Filistin'i ne özgürleştirebilir?
Geçen 64 yıl boyunca Filistinliler silahlı mücadeleyi denedi, müzakereleri ve barış konferanslarını denedik.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-02-29 08:25:59
Ancak sonuç daha fazla İsrail yerleşimleri, can ve kaynak kaybı, korkunç tecrit rejiminin ortaya çıkışı oldu. Yalnız İsrail hapishanesinde tutuklu Filistinli Hıdır Adnan, bir başka yol seçti. İslami Cihad hareketine üye olmasına rağmen İsrail ve dünyadaki insanların vicdanlarını sarsmak için barışçıl açlık grevi başlattı. Adnan, 9 haftadan fazla süre yememeyi seçti ve ölüme yaklaştı. İsrail'in kendisini 17 Nisan'da serbest bırakmasına onay vermesi karşılığında salı günü açlık grevini sonlandırmadan önce 66 gün çok acı çekti. Hiç kuşkusuz Adnan, bireysel bir zafer elde etti ancak daha geniş kapsamlı bir zafer de Filistinlilerin birleştirilmesi ve şiddetsiz protesto gücüne ışık tutulmasıydı. Aslında bağımsız devlet kurmak ve İsrail işgalini sonlandırmak için çabalayan bütün Filistinliler açısından şiddetten sakınmaları ve barışçıl direnişi benimsemeleri ferasettendir. 300'den fazla Filistinli şu an kendilerine karşı hiçbir suçlama isnat edilmeksizin 'idari gözaltında' tutuluyorlar. Gizli kanıtlarla yüzleşmeleri gerekiyor ve askerî mahkemede haklarını elde edemiyorlar.
Britanya'nın geçen yüzyılın yetmişli ve seksenli yılları sırasındaki uygulamaları İsrail'in bugünkü uygulamalarından çok da farklı değildi. Ayrıca bu uygulamalar aşağılanmaya maruz kalan halktan benzer şekilde bir isyan ruhunu gerekli gördü. 1981 yılında İrlanda Cumhuriyet Ordusu IRA'nın hapisteki üyesi Bobby Sands, Britanya'nın siyasi mahkûmlara yönelik muamelesini protesto etmek için açlık grevine başlamasından 66 gün sonra öldü. Sands, grevi sırasında parlamentoda milletvekili olarak seçilmişti ve 1981 yılı bitmeden önce açlık grevindeki diğer 9 kişi de öldü. Durumları Kuzey İrlanda'da Roma Katoliklerinin sıkıntısına dair dünyanın dikkatini çekti.
O vakitler başbakan olan Margaret Thatcher'ın Sands'ı kaba biçimde 'hüküm giymiş bir suçlu' olarak niteleyerek yaptığı gibi İsrailli yetkililer de Adnan'ı İslami Cihad cemaatinde etkin bir üye olmakla suçladılar; ancak İsrail'in yapması gereken, bunu mahkemede ispatlamaktı. Geçen dokuz hafta zarfında Adnan, Filistin'in özgürlük davasını ileriye götürmek için şiddetsiz şekilde hayatını kurban etmeye hazır olduğunu gösterdi. Başkalarının da şimdi benzer bir cesareti ortaya koyması gerekiyor.
Geçmiş yıllarda Filistinliler bizi içine hapseden 'tecrit duvarına' karşı barışçıl protestolar organize etmişlerdi. Martin Luther King ve Mahatma Gandhi'nin yaptığı şiddet karşıtı gelenekleri izleyerek bu duvara karşı halkçı direnişi seferber etmeye çalışmıştık ve bize şiddet kullanarak saldırsalar dahi barışçıl protestoyu sürdürecektik. Bu yöntemleri izleyerek Ceyus ve Belin gibi köylerde duvarın yönünü değiştirmek için İsrail hükümetine baskıda bulunmakta bilfiil başarılı olduk. Yüzlerce Filistinli, topraklarını yerleşimcilerden veya İsrail ordusundan geri almakta bize yardımcı oldu.
Hareketimiz, İsrail hükümetinin iddia ettiği gibi İsrail'in meşruiyetini almayı hedeflemiyor. Sadece Batı Şeria'nın işgalinin meşruiyetini alma amaçlı bir harekettir. Bizler İsrail'in, dünyadaki son apartheid rejimi olduğunu düşünüyoruz. Bu hareket Filistinlileri 45 yıllık işgalden, İsraillileri de çağımızda son emperyalist rejimin bir parçası olmaktan kurtarabilir. Filistin'in ileri gelen siyasi partilerinden (Hamas ve Fetih) bazı liderlerin şiddetsiz direnişimizi alaya aldıklarını hatırlıyorum. Direnişi esnek ve etkisiz görmüşlerdi. Ancak dönüm noktası 2008 yazında küçük teknelerle Gazze'ye yönelik deniz ablukasını kırdığımızda yaşandı. Şiddetsizliğin gücünü sorgulayan ancak sonunda imkânlarını kavrayan aynı liderlerin gözünde büyük bir saygı gördük.
Şiddetsizlik gücü tüm yaşlarda Filistinlilere bize zulmedenlere karşı koyma araçları verdi. Hareketimize dünyanın dört bir yanından binlerce aktivist katıldı, Doğu Kudüs, Hali ve Silvan'daki gösterilerde İsrail işgaline karşı çıkan yeni İsrail barış hareketi de bize katıldı. Ne yazık ki İsrail yerleşim faaliyetlerinin sürmesi, bizi dönülmez bir noktaya götürebilir. Yakında bağımsız bir Filistin devleti kuramazsak Filistinliler ile İsrailliler arasında hak ve yükümlülüklerde eşitliği garanti eden tek demokratik devlet kurmak için baskıda bulunmak zorunda kalacağız.
*Mısır gazetesi Eş Şuruk 27 Şubat 2012
MUSTAFA EL BARGUTİ
Zaman
Haber Ara