Bundan iyisi Şam'da demokrasi mi?
Nasuhi Güngör yazdı:
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-03-16 08:16:25
Önceki akşam TGRT Haber’de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’yla birlikteydik. Yayın öncesinde hem Davutoğlu’na, hem de bizlere ulaşan en önemli soru, Suriye’deki kayıp meslektaşlarımızla ilgiliydi. Adem Özköse ve Hamit Coşkun’un durumuyla yakından ilgilendiklerini belirtti Bakan Davutoğlu. Bugün şu sıralarda iki meslektaşımızın Suriye istihbaratının elinde olduğuna dair yarı resmi bir bilgi geldi. Umud ederiz bir an önce sağ salim sevdikleriyle beraber olurlar.
Konuk Ahmet Davutoğlu olunca, sohbetin merkezini Suriye oluşturdu elbette. İzleyenler için tekrar olmasın, sadece birkaç önemli vurgusunu aktarmakla yetineceğim. Öncelikle Suriye’de referandum ve seçim gibi adımların artık süreci geriye çeviremeyeceğini vurguladı. Ardından Türkiye’nin Suriye konusunda herhangi bir gücün ya da ülkenin tezini değil, kendi inandığını yaptığını ve yapacağını ifade etti.
Ahmet Davutoğlu, geçiş sürecinin sağlanması için, Suriye içinden tarafsız bir aktörün güvenliği üstlenmesinin gerektiğini, Esad yönetiminin inandırıcılığını tamamen yitirdiğini de sözlerine ekledi.
Göç dalgası ve tampon bölge
Suriye’den Türkiye’ye kaçışlar giderek hızlanıyor. Muhtemeldir ki daha da hızlanacak. Şimdilik gelenleri kamplarda barındırmak ya da sınıra yakın bölgelerde tutabilmek mümkün görünüyor. Ancak sayı arttıkça bu imkansız hale gelecek ve başından itibaren fısıltıyla konuşulan ihtimal gerçekleşecek. Nitekim Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ‘tampon bölge’ ihtimali üzerinde durduklarını ifade etti.
Bu tür süreçlerin yabancısı
değiliz. Uzunca anlatmayla gerek yok, Irak’la ilgili gelişmeler de üç aşağı beş yukarı aynı şekilde başlamıştı. Belki en önemli fark, Suriye’nin Türkiye sınırına yakın bölgelerinde, Irak’takine benzer bir yapının olmayışı. Bugün Bölgesel Kürt Yönetimi olarak Irak’ın kuzeyine hakim olan gücün, uzunca bir süre uluslararası şemsiye altında nasıl şekillendiğini hemen çoğumuz hatırlıyoruz.
Suriye’nin kuzeyinde, hatta şu günlerde yaygın biçimde kullanılan şekliyle Kuzey Suriye’de nasıl bir nüfus yapısı var, kimler etkin. Yakın bir gelecekte bu bölgede ne gibi hesaplar şekillenecek, bunun temel aktörleri kim olacak, sorularına geç kalmış olsak bile cevap aramanın vaktidir. Karşımıza çıkan ilk başlığın ‘Suriye Kürtleri’ olacağını unutmadan elbette.
Esad gitsin ama
Elbette bugünler gelip geçecek. Hiçbir zalimin yaptığı da yanına kalmayacak. Beşer Esad ve muhtemelen etrafındaki çete iktidardan gidecek. Buna kimsenin, en azından benim bir itirazım yok. Ancak Esad’n gidişini ‘muhteşem bir final’ gibi görmek/göstermek isteyenlere şimdiden bazı uyarılarda bulunmakta yarar var.
Saddam Hüseyin sonrası Irak, Muammer Kaddafi sonrası Libya ya da benzeri tüm örnekler bize gösterdi ki, bir diktatörün gitmesi tek başına bir şey ifade etmiyor. Aksine, eğer orada başka hesaplar varsa, daha fazla kan dökülüyor, istikrar ve barışın adını anmak bile mümkün olmuyor.
Türkiye’yi ‘Hadi daha aktif ol, bu işi çöz’ diye sahaya sürmek isteyenler, kuşkunuz olmasın Şam’da bir demokratik iktidarın olup olmamasıyla zerre kadar meşgul değiller. Kendimizi aldatmayalım. ‘Bundan iyisi Şam’da demokrasi’ türküsü söyleyenlerin niyetiyle Türkiye’nin duruşu asla aynı olamaz.
Çok doğru bur yaklaşımla Ankara, Şam’ın kendi değişim sürecini yönetmesini istedi bugüne kadar. Arap Baharı tablosunda yer alan her ülke için aynı tezi savundu. Uluslararası müdahalenin sihirli değnek değil, bir başka zalim sopası olduğunu çok iyi bildiği için.
Esad gitsin, tarihe gömülsün, eyvallah. Ama sonra ne olacağını tasavvur etmeden bunu söylemek değer taşımıyor.
SON VİDEO HABER
Haber Ara