‘Zorbalıkla geleni demokrasiyle gönderiyoruz’
Başbakan Erdoğan, 4+4+4 eğitim sistemiyle ilgili olarak ‘Zorbalıkla gelen kesintisiz eğitimi millet iradesiyle Meclis'te düzeltiyoruz. Bunu demokrasi ile ortadan kaldırıyoruz’ dedi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-03-15 17:00:06
2012 Yılı Rekabet Raporu'nun hazırlanmasında, sunumunda ve değerlendirilmesinde emeği geçenlere de teşekkür eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: "Ülke olarak, millet olarak, yaklaşık 200 yıldır, son derece sancılı, münakaşalı bir modernleşme ve Batılılaşma süreci yaşıyoruz. Biz, büyük bir medeniyet inşa etmiş, kadim, yani eski ve köklü medeniyete sahip bir milletiz.
Ülkemizin, dünyadaki değişim karşısında, ekonomik, sosyal ve siyasal olarak gerilemeye başladığı dönemlerde, aydınlarımız, siyasetçilerimiz temel bir soruyu gündeme taşıdılar. Dünyadaki değişimi taklit mi edeceğiz; yoksa, kendi öz dinamiklerimizle, kendi tecrübelerimizle, kendi birikimimizle mi bir değişimi başaracağız? Evrensel değerler ile yerel değerleri nasıl harmanlayacağız, dünyanın gerçekleriyle ülkemizin gerçeklerini bir arada nasıl gözeteceğiz? İçe kapanmak ile dünyaya açılmak arasındaki doğru çizgiyi nasıl üreteceğiz? Bunun çok tartışması yapıldı, bugün hala da bu tartışma yapılıyor.
Sınırsız bir batı hayranlığı içinde, batının her şeyini, hatta inançlarını dahi ithal etmeyi ve bu şekilde ilerlemeyi savunanlar oldu bu ülkede. Batı'yı taklit ederek, kopyalayarak ilerleme ve modernleşme modelleri sunanlar oldu."
"Taklitçi, her zaman aslının gerisindedir"
Merhum Mehmet Akif Ersoy gibi, batının fennini ve tekniğini almayı, bir kısım ahlaki anlayışlarını reddetmeyi savunanlar olduğunu belirten Erdoğan, bu tarz bir modernleşmenin ve ilerlemenin, medeniyetimizin temelleriyle, ruhuyla uyuşmayacağını, başarı getiremeyeceğini savunanlar olduğunu dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Gerçekten sancılı bir 200 yıl yaşadık. Toplumsal dokumuzla, medeniyetimizin ilkeleriyle bağdaşmayan, uyuşmayan konularda bugün bile ciddi rahatsızlıklar yaşanıyor. Öte yandan, medeniyetimizden neşet ettiği halde, insan hakları gibi, temel hak ve hürriyetler gibi konularda, belli kesimler tarafından direnç sergilenebiliyor. 200 yıllık tecrübe bize şunu gösterdi; değişimin kalıcı ve kapsamlı bir şekilde hayata geçmesi, toplumsal yapı tarafından özümsenmesiyle mümkündür. Dış dinamiklerle iç dinamiklerin kesiştiği, toplumun kabul ettiği, ittifak ettiği oranda kalıcı değişimler gerçekleşebiliyor. Sadece taklit ederek, kopyalayarak, ithal ederek başarıyı yakalamamız mümkün değil. Mukallit, yani taklitçi, her zaman aslının gerisindedir; aslının sadece iyi bir kopyası olmaya mahkumdur. Kanunları bire bir kopyalayıp, topluma dayattığınızda, orada başarı sağlanmıyor ve sağlanamadı. Modern dünyanın kurumlarını, yaşam tarzını, sistemlerini bire bir kopyalayıp ülkeye dayattığınızda, orada başarı sağlanmıyor ve sağlanamadı."
"Beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak"
Bugün her evde, her aile ferdinin ikişer cep telefonu varken, hayatında hiç alo dememiş hatırı sayılır bir kitle bulunduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, 4 bin-5 bin hacimli motorlarla, 2-3 araba sahibi olanların, her gün yoksulların, evsizlerin, açların arasından geçip işlerine ve alışveriş merkezlerine gittiklerini dile getirdi. Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: "Bu sürdürülebilir değildir. Dünya, böyle bir hırsı, böyle bir sınırsız tüketim çılgınlığını daha uzun süre devam ettiremez. Nitekim bugün de işte bunun öncü sarsıntılarını yaşıyoruz... Yunanistan'da, İspanya'da, Portekiz'de, İtalya'da, Amerika'da bunun öncü şokları yaşandı, yaşanıyor. Zenginin, varlıklının güçlü olduğu, güçlünün, gücünü zayıfları ezmekten elde ettiği bir sistem, adil bir sistem olamaz. Enerjiyi, gıdayı, suyu, yeraltı kaynaklarını daha fazla tüketme hırsının, bugün yaşadığımız tüm savaşların, çatışmaların, terörün, göçün, kirlenmenin, çevre felaketinin sebebi olduğunu da artık görmek zorundayız. İşte Fransa ne diyor? 'Göçmenleri dışarı atacağım' diyor. 'En az yarısını göndereceğim' diyor. Halbuki mensubu olduğu AB de, eğer AB bir kurallar bütünüyse tam aksine böyle bir fırsat, böyle bir imkan vermiyor. Ama şu anda geldiği nokta nedir? Dayanamıyorlar, altından kalkamıyor ve bahaneyi orada buluyor. O meşhur Kızılderili atasözünü de burada bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum...'Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak'... Mesele bu. Dünya yaşanamaz bir yer haline gelmeden, bütün insanlığın, paranın yenilebilir bir şey olmadığını anlaması, görmesi ve tedbirlerini de buna göre acilen uygulaması gerekiyor."
"İthal enerji nedeniyle artan cari açık uluslararası rekabet gücümüzü doğrudan etkiliyor"
Başbakan Erdoğan, ithal edilen enerji nedeniyle artan cari açığın Türkiye'nin uluslararası rekabet gücünü doğrudan etkilediğine işaret ederek, Türkiye'nin enerji kaynakları, yeraltı zenginlikleri noktasında zengin ve uluslararası rekabette bu zenginlikle öne çıkabilecek bir ülke olmadığını dile getirdi.
Türkiye'nin uluslararası rekabet gücünü çok ciddi oranda etkileyen başka bir kaynağa, genç, dinamik bir nüfusa sahip olduğunu belirten Erdoğan, dünya nüfusu hızla yaşlanırken, gelişmiş ekonomiler genç nüfus sıkıntısı çekerken, Türkiye'nin genç ve dinamik nüfusuyla çok önemli bir potansiyeli elinde tuttuğuna dikkati çekti.
Genç nüfusun "ne iş olsa yaparım" diyen bir kitle olması halinde hiçbir anlam ifade etmeyeceğini belirten Erdoğan, "Biz, eğitimli, birikimli, donanımlı, çağı yakından takip eden, çağın ihtiyaçlarına cevap veren bir nesli yetiştirmek zorundayız. Eğitimli bir genç nüfus, bizi her alanda zirveye taşıyacaktır ve taşıyor. Bunu gördüğümüz için, Türkiye'nin rekabet gücünü eğitimin yükselteceğine inandığımız için, eğitimi biz 9 yıldır en önemli alan olarak görüyor ve en büyük yatırımları da bu alanda gerçekleştiriyoruz" dedi.
"Putin de 3 çocuk meselesi üzerinde durdu"
Erdoğan, gittiği yerlerde, toplantılarda her zaman 3 çocuk istediğini anımsatarak, "Bunu şu andaki ekonomik tablomuza göre söylüyorum, bunu inanarak söylüyorum. Eğer biz bunu yakalayamazsak 2037-2038 de yaşlı bir nüfusa sahip olacağız ki bu ekonomik alanda bizi tehdit eden önemli bir unsurdur ve bugün konuştuklarımızı o gün konuşamayacağız" diye konuştu.
G-20 toplantısında dönemin Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev'e, 3 çocuk konusunu anlattığını ifade eden Başbakan Erdoğan, "Dönüşünde baktım bir teşvik çalışması yapmışlar ve orada da en az 3 çocuk kampanyasını başlattılar. İlginçtir seçim kampanyasında Sayın Putin de bunu kullandı. O da 3 çocuk meselesi üzerinde durdu. Çünkü ciddi manada Rusya'da nüfus yaşlanmaya başladı" ifadelerini kullandı.
Millet iradesiyle Meclis'te düzeltiyoruz
4+4+4 düzenlenmesi tartışmalarına tepki gösteren Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: ''Bugün eğitim sisteminde yaptığımız reform, tekrar ediyorum, ideolojik değil, pedagojik bir reformdur. Yaptığımız düzenleme, Türkiye'nin ihtiyaçlarını, eğitimin ve ekonominin ihtiyaçlarını gözeten, modern, büyüyen Türkiye'ye denk düşen bir düzenlemedir. Kesintisiz eğitimi getirenler, kesintisiz eğitime destek verenler nasıl bu ülkeye yazık ettilerse bugün kademeli eğitime karşı çıkanlar da aynı mantıkla hareket ediyorlar. Şunu herkes bilsin, affınıza sığınıyorum, zorbalıkla gelen bir düzenlemeyi, biz demokrasiyle ortadan kaldırıyoruz. Topla, tankla gelen, Sincan'da yürüyen tanklarla gelen bir uygulamayı, biz millet iradesiyle Meclis'te düzeltiyoruz."
KILIÇDAROĞLU'NA MEVLANALI CEVAP
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'kesintisiz eğitimin faydası olmayacağı' şeklindeki sözlerine de cevap veren Başbakan Erdoğan, "Mevlana'nın bir sözü var. Mevlana diyor ki, 'gözlerini parmaklarınla kapat, dünyada hiçbirşeyi görmezsin. Sen görmüyorsun diye bu alem yok değildir. Biliyorsunuz deve kuşunun da sorunu bu dur zaten. Başını kuma görer, o kimseyi göremediği için kimsenin de onu görmediğini zanneder" diye konuştu.
Kaynak: AA
Haber Ara