Etnik kökene vurgu yapmayan bir anayasa
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Siyasi iradenin güçlü olduğu, demokrasinin kalbi olan meclisin güçlendirildiği bir anayasa istiyoruz'' dedi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-01-27 20:34:22
Başbakan Yardımcısı Arınç, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ile birlikte TRT stüdyolarının açılış töreninin ardından TRT 6'da yayınlanan ''Rojev'' programına katıldı.
Arınç buradaki konuşmasında, yeni anayasa çalışmasının, AK Parti hükümetinin en büyük iddiası olduğunu belirtti.
2002, 2007 ve 2011 seçimlerini halkın desteğiyle, büyük başarıyla tamamladıklarını, 3 dönemdir iktidarda olduklarını ve her girdikleri seçimde oylarını artırarak, iktidar olan bir parti olduklarını hatırlatan Arınç, şöyle konuştu:
''Bu milletimizin kararıdır, ona her zaman şükran borcumuz var. İktidara geldiğimiz günden bu yana Türkiye'nin daha yeni, çağdaş, sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğunu söyledik. Çünkü bu kabul edilecek bir şey değil ki; 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra bir darbe anayasası gündeme geldi. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra da hala elimizde kısmen yürürlükte olan bir anayasa kaldı. 'Kısmen' diyorum; çünkü mevcut anayasanın yarısından fazla maddesi değişik zamanlarda değiştirildi. Son referandumda 26 maddesinin değişikliğini halkımız 'evet' oyu kullanarak kabul etti. Diyarbakır'ı da şu açıdan kutlamak istiyorum; sandığa gidenlerin yüzde 90'ından fazlası 'evet' istikametinde oy kullandı. Sandığa gidenlerin içinde bu yüksek orandaki 'evet' oy oranı, Diyarbakır'ın daha yeni, güçlü, çağdaş bir anayasaya olan özlemini de ortaya koyuyor.''
-''Mümkünse etnik kökene vurgu yapmayan bir anayasa olsun''-
Arınç, anayasaların bütün demokratik ülkelerde mecliste, milletin temsilcileri vasıtasıyla yapıldığını ancak Türkiye'nin son 50 - 60 yılının darbe anayasaları ile darbecilerin istediği şekilde gerçekleştiğini söyledi.
Bu bakımdan Türkiye'nin artık eski model bir anayasa ile yürümesinin mümkün olmadığını ifade eden Arınç, bunu 2002 ve 2007'de de söylediklerini, ancak yeni bir anayasa yapmalarının mümkün olmadığın belirtti.
Arınç, bu taleplerine karşılık partileri hakkında kapatma davası açıldığına dikkati çekerek, şöyle dedi:
''O günler bitti. Biz 2011 seçimlerine girerken ,seçimden sonra yepyeni bir anayasa yapacağımızı milletimize ilan ettik. Daha sonra da seçimi takiben 4 parti grubundan eşit sayıda milletvekilleri ile bir anayasa komisyonu kuruldu. Bu arkadaşlarımız bir iki aylık çalışma yaptılar, çalışmaları sürüyor.
Sivil toplum ve meslek kuruluşları ile partiler ve bireysel olarak herkesin, 'şöyle bir anayasa' veya 'böyle bir madde düşünüyorum' şeklindeki isteklerini tespit ediyorlar. Bunları yazıya dökecekler. Sonra aralarında tartışacaklar ve mutabakat ile bir araya getirdikleri bir anayasayı başlangıcından itibaren ortaya koyacaklar.
Biz 'Daha kısa bir anayasa olsun.' diyoruz. Çünkü mevcut anayasa 175 artı geçici maddelerdir. İkincisi daha 'öz' olsun, temel hak ve görevlerin dışında artık bir takım kurumların da sıradan sayıldığı bir anayasa olmaktan çıksın. İdeolojik yönü olmasın, vatandaşlık, yurttaşlık bağını daha da güçlendirsin. Mümkünse etnik kökene vurgu yapmayan bir anayasa olsun. Daha çok birleştirici, kaynaştırıcı, bizi birbirimizden ayıran, farklılıklarımızı ortadan kaldıracak, öz, basit, kısa, herkes tarafından anlaşılabilir ve yoruma ihtiyaç olmayacak netlikte bir anayasa arzu ediyoruz. Umarım diğer siyasi partiler de bu konuda buna yakın görüşe sahiptirler ki anlaşmamız mümkün olabilsin. Ümitliyim ama gelişmeleri daha çok nisan, mayıs ayından itibaren yani yazım sürecine geçildiğinde çok daha iyi görmüş olacağız.
Bizim milletimize vaadimiz sivil bir anayasadır. Türkiye'nin demokratikleştiğini, özgürlüklerin giderek güçlendirildiğini gösteren bir anayasa olmalıdır. Özgürlükler hepimiz için önemlidir. Siyasi iradenin güçlü olduğu, demokrasin kalbi olan meclisin güçlendirildiği bir anayasa istiyoruz. Elbette yasama, yürütme ve yargı yeni anayasada temsil edilecektir. Ama birbiri ile çatışmayan, kendi alanları içerisinde halkımızın taleplerini önceleyen bir anayasaya ihtiyaç var.''
-Bölgede 3,8 milyon vatandaşa iş ve aş imkanı-
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise bölgeye yapılan yatırımların son yıllarda çok hızla arttığını, Başbakan Erdoğan'ın kendilerine GAP Eylem Planı çerçevesinde 2012 yılının sonuna kadar çok önemli hedefler verdiğini söyledi.
Bu kapsamda bütçeye bu hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik ciddi miktarda kaynak aktarıldığını ifade eden Şimşek, 2008 yılı öncesine kadar Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki 9 ile yapılan yatırımların, toplam kamu yatırımları içerisindeki payının yüzde 7 olduğunu belirtti.
Son 3 yılda ise bu oranın yüzde 14'e yükseldiğini kaydeden Şimşek, ''Sulama, enerji, eğitim, sağlık ve ulaştırma gibi her alanda Güneydoğu Anadolu Bölgesine çok ciddi bir yatırım seferberliği başlatmış durumdayız. Günümüzde tarımın önemi ve gıda güvenliği o kadar ön plandaki dünyada son yıllarda emtia fiyatlarında da çok büyük artış meydana geldi. Özellikle tarımsal ürünlerin fiyatlarında da çok önemli artış var'' dedi.
Şimşek, Fırat ve Dicle arasında kalan çok verimli toprakların tarih boyunca dünyada çok önemli bir değer taşıdığına dikkati çekerek, Türkiye'de bu potansiyeli değerlendirmeye yönelik çok önemli adımlar atıldığını belirtti.
Bu kapsamda GAP Projesini hızlandırdıklarını ifade eden Şimşek, şöyle devam etti:
''Tamamı bittiği zaman ki, önümüzdeki 2 yıl içerisinde bitmiş olması gerekiyor, 3,8 milyon vatandaşımıza iş ve aş imkanı sağlanabilecek. Sadece 2010 yılında GAP Bölgesinde 218 bin kişiye istihdam imkanı yaratıldı. İş-Kur eskiden tüm GAP Bölgesinde 4 bin 600 vatandaşa kurs veriyordu. Son 2 yıla baktığımızda yılda 25 bin kişiye kurs verir hale geldi. Bu rakam daha da hızla artacak.
En cömert teşvikleri bu bölge alıyor. Bölgenin diğer bölgelerle kalkınmışlık farkının giderilmesi lazım. Güneydoğu'nun diğer bölgelerle kalkınmışlık farkının kaldırılmasına yönelik bir teşvik sisteminin üzerinde çalışıyoruz. Bunun önemli adımlarından bir tanesi bu bölgesel kalkınmışlık farklarının azaltılmasıdır. Bölgenin topyekun kalkınması için çaba içerisindeyiz. Bu bölge önemli bir cazibe merkezi haline gelecek. Huzura, kardeşliğimizin pekişmesine ihtiyacımız var. Bu bölgenin kalkınmasının önündeki en büyük engel maalesef zaman zaman gündeme gelen şiddet ortamıdır. Bunlar yatırımcıların buraya gelmesini önlüyor.''
-''Diyarbakır'da toplam 413 bin hektar alan sulanacak''-
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker de bölgede GAP Eylem Planı çerçevesinde altyapı çalışmaları gerçekleştirdiklerini söyledi.
Eker, Dicle ve Kral Kızı Barajlarının suyunun 215 kilometrelik bir ana kanal ile Diyarbakır'ın güneyinden Mardin'in Savur ilçesine kadar su ulaştıracağını, bu ana kanalın aralık ayında tamamlanmasının hedeflendiğini belirtti.
''Bugüne kadar Diyarbakır'da Devlet Su İşlerinin (DSİ) yaptığı yatırım tutarı 1 milyar 400 milyon civarında'' diyen Eker, şöyle konuştu:
''Şu anda temel atma aşamasına gelen ancak maalesef menfur bir şantiye saldırısına maruz kalan Silvan Barajı da 240 bin hektar alan sulayacak. İkisi birlikte Diyarbakır'da toplam 413 bin hektar alanı sulayacak. Şu anda çalışmalar hızla sürüyor. Diyarbakır'da 7 milyon dönüm arazide şu anda toplulaştırma yapılıyor. Bu ana kanal inşaatını ilgilendiren kısımlara öncelik verdik. Mart ayı sonu ile tamamlayıp DSİ'ye teslim edeceğiz. Böylece sadece Diyarbakır'da değil, diğer yatırımlarla birlikte Şanlıurfa, Batman ve bölgedeki illeri kapsayan entegre proje sulama altyapısı itibariyle mesafe katetmiş olacak.''
-''TRT 6 okul vazifesi görüyor''-
Eker, TRT 6'nın 24 saat Kürtçe yayın yapmasının insan hakları ve evrensel hukuk ögeleri açısından son derece olumlu ve önemli bir gelişme olduğunu ifade ederek, TRT 6'nın eğitici bir fonksiyonunun da bulunduğunu söyledi.
TRT 6'nın aynı zamanda insanların bu dili daha iyi konuşabilecekleri şekilde öğrenmelerini de sağladığına dikkati çeken Eker, ''TRT 6 bir okul vazifesi görüyor. TRT 6 bu manada toplum katında büyük bir hüsnü kabul görüyor. Türkiye'de insan hakları ve demokratikleşme alanında önemli bir adım, bundan rahatsız olanlar da kuşkusuz, vardır. Unutmayalım ki bu adım önemli bir gelişmeyi beraberinde getiriyor ve istismar alanını ortadan kaldırıyor. TRT 6, Türkiye'nin birlik ve beraberliğine hizmet eden bir projedir'' diye konuştu.
AA
Haber Ara