Dolar

34,8694

Euro

36,6377

Altın

3.023,25

Bist

10.043,03

'Wall Street'i İşgal Et' hareketi fark yaratıyor!

'Wall Street’i İşgal Et' hareketi yorgunluktan veya baskıdan dolayı zayıflamaya başlayacak olsa bile, çoktan başarı kazandı ve 1968 isyanları gibi geride kalıcı bir miras bırakacak. Immanuel Wallerstein'in analizi:

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-10-26 11:38:19

'Wall Street'i İşgal Et' hareketi fark yaratıyor!
Immanuel Wallerstein *

Wall Street’i İşgal Et hareketi (şu an için ‘hareket’ olarak tanımlayabiliriz) doğrudan mirasçısı veya devamcısı olduğu 1968 isyanlarından bu yana ABD’deki en önemli siyasi olay.

Niye ABD’de ve niye (üç gün, üç ay, üç yıl önce veya sonra değil de) şimdi başladığını asla kesin olarak bilemeyiz. Fakat koşulları vardı: Sadece en yoksullar için değil, çalışan yoksulların (namı diğer ‘orta sınıf’) giderek büyüyen bir kesimi için de vahim biçimde artan ekonomik sıkıntı; ABD nüfusunun en zengin yüzde 1’inin (‘Wall Street’) inanılmaz yüzsüzlüğü (sömürü, açgözlülük); dünyanın dört bir yanındaki öfkeli ayaklanmaların (‘Arap Baharı’, İspanyol indignado’lar, Şilili öğrenciler, Wisconsin’deki sendikalar ve diğerlerinin oluşturduğu uzun bir liste) örnek oluşturması. Ateşi hangi kıvılcımın yaktığı hiç önemli değil. Başladı işte...

‘Adalet’ artık daha anlamlı


Birinci aşamada (ilk birkaç gün) hareket, gösteri yapmaya çalışan ve çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu bir avuç cesur insandan ibaretti. Basın, onları tümüyle görmezden geldi. Ardından bazı aptal polis şefleri, biraz gaddarlığın gösterileri sona erdireceğini düşündü. Filme çekildiler ve görüntüler YouTube’da büyük bir hızla yayıldı.

Bu da bizi ikinci aşamaya getirdi: Tanınma. Basın, artık gösterileri tümüyle görmezden gelemedi. Bu aptal cahil gençler (ve birkaç yaşlı kadın) ekonomiden ne anlardı ki? Pozitif bir programları var mıydı? “Disiplinli miydiler?” Bize gösterilerin çok geçmeden tavsayacağı söylendi. Basının ve muktedirlerin hesap edemediği (ve görünüşe göre asla öğrenmeyeceği) şey ise, protestoların mesajının yaygın yankı bulduğu ve hızla kavrandığıydı. Başka kentlerde art arda benzer ‘işgaller’ başladı. İşsiz 50’likler de katılmaya başladı. Keza şöhretler de... Onları sendikalar izledi. ABD dışındaki basın da gösterileri takip eder oldu. Ne istedikleri sorulduğunda, göstericiler ‘adalet’ cevabını veriyordu. Bu, giderek daha çok insana anlamlı bir cevap gibi görünmeye başladı.

Buradan da üçüncü aşamaya geldik: Meşruiyet. Belli bir üne sahip akademisyenler, ‘Wall Street’e saldırmanın haklı yönleri olduğunu söylemeye başladı. Birdenbire merkezci güvenilirliğin en güçlü seslerinden New York Times gazetesi, 8 Ekim tarihli başyazısında protestocuların aslında ‘açık bir mesajı ve belirgin politik çözümleri’ bulunduğunu ve hareketin ‘bir gençlik isyanından fazlası’ olduğunu yazdı. Başyazı şöyle devam ediyordu: “Aşırı eşitsizlik, üretken yatırımdan ziyade spekülasyon, dalavere ve hükümet desteğiyle iş gören bir finans sektörünün yönlendirdiği işlemeyen bir ekonominin alameti farikasıdır.” Times’tan duymaya alışık olmadığımız güçte ifadelerdi bunlar. Ardından Demokrat Parti Kongre Kampanyası Komitesi, parti yandaşlarından ‘Wall Street’i İşgal Et protestolarını desteklediğini’ beyan etmesini isteyen bir bildiri dolaştırmaya başladı.

Roma bir günde kurulmadı


Hareket saygın hale gelmişti. Ve saygınlıkla birlikte tehlike de geldi –dördüncü aşama. Popüler hale gelen büyük bir protesto hareketi, genellikle iki önemli tehditle yüz yüze gelir. Birincisi, sokaklarda kuvvetli sağcı karşı gösterilerin örgütlenmesi. Cumhuriyetçi Parti’nin bağnaz (ve gayet zeki) kongre lideri Eric Cantor, fiilen böyle bir çağrıda bulundu bile. Bu karşı göstericiler son derece acımasız olabilir. Wall Street’i İşgal Et hareketinin buna hazırlıklı olması ve bu gösterileri nasıl ele alacağını veya gerileteceğini düşünmesi lazım.

Fakat ikinci ve daha ciddi tehlike, tam da hareketin başarısından kaynaklanıyor. Hareket daha fazla destek topladıkça, aktif protestocular arasındaki fikir çeşitliliği de artıyor. Burada sorun, her zaman olduğu gibi, çok dar kurulduğu için kaybedecek küçük bir tarikat olmaktan veya çok fazla yayıldığı için artık siyasi uyuma sahip olmayan bir dev haline gelmekten nasıl kaçınılacağı. İki uca savrulmaktan nasıl geri durulabileceğine dair basit bir formül yok. Zor iş.

Gelecek açısından hareketin önünde iki seçenek olabilir: Hükümetin insanların açıkça sancısını çektiği ekonomik sıkıntıları asgariye indirmek konusunda ne yapacağına dair kısa vadeli bir yeniden yapılanmayı zorlamak; veya Amerikan halkının geniş kesimlerinin kapitalizmin yapısal krizinin ve artık çok kutuplu bir dünyada yaşadığımız için hasıl olan büyük jeopolitik dönüşümlerin gerçeklerine nasıl kafa yorabileceğine dair uzun vadeli bir değişime çalışmak.

Wall Street’i İşgal Et hareketi yorgunluktan veya baskıdan dolayı zayıflamaya başlayacak olsa bile, çoktan başarı kazandı ve 1968 isyanları gibi geride kalıcı bir miras bırakacak. ABD, olumlu bir yönde değişmiş olacak. “Roma bir günde kurulmadı” deyişini bilirsiniz. Yeni ve daha iyi bir dünya sistemi, yeni ve daha iyi bir ABD, art arda gelen nesiller tarafından uğrunda tekrar tekrar çaba gösterilmesi gereken bir görev. Başka bir dünya (kaçınılmaz olmasa da) mümkün. Ve bir fark yaratabiliriz. İşte Wall Street’i İşgal Et hareketi bir fark, hem de büyük bir fark yaratıyor.

* Bu yazı, yazarın kişisel internet sitesinden alınmıştır, Tercüme: Radikal
SON VİDEO HABER

Suriyeli çalıştıran esnaf şaşkın: 'Aha yabancılar da gitti!'

Haber Ara