Dolar

34,9473

Euro

36,7315

Altın

2.981,91

Bist

10.125,46

'Yurtta yasak, dünyada yasak!'

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 326. hafta basın açıklamasında başörtülü öğrencilerin bazı üniversitelerde baskıyla, ilköğretimde ise sürgünlerle karşılaştığı, yasağın Türkî Cumhuriyetlere de sıçradığı belirtildi.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-12-10 13:37:17

'Yurtta yasak, dünyada yasak!'
Haber Merkezi / TIMETURK

Adalet ve Özgürlükler Platformu’nun Sakarya bileşenlerinden SAGİR Başörtüsü Platformu her Cumartesi günü yaptığı basın açıklamalarında 326. haftayı geride bıraktı. Platform adına Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi’nden Bahaeedin Kuruoğlu tarafından okunan açıklamada Türkiye’de bazı üniversitelerde hocaların öğrencilere baskı uygulandığı belirtilerek Arnavutluk'tan okumak için İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsüne gelen öğrencinin sorununa dikkat çekildi.

Açıklamada ayrıca İzmir ve Adana’da başörtülü ilköğretim öğrencilerinin okula alınmadığı ve sürgün edildiği belirtilerek “Keyfi uygulamalar ve yasaklar ısrarlı bir şekilde sürdürülmek istenmektedir. Halk bazında direnç ve hak arama bilinci oluştukça daha azgın bir görünüme bürünme gayreti içine girenlerin yıldırma politikaları asla başarıya ulaşamayacaktır.” denildi.



İstiklal Mahkemesi arşivleri açılsın!

Basın açıklamasında ayrıca Kazakistan’da yasak girişimlerine dikkat çekilerek “İkna odalarının 28 Şubat sürecinde hangi amaçlar için kurulduğu ve kimlere hizmet sunduğu konusunda zihinlerimiz hala tazeliğini korumaktadır. Bu duruma eş değer bir uygulama da hafta içerisinde Kazakistan da uygulamaya konulmuştur.” İfadelerine yer verildi.

Bahaeedin Kuruoğlu tarafından okunan açıklamada Dersim Katliamı’yla ilgili başlayan gündeme de değinilerek “Biz sadece Dersimdeki zulmun değil, İskilipli Atıf Hocaların, Şeyh Abdülkadirlerin,Erzurumlu Şalcı Ninemiz gibilerin de itibarlarının iade edilmesini ve tarihin karanlıklarında bırakılmış gerçeklerin aydınlatılması adına öncelikle yapılması gerekenin İstiklal Mahkemelerinin tutanaklarının bağımsız kurumlarca incelenmelidir.” denildi.



Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 326. Basın Açıklaması

Keyfi uygulamalar ve yasaklar ısrarlı bir şekilde sürdürülmek istenmektedir. Halk bazında direnç ve hak arama bilinci oluştukça daha azgın bir görünüme bürünme gayreti içine girenlerin yıldırma politikaları ASLA başarıya ulaşamayacaktır. Ülkemiz de ve özellikle de Türk Dünyası Devletleri şeklinde tabir edilen ülkelerde başörtüsü yasakları kendisini bir kez daha göstermiş, unutulmaya yüz tutmuş uygulamalar hortlamaya başlamıştır. İkna odalarının 28 Şubat sürecinde hangi amaçlar için kurulduğu ve kimlere hizmet sunduğu konusunda zihinlerimiz hala tazeliğini korumaktadır. Bu duruma eş değer bir uygulama da hafta içerisinde Kazakistan da uygulamaya konulmuştur.

Ülkeye bağlı Akdobo bölgesinde okullarına alışageldikleri ve inançları gereği kapalı olarak girmek arzusunda olan bayan öğrencilere zulum ve eziyet etmek istercesine zalim bir tutum sergilenmiştir. Öyle ki; kurdukları ikna odalarında eğer başlarını açmazlarsa eğitim hayatlarının yarıda kalma riskleri bulunduğu, çağdaş bir yaşam adına artık bu şekilde giyinmenin gereksiz olduğu, hatta islamda başörtüsünün farz olmadığı şeklinde telkinlerde bulunmuşlardır. İslam adına islamcı kesilen,gerçekleri bilerek ve isteyerek çarpıtan bu bel’amları ne gibi bir hazin sonu beklediğini tahmin etmek hiç de zor değildir.Lakin, temennimiz oradaki kardeşlerimize uygulanan bu baskı ve zulmün bir an önce son bulması, eğitim hayatlarına kaldıkları yerden devam etmelerinin sağlanmasıdır.

Ülkemizde de bu yasaklar ve yasakların sürdürülmesi konusunda oldukça mahir davranılmaya devam edilmektedir. Bu durumu kanıtlama adına uzun zaman dilimleri öncesine uzanmadan, birkaç gün içerisinde oluşan olaylardan örnek sunmak yeterli olacaktır diye düşünmekteyiz.

Yeni eğitim-öğretim yılının başlamasıyla İzmir de başörtülü bir şekilde okumak isteyen iki kız kardeş derslere alınmamıştır. Okul yönetimi tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden okula alınmayan kardeşlerin eğitim görme hakları ellerinden alınmak istenmektedir. Öğrencilerin babasının, çocuklarının haklarını savunma adına sergilediği tutum ise baskı ve tehdit ile yıldırılmaya çalışılmıştır. Baba tarafından dile getirilen, kızlarının inançları gereği okulda da kapanmak istedikleri, başörtüsü takmalarının tek nedeninin ALLAH’ın emrini yerine getirmek olduğunu söylemelerine rağmen, yasaklar ile ısrarla karşı karşıya bırakıldıklarını söylemiştir.

Başka bir örnek sunmak gerekirse, Arnavutluk'tan okumak için İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsüne gelen kapalı bir öğrenci de derslere alınmamaktadır. Sorun çıkarma adına sadece bir tek, hoca diye tabir edilen kişinin ayrımıcılık göstermesi ve bu tutumu takınanın da bayan olması ayrıca dikkat çekilmesi gereken bir noktadır. Bu konuda fikrine başvurulan öğrencinin maruz kaldığı davranış ile ilgili aktadıkları,hastalıklı bir ruhun dışa yansımasından başka bir ifade ile açıklanacak gibi değildir.

“Derslere başörtüsü ile girmesinde herhangi bir sakınca olmadığı, eğitim görme hakkının ellinden alınamayacağını ve gerekirse tutanak tutmasını söylememe karşın hoca! tarafından, bu şekilde dersine girmesine müsamaha gösteremeceğini, kadın haklarını savunma adına kazanımlarını heba etmeye çalışanlara fırsat veremeyeceğini ve din adına segilenen bütün tutumların karşısında olduğunu belirtmiştir.

Uğradığı haksızlık karşısında okulun Rektörüne başvuran hanım kardeşimizin aldığı cevap ise utanç verici ve bir o kadar da aşağılayıcı olmaktan öte geçememiştir. Bir karar ya da hüküm vermek için elinde yazılı belgesi bulunması gerektiği şeklinde verilen cevap ile insan onuru bir kez daha hiçe sayılmıştır.

Yasak meydana getirmek için yazılı belge avına çıkan bu eblehler, özgürlük getirme adına neden çaba sarf etmezler? Yıllardır Yükseköğretim Kurumlarında YÖK Genel Kurulunca çıkarılan bir maddeye dayanarak yasaklarını sürdürenler, antidemokratik özelliği ile mevcut Anayasa dahi bulunan Eğitim ve Öğretim hakkının engellenemeyeceğini maddesini neden görmezden gelirler?

Bir şekilde gündemizden düşürüşmeyen Tarihi Olaylar! Dersim isyanı ve zalimce bastırılmasını hoş göremezdik ve görmedik de.Zulum kimden gelirse, haksızlık karşısında susmak bizlere elbette kondurulamazdı.Ancak, son günlerde bir hayli fazlaca bu konu üzerinden gündem meşgul edilmek istenmekte ve bu durum da gerçeklerin çarpıtılması riskini doğurmaktadır.

Biz sadece Dersimdeki zulmun değil, İskilipli Atıf Hocaların, Şeyh Abdülkadirlerin,Erzurumlu Şalcı Ninemiz gibilerin de itibarlarının iade edilmesini ve tarihin karanlıklarında bırakılmış gerçeklerin aydınlatılması adına öncelikle yapılması gerekenin İstiklal Mahkemelerinin tutanaklarının bağımsız kurumlarca incelenmesi düşüncesini dile getirmek isteriz.

Gerçeklere araştırılmadan, haklara ise savunulmadan ulaşılamamaktadır. İslami bir yaşam sürdürme adına bizler bu gerçeği idrak etmeli ve mücadele azmimizi daima diri tutmalıyız.
SON VİDEO HABER

Suriyeliler teröristleri taşlayarak kovdu

Haber Ara