Dolar

34,8673

Euro

36,6659

Altın

3.022,65

Bist

10.055,90

'Wall Street işgalcileri' 21. yüzyılın '68 kuşağı' mı?

ABD'nin New York kentinden başlayan ve kısa sürede küresel bir protesto hareketine dönüşen ''işgal'' eylemi dünya gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Yazar ve akademisyenler, Paris'te Sorbonne Üniversitesindeki bir öğrenci ayaklanmasından filizlenen 68 olaylarına da benzetilen eylemleri değerlendirdi

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-11-01 12:45:28

'Wall Street işgalcileri' 21. yüzyılın '68 kuşağı' mı?
Tarihin her döneminde olduğu gibi hayatlarından memnun olmayanlar seslerini yine meydanlara çıkarak duyurmaya çalışıyor. Bu eylemlere imza atan ''işgalciler'' de 17 Eylül 2011'den beri ''eşit gelir dağılımı'' için sokakları mesken tuttu. Grubun gelecek günlerde alacakları ya da alamayacakları sonuçlar, dünya protesto tarihine adlarını nasıl yazdıracaklarını da gösterecek.

Çoğunluğunu genç ve işsiz Amerikalıların oluşturduğu ''Wall Street'i işgal'' hareketi, temel sorun olarak gelir dağılımındaki adaletsizliği ortaya koyuyor. En zengin yüzde 1'lik kesimin ülke gelirinin yüzde 35'ine sahip olduğuna dikkati çeken ve kendilerini geriye kalan ''yüzde 99'' olarak niteleyen protestocuların hedefi finans sektörü, büyük Amerikan şirketleri ve lobiler. Hedef finans sektörü olunca, protestocular da finansın kalbi Wall Street'i kendisine mekan olarak seçti.

Sosyal medyanın da yardımıyla tüm dünyada ilgisini çeken ve kısa sürede büyük destek gören hareketin takipçileri, 100'e yakın ülkede meydanları doldurdu ve doldurmaya devam ediyor. Yazar ve akademisyenler, Paris'te Sorbonne Üniversitesindeki bir öğrenci ayaklanmasından filizlenen 68 olaylarına da benzetilen eylemleri AA'ya değerlendirdi.

68 gençlik eylemleri döneminde Fransa'da öğrenci olan Özgür Üniversite Başkanı yazar Fikret Başkaya, dünyanın birçok ülkesinde benzer olayların ortaya çıktığını, protestoların genel bir çerçeve içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Başkaya, şunları kaydetti:

''Bunlar aslında şöyle anlaşılabilir. Şu anda karşı karşıya olunan durum bir finansal, ekonomik kriz değil, aynı zamanda sosyal bir kriz, iklim krizi, enerji krizi... Aklınıza gelen çok geniş bir alanı kapsayan bir kriz var. Demek ki burada bir uygarlık krizi var. Yara derinde, hastalık ciddi. Bütün bu tepkileri bu bütünlük dahilinde, bir uygarlık krizi dahilinde ele almak gerekiyor.''

Sosyal patlamaların, devrimlerin ve isyanların önceden öngörülemeyeceğine işaret eden Başkaya, tıpkı Wall Street'te başlayan hareket gibi bu tür olayları halktan başka kimsenin yapamayacağını ifade etti.

Başkaya, şöyle konuştu:

''Bunların hiçbiri diğerine benzemez. 1968 ile benzer tarafları var, ama farklı bir tarihte, sosyal, ekonomik bir konjonktür dahilinde ortaya çıkmıştır. İnsanlık yeni bir döneme giriyor, bunun sonunda kapitalizmden çıkmanın yöntemleri, araçları ve modaliteleri gündeme gelecek. Oradaki insanlar adalet istiyor. Tahrir Meydanı'ndaki, Tunus'taki insanlar ne istiyorlar? Diyorlar ki 'Bizim insanlığımızı elimizden aldınız, insanlığımızı geri istiyoruz' diyorlar. 68'de ben Paris'te doktora öğrencisiydim. Orada biz ne diyorduk? 'Baskıcı kapitalist sisteme, bunun dayattığı tüketim soytarılığına son verilsin'. Bu hareketlere bir bütün olarak baktığınız zaman bunlar burjuva uygarlığının krizine karşı hareketler.''

-''Benzeri görülmemiş servet ve gelir kutuplaşması''-

''Amerika'nın Sonu'' kitabıyla adından söz ettiren Bilim ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Özel de iki eylemi ''68 eylemleri küresel 'ideolojik terör'e başkaldırı idi, 2011 eylemleri ise küresel 'finans terörü'ne isyandır'' sözleriyle karşılaştırdı.

''İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra başlatılan sözde soğuk savaşın, dünyayı iki süper gücün güdümü altına soktuğunu'' ifade eden Özel, 1989'da sona eren iki kutuplu dünya düzeni sürecini şu sözlerle değerlendirdi:

''Liberal ve komünist ideolojiler, bu patronaji meşrulaştırma araçlarından başka bir şey değildi. 1968 devrimcileri sadece liberalizme, bu masum görünüşlü ideolojinin meşrulaştırdığı kapitalist sömürüye değil, kapitalizmin suç ortağı saydıkları komünist sistemlere de karşı çıkıyorlardı. Onların fikir ve sokak protestosu düzeyinde başlattıklarını 1989 eylemcileri tahakkuk ettirdiler. Yani 68 olmasaydı 89 olmazdı.''

Dünya ekonomisinin 21. yüzyıla ''ileri düzeyde finansallaşmış biçimde'' girdiğine dikkati çeken Özel, tam da Wall Street işgalcilerinin vurgu yaptığı noktaya gelir kutuplaşmasına işaret etti. Özel'in şu sözleri, işgalcilerin dünyaya söylemek istediklerini anlatıyor:

''Ülkeden ülkeye mal ve hizmet ticareti günde 40 milyar doları bulmazken, yine ülkeden ülkeye (cross-border) finansal işlemlerin hacmi bazı günler 4 trilyon doları buluyor. Kapitalist sistemde güç sermayeden, sermaye ise finanstan ibaret hale gelmiştir.

Bu durum tarihte benzeri görülmemiş bir servet ve gelir kutuplaşması yarattı. En demokratik ülkelerde bile nüfusun çok küçük bir bölümü gelir ve servetin çok büyük bir bölümüne el koymaya başladı. Yaşam biçimlerini de sıradan insanlardan tamamen ayırıp kendilerini gettolaştırdılar. Özel sitelerde, bedelini doğrudan ödedikleri güvenlik kuvvetlerinin gözetiminde yaşamaya başladılar. Adeta devlete bile ihtiyaç duymuyorlar.''

Wall Street'in yakınındaki Zuccotti Park'a kamp kuran ve 17 Eylül'den bu yana eylemlerini sürdüren işgalcilerin, Manhattan'daki üst düzey yöneticilerin lüks evlerine yürümeleri Mustafa Özel'in sözünü ettiği gettolaşmaya tepkinin somut örneği oldu.

-''Olaylar, dünyanın çok rahat olmadığını gösteriyor''-

İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi iktisatçı Süleyman Yaşar da ekonomik krizin ardından devletin mali kriz yaşadığına vurgu yaparak, bunun sonucunda ABD'de ''Çay Partisi'' ve ''Wall Street İşgalcileri'' olarak iki ayrı grubun ortaya çıktığını hatırlattı.

Yaşar, şunları anlattı:

''Çay partisi Obama'ya karşı çıktı. Dediler ki 'Siz sosyal harcamaları, sağlık harcamaları, fakirlerden yana harcamaları artıramazsınız'. Böyle bir tavır ortaya koydular. Geçen yıl onlar meydanları işgal etti. Bu yıl da Wall Street işgalcileri diyorlar ki 'Devlet olarak zenginleri, şirketleri, bankaları kurtardınız. Konut kredisi borcu olanları sokağa attınız. Biz de vergi ödüyoruz. Dolayısıyla önce düşük gelir gruplarına yardım edeceksiniz. Aksi takdirde bu devlet kendini yeniden üretemez' şeklinde bir tezle geliyorlar.''

68 olaylarıyla bugünkü eylemlerin benzeştiğine ilişkin yorumların hatırlatılması üzerine Yaşar, 68'dekilerin bir öğrenci olayı olarak başladığını, burada ise öğrencilerden öğretmenlere her kesimden insan olduğuna dikkati çekti.

Türkiye'deki 68 eylemlerine yakından tanıklık eden Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve yazar Murat Belge, iki dönemin ortak tarafları kadar farklılıkları da olduğuna işaret ederek, 68 olaylarının ''20. yüzyılın 1848'i'' gibi değerlendirilebileceğini kaydetti.

Belge, şunları söyledi:

''68 olayları, bütün düzeni değiştiren devrimlerin daha taze olduğu bir zamanda ortaya çıktı. Ondan sonra ağır bir muhafazakarlaşma sürecine girdi dünya. 60'ları, 70'leri gözle görülür bir düzen değişikliği başarısı olmadan kapattı. Şimdi tekrar bir ayaklanma gibi bir şey olunca, onların çok radikal olmaması, daha düzen içi görülmesi normaldir.

Ama dünyanın çok rahat olmadığını gösteriyor bu olaylar. 'Sadece ben yokum toplum var', 'Dayanışma lazım sadece benim kazanmam değil' denilecek yeni bir döneme doğru gidiyoruz. Bunun böyle olmasını gerektirecek birçok şey de var. 1989'da duvarın yıkılmasından beri bir hayli rakipsiz kalmış bir kapitalizm var. Ama bütün bu rakipsizliğiyle dünyayı çok daha iyi idare ettiği söylenemez.''

-''Teknoloji hem iyi hem de biraz korkutucu''-

Kısa sürede çok sayıda destekçi bulan eylemler, ''örgütlenme'' ve ''sesini duyurma'' noktalarında sosyal medyanın rolünü de bir kez daha gündeme taşıdı.

Süleyman Yaşar, küresel ekonomiyi de ortaya çıkaran teknolojik gelişmenin, aynı zamanda bunun karşıtlarına da hayat şansı tanıdığını, küresel ekonomiden zarar görenlerin anında teknolojik altyapıyla örgütlenip seslerini çıkarabildiklerini vurgulayarak, yaşananların ''demokrasinin gelişmesi açısından teknolojinin olumlu bir katkısı'' olarak değerlendirilebileceğini söyledi.

Eylemlerin bu kadar çabuk ortaya çıkmasını ve bir anda bu kadar yandaş bulmasını ''hem iyi hem de biraz korkutucu'' olarak niteleyen Murat Belge ise ''Çünkü çabuk olan şeyler çabuk da sönebilir. Sosyal medyanın şekillendirdiği bir dünyada bu insanlar kolay biraraya geliyorlar, kolay örgütleniyorlar, kolay haberleşiyorlar. Dünyanın bir ucunda olan bir şey öbür tarafa hemen geliyor ve bunun da başka türlü bir tetikleme mantığı var. Bunlardan büyük devrimsel bir şeyler beklemiyorum, ama bir yandan da saman alevi gibi sönüp unutulacağını da tahmin etmiyorum'' diye konuştu.

AA

Haber Ara