Bizde istikrar yoksa Türkiye'de de olmaz
Iraklı Sünni lider Tarık el Haşimi, Süleymaniye dağlarından Bağdat'a sert mesajlar yolladı.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-12-25 07:35:47
Bizde istikrar yoksa Türkiye'de de olmaz
Hakkındaki tutuklama kararı nedeniyle Kuzey Irak’a sığınan Haşimi “İran Suriye’yi kaybederim diye Irak’ta kontrolü ele geçirmek istiyor. Ama bedel ödeyen ne yazık ki Sünni Araplar olacak” diyor.
Sünni lider Haşimi Ankara’ya da seslendi: “ABD bizi üstesinden gelemeyeceğimiz sorunlarla bıraktı. Bizde istikrar yoksa sizde de olmaz. Irak’ta hukuk devleti kurmamıza yardım edin”
Bağdat’ta hakkında çıkan tutuklama kararı nedeniyle Kuzey Irak’a sığınan Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi ile Süleymaniye’de görüştük.
Erbil’den Kerkük, oradan da yaklaşan kum fırtınasına yakalanmadan Süleymaniye tepelerine doğru uzandığımızda, hava çoktan kararmış oluyor.
Garip; ama buraya, bu dağlara, bu karakol benzeri askeri üsse ilk gelişim değil. Süleymaniye’nin tepesinde, kartal yuvası gibi İran sınırına hâkim efsanevi Kalaçolan’a ilk gelişim, gazeteciliğe ilk başladığım yıllardaydı. 1996’da Saddam Hüseyin 36’ncı paraleli geçip Kuzey Irak’a girmiş, o zaman bir peşmerge lideri konumundaki Celal Talabani, adını Sorani lehçesinde ‘kale’ sözünden alan Kalaçolan’a çekilmiş ve oradan Zeli kampına geçmeden bana röportaj vermişti.
Şimdi Talabani Irak’ın cumhurbaşkanı ama ben yıllar sonra aynı dağ yollarından geçerek aynı karargâhta Bağdat’ın hedefindeki bir başka ‘istenmeyen adamla’ görüşmeye geldim: Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El-Haşimi. Dünya medyasının kısaca tabiriyle ‘Sünnilerin lideri’.
Irak için dönüm noktası
Irak Başbakanı Nuri el Maliki’nin Amerikan ordusunun Irak’tan resmen çekilmesinin üzerinden 24 saat geçmeden Haşimi hakkında ‘teröristlere para veriyor’ gerekçesiyle tutuklama kararı çıkartmış olması, uçağının saatlerce Bağdat’tan kalkmasına izin vermemesi, Irak’ı tam bir siyasi krize sürükledi. Daha doğrusu, ‘kilitledi.’
Kürt liderler Mesut Barzani ve Celal Talabani, Haşimi’ye kucak açtı. Ankara da Sünni lidere yapılanlardan hoşnut değil.
Yaşananlar, sıradan bir siyasi krizin çok daha ötesinde. Irak için bir ‘dönüm noktası.’ Bir arada yaşama ya da bölünme arasındaki çok ince hat üzerinde tarihi bir an...
Röportaj sırasında Haşimi, rahattı. Geç saatlere kadar konuştuk. ‘Köşeye sıkışmış bir adam’ değil, tam tersine kolları sıvayıp kavgaya yeni başlamış biri izlenimi verdi bana.
Bu rahatlığın en önemli nedeni, dünya kamuoyunun Haşimi’yle ilgili iddialar konusunda ikna olmadığını, hatta birçok ülkenin yaşananları son dakika bir ‘Acem oyunu’ olarak gördüğünü bilmesi. Kendisi de sık sık İran’ı gündeme getirdi, Irak’a karışmakla suçladı.
Haşimi de gece neredeyse 11’de biten sohbetimizde benzer açıklamalarda bulundu ve Irak’ın geleceğiyle ilgili kritik ipuçları verdi...
Beni Talabani vazgeçirdi
Önce açıkça sorayım; ölüm mangalarını desteklediniz mi?
Bu talihsiz iddialar benim gibi barışsever biri için tam bir şok oldu. Ben Irak’taki terörde kızkardeşimi ve iki erkek kardeşimi kaybetmiş biriyim. 2000’de Irak İslami partilerin başına geçtiğimden bu yana sivil barışçıl siyasete baş koydum, bu konuda bütün siyasetçilere ve çevremdekilere de kesin talimatlarım var. İtibarıma o kadar önem veriyorum ki korumalarıma bile her konuda çok dikkatli olmalarını söyledi.
Maliki sizinle ilgili iddiaları 3 yıl önce Cumhurbaşkanı Talabani’ye açtığını söylüyor.
Doğru söylediği tek şey de bu! Evet bu dosyayı Talabani’ye vermiş, cumhurbaşkanı inceletip ipe sapa gelmez hikâyeler olduğunu görmüş, Maliki’ye iade etti. Hatta bana da bir kopyasını verdi. İçinde hukuki hiçbir şey yok. O zaman dava açmayı düşünmüştüm ama Talabani beni vazgeçirdi. Madem ben ölüm mangalarını yönetiyorum, nasıl oluyor da 3 yıldır bir şey yapmıyor bir başbakan olarak? Gazeteciler bunu sorduğunda ‘Çünkü sınırı aştı’ demiş!
Yani geçen hafta çok kişi öldürdüğünüzü mü ima ediyor?
(Gülüyor) Evet herhalde öyle.
Yaşananlar dünya basınında Irak’taki Sünni Arap azınlığa karşı bir hamle olarak yorumlandı. Mezhepsel boyut var mı?
Kısmen evet. Sünni liderlere saldırarak sindirme çabası. Bu sadece ben değil birçok yabancı yorumcunun analizi. Bu Sünnilere yönelik bir hamle ve en kıdemli isimden başladılar.
Tek adam düzeni kurmak istiyor
Amaç ne?
Bilmem ona sormalı. Irak’ı yeniden tek bir kimlikten çıkarıp farklı kimliklere bölmek. 8 yılda birlikte yaşama konusunda bir yerlere geldik. Ama Maliki’nin yaptığı bizi yeniden 2005-2007 döneminin mezhepsel bölünmesine götürüyor. Maliki Amerikalılar Irak’tan çıkarken siyaset sahnesini temizleyip tek adam düzeni kurmak istiyor.
Bir röportajda ‘otokrasi’ diyorsunuz....
Bu beyefendi Irak’ın başına geçtiğinden beri durum öyle. Aradan geçen zamanda demokrasi inşa edeceğimize daha otokratik olduk. Ülkeyi tek adam olarak yönetmek istiyor. Karar verme gücünün tek bir kişide yoğunlaştığı bir sisteme doğru gidiyoruz. Yolsuzlukla mücadele, şeffaflık, yargı bağımsızlığı, kurumların inşasından hızla uzaklaşıyoruz. Maliki her şeyi kontrolü altına almak istiyor. Bu sisteme ne derseniz deyin.
Maliki neden Türkiye’yi Irak’ın içişlerine karışmakla suçluyor?
Bu İran’ın gündemi. Gerçek şu ki, İran, İyyad Allawi gibi, ben gibi Türkiye’yle iyi geçinen siyasetçilere aynı suçlamayı getiriyor. Türkiye’yle iyi ilişkileri olanlar suçlanıyor. Maliki de gazetecilerin ‘Irak’ta İran parmağıyla’ ilgili bir sorusuna ‘İran bize karışmıyor ama Türkiye’den kaygılıyım’ diye cevap veriyor.
Peki İran karışıyor mu?
Anladığım kadarıyla mevcut İran stratejisi şu: İran Suriye’yi kaybedecekse eğer, Irak’ta kontrolü iyice eline almak istiyor. Kenarda izlemeyiz olanları diyorlar. Burada da bedel ödeyen Irak’taki Sünni Araplar olacak. Bu stratejiyi gizlemiyorlar. Açıkça Türkiye’ye de, Iraklılara da söylediler. Amerikalılar da biliyor. Suriye’deki kayıplarını Irak’ta telafi edecekler..
Bu Türkiye’nin kaderi: Büyük ülke olarak bize sahip çıkın
Türkiye’yle ilişkileriniz iyi....
Evet ve bunu gizlemiyorum. Bundan gurur duyuyorum. Türkiye’yi beğeniyorum. Ayrıca Türkiye bizim iç meselelerimize karışmıyor. Kimse yüzümüze bakmazken, bütün dünya ‘Çok riskli’ derken Türkiye buralara geldi. 2004-2005’te Irak’ın inşası için işadamlarını, müteahhitlerini yolladı. Doktorlar, sağlık personeli yolladılar. Unutmadık bunları.
Türkiye’den şimdi ne bekliyorsunuz?
Irak’ta yaşananlara seyirci kalmamasını, Irak’a sahip çıkmasını. Türk medyası maalesef Irak’ta yaşananları çok uzaktan izliyor, pek ilgilenmiyor. Türkiye’nin Irak’a ekonomik ve ticari olarak yaklaşması güzel; ama siyaseti de izlemeli. Türkiye Irak’ın bağımsız hukuk devleti kurmasına yardımcı olmalı, komşuların içişlerimize karışmasına engellemeli.
Açıkça destek istiyorsunuz...
Bu, Türkiye’nin kaderi. Orta Doğu’da büyük oyuncu olmanız, Irak halkına sahip çıkmanızı gerektiriyor. Şu zamana kadar hükümet ve Türk halkının ilgisine çok müteşekkiriz. Ama daha çok yardıma ihtiyacımız var. Amerikalılar kendi başımıza çözemeyeceğimiz ölçekte büyük sorunlarla bıraktı bizi. Büyük ağabey ve dürüst bir partner olarak Türkiye’ye güveniyoruz. Gerçek bir hukuk devleti, demokrasi ve bağımsız yargı için bu desteğe ihtiyacımız var. Ve de komşuların müdahalesine karşı durabilmek için.
Amerikalılar erken mi çıktı?
Hayır geç bile kaldılar. Mesele gitmeleri değil geride bıraktıkları. ‘Görev Bitti’ (‘Mission Accomplished’) lafı doğru değil. Saddam devrildi ama henüz yerine hukuk devleti kurulamadı. Arap Baharı’nda da aynı mesele var. İlk aşama diktatörleri devirmek. Ama asıl zorluk, ikinci aşamada. O da demokratik bir model oluşturabilmek. Irak’ta bunu yapamadık.
Neden Türkiye Irak gibi zor bir meseleye soyunsun?
Irak istikrarsız olmaya devam ederse, eninde sonunda bu Türkiye’yi de etkileyecek. Türkiye kendi güvenliği için Irak’ın bağımsız ve istikrarlı olmasını sağlamalı. İkisi birbiriyle ilintili. PKK meselesi var. Irak’ta istikrar olmazsa İran size karşı oyunlar oynayabilir. Ama bizde güçlü bir demokrasi olursa, siz de güvendesiniz...
Görüşme, Kalaçolan’da, Süleymaniye’deki karakol benzeri askeri üste yapıldı.
YARIN: İran ne istiyor? Irak bölünecek mi? Sünniler otonomi mi istiyor?
Aslı Aydıntaşbaş - Milliyet
SON VİDEO HABER
Haber Ara