PKK'ya Osmanlı böyle ders verdi
Nevruz Bayramını yakıp yıkma gösterilerine dönüştüren PKK yandaşlarına Osmanlı tarihinden ağır bir tokat geldi
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-04-01 22:21:34
İşte o yazı...
Şimdi Nevruz deyince aklımıza kavga gürültü geliyor, eskiden böyle değildi.
Günümüzde Nevruz denince aklımıza kavga, gürültü ve çevreye verilen zarar geliyor. Hâlbuki asırlardan beri Nevruz'u kutlayan atalarımız, ilkbaharın gelişi olarak kutladıkları Nevruz'da hediyeleşip, tatlı yiyerek yeni yıla girerlerdi.
Nevruz, insanlık tarihi boyunca farklı farklı milletler tarafından yeni yılın başlangıcı, ilkbaharın gelişi vs. gibi birçok farklı amaçla törenlerle kutlanmıştır. Osmanlı döneminde de Nevruz önemli bir hadiseydi. Ramazan ve Kurban bayramlarından sonra adeta üçüncü bayram gibi kutlanırdı. Fatih Köse arşiv belgelerine dayanarak hazırladığı "Osmanlı Devleti'nde Nevruz" isimli önemli araştırmasında Osmanlı döneminde Nevruz'la ilgili uygulamaları teferruatlı olarak anlatır.
Mali yılın başlangıcı
18. yüzyılın sonlarından itibaren kullanılmaya başlanan Rumi takvimin yılbaşı mart ayında başlardı. Nitekim bu uygulama Cumhuriyet döneminde de sürmüştür. Osmanlı döneminde verginin yarısı Nevruz'da, kalanı ise güzün başlangıcında alınırdı.
Osmanlı döneminde takvimi müneccimbaşı hazırlardı. Müneccimbaşı hazırladığı takvimi padişaha ve devlet ricaline Nevruz'da takdim ederdi. Devlet adamlarına takvimle birlikte hekimbaşı tarafından hazırlanmış "Nevruziyye" adı verilen bir de macun verilirdi. Bu macunun verilmesinin sebebi o yılın ağız tadıyla geçmesi içindi. Bu macunların hastalıklara iyi geldiği ve cinsel gücü de artırdığına inanılırdı.
Nevruz'un gelişi dolayısıyla dualar edilirdi. Hekimbaşının hazırladığı macunun konulduğu kaselere iliştirilen ve "Nevruziyye kulağı" denen kâğıt etiketlerde dualar yazılıydı. Nevruziyye kulaklarında padişahın ve devlet ricaline Allah'tan sağlık ve afiyet dilenirdi. Nevruziyye kulağında yani yıla tam olarak ne zaman girileceği ve Nevruziyye tatlısının nasıl ve ne kadar yeneceği ile nelere iyi geldiği de yazılırdı.
Ordu ve Nevruz
Sefer mevsiminin başlangıcı kabul edilen Nevruz'un yaklaşmasıyla orduda bir hareketlilik başlardı. Herhangi bir devlete karşı sefere çıkılacağı zaman, askerlerin Nevruz'da Peygamber'in sancağında toplanmaları emredilirdi. Yine Nevruz yaklaşınca herhangi bir saldırıya uğrama ihtimaline karşı kaleler tamir edilirdi.
Yeniçeri ağası Nevruz'da bir ziyafet verirdi. Ziyafete sadrazam başta olmak üzere üst düzey devlet ricali katılırdı. Şarkılar dinlenir ve ağanın hazırlattığı yemekler yenilirdi. Yemeğin sonunda sadrazam yeniçeri ağasına samur bir kürk giydirirdi.
Osmanlı donanmasında gemilerin Nevruz'da denize indirilmesi uğur sayılırdı. Üçüncü Selim denizcilere verilecek elbisenin Nevruz'da teslimini kanunlaştırmıştı.
Nevruz hediyeleri
Nevruz'da verilen hediyelere "Nevruziyye" adı verilirdi. Sadrazam, vezirler ve valiler padişaha Nevruz'da hediyeler takdim ederlerdi. Sadrazam padişaha iyi donatılmış bir at hediye ederdi. Padişah da Nevruz'da saray görevlilerine ihsanda bulunurdu.
Şairler de baharın ve yeni yılın başlangıcıyla ilgili dönemin devlet adamlarına ithafen "Nevruziyye" adı verilen şiirler yazarlardı. Bu şiirlerde Nevruz gününün özelliklerine vurgu yapılırdı.
Nevruz fetvası
Eskiden her şeyi fetva alarak yapardık. Pırasa yiyelim mi, kına sürülebilir mi, bayıldım, orucum bozuldu mu? Bu şekilde binlerce konu müftülere ve şeyhülislâmlara sorulur, onların vereceği fetvaya göre hareket edilirdi. Kanuni Sultan Süleyman'ın meşhur Şeyhülislâmı Ebussuud Efendi'ye Nevruz'la ilgili ilginç bir soru sorulmuş, şeyhülislam da buna ilginç bir cevap vermişti.
Soru: Nevruz günü Müslüman bir erkek güzel elbiselerini giyip, yiyip içse, yâranlarıyla kırlara gitse günah olur mu?
Cevap: Günah olmaz. Çünkü Nevruz Mecusî âdeti değil, örfte olan bir âdettir.
Yeni gün
Nevruz yeni manasına gelen "nev" kelimesi ile gün anlamına gelen "ruz" kelimesinin birleşiminden meydana gelen Farsça bir kelimedir. Nevruz güneşin Hamel (Koç) gününe girdiği gündür.
Cem'den Cemşid'e
İran efsanelerine göre Nevruz, efsanevi hükümdar Cem zamanında ortaya çıkmıştır. Cem bir gün tahtında oturup, şarap içerken üzerine güneşin vurmasıyla mücevherler parlamış, halk bunun üzerine hükümdarlarına Işıklı Cem (Cemşid) o güne de Nevruz adını vermiştir.
Kraliçeden daha fazla olmasın diye İrlanda'ya bağış miktarımızı kısıtladılar
Kitap Yayınevi birbirinden ilginç seyahatnameler yayınlıyor. Son yayınladıkları İngiliz Henry Christmast'ın "İstanbul ve Ege Yollarında" isimli eseri seyyahın 1851'de İstanbul, İzmir Efes, Bergama, Salihli, Alaşehir, Denizli ve Akhisar'a yaptığı ilginç seyahat hatıralarının yanı sıra ilginç bir bilgiyi de ihtiva ediyor. Bir süre önce Osmanlılar'ın 19. yüzyılda İrlanda'daki kıtlığa yardım etmediği yönündeki iddiaları bizzat İrlandalılar'ın teşekkür belgeleriyle çürütmüştük. Henry Christmast, İrlanda'ya Osmanlı yardımını doğruladığı gibi şöyle ilginç bir ayrıntı da veriyor:
"Birkaç anekdot Sultan Abdülmecid'in kişiliğini doğru biçimde aydınlatacaktır. İrlanda'daki kıtlık yılında sultan bu mutsuz ülkedeki sıkıntıdan haberdar olur, İngiliz büyükelçisine derhal yardım etmek arzusunda olduğunu bildirir ve büyük miktarda yardım teklif eder. Kendisine, yardımın miktarını kraliçenin yaptığı bağış kadarıyla sınırlandırmanın doğru olacağı, bu yüzden majestelerinden daha fazlasının alınamayacağı ima edilir. Büyükelçinin çözümünü sorgusuz sualsiz uygun bulup kabul eder ve hayırsever duygudaşlık ifadeleriyle kabul gören en yüksek bağışı gönderir."
SON VİDEO HABER
Haber Ara