Dolar

34,8685

Euro

36,6680

Altın

3.044,25

Bist

10.058,47

Suriye nereye gidiyor?

Aylardan beri Suriye, hiçbir cephenin diğerine kendi seçimlerini dayatamadığı bir durum içinde. Muhalefet güçleri rejimi devirmeyi becerememekte, rejim de muhalefet cephesini kırmayı başaramamakta.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-03-06 10:28:11

Suriye nereye gidiyor?
Didier Billion*

Suriye'deki durum gitgide daha da kötüleşiyor, artık ülke bir iç savaş batağının kıyısında. Diplomatik çözüm denemelerinin hiçbir sonuç vermediği günümüzde bize kalan tek çözüm yolu muhalefetin silahlanması ve askerî harekâtın başlatılması mı?

Suriye'deki muhalefet hareketi bir yılı aşkın süredir bölgeyi saran şok dalgasına maruz kalan diğer Arap ülkeleriyle aynı nedenlerden kaynaklanmaktadır: Demokratik özgürlüklere saygı göstermeyen otoriter ve keyfî bir rejimin reddi, halkın çoğunluğu etkisi daha da büyüyen ekonomik sıkıntılarla mücadele ederken gitgide daha zenginleşen küçük bir kast tarafından ulusal zenginliklere el koymasıyla kütlesel bir boyut kazanan yoksulluğun ifşası, kendini bir kenara atılmış hisseden ve topluma entegre olamamayı artık kabullenemeyen bir gençlik. Birleşen bu üç etken Tunus ve Mısır'da hızlı zaferlerin oluşmasını sağladı; Libya'da diktatörün devrilmesi NATO sayesinde mümkün oldu; Yemen'de de karmaşık bir uzlaşma oluşturuldu. Buna karşın, hareket Bahreyn'de Suudi tanklarının paletleri altında ezildi. Diğer yerlerde ise, -Fas'ta- siyasi reformlarla ya da -Cezayir ve Suudi Arabistan'da- petrol gelirlerinin küçük bir bölümünün dağıtılması, ne kadar zaman süreceği bilinmese de, muhalefetin durdurulmasına olanak sağladı.

Suriye'de bu senaryolardan hiçbiri geçerli değil! Cumhurbaşkanı Beşar Esed, İsrail ve ABD politikalarına muhalefete dayanan bölgesel politikası sayesinde elde ettiği saygınlıktan faydalanmaya devam edebileceğine inandı. Bu nedenle, en başından beri, muhalefet hareketini yabancı ajanlar tarafından manipüle edilen hareketler olarak tanımladı. Muhtemelen hareket içine sızmış yabancı unsurlar bulunmakta, ama asıl sorun bu değil. Suriye iktidarı gerçek reformlar yapmayı reddetmesiyle ve muhalif güçlerle diyaloğa girmeyi reddederek, göstericilere karşı kitlesel şiddete başvurarak ve genelleşen işkence uygulamalarının eşlik ettiği binlerce tutuklama işlemiyle, hükümet karşıtı eylemlerin radikalleşmesine bizzat katkı yaptı.

SURİYE'NİN ÖNÜNDEKİ RİSK VE ENGELLER

Bu politika büyük bir hata yaptı, çünkü İran'a karşı muhtemel bir saldırıya hazırlanan ve ilk aşamada İran'ın en önemli müttefikindeki rejimi devirmek isteyen devletlerin projelerine katkı sundu. Zaten bu sorun da gelecek haftalarda Suriye'deki gelişmelerin önündeki belli başlı engellerden biridir.

Uluslararası medyanın nezdinde olayın bu asıl yüzü hakkında çok az yorum bulunmakta, durum bize neredeyse sadece tiranlığa karşı demokrasi mücadelesi açısından sunulmaktadır. Evet, gerçekten de Suriyeli göstericilerin çoğunluğu demokratik talepleri için büyük bir cesaret göstererek her gün sokaklara çıktı, ama muhalif hareketi destekleyen devletleri harekete geçiren her zaman demokratik zorunluluklar değildi. Kendi toprakları üzerinde yönetimi seçimle işbaşına gelmiş hiçbir kurumun varlığını kabul etmeyen Suudi rejiminin demokrasiyi savunduğuna kim inanır? 14 Temmuz 2008'de Fransız Ulusal Bayramı'nda askeri birliklerin geçit törenine Beşar Esed'i onur konuğu olarak davet etmiş olan Nicolas Sarkozy'nin soylu demokratik duygularla hareket ettiğine kim inanır?

İster istemez Suriye'deki gelişmeler ne yazık ki sadece demokratik boyuta indirgenemez. Jeopolitik, realpolitik boyutlar da bugünkü gelişmeleri anlamak için son derece önemlidir. Aynı düşünce düzeninde, Suriye toplumunun kendine özgü gerçekliğini hesaba katarak siyasi çatışmanın mezhep çatışmasına dönüşme riskini anlamamız lazım. Böyle bir durum sadece Suriye halkı için dramatik sonuçlar vermekle kalmaz, bölgedeki diğer ülkeler üzerinde de olumsuz etkileri olur. Bunların başında da 1975 ve 1990'da kanlı iç savaş tecrübelerinin acı hatıralarını hâlâ yaşayan Lübnan gelmektedir. Suriye'de Nusayri, Hıristiyan, Dürzi azınlıklar her şeyden çok mevcut rejimin zorla yıkılmasının sonucu olarak bir kaosun oluşmasından kaygılanmaktalar. Suriye Ulusal Meclisi'nde Müslüman Kardeşler'in egemenliği bu azınlıkları kaygılandırmaktadır. Bu nedenle siyasi çözüm öncelikli olmalı. ABD'nin tek yanlı askeri müdahalesi sonucunda Irak halkının ödediği bedeli unutmayalım.

Aylardan beri Suriye hiçbir cephenin diğerine kendi seçimlerini dayatamadığı bir durum içinde bulunmaktadır. Muhalefet güçleri rejimi devirmeyi becerememekte, rejim de muhalefet cephesini kırmayı başaramamakta. Kuşkusuz görüşmeler uzun zaman alacak ve bu zaman içinde ölü sayısı artmaya devam edecek. Ancak bir askeri müdahale bundan da fazla kurban verilmesine neden olacaktır. Bir kez daha olaylar siyah ve beyaz olmaktan uzak, gerçeklik karmaşık.

24 Şubat'ta Tunus'ta gerçekleşen « Suriye'nin dostları konferansı » düzenleyicileri açısından büyük bir başarısızlık oldu. Bu, iki nedenden ötürü öngörülebilir bir sonuçtu. Bu nedenlerden ilki, iç muhalefetin en önemli unsurlarından biri olan, uzun zamandan beri Suriye rejimine muhalefet eden muhaliflerin içinde yer aldıkları, CNCCD Demokratik Değişim İçin Ulusal Koordinasyon Komitesinin Suriye'ye yönelik tüm askeri müdahale planını reddederek bu zirveyi boykot etme kararını vermesiydi. İkinci neden de, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde oylanan 1973 sayılı karardan dersini alan Rusya ve Çin'in bu zirvede yer almamasıydı. Ancak Moskova ve Pekin hükümetlerinin hiçbir şey yapmama niyetinde de olmadıklarını, en kötü ihtimalin, yani iç savaşın gerçekleşmemesi için Beşar Esed üzerinde baskı kurmayı denediklerini de belirtmeliyiz.

Şüphesiz, Suriye'nin durumu öncelikle ideolojik olan basitleştirmelere direnmektedir. Bu durumda geriye kalan tek yol, siyasi ve diplomatik görüşmelerdir.

*Paris Uluslararası ve Stratejik İlişkiler Enstitüsü Müdürü

Kaynak: Zaman

SON VİDEO HABER

Beşar Esed'ın kardeşi işkenceci Mahir Esed'ın evi

Haber Ara