Antep'teki Arap Baharı toplantısının ayrıntıları
25. Abant Platformu toplantısı, Zirve Üniversitesi'nin işbirliğiyle Gaziantep'te toplandı. Tunus'tan İsrail'e, ABD'den Fas'a, oradan Mısır'a kadar pek çok ülkeden yüzü aşkın entelektüel ve gazeteciyi bir araya getiren Platform, Arap Baharı üzerine önemli tartışmalara sahne oldu.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-12-05 07:07:43
Bu tartışmalara girmeden önce başka önemli bir konunun altını çizmek gerekiyor: Abant Platformu, Arap Baharı konulu toplantısını Gaziantep'te yaparak küresel ve bölgesel olaylar hakkında tek bakış açısının başkentlerde oluşmadığını, diğer şehirlerin ve aktörlerin de olaylara son derece yakından ve isabetle baktığını ilan etmiş oldu. Nitekim toplantının Çırağan Sarayı'nda yapılan açılış oturumunda Cengiz Çandar, Arap Baharı konulu bir toplantının Gaziantep'te yapılmasını "dâhice bir seçim" olarak niteledi. Dolayısıyla Türkiye, bölgesel olayları ele alırken muhakkak yerel bakış açılarına kulaklarını kabartmak zorundadır.
Platformun tartışmalarına dönersek farklı ülkelerden gelen aydınları dinlerken ilk göze çarpan nokta Arap Baharı konusunda daha dikkatli bir algı dönemine girildiği. Geçen mart ayından itibaren hızla ortaya çıkan "Arap Baharı eşittir demokrasi" algısı artık hem Arap hem Arap olmayan aydınlar tarafından sorgulanmaktadır. Hemen ikinci bir nokta ise hükümet dışı sivil diyalog imkânlarının tıkanmamasının önemi olarak vurgulanmalıdır. Siyasi sorunlar ciddi olabilir ancak bu sorunlar, ülkeleri her türlü ilişkiyi tamamen kesmek noktasına götürmemelidir. Bütün siyasi sorunlara rağmen hayat devam etmelidir. Bu nedenle siyasi nedenlerle ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkileri tamamen kesmek, hayatın doğasına aykırı bir taleptir.
Platformda öne çıkan ikinci olgu ise Arap olsun Türk olsun, değişik ülkelerden gelen aydınların aslında sanıldığı kadar ileri düzeyde olaylara aynı bakmadığıydı. Bir başka ifade ile medyada çok ileri düzeyde yer bulan "uyum söylemine" artık biraz eleştirel bakmak gerekmektedir. Türkiye'nin Suriye siyaseti başta olmak üzere pek çok konuda Arap aydınlarının ciddi itirazları olduğu görüldü. Politikacı ve entelektüeller arasındaki bu ciddi farklılıkların bundan sonraki siyasi dönüşüme etkisi büyük olacaktır.
Başka önemli bir nokta ise hükümetler tarafından projekte edilen bakış ve siyasetin hiçbir ülkeyi tamamen temsil etmeyeceğidir. Hükümetlerin keskin ayırımlara dayanan siyasetlerine rağmen hemen her ülkeden, İsrail dahil, gelen katılımcılar kendi ülkelerine yönelik son derece eleştirel görüşleri dile getirmekten çekinmemiştir. Buradan çıkan önemli bir sonuç da dolayısıyla şudur: Ortadoğu siyasetini hükümetlerin siyasetleri perspektifinde ele almak, bir tür siyasi körlüğe bizleri götürebilir.
Sevinç ve endişe arasında bir yer
Katılımcı Arap aydınların psikolojik pozisyonunu sevinç ve endişe arasında bir yer olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır. Hemen bütün Arap katılımcılar, halklarının otoriter rejimlere yönelik yaptığı kalkışmanın haklı gururunu yaşamaktalar. Ancak öte taraftan aynı Arap aydınlarında geleceğin nasıl şekilleneceğine yönelik bir derin endişeyi da fark etmek mümkün. Özellikle Mısır ve Suriye siyasetinin geldiği nokta, bu tür endişeleri daha da artırıyor. Demokrasi ve değişim yönünde büyük bir toplumsal talebin olduğu ortada; ancak bunu gerçekleştirecek sosyal ve diğer enstrümanların yokluğu, endişenin temel kaynağı olarak görülebilir. Evet herkes değişim ve demokrasi istiyor ancak bunu yapabilecek sosyal, ekonomik ve siyasi imkânlara sahip miyiz?
Öte taraftan Abant Platformu katılımcılarının dile getirdiği çok önemli bir nokta da eski otoriter rejimlerin farklı biçimlerde tekrar "hortlaması" riski. Liderlerin bazıları gitti ancak eski devrin bürokratları, hâkimleri ve askerleri halen ofislerinde oturuyor. Peki bu eski devrin adamları nasıl bir strateji peşinde? Arap siyasetinin geleceği, özellikle demokratikleşme sorunu, bu eski adamların nasıl idare edileceği ve hatta durdurulacağı ile doğrudan ilgili.
*Zirve Üniversitesi,Siyaset ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı
Zaman
SON VİDEO HABER
Haber Ara