Ümmetin derdi ile dertlenen yürek; Adem Özköse
Facebook’taki sayfasında 6 Mart’ta “Çocukların Öldürüldüğü Dünyada Biz Yaşamasak Da Olur” yazısını paylaşmıştı.’
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-03-20 12:16:06
Adem kardeşime muhabbetim Vakit Gazetesindeki dış haberleri, daha sonrada Gerçek Hayat dergisindeki röportajlarıyla gelişti. Özellikle sonradan hidayete erenlerle yaptığı röportajlar yayımlandıkça Adem kardeşime olan muhabbetim daha da arttı. O röportajlarda en fazla ilgimi çeken şey, hidayete eren kardeşlerimizin İslama girdikten sonra, İslami ilimleri ve arapçayı öğrenme çabalarıydı. Vatanlarını, o rahat hayatlarını bırakarak dilini bilmedikleri, tanımadıkları ülkelere gitmeleri beni çok etkilemişti.Onların bu davranışları bende çocuklarıma yerinde arapçayı öğretme isteği oluşturdu. Sonrasında çocuklarımın Arapça öğrenmesi için ailemle Şam’a gittiğimde Adem kardeşimle daha geniş bir tanışma ve konuşma imkanı bulduk.
Suriye’deki iki Türk gazeteciden dört gündür haber alınamadığını ve isimlerininde Adem Özköse ve Hamit Coşkun olduğunu duyduğumda açıkçası pek şaşırmadım. İçimden ‘Adem gider’ dedim çünkü facebook’daki sayfasında 6 Mart’ta ‘Çocukların Öldürüldüğü Dünyada Biz Yaşamasakta Olur’ yazısını paylaşmıştı. Suriye’deki olaylar başladı başlayalı Adem’in meselesi Esed rejiminin Suriye’lilere yaptığı katliamlar oldu.
Daha sonra internette gazetecilerden haber alınamadığını okuyunca Adem’in hayali gözlerimde canlandı, ağlamamak içten bile değildi. Adem’den haber alabilmek için yakın arkadaşlarını ararkende yutkuna yutkuna gözyaşlarıyla durumunu ancak sorabildim. Suriye’deki olaylar başlamadan birkaç hafta önce Adem ile Suriye’deki evinde konuştuğumuzda Güney Amerika’ya gitmeyi düşündüğünü çünkü orada İslamın çok hızlı yayıldığını ve Türkiyedeki müslümanların Güney Amerika’daki müslümanlardan haberdar olmadıklarını söylüyor ve Güney Amerika’daki kardeşlerimiz hakkında milletimizi bilinçlendirmek gerektiğini söylüyordu. Güney Amerika üzerine geniş okumalar yaptığını, Türkiye’den Şam’a gelenlerden ise Güney Amerika ile ilgili kitap sipariş ettiğini söylemişti. Ama Suriye’deki olaylar patlak verdikten sonra bu projesini bir kenera bırakarak Suriye üzerine yoğunlaşmıştı.
Adem , bir gazeteci olmanın ötesinde misyon sahibi bir mücahit; katıksız, samimi bir müslümandır. Adem’i tanıyanlar, samimi, heyecanlı, davaya adanmışlığını bakışlarından çok rahat anlar…
İsmet Özel, Münacaat’ında :’Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi/taşınacak suyu göster, kırılacak odunu…’Adem kardeşim bize ne yapsak dedirtmemek için devamlı ümmetin derdiyle dertlenen, ateş düştüğü yeri yakar değilde; ateş nereye düşerse düşsün beni yakar düsturuyla hareket eden dertli bir kardeşimizdir…
Adem bana 1990’lı yıllarda İslami gençlikteki heyecanımızı anımsatır. Necip Fazıl’ın;’Kim var denildiğinde, sağına ve soluna bakınmadan ben varım diyecek bir gençlik…’diye tarif ettiği bir gençtir.
Görüşmelerimizde devamlı ümmetin derdinden bahseder,bir çözüm derdi, bir çözüm…
1990’larda kendimize örnek aldığımız bir çok dava adamları vardı;İmam-ı Rabbani,Hikmetyar, Ahmet Şah Mesut, Abdullah Azzam, Cehar Dudayev, Şamil Basayev, Aliye İzzet Begoviç, Necmettin Erbakan, Recep Tayyip Erdoğan, Halil İbrahim Çelik, Adnan Demirtürk, Abbas Medeni, Raşit el Gannuşi, Hasan Turabi…Ama günümüzde bunların çoğu rahmeti rahmana kavuştu(Allah onlardan razı olsun) bazılarıda reel politiğe kendini kaptırdı. Günümüzde bu dava adamlığı misyonunu yüklenen nadir insanlardan biride Adem kardeşimiz.
Geçenlerde oğluma büyüyünce ne olmak istediğini sorduğumda bana verdiği cevap bir baba olarak beni çok memnun etti:’Adem amca gibi olacağım’ demişti. Günümüz gençliğide Adem’i tanısa da kendilerine idol olarak seçse diye düşündüm .
Sezai Karakoç’un:’’…Bütün şiirimde söylediğim sensin/Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin…”mısralarındaki gibi Adem’inde hayatında bütün söylediği, dediği, Leylası hep ümmetin acısıydı. Şam’daki bir mescitte Pat ani’li bir genç ile konuşurken:’’Patani’yi kurtaracak olan sensin…’’derken, Şam’a eğitim için gelen gençlere sohbetinde ümmetin derdi ile dertlenmelerini anlatırdı. Filistinli şehit ailesi ziyaretini anlattığında kaygısı ümmetti. Şam’daki yapılan zulümlere dayanamayıp gidiş nedeni de Suriye’li kardeşlerimizin acısını dünyaya nasıl duyurma amacı olduğuna şüphe yok. Adem’deki sinerjiyi Türkiye deki gençlere aşılayabilsek , hem Türkiye’nin hem de ümmetin bu zelil durumuna çözüm bulabiliriz.Rahmetli Erbakan hocanın;’’Sizden heyecan istiyorum.Filistin’de öldürülen küçük çocuklar için,Ankara’da ailesine ekmek götürmek için yalın ayak arabanın arkasında koşan çocuk için, heyecan istiyorum , heyecan ,heyecan…’’ dediği o heyecanı ve derdi Adem kardeşimde görüyorum.
Dua müminin en büyük silahıdır..Bize düşen onların Esed rejiminden kurtulmaları için bolca dua etmek, devletimizin üzerine düşense bu iki Türk gazetecimizi kurtarmak için girişimlerini hızlandırmasıdır. Adem ve Hamit kardeşlerimiz inşaallah en kısa zamanda aramıza dönerde ümmet duyarlılığımızı yeniden canlandırırlar…
Haber Ara