Knesset milletvekilinin sözleri İsraillileri öfkelendirdi
İsrail Parlamentosunun tek Arap kadın milletvekilinin Russell mahkemesinde verdiği ifadeler, İsrailli milletvekillerini kızdırdı. İsrailli milletvekilleri Hanin Zoabi karşıtı kampanyaları kapsamında vatandaşlığının elinden alınıp sürgüne gönderilmesini talep ederken Zoabi, İsrail’i Filistin mücadelesini bastırma girişimi olarak siyasilerin hareketlerini kısıtlamakla suçladı.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-11-09 14:23:32
Varol Sarıyüce / TIMETURK
İsrail Parlamentosu’nun (Knesset) tek Arap kadın milletvekili Hanin Zoabi’nin, Afrika’nın güneyinde Cape Town’daki Russell mahkemesinin huzurunda İsrail’in Filistinlilere karşı uygulamaları hususunda yaptığı şahitlik Knesset üyeleri arasında öfke dalgasına yol açtı. O kadar ki içlerinden bazıları hakkında dava açılması, sürgüne gönderilmesi ve vatandaşlığının elinden alınması talebinde bulundu.
Knesset’teki milletvekilleri, başsavcı Yehuda Weinstein’den, Russell mahkemesine katılarak İsrail’in milli menfaatlerine ihanet ettiği gerekçesiyle görevden alınmasını, vatandaşlığının elinden alınmasını ve yargılanmasını talep etti.
Kadima Partisi’nden milletvekili Atnaial Schneller, Zoabi’yi ‘çürük elma’ olarak vasıflandırıp karşıtı kışkırtma girişiminde daha da ileri giderek şöyle dedi: ‘İsrailli Arapların, Hanin Zoabi’nin terörü destekleyen politikasına karşı çıkması gerekir. Schneller ayrıca ‘her kim bu mücrim kadını desteklerse vatandaşlığından vazgeçtiğini ve İsrail düşmanlarının arasına katıldığını ilan etmiş demektir’ ifadelerini kullandı.
Zoabi ise bu kışkırtma kampanyasına şöyle cevap verdi: ‘ İsrail, bizim mücadelemizin kapsamının kendisi karşısında duran bir seçenek olamayacağına kendini ikna etmiş durumda. Siyasi mücadelemizin suç sayılmasını kolay bir süreç kılmak için de siyasilerin çalışma ve ifade özgürlüğünü sınırlıyor. Sadece sağcılar değil Siyonist partilerin yüzde doksan beşi bizim faaliyetlerimize karşı kışkırtma politikası uyguluyor.
Mücadele stratejisi
Zoabi yaptığı konuşmada şöyle dedi: ‘Russell, uluslararası sivil bir mahkemedir. Ancak zamanlaması İsrail’in, bir Yahudi devleti olarak tanınmayı başarmaya çalıştığı bir vakte denk geldi. Mahkeme Filistin davasının, özgür dünyanın davası olduğunu, çekişmenin de Filistinlilerle İsrailliler arasında değil aksine bu dünya ile İsrail arasında döndüğünü ortaya koyuyor.’
Knesset milletvekili Zoabi sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Biz Filistinlilerin, bu çekişmenin yükünü en başta taşıyanlar olduğumuzu unutmamamız gerekir. Uluslararası dayanışma daha sonraki sırada gelmektedir. Dünya bu çekişmeyi bizim yerimize sürdüremez. Mücadelemizin stratejik hedeflerini belirlemediğimiz takdirde dünyayı şaşkınlığa düşürmüş ve bu dayanışmanın araçlarını tüketmiş oluruz.’
Zoabi daha sonra şöyle sordu: ‘Mücadelemizin stratejik hedefi, stratejisi müzakereler olan bozuk bir devlet mi yoksa vatanın tüm topraklarını egemenliği altına almış ırkçılık ve işgalden kurtarmak mı?
26 tanık dinlendi
Russell Mahkemesi siyasetçi, hukukçu ve toplumculardan 26 kişinin tanıklığını dinledi. İsrail iktidarındaki rejimin karakteristik özellikleri, insan hakları ve uluslararası kanunlarla çatışması, Tel Aviv’in ürettiği ırkçı ayrım politikası ve ayrımcılık üzerinde yoğunlaşıldı.
İfadeler, uluslararası uzmanlar tarafından Filistinli liderlere yönelik siyasi kovuşturma, Filistin’deki yerleşim projeleri ve İsrail’deki kanuni ve anayasal düzenlemelerin ne olduğuna dair hazırladığı notlara dayandırıldı.
Zoabi’nin ifadesi İsrail’deki ırkçı rejim, 1948 Nekbe’sinde Filistinlilere karşı yapılan etnik temizlik, mülklerine el konulup yerleşim için kullanılması, İsrail’in Yahudi bir devlet olarak tanınması, uygulanan sadakat, kimlik ve vatandaşlık politikası ve bu politika sonucunda İsrail’de vatandaş olan Filistinlilere uygulanan zulüm politikaları üzerine odaklandı.
Russell Mahkemesi’nin Filistin davasına ilişkin üçüncü oturumu üç gün sürdü. Mahkeme heyetinde hakimler, uluslararası hukuk uzmanları, insan hakları ve toplum araştırmacıları yer aldı.
Haber Ara