Dolar

34,9530

Euro

36,6303

Altın

3.015,58

Bist

10.017,36

İçişleri'nin 'iç'i, Adalet'in 'aaa'sı!

Haşmet Babaoğlu bugün, köşe yazısında 'İçişleri'nin 'iç'i, Adalet'in 'aaa'sı!'nı yazdı:

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-02-22 07:04:01

İçişleri'nin 'iç'i, Adalet'in 'aaa'sı!

Gündem o kadar hızlı ve yoğun ki...
İşkencede kaybedilen insan hayatına bilirkişi tarafından biçilen değerle ilgili haber ve yorumlar gözünüzden kaçmış olabilir.
Kısaca anlatayım...
Engin Çeber 28 Eylül 2008'de yasal bir dergiyi satarken dört arkadaşıyla birlikte gözaltına alındı. İstinye Karakolu'nda işkenceye uğradı. Daha sonra götürüldüğü Metris'te geçirdiği birkaç günün ardından hayatını kaybetti.
Avukatının "çocukları nasıl bu hale soktunuz?" sorusu şöyle cevaplanmıştı: "Ne yapalım, kendilerini yerden yere attılar" olmuştu.
Neyse ki, kamera kayıtları ve tanık ifadeleri acı gerçeği inkâr edilemez biçimde ortaya koydu.
Çeber'in ana babası bundan sonrası için de örnek teşkil etsin diye İçişleri ve Adalet Bakanlığı'na tazminat davası açtılar.
Mahkemenin görevlendirdiği bilirkişi biçtiği değeri belirledi: "36 Bin Lira!"
***
Gel de öfkelenme!
Hukuk düzenimiz karşısındakihayal kırıklığımız ve isyan duygumuzu bastırmak gitgide güçleşiyor!
Fakat malum, Yargıtay içtihatlarına göre oturulup belli bir hesap kitap mantığı içinde bu sonuç çıkartılıyor.
Bu bakımdan öğrendik ki, bilirkişi de mahkemeye sunduğu raporun içeriğinden büyük üzüntü duyuyormuş.
Ah! Tabii bir de Engin Çeber'in öldürüldüğü sırada işsiz olduğu gerçeği var.
Bu mantığa göre, işsizseniz eğer, baştan kayıpsınız! Hayatınızın sonrası için anlamlı bir ihtimal olmadığı düşünülüyor!
Yani hesap kitap işsizliğinizden başlıyor, 67 yıl yaşasanız en fazla Engin Çeber'in bilirkişisinin bildiği(!) kadar ediyor.
Adaletin en büyük "aaaa!"sı burada işte!
Bu sınıfsal yaklaşımın hukuktan bir türlü def edilemeyişinde!
***

Bu olayda beni asıl şu iki nokta çok rahatsız etti...
Birincisi...
Ana babanın açtığı tazminat davası karşısında Adalet Bakanlığı mahkemeye "tazminat talebi zenginleştirme sebebi olmamalı" görüşünü iletmiş.
Oysa insan böyle akıl yürüten bir Bakanlık değil, deyim yerindeyse bu vahim suç karşısında resmi mahcubiyet bekliyor.
İkincisi...
İçişleri Bakanlığı bu tazminat davasının reddedilmesini istemiş.
Tamam! İçişleri Bakanlığı 12 Eylül'den kalan sistematik işkence ve kötü muamele mirasına karşı mücadelede son on yıl içinde epey yol kat etti. Bunu biliyorum.
Ama belli ki "insana bakış" ve "hizmet devleti" konusunda daha köklü bir değişime ihtiyaç var.
Hani insanın bazen soracağı geliyor: Bu bakanlığın hiç mi "içli" bir yanı yoktur!

Haber Ara