Arap devrimlerinde İslamcılık vurgusu
Siyasi İslam'ı vazeden her örgüt ve partinin neyi temsil ettiğini anlamaya gayret etmeksizin nasıl olup da İslamcıları aynı kütlenin parçası olarak görebiliriz? Paris Uluslararası ve Stratejik İlişkiler Enstitüsü Müdürü DIdIer BIllIon'un analizi:
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-11-17 10:02:12
Mustafa Abdülcelil'in 23 Ekim'de yaptığı açıklamada şeriat hakkında söyledikleri ve Tunus'ta 27 Ekim'de Kurucu Meclis seçimlerinin sonuçlarının açıklanması, Fransa'da sanki bin başlı bir canavar tiranlarından kurtulmuş Arap dünyasını tehdit ediyormuşçasına İslamcı tehlike hakkında yanlış bağlantıların kurulmasına sebep oldu.
Dikkatli olma ödevi, kesinlikle geliştirilmesi gereken bir yurttaşlık erdemidir, ancak bu sükûnetle ve bir yöntemle yapılmalıdır. Tunus'la Libya'yı siyasi dinamikleri son derece farklı olmasına karşın nasıl aynı görebiliriz? Siyasi İslam'ı vazeden her örgüt ve partinin neyi temsil ettiğini anlamaya gayret etmeksizin nasıl olup da İslamcıları aynı kütlenin parçası olarak görebiliriz?
Libya konusunda en önemli sorun şeriat referansları değil, daha çok gerçek bir iktidarın olmaması, siyasi karar merkezlerinin çokluğu ve siyasi grupların denetimindeki eksikliklerdir. 42 yıl süren bir diktatörlüğün ardından bir sihirli değnek değmiş gibi birdenbire demokratik bir sistemin kurulacağını düşünmek bir hayal. Ancak yine de Libya'nın durumu hakkında bazı kaygı verici işaretler de bulunmakta. En ivedi olan konu, Ulusal Geçiş Konseyi'nin iktidara gelme koşullarından kaynaklanan durumudur. Kaddafi karşıtı güçler büyük bir cesaret göstermişlerse de iktidarı almaları NATO'nun müdahalesiyle gerçekleşebildi. NATO böylece siyasi sorunların askerî güçle çözülebileceği hayalini yerleştirdi.
NATO tarafından 1973 sayılı kararın kendisine ve ruhuna saygı konusundaki özgürlüklerin Libya'daki siyasi kararların biçimi üzerinde olumsuz etkilerde bulunmasından da kaygılanılabilir. Şeriata referanstan çok, bu sorular sorunu açığa çıkarmaktadır. Şeriat sözü kullanıldı diye Pavlov'un köpeği gibi bir reflekste bulunmak ve eski rejimin yerini İslamcılık alacak diye düşünmek gerekmiyor. Kaddafi öldü, Libya'nın kurtarıldığı beyan edildi. Şimdi artık Libya'nın önündeki yeni sayfa sadece kendini isyanın başı olarak gösterenler tarafından yazılamaz, yine şeriat meselesi en önemli konu değildir.
Ennahda'nın Tunus'ta kazandığı zafer bununla karşılaştırılabilir bir durum değil. Bu zafer tüm siyasi partilerin ve tüm gözlemcilerin farklı siyasi bakış açılarına saygı göstererek gerçekleştiği hususunda hemfikir olduğu bir seçim kampanyası döneminin ürünüdür. Üstelik, çok yüksek düzeyde gerçekleşen katılım, Tunus vatandaşlarının kararlılıkla siyasete katıldığının parlak bir göstergesi oldu. Sadece Ennahda taraftarları zafer kazanmadı, siyasi kehanet oyununu bozarak, seçimde kendini gösteren diğer partiler de İslamcı partiyle işbirliğine eğilimli olan partiler oldu. Ortak çalışmayla ilgili her türlü perspektife muhalif olanlar ise seçimden ağır yenilgiyle çıktılar. Bu durum karşısında 'İslamcı' sözünden kaygılanacağımıza güçler dengesi realitesini anlamalıyız. Tüm demokratik geçiş süreçlerinde olduğu gibi bu dengeler son derece oynaktır ve Ennahda partisinin gelişimi de bu anlamda kural için istisna değil.
En ağır körlük aramızdan bazılarının çokbilmiş bir tavırla Tunus sivil toplumunun reaksiyon göstereceğini açıklamasıyla kendini gösterdi. Sanki Ennahda'ya oy veren on binlerce Tunuslu Tunus sivil toplumunun bir parçası değilmiş gibi! Demokratik işleyiş açısından partinin amblemini, facebook profiline koymakla yetinmekle karşılaştırıldığında bu daha etkin bir yöntemdir...
Kesinlikle gerçeklik ilkesi dörtnala geri dönüyor ve "2.0 web devrimi"nin hayali kanatlarında artık kurşun bağlı. Yine de bu durum bizim Ennahda'nın geniş ölçüde demagojiye başvurduğunu, hatta bazen seçim kampanyasında tehdide başvurmuş olduğunu da kaydetmemizi engellememeli.
* Paris Uluslararası ve Stratejik İlişkiler Enstitüsü Müdürü, Çeviri: Zaman
SON VİDEO HABER
Haber Ara