Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Şimdilik Esad'ın alternatifi yok'

Herkes Esad gitmeli derken, El Şark Bölgesel ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Mustafa el Labbad, bu görüşü desteklese de gerçekçi bir durum analizi yapmaktan kaçınmıyor: 'Esad bugün devrilirse, onun yönetiminin yerini alacak alternatif bir siyasi parti hâlâ yok.'

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-11-17 08:30:51

'Şimdilik Esad'ın alternatifi yok'


Ortadoğu uzmanı Mustafa el Labbad ile “gazeteci trafiği” yoğun bir günde, İstanbul Forumu’nda karşılaştım. Merkezi Kahire’de bulunan El Şark Bölgesel ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı el Labbad, panelde hem katılımcı hem de konuşmacıydı. Basın mensuplarının yanı sıra meslektaşları da, Mısırlı uzmanın peşini bırakmıyordu. Uzun bir takibin ardından, CIA’in en “karanlık” isimlerinden Graham Fuller’in muhabbetinden alıkoyup röportaja ikna ettim el Labbad'ı. Söyleşi, bölge ülkelerindeki siyasi gidişata ilişkin sorularımın peşinden akıp gitti.

Söyleşiden çıkan satır başları ve el Labbad’ın yorumlarıysa şöyle:

“SURİYE’DEKİ MÜCADELENİN ÜÇ BOYUTU VAR”
“Suriye'de Libya’daki kadar çok petrol yok, fakat ülke coğrafi açıdan çok önemli bir konumda yer alıyor. Bu yüzden de orada neler olacağını herkes dikkat kesilmiş izliyor. Suriye’de Esad’ın devrilmesi, Kaddafi’nin gidişi kadar kolay olmayacak. Bunun nedeni, Suriye’de mücadele verilmesi gereken üç ayrı boyutun var oluşu. Bunlardan ilki yerel boyut, yani Esad’ın diktatörlüğüne karşı direnen halk ve bu direnişi baskılayan güçler. Diğer bir boyut, süreçte aktif rol oynamak isteyen İran, Türkiye, Suudi Arabistan gibi bölge ülkelerinin etkisi. Üçüncü boyut ise, NATO gibi güçlerin müdahalesini de içeren, bölgeyi aşan çapta bir uluslararası boyut. Libya’daki durumsa çok daha basitti. Sadece iki boyutu vardı: Ülkede yaşanan iç savaş ve NATO.”

“BATI’YA KARŞI UYANIK OLMAMIZ GEREKİYOR” /_np/1213/14991213.jpg
“Diktatörlüğe direnen Suriye halkına büyük sevgim ve saygım var, ancak Batı güçlerinin bölgedeki aktif varlığından da rahatsızlık duyuyorum. Batılı devletlerin ahlaka uygun ve etik bir biçimde davranmadıklarını görüyorum. Tamamen ulusal çıkarları için Suriye’de olan bitene karışıyorlar. Bu konularda uyanık olmamız gerekiyor. Görüntüde Suriye halkının iyiliği için uğraşıyorlar, oysa kendi çıkarları için halka destek veriyorlar.”

“ŞİMDİLİK ESAD’IN ALTERNATİFİ YOK”
“Esad rejiminin gelecek hafta, gelecek ay gibi kısa bir vadede düşeceğini düşünmüyorum. Her ne kadar halk ölüme meydan okuyarak sokaklardaki direnişine devam ediyorsa da şu anda Esad’ın partisini zorlayacak alternatif bir siyasi parti yok. Muhalefetteki Suriye Ulusal Konseyi’nin siyasi açıdan biraz daha olgunlaşması gerekiyor. Esad, askeri yönden de iyi bir donanıma sahip olduğu için, kolay kolay geri adım atmayacak ve elindeki güçten vazgeçmeyecektir.”

“YAŞANAN ŞEY TAM ANLAMIYLA DRAMDI”
“Kaddafi bir diktatördü ve mahkemede bir savaş suçlusu olarak yargılanmayı hak ediyordu. Ancak böyle olmadı, öldürüldü. Bu katliam, Libya devriminin imajına çok büyük zarar verdi. Yeni bir oluşuma başarısız bir başlangıç yapıldı, diyebiliriz. ‘Kaddafi bir diktatördür’ demek kişisel bir yargıdır. Bir idam cezası verilecekse bile bunu mahkemenin vermesi gerekirdi. İntikam peşindeki insanların bunu yapmasına izin verilmemeliydi. Yaşanan şey çok kötüydü, tam anlamıyla bir dramdı.”

“KADDAFİ ÖLDÜRÜLECEĞİNE İNANMAMIŞTI”
“Kaddafi ülkesini terk etmedi ve 8 ay boyunca çarpıştı. Yeteri kadar parası olmasına rağmen kaçmadı. Bir Afrika ülkesine veya Venezüella’ya gidip ömrünün geri kalanını orada geçirebilirdi. Bu coğrafyada pek çok diktatör kendisini kahraman olarak, halkının babası olarak görür. Kaddafi öldüğü ana kadar, başına gelenlere inanamıyordu. Öldürüleceğine bile inanmamıştı muhtemelen. NATO’nun bu kadar müdahil olmasının nedeni de Kaddafi’nin bu ısrarcı, uzlaşmaktan kaçınan tutumuydu.”

“LİNÇ EDENLERİN ORTAK ÖZELLİĞİ…”
“Yayınlanan öldürme görüntülerini anımsayınız. Kaddafi, ülkeyi 42 yıldır yönetmekteydi ve görüntülerde onu linç eden halka dikkat ettiyseniz, neredeyse hepsi 42 yaşın altındaydı. Bu demek oluyor ki doğduklarından beri başka bir lider, başka bir sistem tanımadılar, bilmediler. Bu nedenle, halkın böyle davranmasının sorumlusu da yine Kaddafi’dir. O halkına bu şekilde davranıyordu ve aynı muameleye kendisi de maruz kalmış oldu. Onun başına gelenlere üzülmüyorum, ama bir devrimin bu hale gelmesine üzülüyorum.”

“LİBYA’YI BEKLEYEN BİR İÇ SAVAŞ OLABİLİR”
“Libya coğrafi ve etnik olarak üç bölüme ayrılıyor. Merkezleri Bingazi, Sirte ve Trablus olan bu bölümlerdeki farklı politik güçlerin ulusal bir uzlaşma sağlaması gerekiyor. Bu uzlaşma uzun zaman alacağa benziyor. Libya’nın geleceği hakkında ortak bir karara varılamazsa Libya’yı bekleyen bir kaos, hatta iç savaş olacaktır.”

“BEN DE ONLARIN ARASINDAYDIM…”
“Arap halklarının Batı tarafından ayaklanmaya sevk edildiğine yönelik görüşleri komplo teorisi olarak nitelendiriyorum. Ben her gün Tahrir Meydanı’nda, o insanların arasındaydım. Tanıdıklarım var içlerinde ve hiçbirinin Batılı güçlerle bir bağlantısı yok. Batı’nın bölgedeki koşulları yönlendirmek ve kendine göre şekillendirmek istediği doğru. Ancak göstericilerle Batı arasında bir bağlantı yok. Hüsnü Mübarek ve Zeynel Abidin Bin Ali, ABD’nin bölgedeki ajanları gibiydi. Bu yöneticilerin gitmesini neden istesinler ki? Mübarek antiemperyalist de değildi, ABD karşıtı da değildi. Bölgede bu tarz spekülatif teorilere rastlanıyor, çünkü Ortadoğu yeni ve çok zorlu bir dönemle karşı karşıya ve herkesin aklına böyle şeyler gelebiliyor. Ancak, Kaddafi’nin bile CIA ve MI6 ile gizli bağlantıları olduğunu göz önüne alırsak, devrimlerde Batı’nın parmağı olduğu yönündeki görüşlerin yersiz olduğu anlaşılır.”

“DİKTATÖR YÖNETİMLER TUTUNAMAYACAK”
“Filistin’in Birleşmiş Milletler’e (BM) üyelik başvurusu ve UNESCO üyeliğine kabul edilmesi çok sevindirici. Hem bu karardan hem de Arap devrimlerinden İsrail de kendine bir pay çıkarmalı. Bölgede zorba ve diktatör yönetimler tutunamayacak, bunu görmeli. Bence İsrail, artık, uluslararası hukuku ihlal etmeye, Filistinlilerin haklarını çiğnemeye devam edemeyecek. Aksi halde, devrimler sonrasında başa geçecek liderlerle, devrik liderlerle olduğu gibi iyi ilişkiler sürdüremez.”

“YAHUDİLER SOYKIRIMIN FATURASINI FİLİSTİN’E KESİYOR”
“Peki, Filistin’in BM’ye kabulü kolay olur mu? Bu noktada, ABD’deki Siyonist lobinin ve İsrail’in Avrupa ülkelerine yönelik tehditkâr üslubunun hafife alınmaması gerektiğini belirtmek istiyorum. Yahudiler geçmişte büyük bir soykırım yaşadı. İnsanlığa karşı işlenmiş en büyük suçlardan birinin kurbanı oldu, ama bunun sorumlusu Filistin değildi ki! O zaman neden faturayı Filistin’e kesiyor ve o halka acı çektiriyor? Bu haksızlık karşısında Filistin, bu sefer olmasa bile, yine BM üyeliğine başvuracak ve eninde sonunda elde edecektir.”

“ESKİ POLİTİKALARIN MİLADI DOLDU”
“ABD, Filistin’in üyeliğe kabul edilmesinden dolayı UNESCO’ya yapacağı para yardımını keseceğini açıkladı. Bu, eski bir taktik, bilindik bir şantaj. Bölgede yeni şekillenen sistemde bu tarz politikaların artık işe yaramayacağını söylemek mümkün. ‘ABD-bölge petrolünün kontrolü-diktatör Arap yönetimleri’ arasındaki organik bağ bundan böyle yok olacak.

Hürriyet

Haber Ara