16 Temmuz, Arap Baharı ve Değişim
Son bir yılda İslam dünyasında yaşananları ilk etapta ne halklar ne partiler ne de uzmanlar anlayabildi. Çünkü yepyeni bir neslin, teknoloji ve pratik akılla yoğurduğu yeni bir değişim söz konusuydu.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-11-29 18:08:39
Şu an bile ülkemizde gelişmelerin tam anlamıyla okunabildiğini düşünmüyorum. Yaşananlar partilerin, ideolojilerin ve uzmanların kurgusunun çok dışında kalıyor. Anlam vermekte zorlandıkları bu değişim, ellerindeki reçeteye uymayınca ucuz çıkarımlar yapmaya başladılar.
Normalde bölge halkının –kendilerinden hiç bekleneyen bir biçimde- bir anda sokaklara dökülmesi bizi heyecanlandırmalıydı. Çünkü yıllardır beklenen ama gerçekleşmeyen şey buydu; ama öyle olmadı. Anlaşılan tüm ideolojilerin ve partilerin öngördüğü değişim bu değildi. Gelişmelerin, ortaya attıkları metodoloji çerçevesinde oluşmaması büyük bir hayal kırıklığına sevk etti onları.
Halkları adeta etkisiz böcek gibi görmeye alışan liderler, kendilerini bu kadar güçlü ifade edebileceklerini hiç düşünmediler. Eğer böyle devam ederse, kimsenin kimseye bir mecburiyeti kalmayacak ve fikir dayatmaya çalışan partiler, öngörüler, uzman akıl falan çöpe gidecekti. Asıl korkulan buydu. Kafasında henüz bir takım putları oluşmayan özgün aklın, doğru olanı seçebilmesi ve bunda ısrar etmesiydi mesele.
Bu nedenle, yazar-çizerlerin adeta ustalaştığı en pratik kaçış yolu olan “komplo teorileri” gazete köşelerini doldurmaya başladı. Böyle olmasa, büyük bir şaşkınlığa kapılan âkil adamlar, boşa çıkan anlayış ve görüşlerine nasıl anlam verebileceklerdi ki! Henüz Amerika İran’a saldırmamıştı, olsa olsa bu işi Amerika ve İsrail yapardı; yapmalıydı çünkü işler böyle yürüyordu.
Hatta son dönemde, pratikte hiçbir karşılığı olmayan teorilerde o kadar ileri gittiler ki artık alay konusu olmaya bile başladılar. Cebindeki harçlığı diğer arkadaşından biraz fazla olan bir gence arkadaşları, “Ne iş hacım? Senin arkanda da Amerika mı var, ne?” diye dalgaya vuruyorlar.
16 Temmuz Gençlik Hareketi’nin geçtiğimiz Pazar günü düzenlediği panelden sonra, Arap Baharı meselesini en iyi gençlerin anlayabildiği noktasında kesin bir yargıya vardım. Ülkemizde, Suriye’deki ayaklanmaların patlak vermesiyle birlikte, bölgede ne olup bittiğini en erken kavrayıp harekete geçen de yine 16 Temmuz Gençlik Hareketi’nden gençlerdi.
Farklı görüş ve anlayıştan onlarca genci bir araya getiren bu sempozyumun önemi ise, Tunus, Mısır, Van, Romanya ve İspanya’ya giden gençlerin gözlemlerini paylaşmış olmalarıydı. Panel sonrası, gençlerin olayları çok daha iyi okuyabildiğini, sosyal analizleri daha sağlıklı yapabildiklerini ve İslam dünyasındaki yaşıtlarının beklentilerinin ne olduğunu daha yakinen anlayabildiklerini gördüm.
Artık bölgeyi genç uzmanlardan dinlemenin, olayları kavrama noktasında sizi bir adım ileriye götürebileceğinden emin olabilirsiniz. Muttalip Tütüncü, Abdurrahim Boynukalın, Selman Maltaş, Halil Anlar ve Muhammet Halil Kaya, gittikleri ülkelerdeki olayları, insanları ve değişim hareketlenmelerini o kadar iyi anlattılar ki, bu olaylar karşısındaki tutumumuzun ne olması gerektiği kendiliğinden ortaya çıktı.
Son olarak, hem seminerde anlaşılan hem de okuyabildiğim kadarıyla Tahrir Meydanı’nın yeniden hareketlenmesi, değişimin köklü ve asil bir değişim olacağının habercisi. Kim ne derse desin, bu gençler sürekli nasihat vermeyi görev bilenlerin aksine sokağa çıkmayı denediler ve çözüme yaklaştılar. Eğer bu gençlerin hızına yetişemiyorsanız, en azından köstek olanlardan olmayın yeter!
* Milat
SON VİDEO HABER
Haber Ara