Bombalayın İran'ı!
Tony Karon, İran'ı bombalamak isteyenleri ve gerçek niyetlerini yazdı.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-11-12 07:33:31
Senatör John McCain 2008’deki başkanlık kampanyası sırasında, Barbara Ann’in Beach Boys şarkısıyla aynı melodiyle bir başka parçayı seslendiriyordu: “Bomba, bomba, bomba, bombalayın İran’ı...” McCain tekrar aday olmayacak olsa da, bu koro önümüzdeki yıl da Washington’da sahne alacak ve kaldığı yerden devam edecek gibi görünüyor.
Salı günü Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK), İran’ın nükleer savaş başlıklarında kullanılmak üzere patlayıcı tetikleme sistemleri üzerinde çalışmalar ve muhtemelen de bazı deneyler yaptığı yolunda iddialara yer veren bir rapor yayımladı. UAEK bu raporu yayımlayarak, BM’nin İran’ın nükleer enerji programını nükleer silahlar geliştirmek için kullandığı iddia edebilmesine imkan vermiş oldu. Oysa ne UAEK, ne de Batılı haber alma örgütleri İran liderlerinin henüz bu yönde bir kararı olduğuna inanmıyor. ABD ise UAEK’nin bu raporunun, Washington’ın İran konusundaki politikasına şüpheyle yaklaşan Rusya, Çin, Türkiye’nin yanı sıra diğer ülkeleri de Washington’ı desteklemeleri konusunda ikna edeceğini umuyor.
Ancak bunun pek de mümkün olmadığını da biliyorlar. Belki de bu yüzden, UAEK raporunun açıklanmasını takip eden günlerde, İsrail “İran’ı bombalayın” şeklinde çılgınlık sinyalleri gönderdi: İsrail Başbakanı Benjamin Netenyahu ve Savunma Bakanı Ehud Barak’ın kabineye İran’daki nükleer tesislere hava saldırıları düzenlenmesi yönünde baskı yaptıklarına dair söylentiler medyaya sızdı. Bu duruma itiraz ise Ephraim Halevy ve Meir Dagan gibi eski Mossad yöneticilerinden geldi. Temkinli bir şekilde, İran’ın İsrail için yaşamsal bir tehdit olmadığını ve askeri müdahalenin felaket boyutunda bir hata olacağını, İsrail’in İran’ı vurabilecek nükleer bir füzeyi test etmesinin, operasyonel kapasitesini göstermek için İtalya’ya uzun menzilli bir hava operasyonu düzenlemesinin ve İsrail şehirlerine yönelik füze saldırısı ihtimaline karşı sivil savunma tatbikatları yapmasının ise krizi derinleştirdiğini söylediler.
***
İsrail, diğer ülkeleri korkutmak ve İran’a daha sert yaptırımlar uygulamaya zorlamak için rutin olarak gerginliği tırmandırıyor. Başkan Obama ise seçimlere hazırlanıyor. Bu da onu, Cumhuriyetçi rakipleri onu İran’a karşı “yumuşak” olmakla suçlarken ve yüksek sesle İran’a karşı bir askeri operasyon düzenlenmesini isterken, bu tür baskılar karşısında zayıf kılıyor. Hatta bazıları İsrail’in Washington’a danışmadan İran’a saldırmasından ve ABD’yi İsrail’in yanında yer almaya zorlamasından endişe ediyor.
Buna karşın bazı İsrailli uzmanlar, hükümetlerinin bu açıklamalarının olası bir müdahalenin işaretleri olmaktan çok İran’a karşı yürütülen psikolojik savaşın bir parçası olduğu görüşündeler. Zira İsrail, 1981’de İran’ın Osirak reaktörünü bombaladığında veya 2007 yılında Suriye’de, reaktör olduğu söylenen yeri vurduğunda niyetini kamuoyu önünde tartışmamıştı.
Obama Yönetiminin stratejik mantığı tartışmalı sebeplerle savaşa girmek gibi bir hevesi yok.
İran gerçekten nükleer silahlar üretiyor olsaydı bile, ABD Savunma Bakanlığı’ndaki birçok kişi bu durumun savaşa girmek için yeterli bir gerekçe teşkil edip etmeyeceğini sorgulayacaktı. Bir devletin nükleer caydırıcılığa bakışını etkileyecek olan, onun tehdit algısıdır. Bu durumda gerçekleştirilecek bir saldırının, karşı tarafa, bu tür silahlara ihtiyaçları olduğunu düşündürmesi oldukça muhtemeldir.
***
Aslında, Obama’nın Savunma Bakanı Robert Gates bundan yaklaşık bir yıl kadar önce, İran’ın nükleer tesislerine düzenlenecek başarılı bir hava harekatının İran’ın nükleer programını en iyi ihtimalle ve ancak üç yıl kadar geciktireceği konusunda uyarmış, üstelik bunun rejimi güçlendireceğini ve İran’ı UAEK gözlemcilerini sınır dışı ederek nükleer programı gizlilik içinde yürütmeye ve gerçekten nükleer silahlar üretmeye iteceğini söylemişti. Bunu önlemek ancak İran’ı işgal etmekle mümkün olabilir. Fakat İran’ın büyüklüğü ve ABD’nin küçülen askeri gücü göz önüne alındığında, bu askeri seçenek “düşünülemez” hale geliyor ve savaş yanlıları bile böyle bir şey önermeye cesaret edemiyorlar.
Hava saldırıları da taraftarlarının iddia ettikleri kadar hızlı, temiz ve başarılı olamayacak ve İran’ı neredeyse dünyanın yarısının petrol kaynağının geçtiği Hürmüz Boğazı’nı kapatmak gibi askeri eylemlere sevk edecek, ki bu da zaten sallantıda olan dünya ekonomisini tehlikeye atacak bir fiyat şokuna sebep olacak. Bütün bunlar ise en iyi ihtimalle İran’ın nükleer bir güç olarak ortaya çıkışını geciktirmekten başka bir kazanç sağlamayacak.
Gates, İran’ı nükleer silah üretmeye çalışmaktan vazgeçirecek tek şeyin, İranlı liderleri nükleer silah üretmenin çıkarlarına uygun olmadığına ikna etmek olduğunu da belirtti. Bugüne kadar, Obama Yönetimi İranlıları genellikle baskı yaparak ve yaptırımlar yoluyla ikna etmeye çalıştı. Açıkçası bu yöntemler de, sürekli tekrarlanan askeri operasyon tehditleri gibi, başarısız oluyor. Washington’daki bazı yetkililer, ABD’nin İran rejimini ikna etmek için daha ciddi çaba göstermesi gerektiğini söylüyor. Ancak bu, seçim döneminde hayata geçiremeyeceğiniz bir öneri.
Sözel gerilim yükselecek olsa da, fiili durumda bir değişiklik olmayacakmış gibi görünüyor. Asıl tehlike, İsrail’deki kıyamet retoriğinin, İsrailli liderleri harekete geçmeye mecbur hissettirmesi veya ABD ve İran arasındaki iletişim kopukluğunun, onlara birbirlerinin niyetlerini anlama olanağı vermemesi dolayısıyla trajik sonuçlara yol açması.
Haber Ara