Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Arap Baharı'nda İslamcı fobisi

Arap devrimlerine saldırma saplantısına girenler İslam ve İslamcılardan korkma fobisine yakalandılar.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-12-01 07:28:51

Arap Baharı'nda İslamcı fobisi
Dr. ADİL EL BEYATİ


İçlerinden çoğu İhvan fobisi hastası olup baskıcı rejimlerin devrildiği Tunus, Mısır ve Libya'da İslamcı hareketlerin düşman olarak görüldüğü, zulüm gördüğü, liderlerinin sürüldüğü, bir kısmının idam edildiği, bir kısmının da cezaevlerine konulduğu gerçeğini gözden kaçırmaktalar. Bunun yanı sıra İslamcı hareket bir siyasî parti, hayır cemiyeti veya bir şahsî liderlikten ibaret değildir. Okul, üniversite, cami, sokak ve işyerinde hareket halinde bir çağrıdır. Bu yüzden Arap baskıcı rejimler bu hareketi tasfiye etmekte ve kamuoyu nezdinde kredisi bitmiş diğer siyasî güçlere yaptıkları gibi kendi projesinde bir malzeme olması için diz çöktürmekte başarılı olamadı.

Tunus'ta rejimin İslamcı hareketin liderlerine yönelik izlediği sürme yöntemine rağmen Nahda hareketiyle temsil edilen İslamcılar tek başlarına kurucu mecliste 90 sandalye kazanırken arkasından gelen diğer üç parti adı geçen mecliste sadece 73 sandalye elde ettiler. Rakipleri Nahda'yı demokrasi ve kadın hakları düşmanlığıyla suçladı. Hareketin tarihî lideri Raşid El Gannuşi, gerek hareketin içinde gerekse de genel seçimlerde aday olmayarak bir örnek sundu. Kadın haklarına yönelik tutumu da örnekti. Zira Tunus sahasında 49 kadın aday seçimleri kazanmıştı ve bu rakamın 42'si Nahda hareketindendi. Diğer liberal siyasî güçlerle koordinasyon ise çok iyi durumda. Cumhurbaşkanı ve başbakan adaylığı yanı sıra geçici hükümetin kurulmasını bu güçlerle diyalog içinde yürütüyor hareket. Peki, Arap dünyasında İslamcıların düşmanlarına ne şimdi?

Ayrıca Mısır'da geçen mart ayında yapılan anayasa değişikliği referandumunda ve son aylarda yapılan sendika seçimlerinde İslamcı hareketin elde ettiği ilerleme Mısır sahasındaki en güçlü hareketin İslamcılar olduğunu gösterdi. Son seçim sonuçları ise bu tahminin doğruluğunu ispatlayacaktır. İhvan hareketi doksan yıl boyunca baskı, zulüm ve kovuşturma gördü, tasfiyeye maruz kaldı ancak her krizden sonra yeniden güçlü şekilde çıktı. Bütün bunlara rağmen baskıcı yöneticilerin politikaları sebebiyle iktidarın dizginlerini eline alması yönünde denenmedi. Arap vatanında demokrasi çağrısı yapan ABD, birçok kez İslamcıları iktidara taşıyacak demokrasiye karşı olduğunu açıkladı. Cezayir'de Batı'nın ve ABD'nin emirleriyle İslamcıların ezici zaferiyle birlikte 1991 seçimlerinin nasıl iptal edildiğini gördük. Arap dünyamızdaki gelişmeler bir kez daha gösterdi ki nezih ve özgür seçimler İslam ülkelerinde seçmenlerin çoğunluğunun İslamcı eğilimi desteklemesine yol açmaktadır. Tabii bu başarı, İslamcıların İslamî metodu zamana, mekâna, halkın ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun bir formülle açıklamak için bu şansı iyi kullandıkları takdirde elde ediliyor.

İşte Abdullah Salih, İhvan'ı, kendisine yönelik halk devrimi komplosunun arkasında durmakla suçluyor. Beşşar Esed, Britanya Sunday Telegraph gazetesine son yaptığı açıklamada "Suriye, Tunus ve Mısır'dan farklıdır. Bugün Suriye'nin yaşadığı şey İslamcıların komplosuna karşı olan çekişmedir. Bizler 1950'lerden beri İhvan'la savaşıyoruz." diyordu. Esed'in sözlerinin Arap veya Batılı sahada bıraktığı etki, rejime karşı direnen tek güç olması hasebiyle İslamcı akıma yani İhvan'a yaramaktadır.

Arap Baharı ülkelerinde Arap halklarının bilinci, bu halkların özgürlük rüzgârlarını solumaya başlaması sonrası nezih ve özgür seçimlere katılan her eğilimi destekleyip desteklememenin kaynağıdır. Bütün göstergeler siyasal İslamcı hareketlerin uzun diktatör despot yönetimlerinden sonra gelen Arap Baharı devrimlerinin meyvesini kopardıklarına işaret ediyor. Katar gazetesi, Er Raye 27 Kasım 2011

Haber Ara