bugün anlamaya çalışırken, nasıl bir yaklaşım içinde olunmalı? Yıldız’a göre, Münazarat’ı değerlendirirken o zaman kullanılan kavramların bugünkü karşılıklarını doğru koymak, dillendirilen soruların tarihî arka planına nüfuz etmek ve dile getirilen hususların, İslam’ın devlet dini olduğu bir siyasi referansa dayandığını unutmamak çok önemli. Münazarat, dönemin Kürt toplumu için eğitimsizliği en önemli problem olarak işaretliyor ve meseleyi milliyetçi odaklı bir perspektifle tanımlamıyor.

Müfid Yüksel: Ulus devleti Kürtlere özgürlük olarak dayatılıyor

Araştırmacı yazar Müfid Yüksel’e göre, Bediüzzaman Said Nursi’nin Münazarat’ta yaptığı şey, Kürtlerin Osmanlı-İslam toplumu ve İslam medeniyeti içerisindeki onurlu mevkiini yeniden almasını sağlamaktı. Bugünkü seküler Kürt milliyetçiliği ise medeniyet-i kübradan kopup sığ ve dar bir etnik şizofreniye hapsolmayı getiriyor. Bu Türkiye’nin tek parti dönemi resmî ideolojisiyle yaşadığı sıkıntıların benzerini, bunu taklit ederek, Stalinist örgütlenme yapısının da etkisiyle daha acıklı şekilde Kürt halkına yaşatmaktan, onları felakete sürüklemekten başka sonuç getirmez. Yüksel, seküler etnik milliyetçiliğin yirminci yüzyılda büyük trajediler yaşatmış olan ulus devlet modelini Kürtlere tek özgürleşme modeli olarak dayatılmasına karşı. Elbette ki bu geç kalmış ulus-devlet modeli Kürtler arasında taban bulmaz. Ancak Türkiye’yi yönetenlerin de Kürtlerin bu dayatmaya karşı direncini kıracak ve PKK’yı tek seçenek haline getirecek politikalardan uzak durması gerekiyor. Müfid Yüksel, bu sorunda Müslümanlığın asla ıskalanmaması gerektiğini bölge ve Kürtlerin bu anlamda soluksuz bırakılmamasının elzem olduğunu belirtiyor

 Mücahit Bilici: Kürt siyasetinin geleceğinden ümitvarım

New York Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Sosyolog Mücahit Bilici ise Kürt siyasetinin geleceği konusunda ümit var. Bediüzzaman’ın Münazarat’ta Kürtlere, hür olmanın özne olmak anlamına geldiğini, bunun da demokrasi ile mümkün olabileceğini anlattığını ifade ediyor. ‘Milletin hâkimiyeti’ demek olan demokrasiye ulaşmak için önce milletin kendi kimlik bilinciyle var olması gerektiğini düşünen Bilici, bugünkü Kürt siyasetinin bunu sağladığını; ama bu sarhoşluktan da uyanmak zorunda kalacaklarını belirtiyor. Ona göre, bunun yegâne yolu daha fazla demokrasi: “Nasıl hep birlikte Türk milliyetçiliği ve Türk laikliğinin yol açtığı çoraklaşmayı tolere ettik ve bugün tamir etmeye çalışıyoruz, aynı şey Kürtler için de olacak. Kürtlerin milliyetçileri arasında bu karakter kaybı, çoraklaşma bir süre derinleşecek. Milliyetçiliğin sarhoşluğunu sona erdirecek ve Kürtleri uyandıracak yegâne ilaç şu an demokrasidir. Ne kadar gecikirse, Kürtler o kadar çok kaybedilecektir. İslamiyet muhabbet ve uhuvvet için tükenmez bir hazinedir ama demokrasinin yeri ayrı. Demokrasi herkesedir, İslamiyet isteyene.” Demokrasinin İslam kardeşliği için gerekli zemini sağlayacağını düşünen Bilici, Bediüzzaman’ın Meşrutiyet’in ilk yıllarında Kürtlere hitaben sarf ettiği şu sözü hatırlatıyor: “Kürt siyasetinin de suyu ilk başta ufunetli ve bulanık akacaktır. Ama emin olunuz berraklaşacak ve altındaki İslam kardeşliği ışığını gösterecektir.”
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara