'Sivil anayasa için parti mutabakatı aramayın'
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner, ''Bugüne kadar anayasaları askerler yapmış. Burada yeni anayasada önemli unsur nedir- Sivil asker ilişkisinin sağlıklı bir hale gelmesi. Sivil asker ilişkiniz sağlıklı bir hale gelmediyse dünyanın en iyi anayasası olsa fark etmez. O anayasa da eski işlevine kısa sürede ulaşır'' dedi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-01-15 06:49:46
Güneysu Derneği öncülüğünde başlatılan, ''Yedi İklim Yedi Kültür'' projesi kapsamında, Türkiye'nin 81 ilinden kültür ve yardımlaşma derneği temsilcileri, ÇOMÜ Anafartalar Yerleşkesi Süleyman Demirel Konferans Salonunda düzenlenen ''Yeni Demokratik Anayasa Paneli''ne katılmak için kente geldi.
ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner, panelde yaptığı konuşmada, Cumhuriyet'in 100. kuruluş yılı olan 2023 yılına, Çanakkale ruhunu, geniş ortak paydaya, tüm yasalara, anayasaya, gündelik yaşantıya oya gibi işleyerek ulaşılabileceğini söyledi.
''Tıpkı Çanakkale Savaşı'ndaki siperlerde, yanımızdaki kardeşimizin mezhebini nasıl merak etmediysek, yanımızdaki dairede oturan kişinin mezhebini de fark etmediğimiz, önemsemediğimiz günlerin hayalini kuruyorum. Fark etmediğimiz etnik kökenlerin hayalini kuruyorum. O anlamda Çanakkale ortak paydasının Türkiye'nin olabilecek en geniş yaşanmış, en geniş ortak paydası olduğunu düşünüyorum. Anayasanın bu ruhla yazılmış olmasını temenni ediyorum'' diyen Laçiner, şöyle devam etti:
''Anayasayı değiştirdiğiniz, en iyi anayasayı yazdığınız zaman sorunlarınız bitmez. ABD'nin, Finlandiya'nın, Almanya'nın anayasasını alalım, buraya doğrudan getirelim, başına bir ay yıldız, üzerine de 'TC Anayasası' yazalım. Bütün sorunlarınız aynen devam eder. Hiçbir şey değişmez. Hatta tüm anayasaların hepsini toplayın, en iyisini ortaya çıkarın, dünya anayasalar yarışması birincisi olun, yine bir şey değişmez. O anlamda anayasanın değiştirilmesinin sembolik bir anlamı vardır. Çünkü Türk milleti uzunca bir süreden sonra belki de ilk defa olarak kendi anayasasını, sivil, silahlı olamayan anayasasını yapacak, ilk medeni anayasası olacak. O anlamda sembolik bir anlamı var. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni anayasası bir cümle de olsa beni tatmin eder. O cümle de şöyle olabilir, (biz Türkiye'nin insanları bir araya geldik, birlikte yaşamak istiyoruz, birbirimize karşı saygımız sonsuz. İşte ifade özgürlüğü olsun, farklılıklarımız olsun bir arada yaşayacağız. Tüm dünyaya bunu ilan ediyoruz) bitti. Ama zor olan bunu yaşamaktır, kanunların yazmak değildir.''
-''Bugüne kadar askerler yapmış''-
Laçiner, anayasa yapma sürecinin aynı zamanda o idealleri yaşatacak olan konuların da inşa edildiği bir süreç olduğuna işaret ederek, ''Bugüne kadar anayasaları askerler yapmış. Burada yeni anayasada önemli unsur nedir- Sivil asker ilişkisinin sağlıklı bir hale gelmesi. Sivil asker ilişkiniz sağlıklı bir hale gelmediyse dünyanın en iyi anayasası olsa fark etmez. O anayasa da eski işlevine kısa sürede ulaşır. Dolayısıyla rollerin yeniden karılması gerekiyor. Adil bir şekilde toplumu olabildiğince temsil edebilecek şekilde yeniden karılması gerekiyor. Yeni anayasanın yapım süreci birazcık da bu'' diye konuştu.
2007 yılındaki seçimlerden sonra, Hükümetin anayasayı değiştirmek için bir girişimde bulunduğu, bunun çok heyecanla başladığını dile getiren Laçiner, şunları söyledi:
''Hatalar da yapıldı. Fazlası ve eksiği de vardı ama o anayasa girişiminin hemen akabinde anayasayı değiştirme önerisini getiren partiye karşı kapatma davası açıldı. Bu aslında sistemin bir reaksiyonudur, direncidir. O direnç kırılmadığı sürece sizin anayasayı değiştirmenizin çok da bir kıymeti yoktur. Ama ne oldu orada- Toplumun bir reaksiyonu oldu ve anayasanın bazı maddeleri değişti. Örneğin partileri kapatmak artık o kadar da kolay değil. Bir savcının canı istedi diye, fotokopi belgelerinden bir partiyi hem de iktidar partisini kapatmak gibi bir çılgınlığa insanlar artık gidemiyorlar. Hatta ve hatta ana muhalefet partisinin genel başkanı hakkında bir fezleke ki normalde tüm siyasetçiler hakkında, başbakanlar hakkında da geçmişte çok sayıda düzenlenmiştir, bu düzenlendiğinde insanlar garipsemeye başladı. Bu da olumlu bir gelişme. Demek ki bir kültürün inşa edilmesi gerekiyor. Bu da öyle ucuz bir şey değil. Burada, sivil asker ilişkisinde, sağlıklı bir ilişkiye ulaşmamız lazım.
Bir de tarihle barışma kısmı var. İttihat Terakki geleneği var bu ülkede. Bu ülkede Osmanlı geleneği var. Oradan getirdiğimiz hastalıklar, korkular, takıntılar var. Bunlardan haklı olanlar var, haksız olanlar var. Sonra bir Kürtler ile devletin ilişkisinde bazı problemler vardı. Bunlar sahici problemler. Anayasadan kaynaklanmıyor. Burada (anayasayı değiştirdiğimiz zaman hepimiz mutlu oluruz) diyecek halim yok.''
-Mutabakat meselesi-
Prof. Dr. Sedat Laçiner, konuşmasında yeni anayasada mutabakat konusuna da değindi.
''Partilerin mutabakatını ararsanız, doğruya ulaşamazsınız. Partilerin mutabakatını aramış olsaydık, Türkiye'de bazı davalar hiç başlamamış olurdu'' ifadesini kullanan Laçiner, şunları kaydetti:
''Partilerin mutabakatını aramış olsaydık, şu son 10 yılda yaşanmış olan devrimsel pek çok şey yaşanmamış olurdu. Tabuların pek çoğunu kıramamış olurduk. Nazım Hikmet diyor ya 'suçun büyük bir kısmı da sende kardeşim.' Suçun büyük bir kısmı da partilerde. İnsanlar tankların önüne daha yeni yeni çıkıyorlar. Daha darbelere 'dur' deme yeni yeni başladı. Yeni yeni örgütlenebiliyoruz. Elbette bunu söylerken hırsızın hiç mi suçu yok. Hırsızın da suçu çok. Ama şapkayı alıp kaçanın da suçu çok. Darbe yapanı haklı sanan başbakanın da bakanlarının da suç çok. O anlamda kirli bir tarih yazdıysak bunu birlikte yazdık. Doğrular, mutabakat olsun veya olmasın doğru, yanlışlar da yanlıştır. Parti mutabakatı aramayınız, halkın mutabakatını arayınız. Bu da nedir- Meclis tartışır, doğruları ortaya koyar madde madde ya da parça parça halkın önüne sunarsınız. Halk beğenir, beğenmez. Halk yanlışı beğenirse onu yaşamaya müstahaktır. Ama ben Türk halkının bugüne kadar önüne konulan sandıklarda çok da hata yaptığı kanaatinde değilim. Buna 12 Eylül Anayasasına verdiği oy da dahildir. Bugün de halkın oyunda hata arayanlar kendileri yanılıyorlar diye düşünüyorum. Ama ne olursunuz, parti mutabakatı aramayınız. Mecliste parti mutabakatı arayarak, orta yol bulunarak doğru yolu bulmak mümkün değil. Ben bugüne kadar iktidar partisinin pek çok tabuyu kırdığı, pek çok devrimsel iş yaptığı kanaatindeyim. Bunların hiçbirisinde parti mutabakatı yoktur.''
-Vali Tuna'nın konuşması-
Çanakkale Valisi Güngör Azim Tuna da ''Kardeşlik normu''nun kuvvetli bir saik ve motive edici birlik unsuru olduğunu dile getirdi.
Türkiye'de farklı kesimlerin kardeşliğe farklı anlamlar yüklediğini vurgulayan Tuna, ''Herkes veya her kesim kardeş olduğumuzu kabul etmekte, ama kardeşliğimizin ne kardeşliği ve nasıl bir kardeşlik olduğunu farklı şekilde anlatmaktadır. Hukuku olmayan bir kardeşlik uzun ömürlü olmaz. Kardeşliğimizin hususunda yanılmaya başlamışsak, kadim kardeşliğimize dönünce veya üzerinde anlaştığımız yeni kardeşlik buluncaya kadar birliğimiz ve geleceğimiz tehlikede demektir'' dedi.
Vali Tuna, bugün gelinen noktada yeni demokratik anayasa yapmanın konuşulduğunu belirterek, şöyle dedi:
''Nasıl bir anayasa yapacağız- Yapacağımız anayasada öncelikle temel insani haklarla ilgili düzenlemeler yapılmalıdır. İnsani ve evrensel değerlerin getirilmeye çalışıldığı bir zeminde zaten kimsenin etnik değerlerle ilgili bir mücadele içine girmesi beklenemez. Yeni anayasa yine ortak değerler üzerinden birlik ve beraberliğimizin teminatı olmalıdır. Birliğimizin omurgası, inançlarımız ve inandığımız değerlerden ürettiğimiz ideallerimize ve geleceğe uzanan eksen üzerinde, hatta içinde yatmaktadır. Bu bakımdan terör dahil birçok meselemizde, bu arada anayasa çalışmalarında sivil topluma büyük sorumluluk düşmektedir.
Anayasanın mutabakatla yapılması konusuna gelince, demokratik sistemin temelinde diyalog vardır. Toplumun farklı kesimlerinin bir araya geldiği bir meclisimiz var ve bu konu da mutabakatla yürütülmeye çalışılıyor. Ama yüzde 100 mutabakat sağlanması diye bir şey de beklenmemesi gerekir. Ama toplumdan gelen taleplere yeni anayasada cevap verilebilmelidir.''
-AK Parti İstanbul Milletvekili Külünk-
AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk de Çanakkale'nin, millet ve coğrafya esaslı bir sözün söylenebilmesi noktasında sembol bir yeri olduğuna işaret etti.
Çanakkale'nin bu ülkede daha çok konuşulmak, bu ülkede kurumsal bir kimlik haline gelmesinin mecbur olduğunu dile getiren Külünk, şunları söyledi:
''Tunus'ta, Mısır'da, Bosna Hersek'te, Kosova'da, Azerbaycan'da, Türkmenistan'da, Kırgızistan'da, Uygur Türkleri, Suriye'deki kardeşlerimiz, Irak bekliyor. Hepsi 'Türkiye' diyor. Ama Türkiye bu coğrafyaya hitap edemeyecek bir anayasaya, darbeler anayasasına, kurumların vesayetini esas alan bir anayasaya sıkışmış durumda. Türkiye'nin rahatlaması gerekiyor. Türkiye'nin rahatlaması bu coğrafyanın rahatlaması demektir. Türkiye'nin tecrübeleri bu coğrafyanın da önünü açacak önemde, güçtedir. Bu millet de bu anayasayı yapacak güçtedir.''
Külünk, anayasanın her evde konuşulur hale gelmesi gerektiğine dikkati çekerek, ''Her sivil toplum kuruluşu mutlaka anayasayla ilgili olarak üstüne düşen ifadeleri dillendirmeli. Parlamento bu konuda kapısını sonuna kadar açmıştır. Burada yapılan iş bilin ki insanlığın geleceğini, insanlığın var oluşunu ilgilendirecek bir nefesin üflenmesi işidir'' dedi.
Panele, milletvekilleri, sivil toplum kuruluşların üyeleri, öğretim üyeleri ve davetliler katıldı.
AA
SON VİDEO HABER
Haber Ara