Beşşar Esad'a sorulmayan sakıncalı soru!
Bir gün arayla İngiliz Sunday Telegraph gazetesi ile Rus devlet televizyonu Kanal 1’e mülakat veren Suriye lideri Beşşar Esad'a sorulmayan kritik soru neydi? Gazeteci Akif Beki yazdı:
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-11-02 16:59:24
Suriye lideri, ayaklanmalar başlayalı beri ilk kez yabancı bir gazete ile bir televizyona mülakat verdi. Dikkat ettim, her ikisinde de çok kritik bir soru muhatabına sorulmamıştı.
PKK terörünün azmasıyla Türkiye’nin Suriye’ye bozuk çalması arasında paralel bir tırmanış var. Esad, bu eşzamanlı kötüleşme hususunda ne diyordu? Aralarında illiyet bağı kuran yorumlar hakkında ne düşünüyordu?
Beşar Esad’ın konuşmaya karar verdiği anlaşılıyor. Bir gün arayla hem İngiliz Sunday Telegraph gazetesine hem de Rus devlet televizyonu Kanal 1’e konuştu. Fakat, Türkiye’den herhangi bir gazetecinin aklına gelebilecek ilk soru, o mülakatlarda ima yoluyla dahi anılmadı.
Akıl edilmemiş olması muhtemel görünmüyor
Telegraph muhabiriyle yüz yüze yapılmış görüşme. Ev sıcaklığı vermek için Esad’ın resmi konutunda, çay-kahve ikramı eşliğinde söyleşmişler. Şam’ın Türkiye’ye karşı tekrardan PKK silahına sarılıp sarılmadığı sorusu, muhabirin ortamı germe çekingenliğinden atlanmış olabilir. Sakıncalı bulunduğu için Esad tarafından sorulmaması da istenmiş olabilir. Ancak sorunun baştan akıl edilmemiş olması, muhtemel görünmüyor.
Rus devlet kanalının çok özel röportajında da PKK bahsi katiyen geçmiyor. Şam yönetimi, teröre destek çıkma konusunda uzun bir sabıka kaydına sahip. Türkiye’yi sıkıştırmak için terörü cesaretlendirme seçeneği hep masalarındaydı. Rus televizyonunun da sakıncalı mevzuları kurcalamasına izin verilmemişse, bu aşamada Şam’ın işine gelmediği içindir. Ya Türkiye’nin hassasiyetini kaşımaktan ya PKK ile bağlantısını inkâr etmekten yahut meseleyi açıklığa kavuşturmaktan kaçınıyor Esad.
Çukurca saldırısı, Esad rejiminin motive ettiği, teşvikle kalmayıp lojistik destek de sağladığı bir Muhaberat operasyonu muydu?
Başbakan Erdoğan, saldırının arkasında bulunabilecek yabancı ülke çıkarlarına işaret etmişti. Açıkça belirtmese de o ithamın baş şüphelisi Suriye olarak algılandı. Türkiye’yle arası açıldıktan sonra Esad’ın hasmane komşuluk siyasetine geri dönüp PKK’yı yeniden taşeronlaştırdığı kanaati herkese hâkim şimdi. Yaygın rivayetler, Şam’ın, “Hini hacette lazım olur” diye Suriyeli Fehman Hüseyin’le irtibatını hiç koparmadığı, bugün de onun üzerinden terör örgütünü manipüle ettiği yönünde.
Esad’ın ilk tercihi Türk gazeteciler olmadı
Suriye’nin yalnızlığını giderecek ülke hâlâ Türkiye. Yanı başında Türkiye gibi güçlü bir dost tutmak varken düşman bir komşu istemesi akıllıca değil. Esad, korkusunu yenip Türk gazetecilerin sorularıyla da yüzleşmek zorunda. Türkiye’yi dışlayan bir ikna çabası kısmen başarılı olsa bile, sonuçsuz kalmaya mahkûm çünkü.
Beşar Esad’la röportaj yapmak isteyen Türk gazetecilerden biri de benim. Takriben bir ay önce talebimi karşı tarafa ilettim. Başka meslektaşların da sırada olduğunu biliyorum. Fakat, ilk tercihini bizlerden yana kullanmadı Esad. Türkiye ile birlikte Arap medyası da yasaklılar listesinde.
Sormaya fırsatım olsa, başka sakıncalı sorular da hazırlamıştım kendisi için. Erdoğan, Arap Baharı turunda gittiği Kahire’den hiddet dolu sözler sarf etmişti mesela. Üstüne basa basa, üç kere “Bana yalan söyledi” demişti. Esad, bu şiddetli suçlama karşısında ne söyleyecekti? En yakın müttefiki, kişisel dostu Tayyip Erdoğan’ı nasıl yanılttı? Aldatmak yerine dürüst olmayı seçseydi, neler değişirdi bugün ya da Türkiye’yi yine kaybeder miydi?
Sessizliğini nihayet bozduğuna göre Beşar Esad, dünya kamuoyu nezdinde büyük bir halkla ilişkiler kampanyasına çıkıyor. Terörü himaye kuşkularını izale etmek istese, Türkiye’yle ilişkilerin daha da kötüleşmesinden çekinse, müthiş bir fırsata çevirebilirdi bunu. Ama denemedi, denemeye niyeti varmış gibi de durmuyor.
* Radikal
SON VİDEO HABER
Haber Ara