İnsan Hakları İzleme Grubu (Human Rights Watch) Özbekistan'la ilgili son raporunda ülkede işkence uygulamalarının devam ettiğini ve Taşkent yönetimiyle daha yakın stratejik ilişki içinde olmak isteyen Batılı ülkelerin insan hakları ihlallerini görmezden geldiklerini bildirdi.
Yüzü aşkın işkence mağduru, aileleri, avukatlar ve insan hakları eylemcileriyle yapılan mülakatlara dayanılarak hazırlanan 107 sayfalık raporda, gözaltına alınan kişilere mahkemeye çıkarılmalarından önce çok çeşitli fiziksel ve psikolojik işkence yapıldığı, bağımsız avukatların susturulduğu kaydedildi.
Raporda, kimi sorgulamalarda tutukluların üzerine kaynar su döküldüğü, tutukluların dövüldüğü, el ve ayak bileklerinden bağlanarak asıldıkları, cinsel tecavüz ve boğma eylemlerine maruz kaldıkları belirtildi. Bir işkence olayında polis memurlarının casusluk yapmakla suçlanan bir erkeği kelepçeleyerek cinsel organlarını ateşe verilmiş gazete parçasıyla yaktıkları aktarıldı.
Özbekistan'ın yasal reformlar ve insan hakları alanında yükümlülüklerini yerine getirmediğini vurgulayan İnsan Hakları İzleme Grubu, bu uygulamalara rağmen, ABD ve AB ülkelerinin Özbekistan'daki insan hakları olayları karşısındaki tavırlarının büyük ölçüde zayıfladığını; bunda da, Afganistan'a giden NATO askerleri ve ikmal yolları açısından ülkenin taşıdığı önemin rol oynadığını kaydetti.
Pakistan'ın geçen ayki bir NATO hava saldırısı sırasında 24 Pakistanlı askeri öldürmesi ardından Afganistan'a olan ikmal yolunu kapatmsaıyla, Özbekistan'ın konumu büyük önem kazandı.
Afganistan'a sevkedilen Amerikan malzemelerinin yarısından çoğu Orta Asya üzerinden gönderiliyor.
İnsan Hakları İzleme Grubu (Human Rights Watch) işkenceye adları karışan Özbek yetkililerine vize yasağı konması ve malvarlıklarının dondurulması gibi cezalandırıcı önlemlerin dikkate alınması çağrısında bulundu.
İşte, Human Rights Watch sitesinde yayımlanan rapor:
Özbekistan: Gözaltındakilere İşkence, Avukatlara Susturma
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch – HRW) bugün yayınladığı raporda Özbekistan’ın ceza adalet sisteminde elektrik verme ve nefessiz bırakma gibi yöntemleri de içeren işkenceyi durduracağı taahhüdünü tutmadığını ortaya koydu. Büyük bir yaygarayla açıklanan işkence uygulamasına son verecek tedbirler hayata geçirilmedi. Stratejik sebeplerle bu otoriter Orta Asya hükümetiyle daha yakın ilişki içinde olmak isteyen Batı hükümetleri ise bu ihlalleri görmezden geldi.
104 sayfalık “‘Ortada Tanık Kalmadı’: Özbekistan’da İşkence, Habeas Corpus’un İflası ve Avukatların Susturulması” başlıklı rapor, neredeyse on yıldır BM insan hakları uzmanlarının girmesinin yasak olduğu bu ücra ülkedeki yaygın insan hakları ihalleriyle ilgili ilk ağızdan benzersiz kanıtları ortaya koyuyor. Özbekistan’da insan hakları aktivistleri hapishanelerde çürüyor ve bağımsız sivil toplum acımasızca bastırılıyor.
Özbekistan’ın en kötü insan hakları karnelerinden birine sahip dışlanmış bir devlet olduğu gerçeğini Batı’nın artık görmesi gerektiğini söyleyen İnsan Hakları İzleme Örgütü Özbekistan araştırmacısı Steve Swerdlow “Afganistan’a komşu olması Özbekistan’a dehşet verici işkence ve baskı karnesine olur verilmesini gerektirmez” dedi.
Rapor 2009-2011 yılları arasında Özbekistan’da 100 üzerinde kişiyle yapılan görüşmelere dayanılarak hazırlandı.
İşkence Özbekistan’da kronik bir sorun. 2002 yılında uluslararası tepkiye yolaçan dini “aşırılık” suçlamasıyla hapsedilmiş bir erkeğin –uzmanların belirlemelerine göre- kaynar suya sokularak öldürülmesive Birleşmiş Milletler organlarının işkencenin “yaygın” ve “sistematik” olduğuna dair bulguları bunu ortaya koyuyor.
Ancak işkence Özbekistan’da geçmişte kalan birşey değil. İnsan Hakları İzleme Örgütü yetkililerin sorgu sırasında bir aktivistin üzerine kaynar su boca ettiği, gözaltındakileri kauçuk coplar ve su dolu şişelerle dövdüğü, el ve ayak bileklerinden astığı, cinsel aşağılama ve tecavüze maruz bıraktığı ve plastik torbalar ve gaz maskeleriyle nefes almalarını engellediği olaylar belgeldi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü hükümetin Özbekistan’ın en cesur avukatlarını barodan ihraç ederek bağımsız avukatlığı fiilen yok ettiğini ortaya çıkardı. Hükümet gözaltındaki kişilerin yasal temsile erişimini düzenli olarak engellemekte.
Bu ihlal ve baskı karnesine rağmen ABD, Avrupa Birliği ve önde gelen Avrupa hükümet liderleri son yıllarda Özbekistan’ın Afganistan’a komşu olması ve NATO birlik ve malzemelerinin nakli için kara yolu teşkil etmesinden kaynaklanan stratejik önemi nedeniyle Taşkent’e karşı insan haklarını savunmaktan imtina etmeye başladı.
AB Özbekistan’a yönelik yaptırımlarını 2009 yılında kaldırdı.ABD Eylül 2011’de Kongre’nin Özbek hükümetine askeri yardım dahil her türlü desteğe insan haklarıyla bağlantılı getirdiği kısıtlamayı iptal etmek için harekete geçti. Özbekistan’ın güneyindeki Termez’de askeri üs kuran Almanya Özbekistan’daki insan hakları ihlallerine karşı aleni bir tavır almayı reddetti. Birleşik Krallık da askeri malzemelerini Afganistan’dan çıkarırken Özbekistan topraklarını kullanabilmek için Kasım ayında Özbek hükümetiyle görüşmelerde bulundu.
İnsan Hakları İzleme Örgütü ABD, Avrupa Birliği ve diğer önemli uluslararası aktörlerin Özbekistan’ın insan hakları durumuna dair özel bir BM mekanizması oluşturulmasına destek vermesi ve işkence ve diğer ağır insan hakları ihallerinden sorumlu olan Özbek hükümet görevlilerine yönelik vize yasağı ve malvarlıklarını dondurma gibi cezai nitelikte hedefli yaptırımlar uygulamayı düşünmeleri gerektiğini söyledi.
Raporda yer alan bir vakada, adı güvenlik sebebiyle değiştirilmiş olan “Abdumannob A.”nın karısı, kocasının 2008 yılı sonunda ve 2009’un büyük bölümünde güvenlik güçlerince casuslukla suçlanarak alıkonduğı Taşkent gözaltı merkezinde nasıl dövüldüğünü anlattı:
Memurlar bileklerinden tavana asıyorlar ve sekiz dokuz kişi sırayla dövüyordu. Onu gördüğümde bileklerinden asılmış olduğu aşikardı. İzleri görebiliyordum. Bana birçok defa gardiyanların ve diğer tutukluların sorgu odasına getirildiğini ve tırnaklarının altına batırmaları için ellerine iğne verildiğini anlattı. Bir defasında gardiyanlar kocamı hücresine kelepçelemişler ve tutuşturdukları gazete parçalarıyla penisini yakmışlar. İkinci derece yanık oluşmuştu.
İnsan Hakları İzleme Örgütü 2010 yılında bir sokak kavgasına karıştığı iddiasıyla “tanık” olarak gözaltına alınan 18 yaşındaki bir delikanlının annesiyle de görüştü. Anne, oğlunun kendisine polisin boğulma hissi yaratması için nasıl gaz maskesi kullandıklarını ve kavgada bir başka delikanlının daha bulunduğuna dair itirafı nasıl zorla imzalattıklarını anlattığını söyledi.
Tüm bu tantana arasında Özbek hükümeti 2008 yılında bu gibi işkence vakalarıyla görünürde mücadele etmek için habeas corpus – gözaltı kararının yargı tarafından gözden geçirilmesi – ve diğer yasal reformları yürürlüğe soktu. Avrupa hükümetleri ve AB yaptırımları kaldırmaya karar verdiklerinde bu kararları “ilerleme” işaretleri olarak değerlendirdi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü uygulamada Özbekistan’ın işkence ve diğer ağır insan hakları ihlalleriyle ilgili karnesinin habeas corpus’un yürürlüğe girmesinden bu yana herhangi bir iyileşme göstermediğine ve birçok bakımdan daha da kötüye gittiğine dikkat çekti.
Swedlow “Polis ve hapishane görevlileri insanlara işkence yapmaya aynen devam ederken reformlardan söz etmek ilerleme olduğu anlamına gelmez. Bu sorun başta Başkan İslam Kerimov olmak üzere Özbekistan liderleri meselenin büyüklüğünü alenen kabul edinceye ve acilen Özbekistan’ın uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmeye başlayıncaya kadar sona ermeyecek” dedi.
Habeas corpus gözaltında tutulanları keyfi gözaltı, işkence ve kötü muameleden korumakta pek işe yaramamıştır. Avukatlar İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne Özbek mahkemelerinin neredeyse her davada savcının gözaltı talebini, talebin esaslarını bağımsız olarak gözden geçirmeksizin onayladığını söyledi. Avukatlar, mahkemelerin yakalama emri kararı verirken sıklıkla hükümetin önerdiği ifadeleri harfiyen kullandıklarını belirtti.
Özbekistan yasalarına göre polis ve soruşturma memurları zanlıları habeas corpus duruşması için hakim önüne çıkarmadan önce 72 saat tutabilir. Bu süre insan hakları normlarına uygun değildir. Habeas corpus duruşmalarının halka açık yapılmaması da duruşmaların adilliğini garanti altına almak için gereken önemli bir tedbiri zayıflatmaktadır.
İnsan Hakları İzleme Örgütü polis ve güvenlik görevlilerinin işkenceyi gözaltındakilerin kendilerini veya başkalarını suçlamaya zorlamak için kullandığını, bunun mahkumiyetleri garantilemek ve gerekli iç kotalarını doldurmak için etkin bir yol olarak gördüklerini gördü.
Ülkenin doğusundaki Endican kentinde hükümetin çoğu silahsız yüzlerce kişiyi katlettiğiMayıs 2005’ten beri Özbekistanlı yetkililer işkencenin soruşturulmasını son derece zorlaştırdı. Yetkililer işkenceyi belgelemeye çalışan aktivistleri hapsediyor veya taciz ediyor ve uluslararası gözlemcilerin ya da uluslararası insan hakları gruplarının ülkede çalışma yürütmesini izin vermiyor.
Ülkedeki avukatların kontrolünü tam olarak ele geçirme kampanyasının bir parçası olarak hükümet bağımsız baroları yasakladı ve avukatların her üç yılda bir baro sınavına girmeleri zorunluluğu koydu. Bu sınavların sonuçları genellikle çok tuhaf oluyor. Oldukça deneyimli avukatlar sınavlardan “kalıyor”ken yeni mezun meslektaşları yüksek notlarla “geçiyor”.
İnsan Hakları İzleme Örgütü avukatlık mesleğini yeniden yapılandıran bu yeni yasanın Özbekistan Anayasası’na ve avukatların bağımsızlığına dair uluslararası standartlara aykırı olduğunu ve avukatların mesleklerini icra etmelerini engellediğini söyledi. Siyasi anlamda hassas davaları üstlenen ya da işkence iddialarını dile getiren avukatlar barodan ihraç ediliyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü işkenceyi sona erdirmesi için Özbekistan hükümetine çağrıda bulundu. Hükümet habeas corpus yasasını uluslararası standartlara uygun olarak uygulamalı, hukuki temsile erişim gibi yargı usulleri korunmalı ve avukatların bağımsızlığı sağlanmalıdır.
“Ülkenin en cevval ve en bağımsız avukatları susturulurken Özbekistan’da hukukun üstünlüğü konusunda ilerleme sağlandığından söz etmek abesliktir” diyen Swerdlow “devletin müdahalesine maruz kalmadan çalışabilen savunma avukatları olmaksızın Özbekistan’ı sarmış olan işkence uygulamasıyla mücadele etmek için pek umut olmadığını” vurguladı.