Dolar

34,9485

Euro

36,7943

Altın

2.997,37

Bist

10.020,99

Gurbet yollarına düşen kadınların hikayesi

Almanya'ya 1960'ta göç tarihimiz hep erkeklerden söz ediyor. Oysa bu serüvenin bir de öteki yüzü var. 70'lı yılların başında kadın işçi ihtiyacının ortaya çıkmasıyla kadınlar da düşer gurbet yollarına. Leman Hendek'in İzmir'den, Meryem Kangallı'nın Adana'dan başlayan gurbet hikayelerini dinledik.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-12-11 07:58:47

Gurbet yollarına düşen kadınların hikayesi


Türklerin Almanya'ya göç serüvenini konu edinen haberler, 'elinde tahta bavulu ile Sirkeci'den trene binen delikanlıların' fotoğrafı eşliğinde verilir. O karelerde kadınlar yoktur. Türk kadınlarının göçle tanışması için belirli bir süre geçmesi gerektir zira. Önce eşler misafir işçi statüsünden çıkacak, ardından ailelerini yanlarına almaya karar verecektir. Böyle böyle kadınlar ve çocuklar da göç tarihindeki yerini alır. Fakat bazı kadınlar var ki, onların Almanya'ya gelişi, eşleri üzerinden olmaz. Bilakis kendileri, bir süre sonra kocalarının gelmesine vesile olacaktır.

1970'li yılların başında bazı firmaların ince işçiliğe ihtiyaç duyması nedeniyle Almanya, yoğun bir şekilde kadın işçi talep eder. Göçün ilk başladığı yıl Almanya'ya giden Türk kadın sayısı 46 iken 1973'te bu sayı 140 bine ulaşır. Kimi geride eşini ve çocuklarını bırakır, kimi de anne-babası ve kardeşlerini. O yıllar düşünüldüğünde kadınların kendi başına gurbete çıkmaları oldukça sıra dışı bir durumdur. Hatta kendileri için bile. Leman Hendek, onlardan biri. Henüz 21 yaşında bir genç kız iken İzmir'deki evlerine gelen badanacının kızının Almanya'ya gittiğini öğrenince çok şaşırır ve aklından 'Allah Allah, ne rahat insanlar' diye geçirir. Bu olayın üzerinden bir sene geçmeden, takvimler 1971'i gösterdiğinde kendini Almanya'da bulur.

"Okul parası için gittim"

O dönemde erkekler ev, taksi parası biriktirme gayesindedir, Leman Hanım için ise durum farklıdır, o bir yakınının üniversite masraflarını karşılamak için düşer yollara. Hesapta 4 yıllığına, yani yakını üniversite bitirene kadar çalışacaktır. Ancak evdeki hesap çarşıya uymaz. Leman teyze, bugün 61 yaşında ve hâlâ Almanya'da yaşıyor.

Genelde eşlerinin ardından gurbete giden kadınların aksine Leman teyze, 9 ay sonra Türkiye'de evlenip eşini yanına getirmiş. Küçük bir Anadolu kasabasından büyük ve modern bir Avrupa şehrine gelmenin şaşkınlığını da yaşamamış. Nitekim ayrıldığı yer İzmir, geldiği yer ise Almanya'nın güneyinde kuş uçmaz kervan geçmez küçük bir kasaba. Patronunun yerleşecekleri evi gösterirken musluktan akan suyu büyük bir teknoloji harikasıymış gibi sunmasını bugün bile tebessüm ederek hatırlıyor Leman teyze: "Ne sanıyorlardı bilmem ama 21 yaşına kadar İzmir'de yaşadım, hiç dışarıda tuvaleti olan bir evde kalmadım. Patronun bize gösterdiği evde tuvaletin dışarıda olduğunu öğrenince şok geçirdim. O an Türkiye'ye dönmek istedim." diyor.

Terzi Leman Hendek'e İzmir İş ve İşçi Bulma Kurumu'nda tanıştığı 5 kadın, hüzünlü gurbet yolculuğunda eşlik edecektir. Uçakta yol boyu ağlarlar. Kimi çocuğunu bırakıp gelmiştir, kimi yeni evlendiği eşini. Leman teyzenin uçağa binince aklından geçen ilk düşünce 'Allah'ım beni koru' olur.

Derken Münih tren istasyonuna gelirler. Leman teyze, garda karşılaştığı kalabalığı anlatırken sayı vermekte zorlanıyor: "Bir düğün salonu dolusu insan düşün. Hepsi Türk, aralarında kadınlar da çok var." Trenden inene kadar kendilerine eşlik edeceği söylenen tercümanın yerinde yeller esmektedir. Sadece binerken bir bey gelir ve kendilerine 'Aschaffenburg' durağında ineceklerini ama telaş etmemelerini, geleceğini söyler. Telaş ne kelime. Tuvalete bile gidemezler durağı kaçıracakları korkusuyla.

Bir şekilde Aschaffenburg'a varır 6 kadın. Leman teyze, o anı hiç unutmamış: "6 kişi kuzucuklar gibi birbirimize sokulduk, trenden inerken. Aramızda anlaştık. Biri gelir bir şey derse bakmayacağız. Çünkü duyduk, 60'ta Türkler gelmeye başlamış. Aralarında kötü niyetliler de var. Karşıdan işyerinin sahibi olduğunu düşündüğümüz bir adam geliyor. Tercüman yok. O, Türkçe bilmez, biz Almanca. Durdu, ikimizi gösterdi, dikiş makinesi sesi yaptı. Anladık ki patron bu. Gurbet hikâyemiz de başlamış oldu."

Leman teyze, iki kızı ve eşi ile birlikte ilk geldiği şehrin yakınlarındaki Grosswallstadt'ta yaşıyor. Biri öğretmen diğeri haber spikeri iki kızıyla gurur duyuyor. Öğretmen kızının öğrencilerinden birinin Almanya'daki ilk patronunun torunu olduğunu anlatırken gözlerinin içi gülüyor. Kızını üniversite okutmak için şehir dışına gönderdiğinde yaşadığı endişeyi hatırladıkça kendi gurbet hikâyesini düşünüp hayret ediyor: "Halbuki ben yabancı bir memlekette tek başınaydım"

Arkasında 6 çocuk bıraktı

Leman Hendek'ten 1,5 yıl sonra yine Münih tren garında bir başka gurbet hikâyesi başlar. Bu hikâyenin kahramanının derdi çok büyüktür. Meryem Kangallı, arkada 6 çocuğunu bırakıp gelmek zorunda kalır. Tarihi çok net hatırlıyor Meryem teyze: 26 Mayıs 1972. Adana'dan önce İstanbul'a, ardından uçakla Münih'e gelmiş. O dönemde alınan kadın sayısı çok daha fazla. 33 yaşında genç bir kadınken gelmiş Almanya'ya. Fakat ne acıdır ki kızlarından biri kendisinden de önce acı vatana ayak basmak zorunda kalmış. Hem de 14 yaşında bir çocukken.

Yarı tok, yarı aç günler

Meryem Kangallı, verem hastası eşi ve 7 çocuğuyla Adana'da geçim sıkıntısı çekmektedir. Eşi Kastamonu'da bir sanatoryumda kaldığından otellerde temizlik işlerinde çalışarak ailesini geçindirmeye çalışır. Fakat ne mümkün? Gece gündüz çalışmasına rağmen yarı aç yarı tok günlerini geçirirler. Ta ki Almanya'ya kadın işçilerin de gittiğini duyana kadar. 1968'de başvurur, sonuç hüsran olur. İki sene sonra bu kez 14 yaşındaki kızını yazdırır. Nüfusta yaşını 4 sene büyüttüğü kızı, ilk başvuruda kabul edilir. Hesapta kızı önden gidecek, bir sene sonra da annesine istekte bulunacaktır. Annesi geldiğinde ise kardeşlerine bakmak üzere Adana'ya dönecek, Meryem teyze de birkaç yıl çalışıp ev alacak para biriktirdikten sonra çocuklarının başına dönecektir. Tam burada Meryem teyzenin 55 yaşında evlendiği ikinci eşi Kamber amca araya giriyor ve kahkaha atarak 'Daha dönecek.' diyor.

Kızı istekte bulunamaz ama Meryem teyze, ikinci başvurusunda kabul edilir. İlk olarak kuzeyde Bremen'de bir konserve fabrikasında çalışmaya başlar. 6 çocuğunu geride bırakan acılı kadın, yedincisine de hemen kavuşamaz. Kızı, güneyde şu anda yaşadıkları Schveningen diye küçük bir şehirdedir. Görüşmeleri için aradan 6 ay geçmesi gerekmektedir. Yılbaşında kızı Bremen'e gelir ve kontratı bozarak annesini yanına aldırır. Birlikte Saba fabrikasında çalışmaya başlarlar. Ana-kız 2 ay Heim'da (yurt) kaldıktan sonra birlikte eve çıkarlar. 1 sene sonra da bütün çocuklarını yanına aldırmayı başarır.

Meryem Kangallı, şimdi 75 yaşında ve eşi Kanber amca, hepsi yakınlarda oturan çocukları ve torunları ile birlikte yaşıyor. Kaç torunu olduğunu soruyoruz. 'Bilmiyorum yavrum' diyor. İki Suna'da var, üç Servet'te var...' diye saymaya başlıyor. Anlaşılan, sayı oldukça yüksek.

Almanca öğrenip öğrenemediklerini merak ediyoruz. Kanber amca 'Orasını hiç sorma.' diyor. Meryem teyze, biraz mahcup bir ifadeyle "40 sene oldu geleli, gene de öğrenemedim" diyor ama eklemeden geçemiyor: "Canımın içi, nasıl öğreneyim? Saat sabah 06:00'da işbaşı yapardık. Akşam 04.30'a kadar. Türklerle beraber çalıştık. O saatten sonra 7 çocuğun işini mi göreyim, Almanca mı öğreneyim?"

Meryem teyzeye pişman olup olmadığını soruyoruz, "Hiç pişman olmadım yavrum. Gelmesek halimiz içler acısıydı. Şimdi çocukların hepsi iş güç sahibi." diyor. Ancak çocuklarını arkada bırakmış olmanın pişmanlığını hâlâ o gün gibi yaşadığı çok belli. Konu açılınca gözleri doluyor ve o tatlı dilinden şu acı sözler dökülüyor: "Çocuklar da çok çekti, ben de. En çok da Perihan'ım çekti. Oncağız yaşta evin hem babası hem oğlu oldu. İçimde büyük yara var, derin hüzünler var o konuda. Babasız, kimsesiz bıraktım, geldim. İçimde bir eziklik var hâlâ."

Leman teyze de, Meryem teyze de 50 yıllık göç tarihinin biraz unutulmuş, kısmen ihmal edilmiş kadın boyutunun iki canlı örneği. "Biz çok çektik, çocuklarımız bari çekmesin" düşüncesiyle geçmiş bir ömür. Bu kadınların acı, özlem, korku ama en çok da fedakârlıkla örülü hayat hikâyeleri alkışı fazlasıyla hak etmiyor mu sizce de?


Zaman
SON VİDEO HABER

Suriyeliler gitti, atölyeler boş kaldı!

Haber Ara