Dolar

34,8662

Euro

36,6135

Altın

3.046,43

Bist

10.058,47

'Babam sağ olsaydı Arapça ve Kur'an dersi isterdi'

TVNET'te Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdulkadir Selvi ile Melek Baripoğlu Arıcı'nın hazırlayıp sunduğu, 'Başkent' programına konuk olan merhum Necmettin Erbakan'ın kızı Zeynep Erbakan, soruları yanıtladı.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-03-08 17:39:37

'Babam sağ olsaydı Arapça ve Kur'an dersi isterdi'
Merhum eski başbakan Necmettin Erbakan'ın ismin Konya'da üniversiteye verilmesiyle ilgili olarak büyük kızı Zeynep Erbakan, "Milletimize de hükümetimize de çok teşekkür ediyorum. Çok güzel bir şeydir üniversiteye bu şekilde verilmesi. Fakat hep babam zirve olsun her şey mükemmel olsun isteyen bir insan olduğu için sadece birtakım bilimlerin okutulması babam için yeterli değildi. Aynı zamanda orada bir Arapça dersi Kuran-ı Kerim dersi temel bilimler olarak insanların neden dünyaya geldi neden yaşadığı bu ilimlerin neden yapılması gerektiğinin derslerinin de ek ders olarak konmasını isterdi" dedi.

TVNET'te Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdulkadir Selvi ile Melek Baripoğlu Arıcı'nın hazırlayıp sunduğu, "Başkent" programına konuk olan merhum Necmettin Erbakan'ın kızı Zeynep Erbakan, Meclis Başkan Cemil Çiçek darbe mağdurlarının talebi olursa mecliste iade-i itibar olabileceği şeklindeki açıklamasıyla ilgili olarak da şunları söyledi:

"Olabilir. Kendi takdirlerine bırakıp teşekkür ederiz. Ama dediğim gibi zaten gösterilmesi gereken itibar kendisinin vefatı sırasında defnedilmesi sırasında fazlasıyla kendisini seven sevmeyen bütün insanlar tarafından çok büyük bir kalabalık şeklinde cenazesi defnedildi. Bu sırada zaten gösterilmişti. Benim için en önemli olan şey halkın yüreğindeki sevgidir iade-i itibar olarak. Onlar açısından hatırlanmasıdır. Kendisine olumsuz yaklaşan kesimdekiler bile keşke hocam şimdi yaşıyor olsaydınız da biz sizinle bir kucaklaşabilseydik diye söylerlerdi."

İŞTE ZEYNEP ERBAKAN'A YÖNELTİLEN SORULAR VE CEVAPLARI:

Erbakan'ın kızı olmak nasıl bir duygu?

Çok güzel bir duygu. Nasıl bir baba olduğunu düşündükçe Allah'a ne kadar şükretsem azdır diye düşünüyorum. Evin en şanslı çocuğu olarak kendimi görüyorum çünkü en büyük çocuklarıyım. Babamla birlikte en uzun süreyi ben geçirdim. Ben kendisiyle ilk milli nizam partisinin kuruluşundan beri birlikteydim. Babamın özellikle kız çocuklarına karşı aşırı bir düşkünlüğü vardır. Bu milli nizam partisi kapatıldığı zaman kendisi bir kalp krizi geçiriyor. Almanya'ya gidiyoruz. Orada uzun süre birlikte kalıyoruz. Daha sonra 1980 dönemi var. Milli selamet partisinin kapatılma dönemi. Oradayken ben ortaokuldaydım. Birlikte uzunada'ya gidiyoruz. Orada uzunca süren bir beraberliğimiz oldu. Çok yalnız ıssız bir ada. Yalnızca biz vardı. 2 ev vardı zaten. Bir de Alparslan Türkeş ve ailesi vardı. Yemek yiyebileceğimiz 1 km uzaklıkta bir kafeteryamız vardı. evde herhangi bir kesici aletin olması yasaktı. Orada bekleyen koruma görevlileri istedikleri saatte eve girebilirlerdi. Bunlar bir çocuk üzerinde acaba ne olurlar diye düşündürüyor. Fakat hiçbir zaman için kendisi cesaretini elden bırakmamıştı. İnanıyorsanız üstünsünüz derdi.

Kızı olarak babanızla ilişkiniz nasıldı?


Babam hiçbir zaman için sorduğumuz hiçbir şeye hayır demeyen bir insandı. Son derece mütevekkil bir insandı. Sadece sorulursa kendisi kararlarını söyleyen diğer bütün fikirleri kararları size bırakan bir insandı. Fakat ben duygusal olarak her şeye onun karar vermesini isterdim. Dışarılarda çok uzun saatler süren konuşmaları programları olurdu. Evde maalesef çok az konuşan bir insandı. Buna rağmen biz gözlerimizle anlaşırdık. Anlayışlı bir insandı. Hep doğruyu iyiyi güzeli bir şekilde ikna etmek isterdi. Ortaokul dönemlerinde namaz kılmamızı istediği zaman kesinlikle bunu bize cümle olarak ifade etmemişti. Kendisi namaza kalkarken hadi bakalım namazımızı kılalım deyip dönüp yandan bize bakardı. Ben kılıyorum sana da bir işaretim olsun gibi. Tabi orada hayır demek mümkün değil kendisine hiçbir konuda ne olursa olsun hayır diyemezdik. Yani ikna yolu buydu. Hiçbir zaman zor kullanarak neden yapmadın gibi bir sözü yoktu. Ben dermişim ki çocukluk döneminde ben annemin kızıyım babamın da oğluyum.

Anneniz nasıl bir insandı?


Yükü sorumluluğu çok fazlaydı. Babamın sürekli dışarıda olması dolayısıyla biz babası olmayan insanlar gibi büyüdük. Ben babamı sadece bayramların ilk günlerinde görürdüm. Kahvaltı ederdik büyüklere kabir ziyaretinde bulunurduk. Sonra babam ayrılırdı. Buna yaz tatilleri de dahil olmak üzere. Bazı büyüklerimiz de soruyor. Hocamızın özel yaşantısını anlatabilir misiniz diye. Diyorum ki ben sadece gecesini anlatabilirim. Gece bir buçukta eve geliyor. Kendisi diyordu yemekleri ısıtın. Mantı ve kuru fasulye en sevdiği yemeklerdi. Akşam yemeği yemeden geldiği için bunlar varsa bunlara hiç hayır demeyen biriydi. Siz ısıtın biz üzerimizi çıkaralım derdi. Yalnız üzerini çıkardıktan sonra ilk önce namazını kılardı ki oldu ki bu arada vefat edersek namazımız borca kalmasın. Yatsı namazını kılar sonra yemeğini yemeye gelirdi. 2 gibi yattıktan sonra 3'ü çeyrek geçe teheccüh namazına kalkıyordu. 4'e kadar. Tekrar istirahata çekildikten sonra 5 buçuk gibi sabah namazına kalkıyordu. Çok az uyuyordu.

Babanızı görmek için sizde mi uykusuz kalıyordunuz?

Ben zaten üniversitedeyken biraz kendi yaramazlığımdan dolayı biraz da babamın isteğinden dolayı zor bir bölüm seçtiğim için ODTÜ kimya mühendisliğiydi bölümüm. Uyumamak zorundaydım. Sürekli ders çalışıyordum. Ve onu görmek onun yemeklerini ısıtabilmek için uyumamak bana büyük bir mutluluktu. Biraz olsun görebileyim diye isterdim.

Anneniz mi yapardı yemeklerinizi aşçı var mıydı?

Yardımcı bir hanım vardı. Annemin hem siyasi olarak hem çocuklarla ilgilenmesi dolayısıyla yetişmesi mümkün değildi. Bir de kendisi çok hassas bir insan olduğu için tansiyon problemi vardı. En ufak bir şeyden çok çabuk etkilenirdi. Bu 28 Şubat dönemi olduğunda babam eve geldiğinde bir elinde telefon bir elinde kuranı kerim. Annem ne oldu ne olacak diye soruyor. O durumda yemek ısıtabilecek durumda olamıyor insan. Babam geldi bize bir bardak soğuk su koyun dedi. Dediğim gibi çok mütevekkil sakin bir insandı. Hatta annem derdi ki senin sinirlerin alınmış herhalde. O gece yorucu bir geceydi. Üzerini çıkarttı geldi. Gece yarısı tabi yatması gerekiyor. Allah rahatlık versin hepinize. Biz sabah bir görüşme yapacağız dedi.

Ruh hali nasıldı? Size belli etmemeye çalışıyordu ama her zamankinden bir farkı var mıydı?

Kendinden daha çok milletin kaybettikleri kaybedecekleri neler olur diye düşünüyordu. Bir mesuliyettir bu. Bana da 3 ay önce bu görevi teklif ettikleri zaman dedim ki elimden gelen her şeyi yapmaya razıyım. Ama karar mercii ben olmayayım dedim. Çünkü ne olursa olsun bu bir sorumluluktur. Bu sadece bir partinin hanım kollarını değil bir ülkenin bayanlarını değil bütün insanlarının bir sorumluluğu gibi düşündüğümüz için bu çok ağır bir yük. Bu karşıdaki bir insanın vebali olduğu için o daha ağır bir şey gelmişti.

Siyasetin içinde büyüdünüz ama daha yeni siyasete girdiniz?

Genel idare kurulunda görevim vardı. İstanbul il sorumluluğu yapıyordum.

Eğitiminizle daha çok anneniz mi ilgileniyordu? Manevi eğitiminizde babanızın payı ne oluyordu?

Çok özel dönemler olursa neden bu iş yapıldığını anlatırken zaten babamın anlattıklarından bir şeyler çıkartıyorsunuz. Bir cümlesi neredeyse bir ömür boyu yapılacak şeyleri size ifade etmiş oluyordu. Kendisini devamlı bu işe adamış bir insandı. Ben 1980 ihtilali dönemindeyken zor bir süreçti. Daha sonra bir eroin davası oldu. Dediler ki idamla yargılanıyor.

Erbakan gibi bir insanın idamla yargılanması sizi nasıl etkiledi?

Ben bütün insanlar için yapabilir mi diyebilirim ama hiç aklıma gelmeyecek kişi babamdı. Ama bu yapıldığı zaman kendisine sorduk. Ne düşünüyorsun dediğimiz zaman şükredin daha ne istiyorsunuz. İmtihana tabi tutuluyoruz. Bizim bir şekilde sabrımızı ölçüyorlar. İnşallah buradan mükâfatla çıkacağız. Ne mutlu ki böyle imtihanlara biz tabi tutuluyoruz dedi. Her zaman için gevşemeyin üzülmeyin derdi kendisi.

Yaşınız çok küçüktü korkmadınız mı hiç idam edilir diye?

Annem gel bakalım otur dedi. Diğer kardeşlerim küçük zaten. Babanı idam edilecek olarak kabul et. Eğer edilmezse seviniriz. Demek ki artık canına ne kadar tak ettiyse. İlk düşüncem şuydu ben bütün kararlarımı babamın vermesini istediğim için üniversite sınavına gireceğim dedim. Ne yazacağımı kime soracağım. Evlenmek isteyeceğim kiminle evleneyim diye kime soracağım. Hiçbir çocuk 12 yaşında ölmek istemez. Ama dedim ki Allah'ın ne olur benimki de çok uzun olmasın. Anneme bir şey demedim. Annem sürekli ağlıyordu. 12 Eylülde de babamı götürürken dediler ki biz götürüyoruz ama ne zaman göreceğiniz belli değildir.

O gece bekliyor muydunuz geleceklerini?

Beklenmesi bir şey değil de belli dönemlerde gidip ifade veririz. Belki bir ev hapsi gibi bir şey olabilir diye düşünüyordu. Zaten sağlık problemi de olduğu için benim aklıma öyle bir şey gelmemişti. O zaman kadar da zaten böyle bir şey yaşamamıştım. Neden babam diyordum. O sırada başta olanlar idarede olanlar farklı kişiler. En son akla gelecek kişidir diye düşünüyorsunuz. Sabahleyin geldiler. Askeri bir araca kondu. Dediler bundan sonra ne zaman göreceğiniz belli değil. İkinci bir emre kadar görme yasağı var. Kelepçe yoktu fakat ellerini arkada tutmasını istediler. Daha sonra benim tansiyonum çok yükseliyor. Hastaneye kaldırıyorlar. Biz hastanedeyken dediler kısmi felç. Kesinlikle uzun bir süre kalkmayacak dediler. Bir haber gelmiş. Ne durumda olduklarını aileleri görmesi için yarın bir ziyaret koyduk diye bir haber gelmiş. Ben doktorlara babamı görmeye gideceğim dedim. Kaldırmayız sakın dediler. Göndermeseniz de ben gitmek istiyorum deyince peki dediler şu anda psikolojin daha önemli.1 saat ziyarete git ve gel. Gittik gördük. Merkez komutanlığındaydı. 11 ay durdu. O arada haftada 1 gün bizim ziyaretlerimiz konmuştu. 10 dakika. Perşembe günleri. Avukatlarla da Çarşamba ve Cuma günleri 3–4 saat görüşmeleri vardı. Bundan önce uzunada hadisemiz var Alparslan Türkeş beylerle birlikte. Kendisi devamlı Alparslan beyleri ziyarete giderdi veya oradaki kafeteryadaki arkadaşlarla birlikte görüşürdü. Evde hiçbir şey yok. Portakal soysanız elinizle soymak zorundasınız. Bıçak gibi kesici aletler yasak. Kafeteryaya gidip yemeğinizi yiyorsunuz.

Görüşmeye gittiğinizde yanınızda askerler oluyor muydu?

Onlar demir parmaklıkların arkasında olduğu için parmaklıkların her köşesinde birer asker duruyordu. Girerken 2 tane görevli vardı. Onlar üstümüzü arıyorlardı herhangi bir şey sokulmasın diye. Çikolatayı severdi kendisi ama tansiyonu olduğundan bu tip yiyeceklere sınırlama konmuştu. Evden bir şeyler isterdi. Mektup yazardık. 5 yaşındaki çocuk ne yazar? Seni seviyorum babacığım. Onu bile açar okurlardı. Ben de özel şeyler yazmak istediğim için bunları bir şekilde gizli sokmaya çalışırdım. Çikolataları gizli sokardım. Severdi ama yemesi yasak. 30 kişi giriyor 30 kişi çıkıyor. Orada 60 kişilik bir kargaşa var. O arada ben götürürdüm. Kendisinin kız kardeşime yazdığı bir mektup vardı. Onu hala saklıyor kardeşim. Her hafta birbirimize mektup yazardık. Erkek kardeşim çok küçüktü zaten. Ona birtakım resimler yapardı. Avukatlarla da bize çikolata gönderirdi. Çikolataların kâğıtları bozulmasın diye o zamanlarda pütürlü kâğıtlar olurdu ellerimizle düzeltirdik. Ama süreç belli değildi. O insanı çok yıpratıyordu. O eroin davasının olması. İdamla yargılanıyor deyince ne diyeceksiniz. Okula gidiyorsunuz arkadaşlarınız diyor ki baban eroin kaçakçısı. Ortaokuldaki çocuk ne anlasın ben diyordum ki bana bir cümle söyleyin ki gerçekten kaçırmadığını ispatlayabileyim.

Erbakan ve Türkeş uzunadaya gönderildi. Sizi aynı uçakla mı götürdüler oraya?

Bizden bir hafta sonra gelmişlerdi onlar. Türkeş'in çocukları küçüktü. Hatta bazen kendisi çocuklardan bunaldığı zaman biz deniz kenarında taş kum falan oynardık. Babamlar zaten ayrılmaz durumdalardı. Babam namazını kılardı Alparslan beylere giderdik ya da onlar bize bir şekilde gelirlerdi. Bazı şeyler anlatırlardı. Hatta babam 2–3 gün üst üste gitmeye başlayınca ben merak etmiştim. Gidip arkadan dinlemiştim. ne konuşuyorlar acaba diye. Türkiye'nin geleceği nasıl olacak ne yapılacak diye konuşurlardı. Niye düşünüyor ki derdim ne yapabilir ki diye düşünüyordum. Sonra gelir ikindi namazını kılardı oradan kafeteryaya gidelim derdi oradaki görevli arkadaşlarla sohbet ederdi. Baktım anlatıyor namazınızı kılsanız iyi olur oruç tutmak şöyledir diye. Baba ne yapmaya çalışıyorsun pek yerine getirecek insanlar gibi gözükmüyorlar.

Soru: babanızın ismi Konya'da bir üniversiteye verilmesi gündemde. Meclise bu yönde bir teklif verildi. Erbakan ailesi olarak bunu nasıl karşılıyorsunuz?

Milletimize de hükümetimize de çok teşekkür ediyorum. Çok güzel bir şeydir üniversiteye bu şekilde verilmesi. Fakat hep babam zirve olsun her şey mükemmel olsun isteyen bir insan olduğu için sadece birtakım bilimlerin okutulması babam için yeterli değildi. Aynı zamanda orada bir Arapça dersi kuranı kerim dersi temel bilimler olarak insanların neden dünyaya geldi neden yaşadığı bu ilimlerin neden yapılması gerektiğinin derslerinin de ek ders olarak konmasını isterdi.

Dün meclis başkanı çiçek açıklama yaptı. Mecliste darbelerin araştırılması için bir komisyon kurulması kararı alındı. Babanız zaten bir iade-i itibar ihtiyacı içerisinde değil ama o dönemin darbe mağdurları eğer arzu ederlerse mecliste iade-i itibar edilmesi yönünde de çalışma yapılacak. Sizin aile olarak buna çok ihtiyacınız yok ama bunu nasıl karşılarsınız?

Olabilir. Kendi takdirlerine bırakıp teşekkür ederiz. Ama dediğim gibi zaten gösterilmesi gereken itibar kendisinin vefatı sırasında defnedilmesi sırasında fazlasıyla kendisini seven sevmeyen bütün insanlar tarafından çok büyük bir kalabalık şeklinde cenazesi defnedildi. Bu sırada zaten gösterilmişti. Benim için en önemli olan şey halkın yüreğindeki sevgidir iade-i itibar olarak. Onlar açısından hatırlanmasıdır. Kendisine olumsuz yaklaşan kesimdekiler bile keşke hocam şimdi yaşıyor olsaydınız da biz sizinle bir kucaklaşabilseydik diye söylerlerdi.

Kaynak: Yeni Şafak

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara