Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Haşimi: Kuzey Irak'tan gitme planım yok

CNN TÜRK, Bağdat’a dönemeyen, hakkındaki tutuklama nedeniyle Kuzey Irak’a sığınan Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi ile kaldığı yerde görüştü.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-03-10 21:01:48

Haşimi: Kuzey Irak'tan gitme planım yok


Deniz: Sayın Haşimi, çok çok teşekkürler bizi ağırladığınız için, ben bu röportaj için teşekkür ediyorum.

Haşimi: Sizler de hoşgeldiniz.

Deniz: Öncelikle şöyle başlayalım, Erbil'de ne kadar süre daha kalacaksınız?

Haşimi: Şimdi bu davanın ilerleyişine bağlı. İlerleme hızına bağlı. Şu anda 3 Mayıs'ta yapılacak davanın duruşması ve 3 Mayıs'a kadar da şimdiye kadar yoksun bırakıldığım meşru haklarımı kullanmak için elimden geleni yaptım. Ama bu haklarımdan hep şimdiye kadar yoksun bırakıldım. Avukatlarım hep marjinalize edildi. Irak Anayasası'na göre de hareket edilmedi.

Deniz: Peki siz duruşmaya gidecek misiniz?

Haşimi: Eğer yargı sistemi Bağdat konusunda ısrarlı olursa, tabii ki Bağdat'a gitmeyeceğim ama başka yere gitmeye hazırım. Zaten Kuzey Irak'ta, Kerkük mahkemelerinde davanın yapılmasını önermiştim. Bu benim meşru hakkım ama bu meşru haktan yoksun bırakılıyorum. Dün avukatlarım bir kez daha başvuruda bulundu davanın Bağdat'tan Kerkük'e nakledilmesi için, taşınması için. Ama olumlu bakmıyorum.

Deniz: İyimser değilsiniz yani?

Haşimi: Çünkü hiçbir işbirliği yapılmıyor.

Deniz: Türkiye'ye gelmeyi planlıyor musunuz? Çünkü pek çok söylenti var bu konuda. Türkiye'ye gelmek gibi bir planınız var mı?

Haşimi: Aslında gerek yok böyle bir şeye şimdilik. Şimdi Kuzey Irak'tayım. Burası Irak'ın bir parçası, halen şu anda Irak'ın Cumhurbaşkanı Yardımcısı sıfatını taşıyorum, bu sıfatla burada bulunuyorum. Bölgesel Kürt Yönetimi liderleri özellikle de kardeşim sayın Mesut Barzani çok misafirperver bir şekilde davrandı, tüm desteğini verdi. Dolayısıyla burada kalmaktan memnunum. Ta ki Kürdistan artık bu durumu tolare edemeyeceğiz deyinceye kadar, ama böyle bir şey olmaz herhalde. Dolayısıyla burada kalmayı planlıyorum. Başka bir yere gitmek gibi bir planım yok. .

Deniz: Herşey peki yolunda mı? İstediğiniz herşeyi yapabiliyor musunuz?

Haşimi: Evet. Bütün özgürlüğüme herhangi bir kısıtlama herhangi bir sınırlama olmadan özgürlüğümü kullanabiliyorum ama böyle bir dava var bana karşı ve Bağdat'taki korumalarımın hepsi gözaltına alındı, tutuklandı, çalışanlarım aynı şekilde, bazıları tutuklandı. Bağdat'tan başka yerlere gittiler, kaçtılar. Yani bir başbakan bir cumhurbaşkan yardımcısını hedef alıyor. Bir başbakan, anayasaya dayanarak verilen dokunulmazlığa rağmen, cumhurbaşkanı yardımcısını hedef alıyor.

Deniz: Biraz da burada Kürtlerin misafirperverliğinin nedenlerinden bahsetmek gerekir ama Türkiye ile ilgili bir soru daha sormak istiyorum. Krizden hemen sonra sizin aslında Türkiye'ye gelebileceğiniz konuşulmuştu. Türkiye'ye gitmeye hazırlandığınız, hatta uçakların hazırlandığı şeklinde iddialar vardı. Kriz patlak verdikten sonra, Türkiye'ye gelmeyi planlıyor muydunuz?

Haşimi: Hayır. Şunu tabii söylemem lazım. İlk telefon görüşmemi kardeşim Dışişleri Bakanı sayın Ahmet Davutoğlu ile gerçekleştirmiştim. Başka bir yere gitmek gibi bir planım yoktu. Kendisi de Irak'ta kalmam için teşvik etti.
Bağdat'tan Süleymaniye'ye getirdi uçak beni. Çünkü Süleymaniye'de Cumhurbaşkanı Talabani ile görüşmeye gelmiştim. Başka bir yere gitmek gibi bir planım yoktu.

Deniz: Mesut Barzani benim kardeşim dediniz ama neden acaba size kucak açıyorlar. Sunni bir siyasetçisiniz. Neden böyle bir şey yapıyorlar? Acaba onlar da aynı bir tehditle ileride karşı karşıya kalacaklarından mı endişe ediyorlar? Yoksa bir güç gösterisi mi merkezi hükümete karşı?

Haşimi: Şimdi ben kardeşim Mesut Barzani'den duyduklarımı anlatacağım. Bana şöyle demişti: Sayın Haşimi öncelikle, biz sizin masum olduğunuzu ve sizin korumalarınız belki bir ya da iki kişi bu işin içinde yeralmış olabilir ama biz sizi çok iyi tanıyoruz biliyoruz, masum olduğunuzu biliyoruz ve size bir belge verebiliriz masumiyetinizle ilgili.
Birincisi bu, ikinci nokta, bir adaletsizlik var sizin davanızda ve bu adaletsizlik karşısında size destek vereceğiz, eğer bunu yapmazsak, biz de sizden sonra hedef alınabiliriz.
Ve sizi şimdi korumak, destek vermek, sizin arkanızda durmak demek, kendimize destek olmak demek. Biz bütün siyasi süreci korumaya çalışıyoruz dediler. Eğer bu komplonun bu şekilde devam etmesine izin verirsek, siz mağdur olacaksınız ve bir sonraki hedef de biz olacağız demişti kendisi bana. Eğer bir cumhurbaşkan yardımcısı için bir dokunulmazlık olmazsa, Bölgesel Kürt Yönetimi liderleri için Bağdat'a gittiklerinde ulusal konferans için, onlar nasıl dokunulmaz olacaklar? Dolayısıyla bazı ilkeler var siyasi sürece ilişkin. Ve bütün siyasilerin onuruna dair benimsenmesi gereken ilkeler var ve bunlar da sizi korumaya, itiyor demişti.
Deniz: Siz Irak'taki krizin merkezinde yeralıyorsunuz. Maliki, Erbil Protokolünü uygulamadı, Kürtlerin de bu konudan memnun olmadığını biliyoruz. El Irakiye grubunun hükümetten çekilip geri dönme kararı aldığını biliyoruz. Bazılarına göre ulusal konferans önce böyle bir adım hataydı ve Maliki'nin elini güçlendirdi diyor. Erken atılan bir adım mıydı El Irakiye'nin hükümetten çekilmesi?

Haşimi: Aslında bazı şeyler karıştırılıyor. El Irakiye sağlıklı koşullar içerisinde yeralmıyordu. Siyasetçiler için bir maliyet yarar hesabı yapılması lazım böylesi durumlarda. Yani kabineden çekilmiyorlar, oturumlardan katılımlarını çekiyorlar. Şimdi bu anlaşılır bir şey. Parlementoda katılımın askıya alınması da anlaşılır bir şey. İki önemli çok önemli yasa parlamentoda tartışmaya sunulana kadar. Bunlardan biri af diğeri bütçe yasası. El Irakiye bu iki önemli yasayı siyasi platformuna yerleştirdi.
Dolayısıyla biz kendimizi çok önemli bir pozisyonda görüyoruz. Yani parlamento oturumunun dışında yeralıyoruz ama aynı zamanda af yasası çok çok önemli.
Bu yüzden de katılımımızı geçici olarak yeniden başlatma kararı aldık. Ama
katılımı tabii ki durduramadık ama şunu söylemem lazım, yavaş yavaş bizim kontrolümüzden, denetimimizden çıkmaya başladı. Ve katılımı yeniden başlattık. Evet bazı soru işaretleri olabilir neler yaşandığına dair, karardan bazıları mutlu olmayabilir, ya da işlerin bu şekilde gelişmesinden bazıları memnun olmayabilir, ama biz pek çok siyasi ders çıkardık bu yaşananlardan.

Deniz: Mesut Barzani bir konferans düzenlemeyi planlıyor. Ama tarih belli değil, yer de belli değil, kimse de nerede yapılacağını bilmiyor bu konferansın. Siz bu konferansın Erbil'de yapılması konusunda ısrarlı mısınız?

Haşimi: Yer ve tarih çok önemli meseleler değil, yani tartışılabilir ama burada asıl mesele asıl sorun nasıl bir gündem ortaya koyacağımız, siyasetçilerimizin önüne nasıl bir gündem koyacağımız çok önemli bu ulusal konferansta.
Ve ne gibi başarılı unsurlar, teminatlar ve garantiler sunulmalı bu konferansın öncesinde. Şu anda 3 önemli konu var çözüme kavuşturulması gereken, ulusal konferans başlamadan önce: El Haşimi, El Mutlak davası ve bir de inanılmaz gelişme kitlesel olarak El Irakiye üyelerinin mensuplarının gözaltına alınması. Bu üç mesele çok kritik. Bunların çözülmesi lazım, ulusal konferansa gidilmeden önce. Bu El Irakiye'nin gündemini yansıtıyor. Ve Kürdistan ittifakından da destek görüyor. Ve ulusal ittifaktansa muhalefet var. Dolayısıyla asıl tartışılan konu bu.
Ulusal konferansın daha sonraya yani Mart ayı sonundaki Arap Ligi zirvesinden sonraya atılması konusunda baskılar var. Ama şu an Irak siyasi bir ikilem içerisinde. İki seçeneğimiz var önümüzde: Ya siyasi süreci doğru yöne taşıyacağız ve yeni bir demokrasiyi yavaş yavaş inşa edeceğiz böyle bir süreç sonunda ya da otokratik bir rejime doğru gideceğiz. Siyasi sürecin şimdi doğru yönden yanlış yöne doğru kaydığını görüyoruz.

Deniz: Peki. Tartışılması gereken başka konulara odaklanmak gerekir dediniz ama yer ve zamanın belirlenmesi sorunu bile daha aşılamadı. Siz eğer, "tüm taraflar yer ve tarih konusunda mutabık kaldık, konferans Bağdat'ta olacak bir temsilci gönderin" derlerse gönderecek misiniz?

Haşimi: Öncelikle bir hükümetin, bir cumhurbaşkan yardımcısına düzenli olarak koruma verip vermeyeceğine bağlı. Bütün korumalarımız ya kaçtı ya da gözaltına alındı. Şu anda herhangi bir koruma sözkonusu değil ve hükümet bu konuda güvence sağlamadan da, sağlayana kadar, aynı düzeyde, aynı standartta diğer siyasilere sağlanan koruma sağlanırsa, olabilir ama bu sağlanmadan bu konunun değerlendirilmesi çok zor olacak.

Deniz: Biraz da diğer ülkelerin tutumundan bahsetmek istiyorum.. Öncelikle siz Maliki ve Recep Tayyip Erdoğan arasındaki gerilimi nasıl takip ettiniz? Çünkü sert açıklamalar vardı her iki taraftan da. Türkiye'nin Maliki'nin dediği gibi Irak'ın içişlerine karıştığını düşünüyor musunuz?

Haşimi: Öncelikle her iki ülkenin de sağlıklı, dostane ilişkilere sahip olmasını beklerim. Bu beni çok memnun eder. Yani eğer her iki lider de normal ilişkilerini sağlayabilirse, ton daha dostça olursa çok mutlu olurum. Yani sert açıklamalar yerine, dostane bir ton yakalanmasından ben de memnun olurum. Daha önce de söyledim bunu, kardeşim Erdoğan'ın böyle bir ton kullanmasını anlıyorum çünkü öfkelenmişti Maliki'nin empoze ettiği bu koşullar sebebiyle. Ve Sayın Erdoğan ile de krizden 2 ay önce konuşmuştuk.

Deniz: Son konuşmanız mı olmuştu?

Haşimi: Evet. Son görüşmemiz olmuştu Ankara'da biraraya geldiğimizde ve durumunuz nedir diye sormuştu, ben de anlatmıştım. Gittikçe zorlaştığını söylemiştim. Neden diye sordu o da. Ben de Maliki'nin evimi ofisimi kuşatma altına aldığını söylemiştim. Nasıl böyle bir şey olabilir demişti ama böyle oldu diye anlatmıştım. Sayın Erdoğan benim durumumu çok iyi anlıyor ve neden böyle bir şey oldu diye açıklamamı beklediğinde "hiçbir fikrim yok" demiştim ben de. Maliki'den bir açıklama bekledim ama gelmedi ve koşullar daha da kötüleşti, 17 Aralık'ta da daha içinden çıkılmaz bir hal aldı. Dolayısıyla Sayın Erdoğan benim içinde bulunduğum koşulları çok iyi biliyor, bu yüzden öfkelendi diye düşünüyorum. Gerildi ortam. Çünkü bana olan, yaşadıklarım inanılmaz şeyler gerçekten..

Deniz: Türkiye'nin tam desteğini hissediyor musunuz? Türk siyasetçilere çok yakınsınız. Eğer desteklerini çekebileceklerine ilişkin bir risk görüyor musunuz? Tam desteğine sahip misiniz?

Haşimi: Öncelikle ben şu anda sadece Irak'taki siyasi meseleden bahsediyorum. Ben tabii ki Türkiye'deki kardeşlerimin sempati gösterdiğini, benim durumumu anladıklarımı biliyorum. Her zaman bazı sınırlar, bazı kısıtlamalar olur yani bir şeyler yapabilme kapasitesi olsa da, bazı kısıtlamalar olabilir ama bana verilen destekten, Tarık Haşimi'ye verilen destekten memnunum, mutluyum. Umud ediyorum ki bu desteği vermeye devam edecekler.
Ve Irak'ın sonunda istikrarı tam olarak sağlayıp, Irak'ın farklı siyasi grupları arasındaki işbirliğini sağlayacak olmasını umuyorum. Türkiye'nin de istediği şey bu. Haşimi'ye verdiği destek boşa değil. Yarın Maliki'ye yönelik bir adaletsizlik olursa, Türkiye onu da destekler. Yani Haşimi'ye verilen destek, Haşimi Sunni diye verilen bir destek değil. Burada bir dava var ve Türk liderler de Tarık Haşimi'nin içinde bulunduğu durumu anlıyorlar ve bu yüzden destek veriyorlar. Ne zaman istersen konuşabiliyorum Erdoğan ve Davutoğlu ile. Buraya gelen Türk yetkililerle görüşebiliyorum.
Türkiye ve bölge ülkelerinin bu sorunu benim kişisel sorunum değil, hukuki değerlere, cumhurbaşkan yardımcılığı makamına saygı çerçevesinde ele almasını ümit ediyorum.
Haşimi dosyası elle tutulur tedbirler bekliyor. 3 Mayıs'ta davam olacak.. Ve bu yasal olmayan dava sürecini durdurmak için adımlar atılmalı. Bazı şeyler benim kapasitemin yapabileceklerimin çok ötesinde. Haşimi uluslararası bir komplonun kurbanı oluyor..
Deniz: Peki İran'ın Maliki üzerindeki etkisi nedir?

Haşimi: Şimdi bu yönde somut bir kanıt yok elimizde. Ama şunu söyleyebilirim.
İran'ın olumsuz olarak bu süreçte yeraldığını söyleyebilirim. Bu dava ile ilgili olarak. Ben tabii ki İran'ın düşmanı değilim. Ben herhangi bir gündemi temsil etmiyorum. İran'a karşı bir gündemi temsil etmiyorum. Ben bir Irak milliyetçisiyim. Ve bu yüzden de elimden geleni yapmalıyım ülkemin ulusal çıkarlarını korumak için, hepsi bundan ibaret.

Deniz: Erdoğan İran'a gidecek, Mart olarak öngörülüyor. Ve muhtemelen Suriye ve Irak en önemli konular olacak. Sizce bir takım şeyler değişebilir mi bu ziyaretten sonra?

Haşimi: Ben aslında önemli bir değişiklik bekliyorum İran'ın politikasında. Bence İran'ın Türkiye'ye şu anda çok ihtiyacı var. Nükleer dosyada da Türkiye tek arabulucu olma konumunda. Bana göre Türkiye ek bir yardım da bulunabilir İran'a ama bunun da bir maliyeti olur.

Soru: Nasıl bir maliyetten bahsediyorsunuz?

Haşimi: Şöyle bir şey. İran bölgesel olarak politikasını değiştirmeli, özellikle de Irak konusunda. Yani Türkiye'nin "İran'ın Irak'ı yalnız bırakıp, herhangi bir konuda müdahale etmemesi" konusunda, İran'ı ikna etmesi lazım. Hiçkimse İran için koşulları zorlaştırmaya çalışmıyor ama İran'ın da Irak'ın egemenliğinin farkında olması, ülke onuruna saygı göstermesi ve Irak'ın içişlerine olumsuz bir müdahalede bulunmaması gerekiyor.

Deniz: Amerika çekildi, ama diğer yanda siyasette bir nüfuzu yokmuş gibi görünüyor. Orada da bir seçim süreci var. Amerika'nın rolü konusunda ne düşünüyorsunuz? Sizi yalnız mı bıraktılar gibi düşünüyorsunuz? Yoksa Amerika'nın çekilmiş olmasından memnun musunuz?

Haşimi: Öncelikle memnunum mutluyum çünkü Amerika çekilme takvimine bağlı kaldı. İkinci bir konu ise Amerika'nın taahhüdü ülkeyi değiştirdi, yani bir model olabilmesi açısından Irak'ın. Adaletsizlik, yolsuzluk ve yanlış yönetim, tabii ki hiçbir taraf bundan suçlanamaz, ama Amerika Birleşik Devletleri'nin liderleri tarafından yapılan bazı yanlış yönlendirici konuşmalar, Amerikan halkı ve uluslararası toplum da yanlış yönlendirildi aslında ve ortada bırakıldık bir anlamda misyon tamamlanamadı, görev tamamlanamadı.
Tek başımıza bazı şeyleri üstlenebilecek bir kapasite yok, evet birliklerin çekilmesinden mutlu ve memnunum ama bir yandan da Amerika Birleşik Devletleri taahhüdünü yerine getirmeyi de başaramadı.

Deniz: Son soruya geliyoruz. Siz Sunni grupların otonom bir bölgesi olması gerektiğini söylüyorsunuz. Hala aynı tutumda mısınız?

Haşim: Bu legal bir durum. Başka bir seçeneğimiz, opsiyonumuz yok. Yani bu merkezileştirme, Maliki uygulamalarının Diyala, Selahattin, Anbar gibi yerlerin bir bölge olması açısından, ben mezhebe bağlı bir model olsun demiyorum, yönetimsel, idari açıdan bakıyorum. Yani bu vilayetlerin yönetimi iyileştirilsin diyorum.

Deniz: Peki bu Irak'ın bölünmesi parçalanmasını ileride getirmez mi?

Haşim: Hayır illa da değil. Ben sadece Irak'taki vilayetlerden sözediyorum. Irak'taki tüm vilayetler bölgesel Kürt Yönetiminin, Kürdistan'ın deneyimine olumlu şekilde bakıyor. Yani kalkınma, gelişme, istikrar, güvenlik açısından, hizmetlerin kalitesine baktığınızda, kıyaslanmıyor bile.. Yoksul ve kalitesi düşük standartlar hakim diğer vilayetlerde.
Dolayısıyla onların örneğine bakarak, o örneği takip etmek mümkün olabilir..
Ama bunu vilayetsel bir bölge olursa mümkün olabilir. Bir yanda gördüğümüz inanılmaz bir merkeziyetçilik var, bir yanda da mesela Anbar'da bir kaç gün önce yaşananlara bakın. El Anbar'a saldırmak için diğer yerlerden gelenler oluyor. Dolayısıyla güvenlik Anbar tarafından kontrol edilirse, böyle bir şey yaşanmaz ama Anbar'ın güvenliği merkezi hükümet, Bağdat hükümeti denetiminde olduğundan bazı boşluklar yaşanabiliyor ve insanlar acı çekiyor. Yani bu bölgelerin kendi güvenliğinden, bütçesinden sorumlu olduğu noktada, hizmetlerini geliştirme ekonomik kalkınma açısından baktığınızda bu yönlerde iyileşme sağlanabilir eğer Bağdat yeterince nitelikli olsa, bir yolsuzluk olmasa, o zaman tamam deriz. Bağdat yeterli derece para da uzmanlık da var, şeffaf da hükümet, o zaman vilayetler merkezi hükümet içinde yer alabilir. Ama yolsuzluk varsa, eğer müdahale varsa, yani çok küçük meselelerde bile bir müdahale varsa, bu işleri çok zorlaştırıyor ve vilayetler çok zor koşullar altında yaşamak zorunda kalıyor.
Özellikle Kuzey'de Bölgesel Kürt Yönetimi'nin elde ettiği bu kalkınmayla kıyaslandığında da biz neden böyle olamıyoruz diyorlar. Böyle bir örnek var. Burada elde edilen ilerleme ile kıyaslandığında diğer vilayetlerde koşullar zor.



Haber Ara