Suriye rejimi Türkiye'nin nesinden hoşlanmıyor?
Gazeteci Cüneyt Özdemir, Esad’ın medya danışmanı ve Bakan Buseyna Şaban ile uzun bir ‘off the record’ söyleşi yaptı. İşte ayrıntıları...
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-10-30 11:17:22
Dün günbatımı sana şöyle tepelik bir yerden baktım Şam! Hiç fena gözükmüyordun.
“Beşşar Esad size söyleşi vermeyi kabul etti” haberini ilk duyduğumda inanın heyecanlandım. Aylar önce Suriye Büyükelçiliği’ne başvurmuş, bir umut beklemeye başlamıştık. Bir süre sonra asık suratlı bir ‘işadamı’ İstanbul’a gelip söyleşinin içeriği hakkında sohbet etmek istediğini söyledi. Sohbetin ardından “Şam’a gelip bu konuşmalarımızı bizzat Beşşar Esad’ın danışmanı Buseyna Şaban’a anlatmamızın, söyleşi yapmayı çok daha kolaylaştıracağı” teklifinin düşünmeden üzerine atladım.
Araya Van depremi girdi. Erteledim.
Van’dan döner dönmez soluğu Şam’da aldım. Suriye ile Türkiye arasında vize yok, ancak uçak seferlerinin saatleri berbat. Gece 11.30’da uçup dönüşte aynı uçağın 02.30’daki seferini beklemek zorunda kalıyorsunuz. Yine de geliş-gidiş uçağında yer yoktu...
Şam’a indiğim ilk anda kendimi aylar aylar önce Trablus’a indiğim anlardan farklı hissetmedim. Herkesin Libya’nın başkanti Trablus’tan tüymeye çalıştığı bir gece yarısı Trablus’a gidip Seyfülislam Kaddafi ile görüşmüştüm. Her ne kadar bana o gece “B planımız yok, burada savaşıp burada öleceğiz” demiş olsa da babası öldü, o ise şimdi paçayı kurtarmak için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne nasıl teslim olacağının pazarlığını yapıyor.
Bir yeni Şam var, bir de eski Şam. Yeni Şam dediysem gözünüzde Dubai kuleleri ya da İstanbul Maslak gökdelenleri canlanmasın. En iyi hali ile Maçka apartmanlarını düşünün, her biri 5-6 milyon eden daire fiyatları ile yeni Şam, daha çok devlet daireleri ile demir ve beton ağlarla omuz omuza örülmüş. Eski Şam ise bizim Sultanahmet ile Asmalımescit arasında gidip gelen bir yer. Issız, karanlık sokakları, eski yapıları, renove edilmiş, küçük mü küçük, şirin mi şirin butik otelleri ile bir Ortadoğu oryantalist masalı!
Şam’da yeni ya da eski fark etmiyor, bütün binaların yüzleri kapkara. “Hayırdır?” dedim. “Kışın ısınmak için ister soba ister kalorifer, tek kullanılan yakıt petrol” dediler. Ha, bu arada Suriye’den petrol çıkmıyor, yanlış anlaşılmasın.
Şam’ı ben daha muhafazakâr bir şehir olarak gözümde canlandırmıştım ama Beyrut’un biraz daha muhafazakârı bir hava gördüm. Arap gençleri sonuna kadar patlattıkları müzikleri ile el çırpa çırpa daracık sokaklarda turlarken ülkenin bir yanındaki kanlı ayaklanmalardan eser yok gibiydi.
“Suriye’nin nesi meşhur” derseniz “İstihbarat teşkilatları” diyeceğim. Hele şu günlerde kimin eli kimin cebinde, kim kim için çalışıyor belli değil. Şurası kesin ki bir cep telefonu fobisi var. Cep telefonu ile görüntü çekenin yanında, birkaç dakika içinde biri bitiveriyor. Bu yüzden Şam’da bulunan onlarca yabancı basın mensubu, işadamı ayaklarında dolaşıyor!
Şimdi yazacağım satırları bizim diplomatlar ve Ahmet Davutoğlu eminim dikkatlice okuyacak; Esad’ın medya danışmanı ve Bakan Buseyna Şaban ile uzun bir ‘off the record’ söyleşi yaptım. Söyleşi bittiğinde Buseyna Şaban bir kısmını kullanabileceğimi söyledi. Hangi kısmını kastetti bilemem ama ben isterseniz bir özet geçeyim.
1) Suriyeli yöneticiler, Davutoğlu’nun bir öğretmenin öğrencilerine ders verir gibi üst perdeden, buyurgan tavırlarına kıl oluyorlar.
2) Hillary Clinton ile Ahmet Davutoğlu yakınlığından farklı manalar çıkarıyorlar.
3) Ortamı germek yerine, yeniden bir iletişim köprüsü kurmak için susuyorlar.
4) Bizim PKK meselesini pek umursamıyormuş gibi gözüküyorlar.
5) ABD ve Türkiye’ye küsünce Araplar ve Çin ile barışma çabasındalar.
6) Türkiye’nin, Arap politikasını Suriye sayesinde kurduğuna inanıyorlar.
7) Şu aralar bizim politikacılardan pek hazzetmiyorlar!
Humus, Suriye’de bir kent adı!
Ortadoğu’daki bir ülkede, liderin fotoğrafları sokaklarda ne kadar çok yere asıldıysa o ülkede demokrasi o kadar askıda oluyor. Evet, doğru bildiniz, Şam’da yer gök Esad fotoğrafları ile doluydu.
Suriye yönetimi bir yandan isyancılarla (ki onlara göre hâlâ bir avuç terörist), diğer yandan da El Cezire ile savaşıyor.
Futbolseverler, size süper bir haberim var. Abu Dabi televizyonunda çok eğlenceli bir futbol tartışma programı var. Nasıl bizde Ahmet Çakar-Erman Toroğlu kıran kırana maç geyikleri yapıyorlarsa Arapların da bizden azı yok, çoğu var. Bizimkilerin kafasında kefiye eksik!
Anlayacağınız, Arabistanlı Lawrence’tan bu yana Ortadoğu cephesinde yeni bir şey yok!
Dönüşte havaalanında Suriye Büyükelçimiz Ömer Önhon ile karşılaştık. Bizi gördüğüne şaşırmış bir hali vardı. “Esad ile söyleşi için önhazırlık yapmaya geldim” dedim. “Başka neler yaptınız?” diye sordu. “Vallahi biraz önce Şam’daki tango ve salsa gecesine uğradık, gençler kopmuş gitmiş eğleniyordu” dedim, daha da şaşırdı... Kulağıma eğilip “Durum burada çok gergin, manzara pek gözüktüğü gibi değil” dedi. Bize refakat eden Suriyeli ‘işadamı’nın kaşları çatıldı. Ah bu Ortadoğu’daki diplomatlar, işadamları ve ‘diğerlerinin’ bitmek bilmeyen gerginlikleri!
SON VİDEO HABER
Haber Ara