'Arap Baharı, bir ıslah ve reform sürecidir'
Medeniyetler İttifakı İstanbul Konferansları kapsamında Malezya Eski Başkan Yardımcısı Enver İBRAHİM’in “İslam ve Demokrasi – Arap Baharı Öncesi ve Sonrası” konulu konuşması Dolmabahçe Başbakanlık Çalışma Ofisi Konferans Salonu’nda gerçekleşti.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-02-03 11:40:57
Program, Medeniyetler İttifakı Ulusal Eşgüdüm Komitesi Başkası Prof. Dr. Bekir Karlığa’nın açılış konuşması ile başladı.
Medeniyetler İttifakı Projesi’nde Yeni Süreç
Medeniyetler İttifakı Projesi’nin yüzyılın barış girişimi olma özelliğine vurgu yaparak sözlerin başlayan Karlığa, konuşmasında 5-6 yıllık bir zaman diliminde 110 üye ülke ve 20 dolayında uluslar arası kuruluşa sahip olan Medeniyetler İttifakı Projesi’nin, Mayıs ayında yapılacak olan değerlendirme buluşması sonrasında yeni bir sürece gireceğini belirtti.
Karlığa, kuruluş aşaması sürecinde projenin akademik ayağının kuvvetlendirildiğini, bu bağlamda Fatih Sultan Mehmet ve Bahçeşehir Üniversiteleri’nde ilgili enstitü ve bölümlerin kurulduğunu, yine farklı üniversitelerde konu ile ilgili çalışmaların yapıldığını Türkiye’de atılan adımlar olarak zikrettikten sonra uluslar arası arenada da projenin her geçen gün daha da itibar kazandığının altını çizdi.
Enver İbrahim’i, İslâm’ın, her şeyden evvel bir medeniyet dini olduğunu savunan, bunun mücadelesini veren ve bunun meşakkatlerine katlanan kimliğine vurgu yaparak tanıtan Karlığa, kendilerini Türkiye’de ağırlamaktan duyduğu mutluluğu ifade ederek sözü Enver İbrahim’e teslim etti.
Türkiye Hükümeti Ve Halkına Özel Teşekkür
Türkiye’de olmaktan dolayı duyduğu mutluluğu belirterek sözlerine başlayan Enver İbrahim, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin ve Sayın Karlığa’nın proje bağlamındaki çabalarından haberdar olduğunu, Arap Baharı ve Demokrasi gibi konularda burada konuşma yapmasının asıl itibari ile doğru olmadığını, zira Arap Baharı’ını yaşayan Arap coğrafyasından Endonezya’daki ufak bir köye kadar etkisini gösteren bir Türkiye’nin var olduğu geçen haftalarda Endonezya’nın bir köyüne yaptığı ziyarette köy halkının Türkiye hakkındaki olumlu yorumlarına yer vererek ifade etti.
Konuşmasına kişisel bir not ifadesiyle parantez açarak devam eden İbrahim, geçirdiği zor yıllarda her daim desteklerini esirgemeyen Türkiye hükümetine ve halkına eşi ile birlikte özel teşekkürlerini sunduğunu belirtti.
Tüm Öğrendiklerimi Veda Hutbesi’nde Gördüm
Medeniyetler İttifakı Projesi açısından da çok önemli ve anlamlı olan Arap coğrafyasında cereyan eden gelişmelerin yakın gelecekte önemli değişikliklere yol açacağına inandığını, bu değişikliklerin sadece siyasi değişiklikler olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, sadece reform olarak değil bir bütünün parçası olarak algılanması gerektiğini ifade eden İbrahim, sözlerine şöyle devam etti;
Geçmişe baktığımızda görüyoruz ki; demokrasi ile ilgili tecrübelerimiz batı tarzında değil. Yüz bin ABD askerinin olduğu Irak’ta mesela, demokrasiden söz etmek mümkün olabilir mi! Sürekli dile getirdiğim bir esprim var. Eski ABD Başkan Yardımcısı dostum Al Gore ile de paylaştım; 1955’te Endonezya’da yapılan seçimler 2000’de ABD’de yapılan seçimlerden çok daha demokratikti.
Demek istediğim o ki, Müslüman halklar tarihlerine baktığında görecek ki, özgürlük için verilen mücadele Müslümanlar için yeni bir şey değil.
Malezya’da bir Müslüman olarak yaşadım. Eğitim hayatımda doğu ve batı fikirlerini öğrenmekle birlikte Birleşik Krallıkların sisteminde elit okullarda büyük ölçüde batı fikirlerini edindim. Dolayısıyla batı karşıtı bir sistem düşünmedim. Elbette emperyalizme karşıydım. İlerleyen yaşlarımda şeriatı inceledim. Nihayetinde o güne kadar edindiğim tüm bilgilerimi, evrensel değerleri Hz. Muhammed aleyhisselamın veda hutbesinde gördüm.
Özgürlük ve adalet temel haklar olmakla birlikte süreç içerisinde Arap coğrafyasında liderler tarafından rehin alındılar. Bunu Türkiye de yaşadı, biz de yaşadık. Bu yeni bir şey mi, hayır. Arap tarihi okumaları yapanlar bilirler; oradaki diktatörlüğe karşı mücadele, insan hakları, azınlık ve kadın hakları mücadeleleri aslında uzun yıllar devam etti ve devam ediyor. Ama şunu unutmamak gerekir ki, İslam ve Demokrasi’den bahsetmek yeni bir şeymiş gibi lanse ediliyor. Kimi Müslümanlar da böyle düşünüyor. Halbuki İslam’ın köklerinde mevcut bulunan bir olgudur Demokrasi. Dolayısıyla Arap Baharı’nı sadece batı perspektifinden okumak ve değerlendirmek yanlıştır.
Türkiye’de siz “ileri demokrasi” olarak dillendiriyorsunuz. İleri Demokrasi söyleminin izdüşümlerini Recep Tayyip Erdoğan’ın dilinde takdirle takip ettim. Arap Baharı sürecinde halklar arasında büyük bir başkaldırı varken Müslüman dünya liderleri arasında bir sessizlik hâkimdi. Erdoğan, çıkıp “insan hakları evrenseldir, sadece Türkiye’ye has değildir” dedi. Arap liderlerine seslendi. O liderler halklarını temsil etmiyorlardı. Arap Baharı’nda halklarını temsil etmeyen liderlerin değişimini gördük. Ayrıca Occupy Wall Street hareketine de bakmak lazım. Bir tarafta özgürlük mücadelesi, diğer tarafta kapitalizmin neticesi olarak sınıflar arasında büyüyen adaletsiz uçuruma karşı protesto gösterisi.
Hepimizin bilmesi gerek. Evet, özgürlük istiyoruz. Ancak bunu isterken batı örneğinde olduğu gibi kapitalizmin benimsediği bir özgürlükten yana olmamalıyız. Şeriata baktığımızda, İslam terminolojisinde özgürlüğün anlamına baktığımızda görüyoruz ki adaletin bulunmadığı salt bir özgürlükten bahsetmek mümkün değil. Bunu görmezden gelemeyiz. Adalet herkes içindir.
Diğer Dinler
Tüm dinlere karşı olan hoşgörünün eşit olması gerektiğine değinen İbrahim, konuya şu anısını paylaşarak açıklık getirdi;
İslam ve Konfüçyanizm başlığı altında bir sempozyum düzenlemiştim. Kimileri sormuştu; “henüz insanlar İslam’ı tam anlamamışken nereden çıktı bu?” diye. Ben, ülkemizde Çinliler olduğunu ve onlarla birlikçe yaşayacaksak onların dinlerini de bilmemiz gerektiğini söyledim. Sempozyum’da sunulan tebliğlerin ardından bu iki din arasında ne kadar çok ortak noktalar olduğunu görmüş olduk. Evet, şekil olarak belki farklılıklar olabilir ama temelde adalet ve eşitlik gibi kavramlar hepimizin paylaştığı şeylerdi.
Lider ve Liderlik
Müslüman halkların “liderler” görmek istediğine değinen İbrahim, bu liderlerin liderliklerinin meşru olmasının ve meşru bir seçimle seçilmesinin de halkın istekleri arasında olduğunu ifade etti. Ayrıca liderliğin bir ahlaki zemine dayalı olmasının ehemmiyetinden bahsederek, bir şeyin siyaseten doğru ancak ahlaken yanlış, ahlaken doğru ama siyaseten yanlış olmasının düşünülemeyeceğinin altını çizdi.
İbrahim’e göre, Arap baharının anlamlı olabilmesi için süreci yöneten şeyin vicdan olması gerekmekte. İnsan ahlaki zemine dayalı bir vicdan ile doğru ve yanlışın ne olduğunu kavrarsa hiçbir yolsuzluğa geçit vermez ve tüm hakların savunucusu olur. İbrahim’e göre gerçek demokrasi ancak bu şekilde gerçekleşebilir.
Konuşmasının sonuna doğru İbrahim, liderliğin, yöneticiliğin ağır yüküne ve sorumluluğuna değinerek tüm yöneticilerin bir gün hesap vereceğini, belki bu dünyada kimi oyunlar yaparak seçimleri kazansa dahi Allah karşısında kaçılacak bir yerin bulunmadığını hatırlattı.
Batının İslam ile ilgili her şeye karşı önyargısı olduğunu, ancak bu son gelişmelerin İslam Ümmetine büyük katkılar sağlayacağını, yeni oluşumların isimlerinin şeriat mı veya başka bir şey mi olacağından öte insanların kendi tercihlerini yaşamlarına imkan veren bir sistem olmasının önem arz ettiğini dile getirdi.
İfade özgürlüğüne vurgu yapan İbrahim yargının bağımsızlığı konusunda ise; “Ben bağımsız yargının ne olduğunu çok iyi bilirim. Ben tüm davalarımı kaybettim. İlk defa beraat ettim bu son kararla” ifadelerine yer verdi.
İyimserim, Ümitliyim
Enver İbrahim konuşmasını şu sözleriyle noktalandırdı:
Ben diyorum ki, isimleri ne olursa olsun prensipler temeldir ve evrenseldir. Aynı zamanda bu prensipler İslam prensipleridir. Bu bazılarının sahipleneceği bir şey olamaz. Bendeki saygı ve hoşgörü de aynı Medeniyetler İttifakı Projesinde ifade edildiği gibi temel bir prensiptir.
Her zaman iyimserimdir. Elbette zorluklar olacaktır. Ancak Türkiye örneğinde olduğu gibi sorunların üstesinden gelinecektir. Bu yüzden Müslüman halklar için de ümitliyim.
Programın ikinci bölümü soru-cevap şeklinde devam etti. Kapanış konuşmasında memnuniyetini ve hoşnutluğunu ifade eden İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Enver İbrahim’e Katip Çelebi’nin 17.yüzyılda yaptığı Malezya ve Endonezya’yı içeren bir haritayı hediye etti.
SON VİDEO HABER
Haber Ara