Batı medyasının İslam'la başı büyük dertte

Barış Tarımcıoğlu*

Maalesef çok dertliler bu aralar. Zira Tunus ve Libya ve Mısır’daki değişimleri yakından “endişe” ile takip edip her türlü kara propagandayı izleyicilerinin kafasına sokmaya çalışıyor. Kuşkusuz batı medyası diye tek bir monolitik blok yok. Elbette ufak tefek bağımsız basın kuruluşu da var ama özellikle Avrupa ve ABD’nin en çok izlenen televizyonları ve gazeteleri besleyen haber ajansları, haberden çok yorum ve analiz geçiyorlar.

Bu yorum ve analizler çarpıklıklarla dolu. 'Doğulu halklar istedikleri gibi hizaya girmezlerse' diye ödleri kopuyor.

Ne trajik değil mi, “demokrasi” diye nutuklar atan, 'Doğulu halklara sizi zalim teokrasi ve monarşilerden kurtaracağız, demokrasi getireceğiz' diyen zihniyet, gözünü İslam coğrafyasındaki halkların serbest ve özgür iradesi sonucunda atacağı oylara çevirmiş. CBS, Washington Post, Reuters’da aynı gün yayınlan, “ee şimdi Arap baharında ne olacak, ikinci perde şeriat getirecek mi” türevinden yazılar.

Ne yani, Kaddafi ölür ölmez, bütün Libya halkları yaşasın diye haykırıp, kadınlar baş örtülerini atıp, erkekler smokin giyip Cumhuriyet balolarına koşup, hep beraber vals mı yapacaktı? Yapmayana çağdışı mı diyeceklerdi?

Elbette, normal bir şekilde bu coğrafyanın insanları karşılarında “kendileri gibi” bir lider görmek istiyorlar.

Batılın kafasındaki “siyasal İslam” tabiri işte bu yüzden problemli, bir tane İslam vardır,o da neyse o. Hristiyan gidip kendisi gibi Evangalist kiliseye üye Bush’a oy verince hiç bir batılı yazar, bağımsız olsun veya kartelden olsun, “Siyasal Hristiyanlık geri geliyor” diye başlık atmıyor.

Sürekli duyacağımız lafların başında “moderate İslam”, ılımlı İslam vs. gibi bunların uydurdukları tabirler gelecek.

Moderate, çizilen çerçevenin dışına çıkılmaması için yapılan müdahale sonucu tekrar yerine oturmak demek, zannedildiği gibi “orta yol işte canım” demek değil. Yani bu zihniyetin “moderate İslam” diye bir tabir uydurması kasıtlı ve kötü zihniyetli, köken itibari ile.

Benzer durum “ılımlı İslam” tabiri için de geçerli. İslam’ın kendisi size sıcak mı geldi de, ılık versiyonunu arıyorsunuz?

Bütün bunların altında yatan dert, medyada bir “üst dil” kurup, insanların kafasında İslam’ı kurgulayış biçimine, algısına müdahale etmek.

Medya üzerinden zihin kontrolü sadece imajlar üzerinden olmuyor, o ikon ve sembolleri besleyecek, gerçek anlamını yitirmiş uydurma tabirler de lazım. Bu yüzden bu tv’lerin spot-başlıklarında sürekli “Islamic terror” “Political Islam”, ”Rise of Caliphate” diye tabirler görüyoruz. Elbette dertleri analiz değil, zihin kontrolü. Zaten Rise of Caliphate’deki rise sözcük seçimi dikkatle yapılmış, zira bu sadece “Hilafetin yükselişi” demek değil çünkü “arise”, aynı zamanda ölen birinin topraktan yeniden dirilmesi için kullanılır. Maksat bu tabiri duyan az biraz da olsa ürpersin, endişe etsin.

Bir yandan uzman gazetecileri “Orta-Doğudan bildirirken”, bu yeni seçim atmosferinde sürekli “halife” kavramı batılı izleyici ve okuyucuların kafasına sokulacak. Özellikle CBN’de yeni yayınlanan bir haber yorum-belgeseli çok felaket. İşe İstanbul’dan, “Hilafetin en son görüldüğü” yerden başlamışlar. Öyle bir anlatıyorlar ki, arka planda namaz kılan esnaf görüntüleri üzerine, sanki “halife” diye mitolojik-fantastik doğa-üstü bir güç varmış, neyse ki çağdaş Batı’nın telkinleri sonucunda bundan kurtulunmuş ama "Orta-Doğu" halklarının yeniden “hHalife”yi topraktan çıkarma gücü varmış, bu çok tehlikeli imiş.”

Acaba bütün bu zırvalıkları izleyen bir vicdanlı, “Yahu, nasıl ki yeryüzünde bütün toplulukların bir lideri var, neden Müslümanların da bir lideri olamaz ki, ne var bunda?” diyebilecek mi?

Sadece sembol ve ikonlarla düşündürülmeye alıştırılmış ve halen pekala pagan bir zihniyetle yaşayan ortalama bir Batı medyası izleyeni, elbette “Rise of Caliphate” diye başlıklar duyunca sadece panik ve korku yaşar.

Bütün dertleri aslında çok basit. Kafalarda kurmaya çalışılan denklem şu: Müslüman bir siyasi lider=Halife=Öcü.

Orta-Doğu seçimlerini çok sulandıracaklar, bu konuda bu coğrafyadaki kardeşlerimize, özellikle Türk basınının 28 şubat zihniyetini iyi bilen, bundan muzdarip olmuş kalemleri, yardım edebilir, onları uyarabilir.

Zira o süreçte biz ne yaşadıysak medya üzerinden, şimdi de Arap halkları da aynı dezenformasyona tabi tutulacak.

Batılı izleyicinin kafasına sürekli Orta-Doğu milletlerinin demokrasiyi hak etmeyen öcüler olduğu fikri kazınacak.

Ancak boşuna uğraşıyorlar, bu coğrafyanın insanları onların maskelerini çoktan düşürdü, siyasi çıkarları doğrultusunda köken ve kimliklerini gizleyen “içimizdeki hainler” dışında.

Onlar istemese de, siyasal veya başka bir yoldan, “İslam’ın Nuru” tamamlanacak.

*haricihaber.com