Dolar

34,9489

Euro

36,7140

Altın

2.992,18

Bist

10.125,46

Aynı deprem İstanbul'da olsaydı ne olurdu?

Van depremi sonrasında Başbakan Erdoğan'ın kaçak yapılarla ilgili sözleri yeni bir tartışmayı da başlattı. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı Işık Gökkaya, İstanbul'da 3,5 milyon konutun yüzde 50'sinin kaçak olduğuna işaret ederek, Türkiye genelinde de konut stokunun yüzde 40-45'inin yenilenmesi gerektiğini belirtti.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-10-27 15:34:03

Aynı deprem İstanbul'da olsaydı ne olurdu?
Erdoğan'ın, “kaçak yapılaşma konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile çalışma içine gireceklerini, iktidarı kaybetseler de bunu yapacaklarını” belirterek, “Artık şehirlerimizde kaçak yapı, gecekondu, bunlara yönelik gerekirse yetkiyi tamamen Bakanlığımıza alacağız ve bu tür binalarını değiştirmeyen, bunları yıkmayanlara sormadan kamulaştırmasını yapacak ve bu binaları biz yıkacağız” açıklamasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Gökkaya, bu açıklamanın tamamen arkasında durabilecekleri ve GYODER olarak da sürekli vurgu yaptıkları bir konuşma olduğunu ifade etti.

Gökkaya, açıklamada kat mülkiyeti kanununun da yavaş yavaş ortadan kalkabileceğinin işaretlerinin verildiğini vurgulayarak, bu kanunun değiştirilmesi gerektiğini söyledi. Bunun yanında imar haklarının transferinin de insanların yerlerinden ayrıldıktan sonra başka yerlere geçmesinde rahatlık sağlayacağını dile getiren Gökkaya, ayrıca imar haklarının menkulleştirilmesinin önemli olduğunun altını çizdi.

Yüzde 45'i sağlıksız


Türkiye'de 18 milyon konut stokunun yüzde 45'inin sağlıksız olduğuna işaret eden Gökkaya, 1999 öncesinde yapılan binaların en kısa sürede envanterinin çıkartılması gerektiğini kaydetti.

Daha önce 19 ilde başlatılan yapı denetiminin bu yılın başında 81 ile çıkarıldığını anımsatan Gökkaya, “Yapı denetiminin de hepsi yüzde 100 çok sağlıklı diye bir şey yok. Yapı denetimi mekanizmasını da değiştirmek lazım” dedi.

1999 depreminden sonra deprem master planları yapıldığını hatırlatan Gökkaya, “Ben sivil toplum kuruluşu olarak neler yapıldığına vakıf değilim. Bütün toplumun biraz daha bir araya gelmesi lazım. Türkiye genelinde bir tarama yapmak, bir an önce yol haritasını çizmek gerekiyor. Biz GYODER olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın emrindeyiz, ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Milli seferberlik gibi herkesin bu fikrin arkasında olması lazım. Bu bir fırsattır” diye konuştu.

Işık Gökkaya, büyük şehirlerin yanında Anadolu'da da bir an önce envanter çıkartıp, yapı denetimini yeniden düzenlemek gerektiğini vurguladı.

İstanbul'da 2 milyon konutun yenilenmesi gerekiyor


Türkiye genelinde bina stokunun yüzde 40-45 oranında yenilenmesi gerektiğini söyleyen Gökkaya, “İstanbul'da 3,5 milyon konut stokunun yüzde 50'si kaçak. İstanbul'da 2 milyon konutun yenilenmesi gerek” dedi.

Işık Gökkaya, bunun için değişik finansman modelleri oluşturulabileceğini, imar haklarının menkulleştirilmesinin sağlanabileceğini, yabancı fonlarla ilgili tahviller olabileceğini belirtti.

Yapılan doğru ancak kaynak gerekiyor


İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Yapı Statiği ve Betonarme Birimi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Cem Çelik de Türkiye'de yasal ve denetimsiz bir yapılaşma gerçeğinin varolduğunu ve hükümetin atacağı adımların gerekli kaynağın ayrılması durumunda sonuca ulaşabileceğini söyledi.

Çelik şöyle konuştu:

"Kaçak yapı denilen şey dünyanın gelişmiş ülkelerinde çok fazla karşılaşılan bir şey değil. Kontrolü ya da denetimi zayıf olan ülkelerde karşılaşılan bir durum. Bu, Türkiye'nin geçmişten beri olan sorunudur. Bu yapılar çoğu isminden anlaşılacağı üzere yasal değildir ve ne gerekli mimarlık ne de mühendislik hizmeti almıştır. Uygun projelendirme hizmeti almamıştır aldıysa da kontrol edilmemiştir. Bu nedenle de güvenli olamamaktadırlar.

"Projesi olmayan bu yapıların inşaat aşaması da uygun olmayan biçimde yapılmaktadır. Tüm bunlar bir araya geldiğinde sonuç olarak deprem güvenliği olmayan ve yasal olmayan bir yapı grubu ortaya çıkıyor.

"Hükümetin attığı son adım aslında geç kalınmış bir adım. Niteliksiz yapı stokunun mutlaka iyileştirilmesi gerekiyor. Bu iyileştirme güçlendirme şeklinde ya da bunun uygun olmadığı durumlarda yenilenme şeklinde olabilir.

"Bu anlamda bir yerden başlamak lazım. Bazı radikal çözümler hayatta doğru sonuçlara da götürür. Aynı tabloyu tekrar yaşamamak için iyileştirme, yenileme gibi adımlara aklı başında her insanın 'evet' demesi gerekiyor.

"Bunun kısa sürede olmayacağına da eminim. Ayrıca bu tamamen bir kaynak sorunudur. Kaynak ayrıldığı takdirde çok geçmeden istenen sonuçlara ulaşılabilir."

Tüketicilerin kolonları kestiklerini de biliyoruz

Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER) Başkanı Ömer Faruk Çelik, Van'da meydana gelen 7,2'lik depremin bir kez daha konut stokunun ne kadar sağlıksız ve depreme dayanıksız olduğunu ortaya koyduğunu, Türkiye'nin deprem kuşağında yer aldığı göz ardı edilerek inşa edilen binaların, adeta “un ufak” olduğunu belirtti.

Hem 1999 depreminde hem de bugüne kadar gerçekleşen ve can kaybına neden olan depremlerde, bu can kayıplarından binaları inşa eden müteahhitlerin sorumlu tutulduğunu ifade eden Çelik, “Kimse bu binaların inşasına izin verenleri, ruhsat verenleri, denetim yapan kuruluşları sorgulamadı. Sağlıklı ve depreme dayanıklı binalar üretmek, kamudan özel sektöre kadar tüm paydaşların sorumluluğundadır. İzinler, denetimler ve yapım süreçlerinde tüm paydaşlarca paylaşılacak bir sorumluluk anlayışı sergilenmelidir. Ayrıca tüketiciler de konut edinirken bilinçli davranmalı, niteliğinden ve güvenilirliğinden emin olmadıkları konutları satın almamalıdır” dedi.

Bugün karşı karşıya kalınan en önemli sorunun, mevcut yapı stoku olduğuna işaret eden Çelik, şunları kaydetti:

“18 milyonluk yapı stokumuzun yüzde 40'ı dayanıksız binalardan oluşuyor. Bu sorun, her depremden sonra çokça duyduğumuz 'geçmiş olsun' dilekleriyle ve sorunlardan bahsetmekle halledilemez. Sorunların yanında çözümleri de ortaya koymak gerekir. Öncelikle bir kentsel dönüşüm seferberliği başlatılmalıdır. Bu konuda yerel yönetimlerimize büyük iş düşüyor. Belediyeler İmar Müdürlükleri vasıtasıyla illerindeki dayanıksız binaları tespit etmeli, malikleri uyarmalı ve yeniden inşa için makul süreler vermelidir. Verilen süre içinde yeniden inşa tamamlanmamışsa, bu binalar kamu eliyle boşaltılmalıdır. Maliklerin boşalttığı bu evlerdeki imar hakları malikler adına müktesep hak haline getirilmeli ve malikler bu hakları her zaman kullanabilmelidir. İmar Kanunu ve Kat Mülkiyeti Kanunu da bu minvalde yeniden düzenlenmelidir. Özellikle bu iki kanunda yapılacak düzenleme ile mevcut yapılar üzerindeki haklar müktesep hak kabul edilmelidir. Bunun yanı sıra binaların tahliyesi için oy birliği aranmamalı makul bir çoğunluğun kabulü ile tahliye gerçekleştirilebilmelidir.”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a konuya gösterdikleri hassasiyetten dolayı teşekkür eden Çelik, bu açıklamaları sektör bakımından bir milat kabul ettiklerini söyledi.

Ömer Faruk Çelik, “Burada önemli bir diğer konu da tüketicilerimizin konut edinirken dikkat etmesi gereken noktalardır. Her şeyden önce tüketiciler, satın alacakları konutların Deprem Yönetmeliği'ne uygun olarak üretildiğinden, yapı denetiminden geçtiğinden ve güvenilir olduğundan emin olmalıdır. Ancak bu Yönetmeliğe uygun olarak üretilen binalarda tüketicilerimizin alan açmak adına kolonları kestiklerini de biliyoruz; tüketiciler bunun hayati sonuçları olacağını unutmamalıdır” dedi.

Ağaoğlu: Doğru proje kendi kaynağını yaratır


Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu da Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarına katıldığını ifade ederek, “Başbakan'ın söyledikleri kesin doğru. Testiyi kırmadan da tedbir almasını bilmek lazım. Van'daki deprem hepimizin yüreğini yaktı” dedi.

Sadece kaçak yapıların değil eski yapılan binaların da yıkılması gerektiğini savunan Ağaoğlu, “Türkiye'de 18-19 milyon konut var, bunların yüzde 70'i deprem yönünden güvenli değil. Binalarımız çoğu maalesef bırakın depremi kendi ağırlığını taşıyacak güçte değil. Bina stokumuzun asgari yüzde 50'sini yıkıp yeniden yapmalıyız. Bu da yaklaşık 9 milyon konuta tekabül eder” dedi.

Kentsel dönüşüm çerçevesinde yapılacak planlama ile bu işin maliyetinin de kendi içinden çıkacağını işaret eden Ağaoğlu, “Başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerimizden başlayarak, kentsel dönüşümü çok acil hızlandırmamız lazım. Gerekirse imar artışı ile kaynak kendi içinde yaratılır. Üçte iki ile Anayasa'yı değiştiriyoruz ama bir kat mülkiyeti yasasını değiştiremiyoruz” dedi.

Ağaoğlu, binaların yıkılıp yeniden yapılması için devletin kaynak ayırmasına gerek olmadığını, doğru planlama yapılması durumunda projenin kaynağını kendisinin yaratacağını kaydetti.

Kaçak yapıların yıkım işine talip


MTKA İnşaat Yıkım ve Enkaz Kaldırma Hizmetleri Şirketi Genel Koordinatörü Mehmet Ali Bulut da Türkiye'deki kaçak ve sağlıksız yapıların yıkım işine talip olduklarını, bunu da yıkımdan çıkacak hurdaların geri dönüşünden elde edecekleri gelirle, bedelsiz olarak yapabileceklerini belirtti.
Gerek binaların yapısal özellikleri gerekse kullanılacak metotların farklılığı açısından yıkım maliyetlerinin çok değişkenlik gösterdiğini söyleyen Bulut, şunları kaydetti:

“Ancak firmamız olarak daha önce de söylediğimiz gibi binaların yıkım işini, çıkacak geri dönüşüm malzemelerinden elde edeceğimiz gelirle bedelsiz yapabiliriz. Yıkım işi ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı altında bir heyet kurulması ve bu heyetin tamamen yıkımların koordinasyonunda görev almalı. Biz gerekirse bu komisyonda görev alabiliriz. Türkiye'de yıkılması planlanan çoklu binaların daha kontrollü, profesyonel bir şekilde yıkılabilmesi için tüm tecrübemizi kullanarak, destek olacağımızı beyan ediyoruz.”

Van için de hiçbir kar gözetmeksizin bölgedeki tüm yıkımları yapabileceklerini söyleyen Bulut, “Burada hiçbir şey istemiyoruz. İş makinelerimizi oraya taşınması ve yakıt sağlanması durumunda hasarlı binaları bedelsiz olarak yıkarız” dedi.

AA / Hürriyet

Haber Ara